Bu ayki makalemizde, vahyin gölgesinde insanlığın yeniden inşa edildiği Asr-ı Saadet’te ezan ve Rasûlullah’ın müezzinlerinden bahsetmek istiyorum.
Ezan âlem-i İslam’da Müslümanların ortak parolasıdır; kişinin Rabbi ile ilk sözleşmesi olan tevhide, risalete, ibadet ve kurtuluşa davet eder. Asr-ı Saadetten günümüze gelen bu ses ve yansıma kıyamete kadar devam edecektir.
İlk kısımda, müezzinlerin ifa ettikleri çok önemli bir görev olan ezan hakkında bilgi verip daha sonra Rasûlullah (s.a.v.)’in müezzinlerini konu alan bölümü detaylı bir şekilde açıklayacağız.
EZAN
Ezan, insan sesiyle ve belirli lafızlarla namaz vaktinin geldiğini bildiren ve müminleri namaza çağıran bir davettir. Ezanın en önemli dini fonksiyonu, Müslümanları namaza davet ederken aynı zamanda Tevhîd (Allah’ın varlığı ve birliği), Nübüvvet (Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olması), ve ibadetle ebedi saadet ve kurtuluş (felah) arasındaki ilişki gibi İslam’ın önemli esaslarını günde beş kez Müslümanlara hatırlatmasıdır.1
A. Terim Olarak Ezan
Arapça bir kelime olan Ezan, e-z-n ’أذن’ kökünden gelmektedir. ’بالشيء أَذِنَ’ ifadesi, ’bir şeyi bildi/öğrendi’2 anlamını taşımaktadır. ’Ezan’ kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de kullanılmaktadır.3 Kelime olarak ’bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek’ anlamlarına gelen ezan özellikle ’namaz vaktini bildirmek’ anlamında kullanılmaktadır.4
Terim olarak ise ezan, vahiy ve rüya ile belirlenen sözlerle, farz namazların vaktinin geldiğini, müminlere duyurmayı ifade eder.5 Ezan, İslâm dininin şiarıdır.6
B. Ezan’ın Meşruiyyeti
Ezan Rasûlullah’ın Medine’ye hicretinin birinci veya ikinci yılında7 meşruiyyet kazanmıştır.
İbni Ömer (r.anhümâ) şöyle rivayet etmektedir: Müslümanlar Medine’ye geldikleri zaman bir araya toplanırlar da namaz vaktini gözetlerlerdi. O ilk zamanda namaz için nida (ezan) edilmezdi.8
Yine diğer bir rivayette ifade edildiği üzere Müslümanlar Medine’ye geldikleri zaman bir araya toplanırlardı bu toplanmada Medine sokaklarında, ezanın meşruiyetinden önce bir müddet ’Namaza! Namaza!’9 diye nida edilirdi.
Sahâbe’den bazıları Yahudilerin namazlarına çağırdıkları ’Bûk’ aleti olan boru ile çağrı yapılmasını Rasûlullah’a söylediler, Rasûlullah (s.a.v.) bunu kerih gördü, sonra Hıristiyanların kullandığı (Nâkûs) çan ile namaza çağrı yapılmasını söylediler, Rasûlullah (s.a.v.) bunu da uygun görmedi.10
Bu olayın gecesince Abdullah b. Zeyd b. Sa’lebe, Ezan ile ilgili rüyayı görmüştür. Rüyasında yeşil elbiseler içinde birisinin geldiğini ve ezanı kendisine öğrettiğini Rasûlullah (s.a.v.)’a bildirmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) bu rüyanın akabinde rüyanın hak olduğunu söylemiştir. Rasûlullah (s.a.v.) Abdullah b. Zeyd b. Sa’lebe’ye bu lafızları Bilal (r.a.)’ya öğretmesini ve Bilal’in ezan okumasını emretti.11
Bunun üzerine Hz. Bilal, mescidin yakınında en yüksek olarak bilinen, Beni Neccar oğullarından bir kadının evinin damına çıkarak ilk sabah ezanını vaktinde okumuştur.12
Hz. Bilal ezanı okuyunca evinden bunu duyan Hz. Ömer (r.a.) Rasûlullah’ın yanına gelerek: ’Vallahi sen hak peygambersin, bu rüyanın aynısını ben de gördüm.’ demiştir.13 Hz. Bilal, ezana ’الصلاة خير من النوم Namaz uykudan hayırlıdır’ lafzını da ekleyince Hz. Ömer (r.a.) ’bu rüyanın aynısını ben de gördüm fakat benden önce davrandılar’ demiştir.14
RASÛLULLAH’IN MÜEZZİNLERİ
Asr-ı Saadet’te Rasûlullah’ın (s.a.v.) dört müezzini vardı. İkisi Medine’de idi: Bilâl-i Habeşî ve İbn Ümmi Mektûm el-Kuraşî. Kuba mescidinde müezzini Sa’dü’l-Kurâz, Mekke’de ise Ebû Mahzûra idi.15
Şimdi kısaca bu zatlardan bahsetmek istiyoruz.
1- Bilâlî Habeşî
Adı: Bilâl’dir.
Künyesi: Ebû Abdulkerîm, Ebû Abdullâh’dır.
Annesinin adı Hamâme’dir.
Mesleği: İslam’ın ilk müezzinidir.16
Hz. Bilal, İslam tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. İslam davası uğrunda birçok meşakkatlere ve musibetlere uğramıştır. Bu meşakkatlere ve musibetlere gösterdiği sabır ve metanet adını ebedileştirmiştir.
Hz. Bilal, İslam’ı ilk kabul edenlerden ve Bedir ehlinden idi. Ebû Cehil, Hz. Bilal’in İslam’a girdiğini öğrenince dinden çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmadı. Hz. Bilal’i kızgın kumlara yatırır, sırtına kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi: ’Muhammed’i inkâr et, yoksa azap etmeye devam edeceğim.’ Hz. Bilal’in dediği bir tek söz vardı ki o da ’Ehad, Ehad (Allah bir, Allah bir)…’ Hz. Ebû Bekir, Hz. Bilal’i Ümeyye’den satın almış ve onu Allah için kölelikten azat etmiştir.17
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ile hazarda ve seferde beraber olan Hz. Bilâl (r.a.) İslam’ın ilk müezzini olma şerefine nail olmuştur.18
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra Şam’a yerleşen Hz. Bilal burada hayatının son demine kadar yaşamıştır. Kendi isteği ile Havlân kasabasına yerleşmiştir. Şam’da hayatını devam ettiren Hz. Bilâl bir gece rüyasında Rasûlullah (s.a.v.) görmüş, Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Bilâl’e rüyasında ’Neden bu ayrılık, bizi ziyarete gelmeyecek misin?’ deyince uykudan uyanır uyanmaz Medine’ye yolculuk yaptı. Rasûlullah (s.a.v.)’in Ravza-i Mutahhara’sına varınca eski günler aklına geldi ve ağlamaya başladı. Bu sırada Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin yanına geldi, seher vakti idi, ezan okumasını istediler. Hz. Bilal ’Allahu Ekber, Allahu Ekber’ diye ezana başlayınca Medine yerinden oynadı ’Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ’ deyince herkes mescide koştu, ’Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah’ deyince kadınlar dahi evlerinden çıkıp mescide koştular, sanki Rasûlullah (s.a.v.) geri dönmüşçesine... O günden başka öyle bir ağlamaya Medine şahit olmamıştı.19
Hicretin 20. Yılında Dimeşk’te vefat eden Hz. Bilâl, Şam’ın Babu Sağîre mevkiine defnedilmiştir.
Hz. Bilâl’in hilyesi ise şöyledir. Uzun boylu, zayıf ve nahif, koyu esmer bir tenli idi.20
2- İbn-i Ümmi Mektûm el-Kuraşî
Hz. İbn Ümmi Mektûm, bu isim ile şöhret bulmuştur. Onun ismi siyer müelliflerine göre ihtilaflıdır. Bazıları Abdullah, bazıları Amr diye yazmaktadırlar. Daha bi’setin ilk devirlerinde İslamiyet’le şereflenmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) Kureyş’in ileri gelen büyükleri ile ilgilenirken İbn Ümmü Mektûm çıkagelmiş, Rasûlullah (s.a.v.)’e bir soru sormuştu. Rasûlullah (s.a.v.) Kureyş’in ileri gelenlerini İslam’a davet etmekle meşgul olduğundan Ümmü Mektûm ile ilgilenememişti. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle Abese sûresini inzal buyurdu.21
Hz. İbn Ümmü Mektûm, hicret için Rasûlullah (s.a.v.)’den müsaade istemiş, Medine’ye gelmiştir. O sırada Rasûlullah (s.a.v.) Medine’ye hicret etmemiş idi.
Rasûlullah (s.a.v.) hicretten sonra müezzinlik vazifesini Hz. Bilal ile birlikte Hz. İbn Ümmü Mektûm’a vermiştir. Medine’ye hicretten sonra gazveler başlamış idi. Âmâ olan (gözleri görmeyen) Hz. İbn Ümmü Mektûm, bu haliyle bile savaşlara katılır, bağırır çağırır ortalığı velveleye verirdi. Bazen de Rasûlullah (s.a.v.) gazvelere gittiği zaman yerine namaz kıldırmak için onu imam tayin ederdi. Siyer âlimleri bu vekâletin 13 kere olduğunu söylemişlerdir.22
Savaşlara katılan İbn Ümmü Mektûm, elinde İslam sancağını tutar bir taraftan da bağırırdı. Namazlara daima hazır olan İbn Ümmü Mektûm âmâ olmasına ve evi mescide uzak olmasına rağmen namaz kılmak için Mescid-i Nebevî’ye gelirdi. Kur’ân’ı ezbere bilen İbn Ümmü Mektûm, diğer sahabelere kıraat öğretir idi. Rasûlullah (s.a.v.)’in hadislerinden de geri kalmayan İbn Ümmü Mektûm’dan hadis rivayet edenler olmuştur. Hz. Ömer’in hilafetinin ilk yıllarında Medine’de vefat etmiştir. Ancak bazılarına göre Kadisiye’de şehit olduğunu haber veren rivayetler daha kuvvetlidir.23
3- Sa’d b. Âiz el-Kuraz
Ammâr b. Yâsir’in kölesi’dir. Sa’dü’l-Kuraz diye meşhur olmuştur. Ticaretle meşgul oluyordu. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) başını okşamış, Kuba mescidine müezzin olarak tayin etmiştir. Hz. Bilal gelmediği zaman Sa’d el-Kuraz müezzinlik yapardı.24
Sa’d el-Kuraz’ın Rasûlullah (s.a.v.) Kuba’ya geldiğinde O’nun gelişini haber vermek için ezan okuması şöyle olmuştur: Rasûlullah (s.a.v.) Kuba’ya hangi saatte gelse yanında bulunan Hz. Bilâl ezan okuyordu, ki halk Rasûlullah (s.a.v.)’in geldiğini bilsin ve toplansın. Rasûlullah (s.a.v.) bir gün Kuba’ya geldi, beraberinde Hz. Bilâl yoktu. Bunun üzerine Sa’d el-Kuraz bir hurma ağacının üzerine çıktı ve ezan okumaya başladı. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.): ’Ey Sa’d! Niçin ezan okudun deyince?’ Sa’d: ’Anam babam sana feda olsun, baktım Bilâl seninle beraber yok, sana bir kötülük gelmesinden korktum, ondan dolayı ezan okudum.’ deyince Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.): ’Ey Sa’d iyi yaptın, Sen Bilâl’i benimle görmediğin zaman ezan oku!’ buyurdu.25
Rasûlullah’ın vefatından sonra Bilal-i Habeşî Şam tarafına gidince Sa’d el-Kuraz, Medine’ye intikal ederek Mescid-i Nebevi müezzinliğine tayin edildi. Kendisinden sonra da evlatları müezzinlik yapmıştır.26
4- Ebû Mahzûra
Sahaben’in İslam’a giriş sebep ve hadiseleri hep farklı olmuştur. Hz. Peygamberin dört müezzininden biri olan Ebû Mahzûra’nın İslam’a girişi de garip, müezzinliği acayip ve dikkat çekici bir biçimde olmuştur.
İsmi Evs b. Maîr b. Luzân b. Rabîa’dır. Mekke’nin fethinden sonra Mekke’de Rasûlullah (s.a.v.)’in müezzini olmuştur.27 O, bu hadiseyi şöyle anlatmaktadır:
Rasûlullah (s.a.v.) Huneyn Savaşından dönmekteydi. Ben, hepsi Mekkeli olan on kişilik bir gençler grubuyla beraberdim. Huneyn yolunda Rasûlullah (s.a.v.) ile karşılaştık. Rasûlullah’ın müezzini namaz için ezan okuyordu. Biz bir köşeye çekildik ve alay ederek müezzinin söylediklerini tekrar etmeye başladık. Bizi Rasûlullah (s.a.v.) duymuştu. Ezan bittikten sonra ’şunların içinde güzel sesli biri var’ diye gönderdiği adamlar bizi huzuruna götürdüler. Rasûlullah ’Sesi gür olanınız hanginiz?’ buyurdu. Yanımdakilerin tamamı beni gösterdiler. Rasûlullah (s.a.v.) onları saldı. Beni yanında alıkoydu. Sonra bana ’Haydi bir ezan oku!’ buyurdu. Rasûlullah’tan ve bana emrettiği işten o anda son derece nefret ettiğim halde çaresiz kalktım, önünde ayakta durdum. Bizzat kendisi bana ezanın okunuşunu telkin etti, öğretti. ’Allâhu Ekber, Allâhu Ekber!’ dedi; ben de dediklerini tekrar ettim. Ben ezanı bitirdiğim zaman, bana içinde bir miktar gümüş para bulunan bir kese verdi. Daha sonra alnımı, göğsümü sıvazladı ve: ’Mübarek olsun!’ buyurdu. Ben ’Yâ Rasûlallah, Mekke’de ezan okumama müsaade et!’ dedim. ’Müsaade ettim’ buyurdu. İşte o anda, Rasûlullah’a karşı duyduğum kin ve nefretten bende eser kalmamış, gönlüm ona karşı sevgi ile dolup taşmıştı. Mekke valisi Attâb b. Esîd’e geldim ve onun valiliği süresince Rasûlullah’ın emriyle Mekke’de müezzinlik yaptım.28
Saçlarının uzun kâkülü ile bilinen Ebû Mahzûra’nin saçını uzatmasının sebebi ise şöyledir:
İbn Muhayriz, Ebû Mahzûra’ya saçlarının neden uzun olduğunu sorunca Ebû Mahzûra şöyle cevap vermiştir: ’Rasûlullah’ın elini sürdüğü o saçı nasıl keserim.’29
Taberî, Ebû Mahzûra’nın Mekke’de Hicretin 59. yılında vefat ettiğini bildirmiştir.30
Ebû Mahzûra’nın vefatından sonra Mekke’de bu kutlu müezzinlik görevine kardeşleri devam etmişlerdir.31
(Endnotes)
1 Abdurrahman Çetin, ’Ezan’ Maddesi, DİA, İstanbul 1995, XII, 36.
2 Muhammed b. Mukerram İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, ’e-z-n’ Maddesi, Dâru’s-Sadr, Beyrût (t.y.), XIII, 9.
3 el-Bakara, 2/279; el-A’râf, 7/177; İbrâhîm, 14/7.
4 İbn Manzûr, a.g.e., XIII, 9.
5 Çetin, a.g.e., XII, 36.
6 Zeynuddîn Ahmed b. Ahmed b. Abillatif ez-Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, çev. ve şerh: Ahmed Naim, DİB. Yay., Ankara 1988, II, 568.
7 Bkz., Ebû Muhammed Abdulmelik İbn Hişâm, es-Sîrat’un-Nebeviyye, I, 320; Bkz., Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Saffetu’s-Sirat’un-Nebeviyye, II, 162.
8 Bkz., Buhârî, Ezân, 1.
9 Zebîdî, ag.e., II, 552.
10 İbn Hişam, Muhtasaru’s-Sîreti İbn Hişâm, I, 320.
11 İbn Hişam, Muhtasaru’s-Sîreti İbn Hişâm, I, 320.
12 İbn Kesîr, Saffetu’s-Sirat’un-Nebeviyye, II, 164.
13 İbn Hişam, Muhtasaru’s-Sîreti İbn Hişâm, I, 320.
14 İbn Kesîr, Saffetu’s-Sirat’un-Nebeviyye, II, 164.
15 İbn Kayyim el-Cevzî, Zâdü’l-Meâd Fî Hedyi Hayri’l-İbâd, I, 120.
16 İbn Esîr el-Cezerî, Üsdü’l-Ğâbe Fî Ma’rifetis-Sahâbe, I, 269.
17 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 269.
18 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 270.
19 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 271.
20 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 272.
21 Ahmed Nedvi, Sahib Ensari, Asrı Saadet Hayâtu’s-Sahabe (Tercüme Ali Genceli), II, 430-432.
22 Ahmed Nedvi, Sahib Ensari, a.g.e., II, 430-432.
23 Ahmed Nedvi, Sahib Ensari, a.g.e., II, 430-432.
24 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., II, 256-257.
25 Muhammed Yusuf Kandehlevî, Hayâtu’s-Sahâbe, (Tercüme Ali Arslan), III, 393.
26 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., II, 257.
27 İbn Abdilber, İstiâb Fî Ma’rifeti’l-Ashâb, IV, 1752.
28 İbn Abdilber, a.g.e., IV, 1753-1754.
29 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 204.
30 İbn Abdilber, a.g.e., IV, 1753-1754.
31 İbn Esîr el-Cezerî, a.g.e., I, 204.
Asr-ı Saadet'te Ezan ve Rasûlullah'ın Müezzinleri
Özlenen Rehber Dergisi 159. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.