Modern ve Algı Kıskacında Kadın ve Kadın Dindarlığı
Özlenen Rehber Dergisi 81. Sayı
modern algı kıskacında
KADIN ve KADIN DİNDARLIĞI
Dini anlayış ve dindarlık kavramı insanlarda zaman, mekân, servet, meslek, toplumsal statü, ideoloji, yaş, eğitim ve grup gibi değişken faktörlerin etkisiyle farklılık arz edebilmektedir. Bu etkenlerin içerisine dünyada dine ve dinin müntesiplerine bakış göz önünde bulundurulduğunda, cinsiyet değişkenini de katabiliriz. Yani dindarlık insan hayatında kişilerin cinsiyet farklılıklarına göre de değişim gösterebilmektedir. Tarihi, sosyal ya da psikolojik nedeni ne olursa olsun bu bakış açılarında asıldan kopuş ziyanla netice bulur. Din anlayışında asıl olan, dinin mübelliği Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin lisanı ve örnekliğidir. Ayrıca İslâm fıtrat dinidir ve uygulanamayacak en ufak bir hüküm vaz’ etmemiştir. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin ümmetinin kadın ve erkeklerine uygun gördüğü ölçüler her fıtrat ve karakterden erkek ve kadın için huzur kaynağıdır. İşte yukarıda da sayılan farklı sosyo-kültürel vs. sebeplerle bir şekilde bu asıldan uzaklaşmak; ızdırap, acı ve pişmanlıkların kaynağıdır.
İnşallah makalemizde, erkeğin din anlayışı ve dindarlık algısını başka bir çalışmaya bırakarak, kadın dindarlığı ve kadının din anlayışını şekillendiren etkenler üzerinde durmaya çalışacağız. (*)
Kadın Dindarlığı:
Kadın, kadın olması hasebiyle erkeğe oranla daha farklı bir dindarlık sergiler. Dini yaşama hususunda genelde olmasa da özellikle, modern algı ve anlayışın telkin ettiği kendisini ilgilendiren teferruatlarda erkeğe oranla kadın dinî yaşantıda farklı özellikler taşır. Kadının farklı dindarlık ortaya koyması, onun toplumsal kimlik ve pozisyonuyla doğrudan ilgilidir. Örneğin; Kadınların ifa ettikleri roller, eğitim durumları, özellikle dışarıda erkeklerle ilişkileri, aile, iş ve sokaktaki yerleri, köylü ve kentli oluşları onların dini tutum ve davranışlarının oluşup şekillenmesinde etkili olur. Kadının aktif ve direkt olarak toplumsal alanlardaki konumu esnasındaki dindarlık anlayışı ile pasif olarak kaldıkları durumlardaki dindarlık anlayışı da belirgin farklılık arz eden durumlardandır.
Kadın Dindarlığı Üzerindeki Etkiler:
Kadının Toplumsal Statüsü:
Kadının din anlayışı ve dindarlık algısı kadının içerisinde bulunduğu toplumun kadına yüklediği statü ile yakından ilgilidir. Mesela; Kadınların yüksek eğitim düzeyine sahip bulundukları, çalışma alanlarında etkili oldukları, kamusal alanlarda varlık gösterdikleri durumlarda kadın dindarlığı sadece yüzeysel ve görüntü olarak algılamakta ve bu doğrultuda uygulanmaktadır. Böyle toplumlarda kadın dindarlığı daha çok, belirli gün ve gecelerde cami ve mescitlerde, çeşitli dini faaliyette bulunan sivil toplum örgütlerinde kendisini izhar edebilecek ortamları bulmaktadır. Kadının toplumun birçok alanında kendisinin de yer edinmesi gerektiği fikrinden yola çıkarak kadın; daha hizmet ehli ve daha dini faaliyetlerde bulunucu olmakla birlikte, düne –bazılarının deyimiyle klasik topluma- nazaran da daha modern, daha tavizkâr ve daha harama yakın konumda bulunmaktadır. Hem de bu Kur’ân’ın ve Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kadına tevdi ettiği bir rolmüş gibi gösterilerek.
Toplumsal açıdan kadının modern algı içerisinde kendisine yer edinmesi, dini belirli emirler dâhilinde yaşama sonucunu doğurmaktadır. Tabi bunun neticesi olarak da dindarlık algısında da eskiye nazaran gözle görülür bir değişme söz konusu olmakta. Din sadece Ramazan orucu tutmak, cenaze merasimlerinde Kur’ân-ı Kerim oku(t)mak, mübarek gün ve gecelerde televizyondan mevlid programları takip etmek gibi sığ algılanmakta, oruca, cenaze işlemlerine, cami ya da türbelerde lokum, şeker dağıtmaya gösterilen özen namaza, tesettüre, haramlardan sakınmaya gösterilmemektedir. Bu meyanda özellikle kadınlar için içerisinde bulunduğu muhit ve ortamın din algısının da kadının dindarlığı üzerinde etkili olduğunu açıkça söyleyebiliriz.
Şehirleşme:
Özellikle 1940 sonrası şehirleşmeyle birlikte, kadının eğitim düzeyinin artması -burada kastedilen lise ve üniversite eğitimidir- çalışma hayatına dâhil olarak ekonomik alanda varlık göstermesi, toplumsal hareketlerin içerisinde yer alması ve siyasette aktif rol alması kadının dindarlık ve din algısında köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Modern algının sunduğu bu yenilikler dâhilinde kadın artık; evinde oturan bir kadın değil, toplumsal sahnenin merkezinde en düşük statüden en yüksek statüye kadar, evde annelik yapmaktan iş yerinde yöneticiliğe, hatta devlet yönetimine kadar, her konumda etkili, bunun yanında yeni dindarlık kimliği ile camilerdeki ibadetlere, cenaze namazlarına katılan konumdadır.
Şehirleşme nihayetinde kadın da evdeki erkek kadar aile bütçesine katkı sağlamak, kendi ekonomik özgürlüğünü eline almak, maddi yönden rahat ve bağımsız olabilme adına götürüsünü hesaba katmadan sadece dünyalık getirisini dikkate alarak çalışma hayatına balıklama dalmıştır. Bu noktada kadın bir nevi stres ve sıkıntıdan daralan ruhunu rahata erdirmek, vicdanındaki rahatsızlıkları bir nebze olsun dindirebilmek adına sistemin kendisine müsaade ettiği ölçüde dindar olmuş, dini dinin istediği şekilde değil de mevcut otoritenin arzuladığı şekilde yaşamıştır. Bunu da giyim kuşamından, ev hayatına, çocuk yetiştirmeden tüketim mamullerine varıncaya kadar hemen her alanda gizleyememiş, dışarıya aksettirmiştir.
Kadın Dindarlığında Modern Algı Çıkmazı:
Özellikle ülkemizde belirli şahıs ve kurumların kadının dindarlığı algısından yola çıkarsak diyebiliriz ki; Evet, İslam kadının hayata dâhil olmasını, kendisini, isteklerini ifade edebilmesini, toplumun inşası esnasında sahneye kendisine has tarz ve vakar ile çıkmasını istemiş ve bunun gerçekleşmesi adına girişimlerde bulunmuştur. Çünkü İslam insana kadın ya da erkek diye değil, emre muhatap olma vasfına haiz kul olarak bakmaktadır. Bu meyanda Kur’ân-ı Kerim’de: ’Mümin erkekler ve mümin kadınlar’ hitabı ile kadın erkek her ikisini de sorumluluk/kulluk alanında eşit tutar. Ama burada gözden kaçırılan belki de bilinçli bir şekilde yapılan hata ise; toplumsal alana dâhil olması istenilen kadının bu işi acaba ne şekil ve mahiyette icra edeceğidir. Evde oturmasını istemediğimiz kadının evine hiç girmemesi, yemek yapıp çocuk bakma işlerine mahkûm edilmesinden yana olmadığımız kadının sorumluluklarını yerine getirmeyişi, dört duvar arsına hapsedilmesinden taraf olmadığımız kadının kadın-erkek sınırlarının aşıldığı ortamlarda hem de devamlı suretle bulunması acaba İslâm’ın kadına yüklediği rollerden midir?
Modern Kadın Dindarlığı Algısının Sonuçları:
Kadın açısından:
Modern kadın dindarlığı algısının kadın açısından en önemli sonucu; kadının dindar olma yerine dindar görünmesi olmuştur ki bu en önemlisidir. Dini bireylerin iç âlemine hapsedip toplumsal alanda dinin emir ve nehiyleri yerine daha çok kendi istek ve arzularını ön plana tutmak bu algının kadına sunduğu en birincil öğreti olmuştur. Bugün yurt genelinde dini faaliyet yapan kurum ve kuruluşlarda kadınların erkeklere nazaran daha aktif rol almaları ama bunun yanında dinin kendisini yaşama hususunda bu kadar istekli ve hırslı olmayışları savımızı kuvvetlendirici en basit ama en kuvvetli örnek olsa gerek. Tabi burada bütün kadınları içerisine alan bir genellemeden söz edebilmemiz mümkün değildir. Yani mevcut durum bu olmakla birlikte böyle olmayan kadınlar da mutlaka vardır. Ama genel olarak bakıldığında ’hizmet’, ’Rızay-ı Bari’ gibi kavramlar kullanarak gayretkâr gözüken birçok kadın maalesef bu gayretkârlığı esnasında dinin birçok kırmızıçizgisini ihlal etmekte ve hem kendisini hem de karşısındaki insanları hoş olmayacak durumlara sokmaktadır. Yine böyle anlayışa sahip birçok kadının, Hakk’a yakınlaşma yollarında ’takva’yı değil de ’fetva’yı hem de en hafif, en esnek, en yumuşak fetvayı kendilerine referans almaları bu noktada ne denli dindar ve hizmet ehli olduklarını çok net ortaya koymaktadır.
Erkek açısından:
Modern algının kadına sunduğu bu yeni dindarlık olgusunun en az kadın kadar erkeği de ilgilendirdiği özellikle bugün için çok net olarak kendisini göstermektedir. Kadının çağdaş/modern algı ile dindarlığı bir arada idare etme çabası erkeği de bu tarafa yönlendirmiştir. Yani hâli, inancı, nefsî arzuları bu yönde olan erkekler de kadın gibi hem helal haram sınırlarının yeterince muhafaza edilmediği ortamlarda bulunup, hem de iç âleminde dindarlığını muhafaza etmeyi istemektedir. Bunun yanında erkek evlilik esnasında dahi biraz dindar biraz modern, biraz doğulu biraz batılı ve paralı bir kadın arar olmuştur.
Neticede erkek, çağdaşlığın etkisiyle tam bir dindarlık sergileyememekte, dinin emirlerine nefsî ve sosyal baskı bahaneleriyle tutunamamakta, dine olan ihtiyacının farkında olarak ve eksikliğinin de zaman zaman rahatsızlığıyla birlikte, saf bir çağdaşlığa da meyledememektedir.
Aile açısından
Kadının dindarlık olgusunun modern algının baskısında kalması neticesinde özellikle ailenin ileriki dönemlere uzanacak yolculuğu da aynı, modern dindar olan anne ve buna seyirci kalan babanınkine benzemektedir. Kendilerince hizmet eden, mücadele sergileyen anne ve babalar modern algının tesiriyle çocuklarını, gelecek kaygısıyla yetiştirmekte, onların doktor, mühendis, öğretmen vb. gibi iyi birer meslek sahibi olmaları için sergilediği çabayı maalesef iyi bir müslüman olmaları için sergilememektedir. Yani aile içerisinde çocuklar anne ve babalarını örnek almakta, onlar da anne ve babaları gibi biraz dindar, biraz modern algı ve anlayış sahibi durumuna gelmektedirler.
Toplum açısından;
Modern kadının dindarlık algısının topluma mal olan sonuçları için de şunları söyleyebiliriz: Hem modern ve hem de dindar olan kadınların sayısının toplum içerisinde çoğalması doğrunun buymuş gibi algılanması sonucunu doğurmaktadır. Peki, bunun ne gibi zararı var denilirse, şunu diyebiliriz: Dindarlık konusunda toplum genelinde ’doğru olan bu’ inancı hâkim olmakta, gerçekten dindar olmaya, dinin emirlerini hayatının vazgeçilmezi kılmaya çalışanlar, yabancı görülüp yanlış anlaşılmaktadır. ’Bu zamanda böyle düşünülmemeli’, ’çok keskin, sivri fikirler’ ’bu kadarı da aşırılıktır canım’ ’bu kadar derine dalma’ gibi yaftalarla Hakikat es geçilmeye çalışılmakta, hakkın üzeri örtülmektedir. Bunun nihayetinde toplum gündeminde örneğin tesettür sivrilme, haramlardan sakınma yobazlık gibi görülmekte, İslâm’ın insana hayat kazandıran emirleri toplumun damarlarından çekilmekte, kalplere perdeler inmekte, güzel ahlâk gibi hayatî kavramlar asıl anlamından uzaklaşarak yaprak dökümü yavaş yavaş gerçekleşmekte, aile bağları şiddetle zayıflamakta ve ruhların yüzünü hidayete döndürmeye dermanı günden güne azalmaktadır.
Gelin, Yüce Rabbimizin Kelâm-Kadîm’inde Nûr sûresi 30 ve 31. âyeterdeki şu emirlerine samimi bir kalp ile tutunalım. Çünkü Kur’an (ancak) muttaki(**) kullara bir hidayet rehberidir (Bakara sûresi, 2/2):
’Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.!’
Dipnot:
(*) Burada ifade edilen ’kadın dindarlığı’ kavramı bu platformda yapılan değerlendirmelerde böyle kullanıldığı, konu hakkında yapılan değerlendirmelerde bu kavram tercih edildiği için kullanmakla birlikte, ’kadının erkekten farklı ruhi ve fiziki özellikleri dikkate alınarak, dinin emir ve nehiyleri karşısındaki tutumu, emir ve nehiylere olan bağlılığı’ anlamlarında kullanılmak istenilmiştir. Yoksa kadını ikinci plana atmak, küçümsemek gibi bir düşüncemiz asla olamaz.
(**) Allah’a ve Rasûlüne karşı gelmekten şiddetle sakınan ve O’nların emirlerine içtenlikle ittiba eden kullar.
Bahar hanım yorumlarınız için teşekkür ederim. Öncelikle neyi istediğinizi iyi bilmeniz lazım. Dindarlık ve eğitim kavramları sizde ne ifade ediyor önce onu zihninizde çözümlemeniz gerek. Yani eğitim illada okul kariyer vb. midir? Dindarlık sadece namaz, başörtüsü, hizmet anlayışı mıdır? iyi tartmak lazım... -Yargılar size değil-
SEMA HANIM!gelişen ve sürekli değişen dünyamızda hem dindar hem de eğitimli bir müslüman kadın profilini nasıl oluşturacağız bu konuda bir çözüm öneriniz var mı?