“...Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve ‘İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızın tadın!’ denilecek.”
Lügatte temizlik, çoğalma, sena manalarına gelen zekât, şeriatta; bir malın belli bir miktarını, belli bir zaman sonra hak sahibi olan müslümanlara Allah için tamamen temlik etmektir. Zekât, namazdan sonra ibadetlerin en faziletlisi, dinin bir rüknüdür. İslâm’a göre para, altın ve gümüş vs. sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir nimet, kuvvet değildir. Malda, fakir, muhtaç vs. sınıfların belirli oranda hakkı vardır. İşte zekât, zenginin malından fakirin hakkının alınması ve bu şekilde temizlenmesidir.
Kur’ân ve Sünnet’te zekâtın farziyetine ve faziletine ilişkin nasların yanı sıra bu emri yerine getirmeyenler hakkında inzâr içeren ifadeler de vardır. Sadedinde olduğumuz âyetler, müfessirlerin çoğunluğuna göre malının zekâtını vermeyen Ehl-i Kitap ve Müslümanları kapsayan hükmü genel olan âyetlerdir.
Kenz, zekâtı verilmeyen maldır. İbn-i Ömer (r.anhümâ)‘ya; “(Azaba sebep olacak) hazine nedir?” diye sorulunca: “Zekâtı verilmeyen maldır.” diye cevap vermiştir. (Muvattâ, Zekât) Buna göre mal toplayıp saklamak, ancak zekâtı verilmediği zaman haram olur.
Bu âyetlerde mal biriktirip zekât vermeyenler için hazırlanan azap haber verilmiştir. Zekât vermeyenlerin malları cehennemde tutuşturulur ve bununla alınları, böğürleri ve sırtları dağlanır.
Âyette özellikle bu organların zikredilmesi; servet temini için insanlara yüzle yönelip, fakirlere asık surat gösterdikleri, mallarından yanları ve sırtları üzere yatarak yararlandıkları içindir. Bir de bu organları kızgın ateşle dağlamak aşağılayıcı ve elem vericidir.
Bu azabın yanı sıra melekler onlara; “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi, tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızın tadını!” diyecek ve kötü amellerinden dolayı onları levm edeceklerdir.
Peygamberimiz’in bu âyetlere müteradif olarak birçok hadisi vardır. “Altınla gümüşün haklarını vermeyen hiçbir altın ve gümüş sahibi yoktur ki, kıyamet gününde bunlar ateşten levhalar haline getirilip de, cehennem ateşinde kızdırılarak onlarla sahibinin yanları, alnı ve sırtı dağlanmasın. Bu levhalar soğudukça miktarı elli bin sene olan bir günde kullar arasında verilecek hüküm bitinceye kadar sahibine azap için tekrar (kızdırılarak) iade olunacaklardır. Nihayet kendisine ya cennete ya cehenneme doğru (giden yolu) gösterilecektir.” (Müslim, Zekât) Bir gün Rasûlullah (s.a.v.)‘e bir kadın, beraberinde bir kızı olduğu hâlde geldi. Kızın elinde, altından kalın iki bilezik vardı. Rasûlullah (s.a.v.) kadına: “Bunların zekâtını verdin mi?” diye sordu. Kadın: “Hayır!” diye cevap verdi. Rasûlullah: “Kıyamet günü Allah’ın, onları sana ateşten iki bilezik yapması seni memnun eder mi?” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Zekât)
Tefsir / Zekât Vermeyenlerin Akibeti
Özlenen Rehber Dergisi 53. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.