Dün gecenin bir vaktinde yıldızlara baktım. Sonra: ’Ey Ayın, Güneş’in, yıldız-ların, yıldız kümelerinin, bitkilerin, hayvanların, insanların, cinlerin, canlı ve cansız varlıkların Rabbi, bana yardım et! Ben kendime mâlik ve hâkim değilim ve nefsimin oyuncağı olmuşum; Sen ise âlemlerin sahibisin, malikisin benim de sahibimsin. İlâhî bana yardım et; beni doğru yola, doğru yola ilettiğin kimselerin yoluna ilet. Hiçbir zaman sana lâyık bir iş tutmadım ve tutamam da. Günahlarımdan çok daha fazla büyük olan rahmetine, karanlıkları pırıl pırıl aydınlatan o yüce veçhine sığınıyorum. Sen sana sığınanların sığınağısın.? diye dua ettim. Daha başka dualar da ettim?
Zaman zaman hatrıma geldikçe her biri Allah’ın kudretinin mükemmelliğine işaret eden ve birliğinin tasdikçisi görünen varlık âlemine bakıyorum. Aklım duruyor ve kalbim teslim oluyor. İlmi her şeyi kuşatmış, noksan sıfatlardan münezzeh, kudretine nihayet olmayan yüce Yaratan, dünyamızı ve içinde bulunan sayısız canlı ve cansız mahlûkatı kusursuz bir denge ve nizam içerisinde halk etmiş. Elbette O, yarattığını boşa yaratmaz. Her şey bir gaye üzerine hikmetle yaratılır. Her şey ama her şey kendine yaşamı için rızk verene boyun bükerek tâbi olmuştur. Ya insanlar!...
Rahmetin yağmur olup sağanak sağa-nak yağdığı Şehri Ramazan’a yaklaştı-ğımız şu günlerde Rabbim, Ramazan’a layıkıyla hazırlanan ve onu güzel eda eden kullarının zümresine bizleri de kata?
Malumunuz, ’son zaman’ denilen haram ve helâlin birbirine karıştığı, karıştırıldığı; fitnelerin çoğaldığı ahir zamanda yaşıyoruz. Kur’ânı Kerim’de kıssaları anlatılan kavimlerin helâkine sebep olan büyük günahlar, bu son zamanda gizliaşikâr rahatlıkla işleniyor. Günahlar sel olmuş; evlerimizden, sokaklarımızdan taşarak akıyor. Dillere, dişlere, gözlere dikkat edilmiyor. Bereketin yanlarında bulunduğu büyüklere saygı kalmamış; sevgiler, şefkatler Kâf Dağı’na sanki dönmemek üzere gitmiş; kadın kocasından, koca karısından memnun değil. Dünya malına öyle bir hırs var ki, şu fani dünyada kiracı olunduğu unutulmuş. Gözetilmesi gereken fakirler, yetimler, dullar, yolda kalmışlar kimsenin umurunda değil. İnsanlar ve Müslümanlar olarak nereye gidiyoruz? Bu Ramazan’da selim bir kalp ile kendimizi muhasebe etmeye ne dersiniz? Çünkü her geçen gün kaybeden zarara dûçar olan bizleriz. Tam da bu bağlamda Akif’i hatırlamamak elde mi? ’Kaç hakiki Müslüman gördümse makberdedir/ Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir’ Allah encamımızı hayreyleye ?
İnsan umutsuz olmayacak. Manen ve madden umduğumuza nail, korktuğumuzdan emin olmak istiyorsak iradeli, sabırlı ve azimli olacağız. Peygamber Efendimiz’in hayatı biz Müslümanlara en güzel örnek. Yaşayan Kur’an olan Efendimiz’e uymuyoruz; sıkıntı aslında burada. Allah, Kur’ânı Mübin’inde O’nda, Yani Peygamberimiz’de, bizler için örnek alınacak güzel hasletlerin olduğunu bildiriyor. Bilmiyoruz ki uyalım? Bilen isterse yapar. Bilmeyen istese de yapamaz. Önce bilmek, sonra istemek, en nihayet yapmak lâzım. Müslüman, Peygamberi’nin hayatını, hadislerini maalesef okumuyor. Müslümanlar olarak O’nun olaylar karşısında takındığı tavrı çok iyi tahlil etmeli ve ona göre kendi hayatlarımızı kalıba koymalıyız. Arşın ve arzın sahibi; hayatlarımızı, hareketlerimizi, duruş ve fiille-rimizi Rasûlü gibi şekillendiren kullarından eyleye?
Müslüman âlemine bir bakalım. Bazıları ortak tavır ve hareketten yoksun olan Müslümanlara bir bütün olarak değil, birbirinden ayrılan parça gözüyle bakı-yor. Bu yüzden ’İslâm âlemi, Müslüman âlemi’ ifadelerinin kullanılmasının uygun olmadığı kanısına varılıyor. Birleşmenin, bütünleşmenin Allah’ın ipine sıkıca sarılıp dağılmamanın zamanı çoktan geldi de geçiyor. Müslümanlar ve Müslüman toplumları olarak müşte-reklerde birleşmeli, ayrılıkları asla gündeme getirmemeliyiz. Yüzyıllarca İslâm düşmanları Müslüman unsurları birbirlerinden koparmak için ayrılıkları körükleyerek alevlendirmiş, amaçlarına da muvaffak olmuşlardır. Kardeşler kavga ederse rüzgârın önüne kattığı kuru yaprak misali parçalanmaya mahkûm olurlar. Bugün Batı’ya, Avrupa’ya baktığımızda yakın tarihten itibaren devletlerarası birlik yapılanmalarına gittiklerini görmekteyiz. Bu yapılanmaya giden devletlerin en önemli amaçlarından bir tanesi de ’birlikten güç doğar’ mantığı ile her alanda ortak strateji tespit ederek arala-rında bulunan farklı kulvarlardaki mücadelelere son vermek, böylece kan kaybını önlemektir. Yine yakın tarihe bakıldığı zaman Batı’nın ve Avrupa’nın bu birleşmelere gitmelerinin onlar açısından ne denli önem arz ettiği kolaylıkla anlaşılacaktır. Biz Doğu toplumları olarak aynen Batı’da olduğu gibi bu birliktelikleri çeşitli sebeplerden dolayı yapamadık, yaptırmıyorlar. Bugün ta-rihten gelen yangın hâlâ Doğu’da, Ortadoğu’da devam etmektedir. Bu yangının üzerine benzin dökenler de bildiğiniz gibi kendi devletlerarası birlik yapılanmalarına giden Batı’dır. Günü-müzde Afganistan, Rusya, Irak, Filistin ve daha başka yerlerde Müslümanlar Batı’nın da hile ve desiseleri ile birbirlerini öldürüyor. Öte yandan Batı da açık bir şekilde elini kolunu sallayarak ve hiçbir müdahaleye maruz kalmaksı-zın Müslümanların canlarını, mallarını, namuslarını hiçe sayarak Ortadoğu çocuklarını gözlerini kırpmadan vahşice katledebiliyor. Allah Müslümanlara akıl, şuur vere?
Biz Müslümanların bir problemi de okumamak. Bilindiği üzere Allah’ın ilk emri ’Oku?’dur. Bu ilâhî emirde çok hikmetlerin ve sırların olduğunu düşünüyorum. Üzerinde çok beyin ve gönül yorulması gereken bir emir. Bir zamanlar biz Müslümanlar okudu ve ilmin temellerini attı, sonra Müslüman’ın yitiği olan ve nerede bulunursa alınması gerekliliği bulunan ilmi, Müslüman olmayan unsurlar, yani Batı okudu, temelleri atılan binayı yükseltti. Doğunun mirasına sahip çıktı. Bu mirası vermeye de hiç niyetleri yok gibi. Zorla almak lâzım herhâlde. Bir özeleştiri yapalım. Yukarıda okumamaktan söz ettik. Bizler okunduğunda Yaratan ile konuşulan ve okunması gereken ilk kitap olan Kur’an’ı dahi okumuyoruz. Ne ahlâki bir kusur Kur’an okumamak ve Kur’an’ı tefekkür etmemek. O’ndan uzaklaştığımız için madden ve manen bireyler ve toplumlar olarak bu durumdayız. Bir kavim kendini düzeltene kadar Allah o kavmi düzeltmez ve o kavme yardım etmez. Allah düzelme niyetinde olan ve bu yönde uğraşlar verenlerden eyleye?
Konumuz dağıldı. Farklı mecralara kaydı. Son olarak şunları demek niyetinde-yim. Ramazan iklimini soluklarken bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Şimdiye kadar bizlere rahmet vesilesi olan çok fırsatları değerlendirememişizdir. Tekrar ediyorum, günahların bağışlandığı, derecelerin yükseltildiği, duaların kabul buyrulduğu bu fırsat ve rahmet ayını değerlendirmeliyiz. Manen yorgun, bîtap ve yılgın olabiliriz. Manen yorgun, bîtap ve yılgın olana Allah’ın rahmeti de çok yakın olabilir. Unutmayalım ki kış bahara, gece gündüze, Ramazan da rahmete gebe?
Ramazan İklimini Soluklarken
Özlenen Rehber Dergisi 54. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.