Özlenen Rehber Dergisi

81.Sayı

Şeb-i Arûs ve Sultan Mevlânâ (k.s)

Cafer CEYLAN Özlenen Rehber Dergisi 81. Sayı

ŞEB-İ ARÛS VE
SULTAN MEVLÂNÂ (k.s.)
Âşıklar bahçesinin güllerinden Hz. Mevlânâ (k.s.) efendimizin vefatı yıldönümü yaklaşınca sık sık ’Şeb-i Arûs’ ifadesini duyarız. Şeb-i Arûz; düğün gecesi, gelin gecesi, vuslat gecesi, Hz. Mevlâna’nın vefat gecesi anlamlarına gelmektedir.
Hz. Mevlân’a: ’Cenazemi gördüğün zaman firak (ayrılık) deme. Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır.’ diyerek ölümünün bir firak değil, insanoğlunu sevgi üzere yaratan Hakk’a kavuşma, buluşma, bir düğün gecesi olduğunu ifade etmiş, Rabb’i ile bu buluşmasının ismini ’Şeb-i Arûs’ koymuştur. Ne mutlu kendisine sayısız nimet ikram eden Yaratan’ının emrine icabet edip O’na yürümeyi; düğün gecesi, vuslât gecesi gören, kul olma bilincine ermiş yiğitlere!...
Her yıl aralık ayının 17’sinde Konya ilimizde, ’Şeb-i Arûs Törenleri’ düzenlenir. Çünkü Hz. Mevlâna 17 Aralık 1273 tarihinde dar-ı fenadan, dar-ı bekâya irtihal etmiş, Rabb’ine vuslat bulmuştur. Daha doğrusu ’Şeb-i Arûs Törenleri’ 17 Aralık öncesinde bir dizi program etkinlikleriyle başlar. 2009 Yılı Aralık ayının yarısına geldiğinde de ’Şeb-i Arûs’ etkinlilerinin seyri şu şekilde olmuştu:
- 15 Aralık 2009, Saat 09.30’da, MKM’ de, Şems-i Tebrizî Sempozyumu
- 15 Aralık 2009, Saat 14.00’te, Selçuk Üniversitesinde, Aşkın Dansı Film Gösterimi
- 16 Aralık 2009, Saat 14.00’te, MKM’ de Yazar Ahmet Ümit Konferansı ve Sohbeti
- 16 Aralık 2009, Saat 17.00’de, Şems-i Tebrizî Sempozyumu
- 17 Aralık 2009, Saat 16.00’da, Mevlâna Türbesi’ni Ziyaret ve Dua
- 17 Aralık 2009, Saat 14.00’te, MKM’ de Sema
- 17 Aralık 2009, Saat 19.00’da, MKM’ de Şeb-i Arûs Sema
Hz. Mevlân’a (k.s.) Vedûd olan Yüce Rabbine bir düğünle kavuşalı tam 736 sene geçmiş. O; zatını, şu fanide, vatanından ayrı kalmış bir firakla açıklar; tanımlar. Peki, vatanda ne vardır? Sevgili, sevgililer… Onu, onun gibi sılasından uzak düşmüş, ayrılıktan parça parça olmuş sineler ancak anlayabilir… ’Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıktan nasıl anlatıyor / Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadım ile kadın, erkek herkes ağladı / İştiyak derdini anlatmak için ayrılıktan parça parça olmuş sine istiyorum / Vatandan ayrı kalan tekrar kavuşma anı arar.’(1) Tabi hemen söylemek lazım, ’ölüm’e, ’vuslat’ dedirten, vasıl olunacak olandan ve aşkından hayatta kesilmek bilmeyen kalbin iştiyakı hakikatidir.
ÖLÜMÜ, HZ. MEVLÂNA İDRAKİYLE KARŞILAYABİLME
Hz. Mevlâna (k.s.) ölümü, Dostu’ndan emin olmuş, fani varlıktan sıyrılmış bir ruh hâliyle karşılar. O, Sevgilisi’ne mutlu bir gelin edasıyla yürümektedir.(2) Şeb-i Arûs Sahibi, dostlarına, sevenlerine; insanların tabutunu, eller üstünde kabrine götürürken gördükleri lâhza, nasıl hareket etmeleri gerektiğini açıkça söyler. ’Cenazemi gördüğün zaman,’Firak (ayrılık)’ deme / Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır / Öldüğüm gün tabutum götürülürken bende,’ Bu dünya derdi var.’ sanma / Benim için ağlama, ’Yazık, vah vah!’ deme / Beni toprağa verdikleri zaman, Elveda, elveda!’ demeye kalkışma.’ Eğer bir durumdan dolayı üzülecek, ağlayacak, ’Yazık, vah vah!’ diyeceksen, ’Şeytanın tuzağına düşersen o zaman, ’Eyvah!’ demenin sırasıdır.’ Mezar, cennete girecek bir kul için cennete bir perdedir; cennet duraklarından bir duraktır. Fani âlem semasında batan, nefsini ve ruhunu arındırmış; Rahman’ın rahmetine mazhar Mü’min, baki âlem semasında hiç batmamak üzere doğacaktır. Bundan şüpheye düşmemek lâzımdır. Allah iyilikleri zayi etmez, tastamam öder. Tıpkı toprağa saçılan tohumun neşvünema bulması, kuyuya salınıp kovanın dolması gibi. ’Mezar, cennet topluluğunun perdesidir / Batmayı gördün, değil mi? / Doğmayı da seyret / Güneşle aya gurubdan hiç ziyân gelir mi? / Hangi tohum yere ekildi de bitmedi / Ne diye ey insan! Tohumunda şüpheye düşüyorsun / Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı.’(3)
Ölüm malumunuz olduğu üzere Hz. Mevlâna ve Allah dostları için can kuşunun, çile kafesinden vatanına kanat açmasıdır. Vatanına, sılasına, Rabb’ine hareket ederek yürüyen bir varlık nasıl olur da sıkıntı, darlık hâlinde bulunur? Belki bu yürüyüşü şeb-i arûs olarak addeder…
HZ. MEVLÂNA’NIN VASİYETİ
Size, gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olanıdır.(4)
DİPNOT VE KAYNAKÇA
1. Prof Dr. Adnan KAFAİSMAİLOĞLU, Mevlâna Celâleddin-i Rumî, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, s. 37, İmaj Mat., İstanbul 2004.
2. Zaten kul, son raddede, can boğaza geldiğinde, sekerat hâlinde Rabb’i hakkında hüsn-ü zan içinde olmalı, Rahman’ının kendisini affedeceğini, sıkıntıda bırakmayacağını düşünmelidir. Efendimiz (s.a.v.)’den ve büyüklerimizden gelen haberler bu şekildedir.
3. Makalemizde yer verdiğimiz, Hz. Mevlânâ’ya (k.s.) ait günümüz Türkçesine tercüme edilmiş beyitler Hz. Mevlânâ’yı konu edinin seçkin web adreslerinden alınmıştır.
4. ’Hz. Mevlâna’nın vasiyeti’, http://www.mevlana.com/ sitesinden alınmıştır.


Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.