Oruç Rehberi

Önsöz
Cenâb-ı Hakk geçmiş ümmetlere farz kıldığı gibi Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in ümmeti olarak bizlere de ramazan orucunu farz kılmış ve bu ibadete zarar verecek her türlü davranıştan uzaklaşmamızı emretmiştir.
Oruç ibadetinin sahih bir şekilde eda edilebilmesi için, ilgili hükümlerin doğru kaynaklardan öğrenilmesi büyük önem arz etmektedir. Birçok kardeşimizin aslî kaynaklardan faydalanarak bilgilerini tazeleyemedikleri ise açıktır.
Yayın kurulu olarak, bu ibadetin sahih bir şekilde eda edilmesine yardımcı olmak amacıyla sade ve derli toplu bir risaleye ihtiyaç olduğunu gördük.
Selef-i Sâlihin’in anlayışına sadık kalınarak hazırlanan bu risale, oruç ibadeti hakkında Müslümanların sıkça karşılaştıkları meseleleri, Hanefi fıkhını temel alarak sade bir dille açıklığa kavuşturmaktadır.
Yayın kurulumuz, günümüzde dini hususlardaki erozyon ve tahriflere karşı Müslümanları bilinçlendirmek amacıyla, çeşitli mevzulara dair risaleler hazırlamaya ve siz değerli okurlarımızın istifadesine sunmaya Rabbimiz’in (c.c.) inayetiyle devam edecektir.


İÇİNDEKİLER

ORUÇ REHBERİ
Orucun Tarifi Orucun Lügat ve Istılahî Manası
Oruç kelimesi Arapça’da, “sıyam” veya “savm”dır ki, nefsi tutmak ve engellemek manasınadır.
Istılahta ise oruç, ikinci fecirden başlayarak güneşin batışına kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi tutmak demektir. İkinci fe-cir, takvimlerde “imsak” diye belirtilen vakittir.
Orucun Farz Kılınışı Ramazan orucu, hicretten bir buçuk sene sonra şâban ayının onuncu günü farz kılın-mıştır.
Orucun Farz Oluşunun Delilleri 1- Kur’ân’dan Delili:
يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ .
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız.” (el-Bakara, 2/183)
فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ
“…Öyle ise içinizden kim bu aya (ramazana) ulaşırsa onu oruçla geçirsin…” (el-Bakara, 2/185)
2- Sünnet’ten Delili:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kâbe'yi haccetmek, ramazan orucu tutmak." (Buhârî, Îman 1)
3- İcmâ’dan Delili:
Sahâbe, Tâbiîn ve sonraki ehl-i sünnet ulemâsı orucun farziyeti üzerinde ittifak etmiştir.
Orucu İnkâr Edenin Hükmü Ramazan orucunu inkâr eden kâfir olur.
Orucun Çeşitleri Oruç; farz, vacip, nafile ve mekruh çeşitlerine ayrılır.
1- Farz Oruçlar: Farz oruçlar vakit bakımından belirli ve belirsiz diye ikiye ayrılır.
a) Belirli farz; ramazan orucudur.
b) Belirsiz farz; kazaya kalan ramazan ayına ait oruçlarla, keffaret oruçlarıdır. Belirsiz olan farz oruçlar, oruç tutmanın mubah olduğu günlerin herhangi birinde tutulabilir.
2- Vacip Oruçlar: Vacip oruçlar da vakit bakımından belirli ve belirsiz diye iki kısma ayrılır.
a) Belirli vacip; belli bir günde tutulmak üzere adanan oruçtur.
b) Belirsiz vacip; herhangi bir gün, ay veya hafta belirlemeden tutmak üzere adanan oruçtur. Adanan itikâf oruçları birer belirli vaciptir, itikâf zamanlarına mahsustur.
3- Nafile Oruçlar: Nafile oruçlar; sünnet, müstahap, mendup diye isimlendirilirler. Bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla beraber tutulan Aşure Günü orucu; ‘Eyyam-ı Bîz’ denilen her hicrî ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri tutulan oruç; zilhiccenin başından itibaren tutulan dokuz gün oruç ve şevval ayında tutulan altı gün oruç sünnet oruçlardandır.
4- Mekruh Oruçlar: Ramazan Bayramı’nın birinci gününde, Kurban Bayramı’nın dört gününde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Bununla beraber bu günlerde tutulan oruçlar geçerlidir.
• Nevruz ve Mehrican Günleri’nde kasten tutulan oruçlar tenzihen mekruhtur. Bu gün-lerde oruç tutmakla bu günlere hürmet edilmiş olur. Hâlbuki bu günlere hürmet haramdır. Eğer âdet üzere (Eyyam-ı Bîz, Pazartesi-Perşembe oruçları gibi) tutulan bir oruç, bu günlere rastlarsa, oruç tutmak caiz olur.
• Tek başına cuma, tek başına cumartesi veya sadece Aşure (Muharrem’in onuncu) Günü’nde oruç tutmak tenzihen mekruhtur.
• İftar etmeden iki gün üst üste oruç tutul-ması da mekruhtur. Buna "Savm-i Visal" denir.
• ‘Şek günü’ denilen günde ramazan orucuna veya vacip bir oruca niyet ederek tutulan oruç da mekruhtur.
• Bir kadının, kocasının izni olmaksızın nafile oruç tutması mekruhtur. Kocası dilerse bu orucu bozdurabilir. Kadın daha sonra kocası izin verince veya yalnız kalınca, bozmuş olduğu orucu kaza eder.
Bir ücret karşılığında çalışan kimse, işinde eksikliğe veya aksaklığa sebep olacaksa, işverenin rızası olmadıkça nafile oruç tutamaz. Fakat böyle bir duruma sebebiyet vermeyecekse, işverenin iznine gerek kalmadan nafile oruç tutabilir.
Orucun Şartları Orucun farz oluşunun şartları:
1- Müslüman olmak.
2- Akıllı olmak.
3- Buluğa ermiş olmak.

Orucun yerine getirilmesinin (edasının) şartları:
1- Sıhhatli olmak.
2- Mukim olmak.
Orucun edasının sıhhat şartları:
1- Hayız ve nifastan temiz bulunmak
2- Niyet etmiş olmak.
Ramazan Ayının Sabit Olması Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının hilalini gördüğünüz zaman oruç tutunuz. Ve (yine ramazanın sonunda şevvale ait) hilali gördüğünüz zaman iftar ediniz. Eğer gökyüzü size kapalı olursa şâban ayının günlerini otuza tamamlayınız.” (Buhârî) Bu hadîs-i şerife göre ramazan ayı iki şeyden biriyle sabit olur:
1- Gökte bulut, duman, toz gibi hilali görmeyi engelleyecek herhangi bir engel bulunmadığı zaman ramazan ayının hilalini görmekle sabit olur.
2- Gökte hilali görmeyi engelleyecek engel bulunduğu zaman ise, şâban ayını otuz güne tamamlamakla ramazan ayına girmiş sayılır.
Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü güneşin batışından sonra insanların hilâli araştırmaları bir görevdir. Ramazan ayının yirmi dokuzuncu günü de, güneşin batışından itibaren şevval ayının hilâli araştırılır.
Ramazan hilâlinde hava kapalıysa; hilalin görüldüğüne müslüman, âkil, bâliğ ve âdil (erkek veya kadın) bir kişinin şehadeti yeterlidir.
Hava açık olunca; haberleriyle ilim sabit olacak bir insan topluluğunun hilali görmesi lazımdır. Bunların sayısını belirlemek idarecinin içtihadına bağlıdır.
Şevval (bayram) hilâlinde ise hava kapalı olunca; adalet sahibi iki erkeğin veya bir erkek ile iki kadının şehadetleri kabul olunur, bir kişinin şahitliği yeterli olmaz.
Ramazan, otuz güne tamamlandıktan sonra şevval hilali görülmese dahi ertesi günü bayram yapılır.
Ayın doğuşu, coğrafî konumlara göre değişebilir. Oruç hususunda doğuş yerlerinin çeşitliliğine itibar edilmez. Fetva buna göredir.
Oruç hususunda ayın doğuş yerlerinin çeşitli oluşuna veya hilalin hesapla belirlenmesine itibar edilmemesi, şu hadîs-i şerife dayanmaktadır: "Hilali görünceye kadar oruç tutmayın, hilali görünceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin." (Buhârî, Savm 11)
Bu hadise göre oruç ile iftar, hilâlin görülmesine bağlanmıştır. Bu sebeple Müslümanlardan bir kısmının hilali görmesi ile şart gerçekleşmiş ve oruç tutma veya bayram yapma tüm Müslümanlar için sabit olmuş olur.
Ramazan orucuna başlanması veya bayram yapılması için adalet sahibi vakit uzmanlarının sözlerine başvurulup vurulamayacağı husu-sunda sahih kabul edilen görüş, bu konuda onların sözlerinin kabul edilmeyeceğidir. Hatta bir vakit uzmanı, yaptığı hesap ile kendisi bile amel edemez.
Oruç, hiç bir zaman değişmeyecek, temelli ve basit olup herkes tarafından anlaşılarak kabul edilecek olan bir delile bağlanmıştır ki, o da hilalin görülmesidir.
Orucun Vakti Orucun vakti, ikinci fecirden başlayarak güneşin batışına kadar devam eden müddettir.
Niyet
Niyetin Mahiyeti Niyetin yeri kalptir. İbadetlere niyette asıl olan kalp ile niyet etmektir. Oruçta da sadece kalp ile niyet etmek yeterlidir. Oruç için sahura kalkılması da bir niyettir. Niyetin kalple beraber dil ile de yapılması menduptur.
Ramazanın her günü için ayrı bir niyet gereklidir.
Oruca Niyetin Vakti • Ramazan orucu, günü belirlenmiş adak orucu ve nafile oruçlarda niyet, akşam namazı vaktinin girmesiyle başlar, ertesi gün öğle namazına 1,5 saat kalana kadar devam eder. Zira niyet, şer’î günün çoğunluğunu kapsamalıdır.
• Keffaret, kaza, günü belirlenmemiş adak oruçlarında ise imsak vaktine kadar niyet edilmesi gerekir.
ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER
 Mazmaza, istinşak ve istincada mübalağa Oruçlu kimsenin, gusül ve namaz abdestinde (diğer zamanlarda yaptığı gibi) boğazına kaçacak şekilde ağzına ve burnuna su vermede mübalağada bulunması mekruhtur.
Yine oruçlu kimsenin istinca (büyük abdest temizliği) yaparken makattan içeriye su girmemesi için mübalağada bulunmaması ve nefes alıp vermemesi gerekir.
 Satın alacağı şeyin tadına bakmak Oruçlu bir kimsenin satın alacağı bal, yağ vb. tadına bakılması gerekli yiyeceklerin iyi olup olmadığını anlamak için tatması mekruhtur. Bir görüşe göre, muhakkak satın alması gerekiyorsa yahut aldanmaktan korkuyorsa, boğaza kaçırmamak şartı ile tadına bakmasında kerahet yoktur.
 Su ile serinlemek Oruçlunun harareti azaltıp serinlenmek için ağzına, burnuna su alması veya soğuk su ile yıkanması mekruh değildir.
 Kişinin eşini öpmesi, okşaması vs. • Kişinin inzal olmadan eşine yapışması, öpmesi ve eşiyle oynaşmasıyla orucu bozulmaz. Ancak kendine güvenemeyen bir kimsenin bunları yapması mekruhtur.
• Eşlerin oruçlu iken çıplak oldukları halde sarılmaları, dudaklarını emmeleri kendilerine güvensin veya güvenmesinler mekruhtur.
 Tabii olmayan yollardan boşalmak • El ile istimna ederek veya hayvan ve ölüye temasla meydana gelen inzal orucu bozar ve yalnız kaza gerekir. Bununla beraber bu şekilde boşalan kişi günahkâr olur.
• İki yol dışında, herhangi bir uzva yapı-lacak temas sonunda inzal olursa oruç bozulur ve yalnız kaza gerekir.
• Kişi zevcesini, sıcaklığını duymayacak şekilde elbisesi üstünden tutmasıyla boşalsa orucu bozulmaz. Sıcaklığını duymuşsa bozulur, sadece kaza gerekir.
• Bir kadın kocasını, inzal oluncaya kadar tutsa, kocasının orucu bozulmaz. Fakat bu tutması, kocasının teklifi üzerine ise veya kocası boşalmaya özenirse bu durumda orucu bozulur, kaza gerekir.
• Bir erkek eşini veya bir kadın kocasını öpse, okşasa, elini tutsa, boynuna sarılsa da erkekten meni, kadında da bir yaşlık belirse, bunların orucu bozulmuş olur, kaza gerekir. Kadın bu öpme sonunda yaşlık değil de, lezzet duyacak olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre orucu bozulur. İmam Muhammed'e göre bozulmaz. Yıkanmadaki durumları da bu ihtilafa göredir.
 Kasten yemek, içmek, cinsel ilişkide bulunmak Kasten yiyip içmek, tabii yollardan cinsel ilişkide bulunmak (hayvan ve ölü müstesna) orucu bozar; hem kaza hem de kef-faret gerektirir.
 Unutarak yemek, içmek, cinsel ilişkide bulunmak Unutarak yemek, içmek veya cinsel ilişkide bulunmak orucu bozmaz. Unutarak yiyen veya içen bir oruçluya rastlanınca, bakılır: Oruç tutmaya güçlü görünüyorsa, ona oruçlu olduğunu hatırlatmamak harama yakın mekruhtur. Fakat çok yaşlı ve zayıf kimseyse ona hatırlatılmaz.
 Hata ile yiyip içmek, kar vs. yutmak Hata ile yiyip içmek orucu bozar. Bir kimse, hata ile bir şey yiyip içse; abdest alırken boğazından aşağı su kaçsa; ağzına yağmur, kar taneleri düşüp kendiliğinden midesine doğru gitse orucu bozulur ve üzerine kaza gerekir.
 Abdestten sonra ağızda kalan yaşlığı yutmak Ağza su verip mazmaza yaptıktan sonra su atılır, sonra ağızda kalan yaşlık tükürülür, bundan sonra kalan yaşlık tükürükle beraber yutulursa oruç bozulmaz.
 Baş kısmından burna inen akıntıyı yutmak Baş kısmından burna inen akıntıyı kasten içeri çekip yutmak orucu bozmaz.
 Uyku halinde yiyip içmek Uyku halinde bir şey yiyip içmek orucu bozar, kaza gerekir. Yine uyku halinde kişinin boğazına bir şey aktarılırsa kaza gerekir.
 Dişlerin arasından çıkan kanı yutmak Dişlerin arasından çıkan kan, tükürükten az olursa bunu yutmak orucu bozmaz. Şayet kan, tükürükten fazla olur ve tadı ağızda hissedilir bir halde ise veya tükürükle eşit miktardaysa, bunu yutmak orucu bozar.
 Ağızdan inen salyayı yutmak Ağızdan dışarı çeneye doğru iplik halinde sarkan ve ağızdan kopup ayrılmayan ağız salyasını içeriye çekip yutmak orucu bozmaz.
 Kişinin kendi ıslak dudağını emmesi Kişinin konuşmaktan veya başka bir sebepten dolayı tükürükle ıslanmış dudaklarını emmesi, orucu bozmaz.
 Gözyaşı veya ter yutmak Gözyaşı veya yüz teri ağza girecek olsa; bir veya iki damla gibi az bir şeyse, orucu bozmaz. Fakat gözyaşı veya terin tuzunu ağzının her yerinde hisseder, boğazında duyarsa orucu bozar, kaza gerekir.
 Dişler arasında kalan kırıntıyı yutmak Dişlerin arasında kalan yemek kırıntısı yu-tulsa bakılır: Şayet kırıntı, nohut tanesinden küçük ise orucu bozmaz. Nohut tanesi kadar veya daha büyükse orucu bozar.
Nohut büyüklüğünden az olup dişler ara-sında kalan kırıntı, ağızdan çıkarılıp sonra yense orucu bozar, kaza gerektirir.
 Buğday tanesi, susam vb. yutmak< Dişlerin arasında kalan susam veya buğday tanesi gibi pek az bir şeyi yutmak orucu bozmaz. Böyle bir şey dışardan alınıp yutulsa, orucu bozar, keffaret gerekir. Ancak böyle bir şey, ağza alınıp çiğnense ve dağılsa, zerre haline gelse, tadı boğaza gitmezse oruç bozulmaz. Ancak bunun tadı boğaza giderse oruç bozulur.
 İğne vurdurmak Ramazanda gündüz vakti vücuda yapılan iğne orucu bozar ve kaza gerektirir. Çünkü bu hem oruçlunun rızası ile yapılmakta, hem de vücuda yarar sağlamaktadır. İğne aracılığı ile vücuda bir yol açılıp ilaç vücudun içine akıtılmaktadır. Bu İmam-ı Âzam (rh.a.)’in görüşüdür. İğne vurdurmak orucu bozmaz, diyenler de vardır; ama oruç bir ibadettir ve ibadetlerde ihtiyatlı davranmak gerekir. Önemli hastalığı olan kimseler zaten orucu bozabilirler. Bu konuda hastalara ruhsat tanınmıştır.
İğneyi akşama ertelemek mümkünse oruç tutulmalı ve akşam yaptırmalıdır. Aksi takdirde yukarıda belirttiğimiz gibi, oruçluyken yapılan iğne orucu bozar ve kaza gerektirir.
Keffaret ancak, sûreten ve manen orucu bozmakla vacip olur. Yemekte sûreten orucun bozulması yutmakla; manen bozulması da yutulan şeyin bedene yarayışlı bir gıda veya ilaç olması iledir. Buna binaen ufak bir taş yutmakla keffaret vacip olmaz; çünkü burada yalnız sûreten bozulma vardır. İğne vurmakla da keffaret vacip olmaz; zira burada da yalnız manen orucu bozmak vardır.
 Serum bağlatmak Serum yoluyla enjekte edilen ilaç veya gıda cevfe, yani vücudun içerisine girmekte olup vücudu tedavi etmekte, yarar ve fayda husule gelmektedir. Bu sebeple oruç bozulur. Serum yoluyla alınan gıda veya ilaç, tabii bir menfezden vücuda girmediği için de sadece kaza gerekir.
 Bakmak, düşünmek veya seyretmek yoluyla boşalmak Bakmak, düşünmek veya seyretmek yoluyla kişinin vücudundan şehvetle meni gelmesi orucu bozmaz. Ancak bu şekilde boşalan kişi günahkâr olur ve tevbe etmesi gerekir.
 Vücuttan çıkan mezi veya vedi Kişinin tenasül uzvundan çıkan mezi veya vedi, orucu bozmaz, gusül gerektirmez. Sadece namaz abdesti almak gerekir.
 Sürme çekmek, damla damlatmak Göze damla damlatmak veya sürme çekmek orucu bozmaz. Kişi, sürmenin veya damlanın tadını boğazında hissetse dahi hüküm aynıdır. Oruçlunun sürme çekmesi, bıyık yağı kullanması mekruh değildir. Ancak erkeklerin, bunları süs maksadı ile yapmaları mekruhtur.
 Kan vermek, hacamat yaptırmak Kan vermek veya hacamat yaptırmak orucu bozmaz. Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı ve oruçlu iken hacamat yaptırmış ve kan aldırmıştır.
Oruçlunun kan aldırması, orucunu koruyamayacak şekilde zayıf düşmesinden korkulursa mekruhtur; değilse mekruh olmaz. Bununla beraber en uygun olanı, bunu güneş battıktan sonraya bırakmaktır.
 Misvak kullanmak Misvak kullanmak orucu bozmaz. Oruçlu olanın, su ile ıslatılmış bir misvakı kullanması, İmam Ebû Yusuf'a göre mekruhtur. Diğer âlimlere göre ise, ister yaş ister kuru olsun, misvak kullanmak mekruh değildir. Misvak parçalarının boğaza kaçması halinde oruç bozulur.
 Diş fırçalamak Diş macununu ağızdan tamamen temizlemek zor olduğu ve tükürükle birlikte boğaza gitme ihtimali yüksek olduğu için dişler fırçalanırken macun kullanmak mekruhtur. Şayet macun kullanılır ve boğaza kaçarsa oruç bozulur, kaza lazım gelir. Üzerine macun sürmeden sadece diş fırçasıyla dişleri temizlemek mekruh değildir.
 Banyo yapmak, suya (denize, havuza vs.ye) girmek Banyo yapmak, suya (denize, havuza vs.ye) girmek orucu bozmaz. Ancak vücudun içerisine ağız, burun, makat gibi tabii yollardan su girerse oruç bozulur.
 Kulağa damla damlatmak Kulağa damla damlatmak orucu bozar. Kulağa su kaçması halinde ise oruç bozulmaz. Ancak kişi kulağına suyu kendi iradesiyle akıtırsa, bu durumda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Böyle bir durumda ihtiyatlı davranmak ve kaza etmek en uygun olanıdır.
 Kulak çöpü kullanmak Üzerinde kulak kiri bulunan bir karıştırıcının kulağa birkaç defa sokulup çıkarılması ile oruç bozulmaz.
 Burna ilaç damlatmak Burna ilaç damlatmak orucu bozar, kaza gerektirir.
 Burna inen sümüğü yutmak Bir kimse burnuna inen sümüğü içine çeker de sümük boğazına kaçarsa, kasten bile olsa orucu bozulmaz. Sümük, burnunun ucuna inmiş dahi olsa hüküm aynıdır. Burnunun ucuna inmesi, sümüğün görülmemesiyle kayıtlıdır.
 Balgam yutmak Bir kimse öksürerek boğazından kopan balgamı yutarsa bakılır: Balgam ağız dolu-sundan az olursa oruç bozulmaz. Ağız dolusu olursa İmam-ı A’zam (rh.a.)’e göre oruç bozulmaz, Ebû Yusuf (rh.a.)’e göre ise bozulur.
 Yemeğin tadına bakmak Herhangi bir zaruret veya özür bulunmadığı takdirde pişirilen yemeği tatmak mekruhtur. Bir kocanın kötü huylu olması, karısı için bir özürdür; böyle bir kadın pişireceği yemeğin, yutmaksızın tadına ve tuzuna bakabilir, orucu bozulmaz.
 Sakız çiğnemek Çiğnenerek özü alınmış sakızı oruçlu iken çiğnemek orucu bozmaz; ama mekruhtur. Özü alınmamış veya çiğnerken ağızda parçalanan, eriyen veya mideye giden şeylerden yapılmış sakızı çiğnemek ise orucu bozar.
Orucun haricinde erkeklerin sakız çiğnemesi mekruhtur. Oruç haricinde kadınların çiğnemesi ise mekruh değildir, çünkü bu onların misvakıdır. Kadınların bünyeleri zayıftır, misvaka tahammül etmeyebilir, misvak diş etlerine ve dişlerine zarar verebilir. Ancak misvak kullanmanın kadınlar için de sünnet olduğu bilinmelidir.
 Hamile veya süt emziren kadın Hamile veya süt emziren kadın, oruç tut-tukları takdirde kendilerinin ya da çocuklarının hastalanmalarından, gıdasız kalmalarından korkarlarsa oruç tutmazlar. Tutmadıkları günleri sonraki zamanlarda kaza ederler. Bu duruma, kadının kendisi veya dinî hassasiyet taşıyan doktoru da karar verebilir.
 Oruçlu iken ihtilam olmak, cünüp olarak sabahlamak Bir kimse oruçlu iken ihtilam olsa orucu bozulmaz. İlk fırsatta gusleder. Yine bir kimse cünüp olarak sabahlarsa bu, sahur yapmasına veya oruç tutmasına mani değildir. Cünüplük hali akşama kadar devam etse dahi hüküm böyledir.
 Koku sürünmek Oruçlu bir kimsenin gül ve misk gibi kokuları koklaması orucu bozmaz. Parfüm veya deodorant kullanmak da oruca zarar vermez.
 Sigara, toz, duman, buhur, sinek vs. İsteyerek tozu, dumanı, sigara dumanını yahut tütsü ve buhurların dumanını içine çekmek, sinek yutmak orucu bozar. Fakat istemeyerek ağzından veya burnundan bo-ğazına toz, duman, sinek vs. kaçsa; sigaranın dumanı ağzına veya burnuna girse ve bundan sakınmak mümkün olmasa oruç bozulmaz. Oruç, kişinin bunlardan sakınması mümkün olduğu halde sakınmadığı zamanlarda bozulur.
Oruçlunun, oksijen tüpü ile sunî hava te-neffüs etmesi orucu bozmaz.
 Diş çektirmek Kan veya ilaçtan hiçbir şeyi yutmamak şartıyla diş çektirmek orucu bozmaz. Diş çekilmezden önce ağzı uyuşturmak maksadıyla vurulan iğne orucu bozar, kaza gerekir.
 Jöle, merhem, krem, ruj sürmek Cilde, krem tarzında bakım ürünleri; jöle, merhem veya yağ sürmek orucu bozmaz. Dudağa sürülen boya, tadı boğaza kaçmadığı ve yutulmadığı sürece orucu bozmaz. Aksi takdirde orucu bozar, kaza gerekir.
 Ağız dolusu kusmak Kendiliğinden gelen ağız dolusu veya ağız dolusundan az kusmuk orucu bozmaz.
İsteyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar. İsteyerek ağız dolusundan az kusmak orucu bozmaz.
Kendiliğinden gelen ağız dolusu kusmuğu isteyerek yutmak orucu bozar. Kendiliğinden gelen ağız dolusu kusmuğu istemeyerek yutmak İmam Muhammed’e göre orucu bozmaz, İmam Ebû Yusuf’a göre bozar.
Kendiliğinden gelen ağız dolusundan az kusmuk istemeyerek yutulursa oruç bozulmaz. Kendiliğinden gelen ağız dolusundan az kusmuk isteyerek yutulursa İmam Muhammed’e göre orucu bozar, İmam Ebû Yusuf’a göre bozmaz.
İsteyerek gelen ağız dolusu kusmuğu yutmak orucu bozar. İsteyerek gelen ağız dolusundan az kusmuğu istemeyerek yutmak İmam Muhammed’e göre orucu bozar, İmam Ebû Yusuf’a göre bozmaz.
İsteyerek gelen ağız dolusundan az kusmuğu isteyerek yutmak orucu bozar.
Bir kimsenin, bir mecliste birkaç defa isteye-rek kustuğu kusmuğun toplamı ağız dolusu olursa orucu bozulur. Birkaç mecliste olursa bozulmaz. Aynı şekilde, bir sabahleyin, bir günün yarısında, bir de akşama doğru kusarsa yine bozulmaz.
 Hamur veya un yemek Hamur veya un yemek orucu bozar. Hamur veya un, her ne kadar bedene yarasa da, bu maksatla yenmediğinden dolayı sadece kaza gerekir.
 Çiğ et yemek Çiğ et yemek orucu bozar, keffaret gerektirir. Çünkü et, haddi zatında gıda maksadı ile bedenin yararlanması için yenir. Ancak et, kurtlanmış veya kokmuş olursa sadece kaza gerekir. Çünkü bunda bedene yarar yoktur.
 Tenasül uzvuna damlatılan su veya yağ Erkeğin tenasül uzvuna damlatılan su veya yağ, mesaneye kadar gitse bile, İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. Fakat mesaneye kadar gitmeyip de tenasül organı içinde kalırsa, ittifakla bozmaz.
Kadının tenasül uzvuna damlatılan yağ veya su ittifakla orucu bozar. Kaza lazım gelir.
 Islak veya kuru parmağın ön veya arka tarafa sokulması Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa sokulması orucu bozar.
Kuru bir parmağın sokulması ise orucu bozmaz.
 Vücuda saplanan demir, tahta vs. Vücudun herhangi bir kısmından içeri tamamen sokulup kaybolan veya başkası tarafından sokulup vücuda yarar sağlayan herhangi bir şey orucu bozar. Fakat böyle bir şeyin bir ucu dışarıda kalmış olursa, orucu bozmaz.
 Niyet olmaksızın yiyip içmeyen Bir kimse, ramazanda oruca niyet etmeyip yemek, içmek, cima vs. gibi orucu bozan işlerde bulunmadan akşama kadar beklese oruç tutmuş olmaz, üzerine kaza lazım gelir.
 Oruca niyet etmeden yiyip içen Bir kimse, ramazanda oruca niyet etmeyip yemek, içmek vs. gibi orucu bozan işlerde bulunsa kaza gerekir, keffaret gerekmez. Ancak böyle bir davranıştan dolayı, günahkâr olur, tevbe edip mağfiret dilemesi gerekir. Zira herhangi bir özrü bulunmadığı halde oruç tutmayan kimse, hem dünyada hem de âhirette ağır cezalarla cezalandırılır.
 Karpuz kabuğu, çamur, tütün vb. Kavrulmuş arpa, yağ ile yoğrulmuş darı otu, sebze suları, yaş olup temiz bulunan karpuz kabuğu, üzüm yaprağı, yenen diğer yapraklar, bitkiler, safran, misk, kâfur, herhangi bir ilaç, yenmesi âdet olan çamur, kilermeni, tütün, nargile, enfiye vs. şeyler kasten alınırsa oruç bozulur ve kef-faret gerekir.
 Esrar, sigara, afyon vs. kullanmak Esrar, afyon, kokain vs. uyuşturucu maddeler veya sigara vb. şeyleri kullanmak orucu bozar ve keffareti gerektirir. Uyuşturucu maddelerin şırıngayla alınması ise orucu bozar ve kaza gerektirir. Bunları kullanan kişi günahkâr olur, bir an önce tevbe edip bu tür alışkanlıkları bırakmalıdır.
 Taş, demir, kuru kabuklu fındık, ba-dem vs. yutmak Taş, demir, kurşun, kuru kabuklu fındık veya badem yutmak orucu bozar ve kaza gerektirir. Çünkü sureten oruç bozulmuştur. Manen bozulmadığı için keffaret lazım gelmez. Manen orucun bozulması, bedene faydası olan bir yiyecek veya ilacın içeri işlemesi ile olur. Oruca karşı işlenen cinayet noksan olduğu için keffaret gerekmez. Bunun gibi, insanın yemediği veya iğrenip tiksindiği her şey de böyledir. Çünkü bunda yalnız sureten yemek vardır; manen yemek yoktur.
 Kâğıt parçası, toprak, kabuklu yumurta vs. yemek Kâğıt parçası, pamuk, adi çamur, toprak, kuru ot, saman parçası, kabuklu ceviz, kabuklu yumurta yemek orucu bozar ve kazayı gerektirir.
 Başkasının tükürüğünü veya lokmasını yutmak • Muhabbet beslenmeyen yabancı bir kimsenin tükürüğünü yutmak yahut eline aldığı kendi tükürüğünü yutmak orucu bozar ve kaza gerektirir.
• Sevdiği arkadaşının veya zevcesinin tükürüğünü yutmak ise orucu bozar ve keffareti gerektirir.
• Başkasının ağzından çıkan veya kendi ağzından çıkıp da biraz dışarıda kalmış olan lokmayı yutmak orucu bozar ve kazayı gerektirir.
 Fecrin doğmadığını veya güneşin battığını zannederek yiyip içmek Bir kimse, fecir doğduğu halde, henüz doğmamıştır zannı ile yese, içse veya güneş batmadığı halde, battı sanarak iftar etse, üzerine kaza gerekir, keffaret lazım gelmez.
 İşçi ve çalışanın orucu Nafakasını kazanmaya muhtaç olan bir işçi veya sanatkâr, çalışmadığı takdirde kendine, çoluk çocuğuna yetecek kadar yiyeceğe sahip değilse; dilenecek hale düşecekse; başka bir işte çalışma imkânı da yoksa; yerine çalışacak kimse de bulamazsa ve bu halde çalışmaya devam ettiği takdirde hastalanıp işe güç yetiremeyeceğinden eminse bu takdirde iftar edebilir. Daha sonra tutamadığı günleri kaza eder.
 Çocukların oruç tutmalarının hükmü Çocuklar için oruç tutmak, namaz gibidir. Çocuğa yedi yaşından itibaren oruç emredilir. Çocuk on yaşına gelince oruç tutmazsa hafifçe dövülür. Bu hususta namazla oruç arasındaki fark şudur: Çocuğa oruç emredilirken mevsimin yaz veya kış olması, çocuğun bedeni ve takati göz önünde bulundurulur. Namaz ise böyle değildir. Namaza her zaman güç yetirebilir. Çocuk, ramazan ayının hepsini tutamazsa bile gücü yettiği kadarını tutar.
 Sefere çıktıktan sonra orucu bozmak Sefere (yolculuğa) çıktıktan sonra orucu bozmak, yalnız kazayı gerektirir. Çünkü o gün aslen oruç tutmakla mükellef değildi.
 Orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içen kimse • Kişi, kan aldırmak, sürme çekmek, kadına dokunmak, meni getirmemek şartı ile hayvana cima etmek, dübüre parmak sokmak, yağlanmak gibi orucu bozmayan fiillerde bulunur da, orucum bozuldu zannederek kasten yerse, hem kaza hem keffaret gerekir.
• Unutarak bir şey yiyen kimse orucunun bozulduğunu zannederek tekrar kasıtlı olarak yese üzerine kaza gerekir, keffaret gerekmez.
• Kendisine içten kusuntu gelen veya bir kadının güzelliğine bakıp menisi gelen kimse, bununla orucun bozulduğunu sanarak yese, içse üzerine kaza gerekir, keffaret gerekmez. Fakat bununla orucun bozulmayacağını bildiği halde iftar etse, hem kaza hem keffaret gerekir.
• Bir kimse misvak kullansa veya gıybet etse, bu yüzden orucunun bozulduğunu sanarak iftar etse hem kaza hem keffaret gerekir.
• İhtilâm olan kimse orucunun bozulmuş olduğunu zannederek yese, içse üzerine kaza gerekir, keffaret gerekmez. Fakat bununla orucun bozulmayacağını bildiği halde iftar etse, hem kaza hem keffaret gerekir.
• Ramazan ayında oruçlu olduğunu unu-tarak cinsel ilişkide bulunan kimse, oruçlu olduğunu hatırlar hatırlamaz, kendini geri çekse, orucu bozulmuş olmaz. Sonradan inzal zarar vermez. Bu, ihtilâm gibi olmuş olur. Fakat hiç hareket etmeksizin inzal oluncaya kadar duracak olsa, kendisine yalnız kaza gerekir. Fakat hareketine devam ederse veya kendini geri alıp tekrar münasebette bulunursa hem kaza hem keffaret gerekir.
• Bir kadın oruca niyet ettikten sonra uyuduğu halde, kocası onunla ilişki kursa, kadının orucu bozulur, üzerine yalnız kaza gerekir, keffaret gerekmez. Fakat cima eden erkeğe hem kaza hem keffaret gerekir.
• Cinsel ilişkiye zorlanan kimseye yalnız kaza gerekir, keffaret gerekmez. Zorlamak; can almak, bir organı kesmek veya bunlardan birine sebebiyet verecek şekilde dövmekle yapılan zorlamadır. Yalnız üzüntü ve acı verecek derecede olan dövmek veya yalnız hapsetmek suretiyle yapılan bir zorlamadan dolayı orucu bozmak keffareti düşürmez.
• Orucunu bozan kimseye, o gün oruç tutmamasını mubah kılacak bir özür gelirse, ondan keffaret düşer. Mesela; sağlıklı bir kimse, ramazanda oruca niyet etmişken, orucunu bozsa, aynı günde oruç tutamayacak bir halde hastalansa veya bir kadın âdet görmeye başlasa yalnız kaza gerekir, keffaret gerekmez.
 Burundan boğaza giden kan Kişinin burnundan boğazına giden kan orucu bozar, kaza gerektirir.
 Doğum yapmak, çocuk emzirmek Vücuda herhangi bir ilaç girmediği müddetçe doğum yapmak orucu bozmadığı gibi, çocuk emzirmek de oruca zarar vermez.
 Burna katı merhem sürmek Burna sürülen katı merhem burunda kalıp boğaza kaçmadığı müddetçe orucu bozmaz.
 Makata fitil koymak Fitil kullanmak makata girip orada kaybolduğu için orucu bozar.
 Traş kesiğine kolonya, kan taşı sür-mek Traş kesiğine kolonya, kan taşı sürmek orucu bozmaz.
ORUÇLU İÇİN SÜNNET OLAN ŞEYLER • Oruç tutacak kimsenin sahura kalkması, sahur yemeği yemesi sünnettir. Sahurun geciktirilmesi sünnet, şüphe edilecek bir zamana bırakılması ise mekruhtur.
• İftarı acele yapmak, akşam namazından önce oruç açmak sünnettir.
• İftar ederken Rasûlullah (s.a.v.)’den ri-vayet olunan iftar dualarını okumak sünnettir.
• Orucu hurma ile, hurma yoksa su ile açmak sünnettir.
• Oruçlu için ramazanın son on gününde itikâfa girmek de sünnettir.
• Oruçlu kimse, yakınlarına ve fakirlere fazlaca yardımda bulunmalı; mümkün olduğu kadar Kur'an okumalı, zikir yapmalı, Peygamberimiz’e salât ve selam getirmeli, ilimle uğraşmalı; boş ve yararsız sözlerden, gıybetten, söz taşımadan dilini tutmalıdır.
ORUÇ TUTMAMAYI MUBAH KILAN ÖZÜRLER
1- Yolculuk: • Sefere çıkmaya niyet eden bir kimse geceden oruca niyet etmeyebilir. O gün yola çıkınca oruçlu olmamış olur. Tutmadığı bu günü daha sonra kaza eder.
• Yolcu güne oruçlu başlar ve yolculuğa çıkar da, sonra orucunu açarsa üzerine keffaret gerekmez, sadece kaza gerekir.
• Yolcu, bir şey yemezden önce mukim olsa, orucu bozmaya niyet etse bile oruca devam etmesi vacip olur. Bu meselede asıl olan şudur: Günün sonunda bulunduğu sıfatta günün başında bulunmuş olsa, oruç lazım gelecekse, o kimseye günün geri kalanını tutması lazım gelir.
• Yolculuğa çıkan bir kimse, bir şey almak için evine dönüp bir şey yedikten sonra tekrar yola çıksa, üzerine keffaret gerekir. Çünkü evine dönmekle yolculuktan çıkmıştır. Fakat beldenin evlerini geçtikten sonra bir şey yer ve ondan sonra evine dönüp bir şey yiyecek olsa, üzerine kaza gerekir, keffaret gerekmez. Böyle yedikten sonra yolculuktan tamamen vazgeçmiş olsa da yine keffaret gerekmez.
• Bir yolcu için güçlük yoksa ramazan orucunu tutması daha faziletlidir. Oruç tutması azimet, iftar etmesi ise ruhsattır.
2- Hastalık: Bir hasta ölmekten, aklının gitmesinden, hastalığının artmasından veya uzamasından korkarsa veya sağlıklı bir kişi oruç tuttuğu takdirde hasta olacağını kesin bir bilgiyle biliyorsa oruç tutmayabilir, tutmuş olduğu orucu bozabilir. İyileşince tutamadığı günleri kaza eder.
Bu ruhsatı kullanabilmek için hastanın tecrübesinden veya görülen belirtilerden dolayı kuvvetli bir zan bulunmalıdır. Yahut bu durumlar dinî hassasiyeti olan uzman bir doktor tarafından haber verilmelidir.
3- Düşmanla Cihat: Düşmanla savaşacak asker, düşman karşısında zayıf düşeceğinden korkarsa, oruç tutmayabilir.
4- Zorlama (İkrah) Hali: Can almak, bir organı kesmek veya bun-lardan birine sebebiyet verecek şekilde dövmekle yapılan zorlamadan dolayı oruç açılabilir, caizdir. Yalnız üzüntü ve acı verecek derecede olan dövmek veya yalnız hapsetmek suretiyle yapılan bir zorlamadan dolayı orucu bozmak ise caiz değildir. Kişinin zorla boğazına bir şey aktarılırsa, orucu bozulur ve kaza gerekir.
5- Şiddetli Açlık ve Susuzluk: Oruçlu bir kimsenin açlıktan veya susuz-luktan dolayı ölmesinden veya aklî dengesini kaybetmesinden endişe duyulursa bu takdirde orucunu bozar, daha sonra kaza eder.
6- Gebelik, Süt Emzirmek: Gebe olan veya kendisinin yahut başkasının çocuğuna süt emziren bir kadın, kendisine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa, orucunu bozabilir. Sonra kaza eder.
7- Hayız ve Nifas Hali: Gündüz âdet görmeğe başlayan veya çocuk doğuran bir kadının orucu bozulmuş olur. Adet günlerinde ve lohusalık müddetinde oruç tutamaz, tutamadığı günleri sonra kaza eder.
Fakat bir kadın âdet günü sanarak orucunu bozduğu halde, o gün âdet görmezse üzerine keffaret gerekir.
8- Yaşlılık: Oruç tutamayacak derecede yaşlı ve güçsüz bir kimse oruç tutmayabilir. Böyle bir kimsenin tutamadığı her bir günün karşılığında bir fidye vermesi gerekir.
Bu kimse, sonradan oruç tutmaya güç ka-zansa tutamadığı günleri kaza eder, fidyenin hükmü kalmaz.
Yukarıda sıraladığımız bu mazeretlerden birisiyle oruç tutamayan kimse oruca, oruçlulara ve ramazan ayına hürmeten mümkün oldukça bunu belli etmemeli, gizli yiyip iç-melidirler.
Bir özür sebebiyle oruç tutması gerekmeyen bir kimse, gün içerisinde özrü kalkarsa günün geri kalanını oruç tutması (yiyip içmemesi) daha uygundur. Mesela; imsak vaktinde veya sonra temizlenen hayızlı veya lohusa bir kadın, sağlığına kavuşan bir hasta, aklını kaybettikten sonra kendine gelen bir deli o günün akşamına kadar yiyip içmez.
KEFFARET
Keffaretin Mahiyeti Keffaret; lügatte gidermek ve örtmek manasındadır. Allah, bazı kusurları ve günahları birtakım vesilelerle bağışlayıp örttüğünden bu vesilelerden her birine "keffaret" denilmiştir.
Oruç Keffareti • Oruç keffareti, ramazanda bir özür bulunmaksızın belli şartlar içinde orucunu bo-zan bir mükellefin, bir köle azat etmesidir. Bunu bulamazsa veya gücü yetmezse, arka arkaya kesintisiz olarak (hicrî aylardan) iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmezse altmış fakire (sabah-akşam) yemek yedirir. Bu sırayı takip etmek gereklidir.
• Oruç keffareti yemek yedirmekle olabileceği gibi, yiyeceği aynen verip temlik etmekle de olur.
• Bir fakire altmış gün sabah-akşam yahut yüz yirmi sabah veya yüz yirmi akşam yemek yedirmek de yeterlidir.
• Yine, bir fakire iki ayda her gün ya aynen veya kıymet olarak birerden altmış fitre sadakası verilmesi de yeterlidir. Fakat bir fakire bir günde topluca verilecek altmış fitre miktarı, yalnız bir günlük fitre yerine geçer.
• Keffaretin iyi hal sahibi olan fakirlere verilmesi daha faziletlidir. Keffaret bedeli gayr-i müslim fakirlere verilemez.
• Keffaret orucunun peş peşe tutulması zorunludur. Onun için bu oruca başlayan kimse, ara vermeden iki ay oruç tutar. Keffaret orucu tutan kimse ister kendi isteği ile ister bir özürden dolayı (seferîlik gibi) orucu bırakırsa o güne kadar tutulmuş olan oruçlar nafile yerine geçer ve keffaret orucuna yeniden başlaması gerekir. Bundan yalnızca hayız özrü müstesnadır. Adet günleri kesinti sayılmaz. Ancak lohusa olma hali kesintidir, bir özür sayılmaz.
• Ramazan orucunun veya muayyen bayram günlerinin araya girmesi de, keffaretin arka arkaya olmasına engeldir.
• Keffaret hususunda, keffaret ödeyecek kimsenin ödeme zamanındaki haline bakılır. Ödeyici, keffaretin gerektiği zamanda zengin iken, bunu ödeyeceği zaman fakir düşmüşse, oruç tutar. Fakat daha orucunu bitirmeden tekrar zenginleşirse köle azat etmeye güç kazansa, köle azat etmek suretiyle keffareti yerine getirmesi gerekir.
• Keffaret orucuna, kamerî (hicrî) aylardan birinin başlangıcında başlanırsa, ayın ilk günü esas alınır. Böylece tam iki ayın geçmesiyle oruç keffareti tamamlanmış olur. Fakat ayın başında oruca başlanmazsa, birinci ay üçüncü aydan tamamlanarak otuz gün hesap edilir. İkinci ay ise, ayın başı alınarak oruca devam edilir. Bu, iki İmam’a göredir. İmam Âzam'a göre, bu takdirde tam altmış gün oruç tutmak gerekir, aybaşına bakılmaz.
• Bir kimse, bir ramazan içinde veya birkaç ramazan’da özürsüz olarak birkaç defa kasten orucunu bozmuş olsa, bunlardan dolayı yalnız bir keffaret öder.
• Keffareti yerine getirdikten sonra tekrar keffaret gerektirecek bir şey yaparsa, bundan dolayı yeni bir keffaret gerekir. Birinci keffaret yeterli olmaz. Ama keffaret, oruçlu iken cinsel ilişkide bulunmaktan dolayı vacip olmuşsa, keffareti ödemeden bir başka gün tekrar cinsel ilişkide bulunursa o vakit bunlara ayrı ayrı keffaret gerekir.
• Keffaret orunun gerekli olduğu durum-larda altmış güne ilaveten bir gün de kaza orucu tutulur.
Keffareti Gerektiren Şartlar 1. Gece oruca niyet edilmesi.
2. Orucun ramazanda ve ramazan orucu olması.
3. Orucun kasıtlı olarak bozulması.
4. Orucu bozan şeyin vücuda faydalı veya lezzet verici olması.
5. Orucun meşru bir mazeret olmadan bozulması.
FİDYE • Fidye, tutulamayan orucun yerine verilen bir bedeldir. Üzerinde ramazan orucunun kazası bulunan bir kimse iyileşme ümidi olmayan bir hastalık veya aşırı yaşlılık vb. bir sebepten dolayı ömrünün sonuna kadar bu orucu tutamayacaksa, tutamadığı her gün için fidye verir.
• Fidye, fakir bir kimseyi sabah ve akşam doyuracak kadar olan bir günlük yiyecektir. Bu, bir fitre sadakasına eşittir.
• Üzerinde fidye borcu olan bir kimse, bunu hayattayken ödeyemezse malından verilmesi üzere vasiyet etmesi gerekir. Bu şekilde fidye verilmesini vasiyet edip ölürse, malının üçte birinden fidye verilir.
• Vasiyet etmeden ölürse, mirasçıları malından fidye verip vermemekte serbesttir.
• Fidye vermek, ramazan ayından kazaya kalan oruçlara ve nezir oruçlarına mahsustur.
• Fidye, ramazanın başında verilebileceği gibi, sonra da verilebilir.
• Fidye, birçok fakire verilebileceği gibi, bir fakire de verilebilir.
FİTRE SADAKASI • Fitre sadakasının vacip kılınması, orucun farz kılındığı yıla rastlar ki, zekâtın farz kılınmasından öncedir.
• Fitre sadakası, ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçları hariç, nisap miktarı malı bulunan ister çocuk ister deli her Müslüman için verilmesi vacip olan bir sada-kadır.
• Fitre sadakasında, mal üzerinden bir yıl geçmesi veya nema (artma) şartı aranmaz. Bu malların para veya ticaret malı olması da şart değildir. Bu kişilerin üzerlerine kurban kesmek de vaciptir.
• Fitre sadakası, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacip olsa da, bundan önce veya bundan sonra da verilebilir. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.
• Nisap miktarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa bile fitre düşmez. Zekât ise böyle değildir.
• Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vaciptir. Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...
• Nisaba malik olan bir kişi hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını vermekle yükümlüdür.
• Bir kimse, zevcesinin, anne-babasının, büyük çocuğunun iznini alarak onların adına fitre verebilir.
• Fitre sadakası dört cins maldan belli bir miktarda verilir. Fitre sadakası için buğday, arpa, üzüm ve hurma birer değişmez ölçüdür. Bunların yerlerine kıymetlerinin verilmesi de caiz, hatta daha faziletlidir.
• Fitre sadakası, zekât gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir. Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.
• Bir kimse, fitresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Fakat bir fitre, birkaç kimseye verilemez.
TERAVİH NAMAZI • Teravih namazı, ramazan ayına mahsus yirmi rekâttan ibaret olan bir müekked sünnettir. Bu namaza Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Hulefa-i Râşidîn Efendilerimiz devam etmişlerdir.
• Teravih namazı ferdî olarak kılınabildiği gibi cemaatle de kılınması sünnettir. Hatta bütün bir mahalle halkı, teravih namazını cemaatle kılmayıp evlerinde yalnız başlarına kılacak olsalar, sünneti terk edip günah işlemiş olurlar.
• Teravih namazını, her iki rekâtta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekâtta bir selâm verilerek de kılınabilir. Sekizde, onda veya yirmi rekâtta bir selâm vererek bitirmek de caizdir. Fakat böyle kılmak mekruh sayılmaktadır.
• Teravih namazı, iki rekâtta bir selâm verilerek kılınıyorsa, akşam namazının iki rekât sünneti gibi kılınır. Dört rekâtta bir selâm verilerek kılınıyorsa, yatsı namazının dört rekât sünneti gibi kılınır.
• Teravih namazının her rekâtında on âyet okunması müstehaptır. Bu şekilde, bir ramazanda bir hatim yapılmış olur. Hatim ile teravih namazı kılmak sünnettir. Bazı âlimlere göre, bu hatmin yirmi yedinci geceye (Kadir gecesine) denk getirilmesi müstehaptır.
• Teravih namazı kıldıracak zatın güzel sesli olmasından ziyade, okuyuşunun düzgün olmasına özen göstermelidir. Okuyuşunda noksanlık ve hata olan bir imamın mescidini bırakarak, düzgün okuyan bir imamın bulunduğu mescide gitmekte bir sakınca yoktur.
• İmamın, teravih namazında cemaati usandıracak kadar okumayı uzatması uygun değildir.
• Teravih namazını özürsüz olarak otururken veya uykunun bastırdığı bir halde kılmak mekruhtur.
• Teravih namazına sonradan yetişen kimse, teravih son bulunca kalan rekâtları tamamlar. Sonra da vitir namazını kendi başına kılar. En doğrusu budur. İmamla vitri kılıp sonra teravih namazını tamamlaması da caizdir.
• Yatsı namazında cemaati terk etmiş olan kimse, teravih ve vitir namazlarında imama uyabilir.
• Teravih namazını imam ile kılmayan kimse, vitir namazını imam ile kılabilir.
• Hem imam, hem de cemaat, yatsı na-mazını cemaatla kılmamış olursa, yalnız teravih namazını cemaatla kılamazlar.
• Teravih, vaktin sünnetidir; orucun sünneti değildir. Bu sebeple hasta ve yolcu gibi oruç tutmak zorunda olmayanlar için de teravih namazını kılmak sünnettir.
İTİKÂF
İtikâfın Manası İtikâf lügatte; bir şeye devam etmek manasındadır. Istılahta ise; bir mescitte veya o hükümdeki bir yerde itikâf niyeti ile durmaktan ibarettir.
İtikâfın Çeşitleri İtikâf, vacip, sünnet ve müstehap olmak üzere üç çeşittir:
1- Vacip İtikâf: Adak suretiyle yapılan itikâftır.
2- Sünnet İtikâf: Ramazan ayının son on gününde yapılan itikâf, kifâye yollu bir müekked sünnettir. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz âhirete irtihallerine kadar her ramazanın son on gününü itikâf ile geçirmişlerdir.
3- Müstehap İtikâf: Ramazan’ın haricinde ibadet niyeti ile bir mescitte bir müddet yapılan itikâftır.
Bir itikâfın en az müddeti, İmam Ebû Yusuf'a göre bir gündür. İmam Muhammed'e göre ise az veya çok bir zaman dilimidir. Hatta bir kimse mescitten çıkıncaya kadar itikâfa niyet etse, orada kaldığı sürece itikâfta sayılır. Bu türlü bir itikâfta oruçlu olmak şart değildir.
İtikâfın Şartları İtikâfın sıhhati için şu şartların bulunması gerekir:
1- İslâm: İtikâfa giren kimse Müslüman olmalıdır.
2- Akıl: Deliler itikâf yapamazlar.
3- Niyet: İtikâfa niyet etmek gerekir.
4- İtikâf, mescitte veya mescit hükmün-deki bir yerde yapılmalıdır. İçinde cemaatle namaz kılınan herhangi bir mescitte itikâf yapılabilir. Büyük camilerde yapılması daha faziletlidir. Kadınlar da kendi evlerinde mescit edinilen bir odada itikâfa girebilirler.
5- Vacip itikâfta, oruçlu bulunmalıdır. Müstehap itikâflar için oruç şart değildir.
İtikâf için buluğ, erkeklik, hürriyet şart değildir.
İtikâfı Bozan ve Bozmayan Şeyler 1. İtikâfta olan kimsenin mutlak olarak cinsel ilişkide bulunması itikâfı bozar, haramdır.
2. Vacip olan itikâfta bir özür olmaksızın kasıtlı veya unutarak bir müddet mescitten çıkmak itikâfı bozar. Kadın da itikâf ettiği odadan bir özür bulunmadan evinin içine çıkarsa, itikâfı bozulur. Vacip olan bir itikâf bozulunca, kaza gerekir.
3. Nafile olan itikâflarda, bir özür bulunsun veya bulunmasın, dışarı çıkmakla veya hastayı ziyaret etmekle itikâf bozulmaz. Başlandıktan sonra bırakılan nafile bir itikâfın, tercih edilen görüşe göre, kazası gerekmez.
4. İtikâfta olan kimsenin mescit içinde yemesi, içmesi, uygun bir yer varsa abdest alması, gusletmesi itikâfı bozmaz.
5. Dinî ve tabiî ihtiyaçlarını gidermek, abdest almak, gusletmek, cuma namazını kılmak için mescitten dışarı çıkmak itikâfı bozmaz.
BAYRAM NAMAZI VE BAYRAM
Bayram Namazı • Bayram namazı, hicretin ikinci yılında kılınmaya başlamıştır.
• Kendilerine cuma namazı farz olanlara bayram namazı kılmak vaciptir.
• Bayram namazlarında hutbeler vacip değil, sünnettir.
• Bayram namazının, (güneşin bir veya iki mızrak boyu kadar yükseldiği) işrâk vaktinden istivâ veya zeval vaktine kadar kılınması caizdir.
• Bayram namazı iki rekâttır.
• Cemaatle aşikâre olarak kılınır.
• Ezan ve ikamet yapılmaksızın imam ve cemaat iki rekât bayram namazına niyet eder. İftitah tekbiri alındıktan sonra gizlice "Sübhâneke" okunur. Sonra imam yüksek sesle, cemaat da gizlice "Allâhu ekber" diyerek üç tekbir alırlar. Tekbirlerde eller yukarıya kaldırıldıktan sonra yanlara salıverilir, her tekbir arasında üç tesbih miktarı durulur. Üçüncü tekbirden sonra eller bağlanır. İmam aşikâre olarak Fâtihâ sûresi ile Kur'ân-ı Kerim'den bir miktar okur. Sonra rükû ve secdeler yapılır. Sonra ikinci rekâta kalkılır. İmam aşikâre olarak Fâtihâ sûresi ile bir miktar Kur'an okur. Tekrar üç defa eller kaldırılarak birinci rekâtta olduğu gibi üç tekbir alınır. Sonra rükû ve secdeler yapılır. Sonra oturup gizlice "Tahiyyât, Salli-Bârik ve Rabbenâ âtinâ" duaları hep birlikte okunur ve iki tarafa selâm verilerek namaz tamamlanır.
• Bayram namazlarının her rekâtında alınan üç fazla tekbir vaciptir.
• Bayram namazına yetişemeyen kimse, kendi başına bayram namazı kılamaz. İsterse dört rekât nafile namaz kılar. Bu, bir kuşluk namazı yerine geçer, sevabı büyük olur.
• Kurban Bayramı namazını ilk vaktinde kılmak, Ramazan Bayramı namazını ise biraz geciktirmek müstehaptır.
• Bayram namazı bir şehirde herkesin toplanacağı bir yerde (namazgâhta) kılınabileceği gibi, camilerde de kılınabilir.
Ramazan Bayramı’yla İlgili Sünnet ve Edepler
1. Arefe Gecesi ve sair bayram gecelerini ibadet, taat, dua ve zikrullahla ihya etmek.
2. Bayram sabahında erken kalkmak.
3. Yıkanmak, gusletmek.
4. Misvak kullanmak.
5. Güzel koku sürünmek.
6. En güzel elbiseleri giyinmek.
7. Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek için güler yüzlü, sevinçli ve neşeli görünmek.
8. Fıtır sadakasını, bayram namazından önce vermek.
9. Bayram namazına gitmeden önce tatlı bir şey yemek. Bunun hurma olması ve bir, üç, beş gibi tek sayıda olması sünnettir.
10. Bayram sabahı, sabah namazını mescitte kılmak üzere erken davranmak.
11. Bayram namazını namazgâhta veya büyük bir camide kılmak.
12. Namazgâha mümkünse yaya olarak gitmek.
13. Bayram namazına giderken, gizlice “Allâhu ekber Allâhu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhilhamd” şeklinde tekbir getirmek.
14. Namazgâha sükûn ve vakar içerisinde gitmek.
15. Camiden eve dönüşte mümkün ise gittiği yoldan değil, farklı yoldan gelmek.
16. Müminlere rast geldikçe güler yüzlü ol-mak ve tatlı söz söylemek.
17. İmkân nispetinde sair günlerden ziyade olarak aile fertlerine genişlik sağlamak, infakta bulunmak.
KAYNAKLAR
- Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Dürrü’l-Muhtâr, İbn-i Âbidîn, Tercüme Ahmed DAVUDOĞLU, Şamil Yayınevi, İstanbul 1985.
- El-İhtiyâr Li-Ta’lîli’l-Muhtâr, el-Mevsılî, Çağrı Yayınları, İstanbul 1984.
- Mevkûfât Mültekâ Tercümesi, İbrahim Halebî, Şerh eden Mehmed Mevkûfâtî, Sadeleştiren Ahmed DAVUDOĞLU, Sağlam Yayınevi, İstanbul.
- Kaynaklarıyla İslâm Fıkhı, Celal YILDIRIM, Uysal Kitabevi, Konya.
- Büyük İslâm İlmihali, Ömer Nasuhi BİLMEN, Sadeleştiren A. Fikri Yavuz, Bilmen Yayınevi, İstanbul.
- İslâm İlmihali, A. Fikri YAVUZ, Çile Yayınları, İstanbul.
- İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Prof. Dr. Vehbe ZUHAYLÎ, Risale Yayınevi, 1994.


Yayına Hazırlayan
Özlenen Rehber Yayın Kurulu

Özlenen Rehber Dergisi
Cep Kitaplığı Serisi: 4

Yazan
Ezher Üniv. Şeria Kanun Mez.
Seyfullah KILINÇ
Eyüp ÖZBERK

Bu eserin tüm yayın hakları Rehber Basım, Yayın, Dağıtım Ltd. Şti.’ne âittir.