Özlenen Rehber Dergisi

159.Sayı

Editörden - 159.sayı

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 159. Sayı
Bismillâh…
Ve’l-hamdu lillâh…
Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Rasûlillâh…
Emmâ ba’d…
Kıymetli okurlarımız!
Bir Müslüman için tevhitten sonra en önemli olan şey ’istikamet’ sahibi olmasıdır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.), ’Yâ Rasûlallah! İslâm hakkında bana öyle bir söz söyle ki, senden sonra hiç bir kimseye onun hakkında sormayayım.’ diyen Süfyân b. Abdillâh es-Sekafî’ye ’Allah’a iman ettim!’ de ve ardından dosdoğru ol!’ buyurmuştur. (Müslim, Îmân, 13)
İstikamet, tıpkı elif gibi dosdoğru olmak, aşırılıklardan uzak durup Allah (c.c.)’a ve Rasûlü (s.a.v.)’e itaatte sağa sola sapmadan dosdoğru rıza-i Bârî maksadına doğru ilerleyebilmektir.
Evet, üzerinde yürünmesi ve sebat edilmesi gereken yol, Allah’ın yolu, Rasûlullah’ın sünnetidir.
Câbir b. Abdillâh (r.a.) anlatıyor: (Biz bir defasında) Nebi (s.a.v.)’in yanındaydık. (Yere) bir çizgi çizdi. Onun sağına iki çizgi çizdi ve soluna iki çizgi çizdi. Sonra elini ortadaki çizginin üzerine koydu ve: ’Bu, Allah’ın yolu­dur.’ buyurdu. Sonra şu ayeti okudu: ’Şüphesiz ki (emrettiğim) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. (Başka aykırı) yollara tâbi olmayın. Sonra sizi O’nun (Allah’ın) yolundan ayırır.’ (el-En’âm, 6/153)
Evet, cennete götüren hak yol tek, cehenneme ileten batıl yollar ise pek çoktur. İstikameti şaşıranlar gözlerini açtıklarında ve kendilerine geldiklerinde, kendilerini dosdoğru yoldan, peygamberler, sıddîklar, şehit ve salihlerin yolundan sapmış, gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna süluk etmiş bulmuşlardır. Şu halde nasıl ki silahıyla nişan alan kişinin gez-göz-arpacık uyum ve dengesine dikkat etmediği takdirde hedefini şaşırması kaçınılmazsa, itikat, ibadet, ahlak ve cihat/hizmeti birlikte götüremeyen ve bunlarda Allah ve Peygamberinin çizdiği çerçeveden ayrılanların da ahiret saadetine ulaşmaları mümkün değildir. Bu itibarla Efendimiz (s.a.v.):
’Muhakkak ki İsrail oğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bir fırka hariç hepsi cehennemdedir.’ buyurmuş, kurtulacak fırkanın kendisi ve ashabının üzerinde olduğu yoldan giden fırka olacağını (Tirmizî, Îmân, 18) haber vermiş, ümmetini, kendinden sonra meydana gelecek tefrikadan sakındırmış ve dosdoğru yolun Ehlisünnet ve’l-Cemaat yolu olduğunu belirtmiştir.
Kur’an ve Sünnet birlikteliğini bozmak, Sahâbe’nin yolundan ayrılmak, dinde bidat/yenilik çıkarmak tarih boyunca istikametin bozulmasına, itikat, amel ve ahlakta savrulmalara yol açmıştır. Özellikle geçmişte meydana gelen itikadî sapmaların uzantılarını bugün şefaati, kabir azap ve nimetlerini, Hz. İsa’nın nüzulünü inkar, ehl-i imanı tekfir vb. şekillerde görmekteyiz.
Bizim amacımız, kendi istikametimizi sağladıktan sonra sair müminlerinkini de muhafaza etmeye çalışmak olmalıdır. Zira kendine, saptırmayı hedef seçen ve: ’(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.’ (el-A’râf, 7/16-17) diyerek Hakk’a meydan okuyan İblis, ordularıyla kıyamete kadar boş durmayacak, mü’minlerin iman ve amelini ifsat için gayret sarf edecektir.
Ashabı’na: ’Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın senin (irşadın)la bir kişiye hidayet etmesi, (birçok değerli) kırmızı develerin senin olmasından senin için daha hayırlıdır.’ (Buhârî, Cihâd, 143) buyurarak cihat ve hizmetlerinde istikameti gösteren Efendimiz (s.a.v.)’in yolu, insanların hidayeti için çalışmaktır. Bireyler Allah yoluna girip düzeldiğinde, toplum da düzelecek, yeryüzünde adalet hakim olup huzur ve saadet meydana gelecektir.
Mehmet Âkif’in şu dizeleri, yol ve hedefi ne güzel ifade ediyor:
’Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.’
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.