1- Cünüp olan erkekler ve kadınlar için ellerini ve ağızlarını yıkamadan yiyip-içmelerinin mekruh olduğu… Âdet/hayız gören kadınlar için de, yemekten önce ağızlarını yıkamalarının daha iyi olduğu…
Cünüp olan erkekler ve kadınlar için ellerini ve ağızlarını yıkamadan yiyip-içmeleri mekruhtur. Âdet/hayız gören kadınlar için de, yemekten önce ağızlarını yıkamaları evladır/daha iyidir.
2- Ayakta su içmekte bir beis görülmediği, yürürken su içilmesinin ve suyu bir nefeste içmenin zararlı olup sıhhate uygun olmadığı…
Ayakta su içmekte bir beis görülmemiştir. (Bazıları tenzîhen mekruh demiştir.) Fakat yürürken su içilmesi zararlı olacağından uygun değildir. Suyu bir nefeste içmek de sıhhate uygun değildir.
3- Helal yoldan bile olsa, insanlara karşı böbürlenmek ve çalım satmak için yapılan kazancın haram olduğu…
Helal yoldan bile olsa, insanlara karşı böbürlenmek ve çalım satmak için yapılan kazanç haramdır. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’(Servetiyle ve mevki-makamıyla) çalım satmak ve kibirlenmek için dünyalığını kazanan kimse, (ahirette) Allah (Teâlâ)’nın gazabına uğramış olduğu halde O’nunla karşılaşacaktır’ buyurmuştur.
4- Çalışabilen her Müslüman için dilenmenin haram olduğu… Kişi kazançtan tamamen aciz kalırsa dilenebileceği… Bir günlük yiyeceği olan kişinin dilenmesinin helal olmadığı… Bir kimse dilenmekten de aciz kalırsa, bilen kimsenin üzerine bu kişiyi doyurmak veya doyuracak kimseye onun halini bildirmek farz olduğu…
Çalışabilecek her Müslüman’ın çalışması lazımdır. Çalışarak geçimini temin etmekten tamamen aciz olan bir kimsenin dilenmesi lazımdır. Zira dilenmek de bir nevi kazançtır. Çalışabilen her Müslüman için dilenmek haramdır. Bir Müslüman yüksek himmet sahibi olup, onun ruhu dilenciliğe tenezzül etmez. Ancak kazançtan tamamen aciz kalırsa dilenebilir. Çalışmaktan aciz kalan bir kimse dilenmeyi bırakıp da açlıktan ölürse, günahkâr olur. Bu durumdaki bir kimsenin dilenmesi zillet sayılmaz. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Dilenmek, kulun en son kazancıdır’ buyurmuştur. Bir günlük yiyeceği olan kişinin dilenmesi helal değildir.
Bir kimse dilenmekten de aciz kalırsa, bilen kimsenin üzerine bu kişiyi doyurmak veya doyuracak kimseye onun halini bildirmek farz olur. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Herhangi bir kimse zengin bir kavim arasında aç olarak ölürse, o zengin kavimden Allah’ın zimmeti ve Rasûlullah’ın zimmeti berî olmuş olur’ buyurmuştur.
Mescidin içerisinde dilenenlere para vermek mekruhtur. Zira eserde şöyle varit olmuştur: ’Kıyamet gününde Allah’ın buğzuna uğramış olan kişiler kalksın diye nida edildiğinde, mescit içinde dilenenler kalkacaklardır.’ Bazıları, ’Mescit içinde dilenenler, cemaatin omuzlarını çiğnemezler ve namaz kılanların önlerinden de geçmezlerse mescit içinde onlara para vermek mekruh değildir’ demişlerdir ve muhtâr olan da budur. Zira Rasûlullah (s.a.v.) zamanında mescit içerisinde dilenciler isterlerdi. Hatta Ali (r.a.)’ın namazda iken yüzüğünü tasadduk ettiği rivayet edilmiştir.
5- Zalim olan beylerin hediyelerinin kabul olunmasının caiz olup olmadığı…
Zalim olan beylerin hediyelerinin kabul olunması caiz değildir. Çünkü mallarının haram olma ihtimali galiptir. Ancak bu beylerin mallarının ekserisinin helal olduğu bilinirse, mesela; tacir veya çiftçi olmaları gibi ve kazançları da bu kabilden olduğu bilinirse, bu takdirde hediyelerinin kabul edilmesinde bir beis yoktur.
6- Halkının çoğu Müslüman olmayan bir köyde, Müslüman olan bir kimsenin evini Mecusilere ’Ateş-Hâne’ yahut Hıristiyanlara ’Kilise’ yahut Yahudilere ’Havra’ yapmaları için yahut içinde şarap satılması için kiraya vermesinin mekruh olmadığı… Şehirde olan bir evin ’Ateş-Hâne’ yahut ’Kilise’ yahut ’Havra’ yahut içinde şarap satılması için kiraya verilmesinin ittifakla mekruh olduğu… Ahalisinin çoğu Müslüman olan bir köyde, Müslüman olan bir kimsenin evini Mecusilere ’Ateş-Hâne’ yahut Hıristiyanlara ’Kilise’ yahut Yahudilere ’Havra’ yapmaları için yahut içinde şarap satılması için kiraya vermesinin ittifakla mekruh olduğu…
a) Halkının çoğu Müslüman olmayan bir köyde, Müslüman olan bir kimsenin evini Mecusilere ’Ateş-Hâne’ yahut Hıristiyanlara ’Kilise’ yahut Yahudilere ’Havra’ yapmaları için yahut içinde şarap satılması için kiraya vermesi, İmam Âzam (rh.a.)’e göre mekruh değildir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.a.)’e göre ise mekruhtur. Zira günaha yardım etmek vardır. Nitekim Allah Teâlâ’nın ’İyilik emek/fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın’1 ayeti mucibince bu durumlarda günaha yardım etmek olduğu açıktır. İmam Âzam (rh.a.)’in delili ise şudur: ’Kira, evin menfaati üzerinedir, bunda bir günah yoktur, günah, kiralayan kimsenin yaptığı iştedir.’ Muhtâr olan kavil de budur.
b) Ama şehirde olan bir evin ’Ateş-Hâne’ yahut ’Kilise’ yahut ’Havra’ yahut içinde şarap satılması için kiraya verilmesi, ittifakla mekruhtur.
c) Ahalisinin çoğu Müslüman olan bir köyde, Müslüman olan bir kimsenin evini Mecusilere ’Ateş-Hâne’ yahut Hıristiyanlara ’Kilise’ yahut Yahudilere ’Havra’ yapmaları için yahut içinde şarap satılması için kiraya vermesi, ittifakla mekruhtur.
7- Bir Müslüman, ücretle, bir zimmînin şarabını/içkisini götürse/nakliyesini yapsa, aldığı ücretin mekruh olup olmadığı…
Bir Müslüman, ücretle, bir zimmînin şarabını/içkisini götürse/nakliyesini yapsa, İmam Âzam (rh.a.)’e göre bu ücret Müslüman’a helaldir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.a.)’e göre ise mekruhtur. Çünkü günaha yardım etmek vardır. Rasûlullah (s.a.v.) şarap hususunda on kişiye lanet etmiştir ki, şarabı taşıyan ve kendisine şarap taşınan kişiler bunlar arasındadır. İmam Âzam (rh.a.)’e göre ise, ücretle şarabı taşıyanın üzerine günah yoktur, günah ancak kendi iradesi ve isteğiyle içen kimseye aittir.
8- Muamelelerde kadın, köle, fâsık veya kâfir olsa bile bir kişinin sözünün kabul edileceği…
Muamelelerde kadın, köle, fâsık veya kâfir olsa bile bir kişinin sözü kabul edilir. Mesela, bir kimse, bu eti Müslüman’dan aldım veya Ehl-i Kitaptan yani Yahudi ve Hıristiyanlardan aldım, dese, et yenilir, eğer eti Mecusi’den aldım derse yenilmez.
9- Her Müslüman için avret yerlerini örtecek, kendisini sıcaktan ve soğuktan koruyacak miktarda elbise giymesinin farz olduğu… Bu elbiselerin etekleri kadınlarda ayaklarının üstüne kadar uzun olup kolları da parmak uçlarına kadar uzun olması gerektiği… Peygamberimiz (s.a.v.), fevkalade kıymetli elbiseler giymekten veya çok âdî elbise giymekten nehyetmiştir…
a) Her Müslüman için avret yerlerini örtecek, kendisini sıcaktan ve soğuktan koruyacak miktarda elbise giymek farzdır. Zira Allah Teâlâ ’Ey Âdemoğulları! Mescide (her girdiğinizde, namaz ve tavaf anında) ziynetinizi alın (güzel elbisenizi giyin)’2 buyurmuştur.
b) Bu elbiselerin etekleri, erkeklerde bacakların yarısına (diz altına) kadar, kadınlarda ise ayaklarının üstüne kadar uzun olup kolları da parmak uçlarına kadar uzun olmalıdır.
c) Peygamberimiz (s.a.v.) fevkalade kıymetli elbiseler giymekten veya çok âdî elbise giymekten nehyetmiştir. Çünkü her şeyin orta halli bulunması hayırlıdır.
10- Cuma günlerinde, Bayram günlerinde ve toplantı yerlerinde ziynetlenmek ve güzelleşmek için güzel elbise giymenin mubah olduğu… Kibirlenmek, böbürlenmek ve büyüklenmek masadıyla giyilen her türlü elbisenin mekruh olduğu…
Cuma günlerinde, Bayram günlerinde ve toplantı yerlerinde ziynetlenmek ve güzelleşmek için güzel elbise giymek mubahtır. Zira Rasûlullah (s.a.v.)’in dört bin dirhem kıymetinde bir cüppesi vardı ve onu bayram günlerinde giyerdi. Kibirlenmek, böbürlenmek ve büyüklenmek maksadıyla giyilen her türlü elbise mekruhtur.
11- İpek elbise giyinmenin kadınlar için helal, erkekler için haram olduğu… Erkeklerin elbiseleri üzerinde 4 parmak eninde çizgi halinde ipek işlemelerin bulunmasına ruhsat verildiği… İpekten yastık ve döşek yapıp kullanmanın hükmü… Evin içini ipekli kumaşlar ile bezemenin böbürlenmek için olmadığı takdirde caiz olduğu… Halis ipek kılıç darbelerine dayanıklı ve mücahitleri düşmana karşı heybetli gösterdiğinden dolayı savaşta erkeklerin giymesinin hükmü…
a) İpek elbise giyinmek kadınlar için helaldir, erkekler için haramdır. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Altın ile ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine haram kılınmıştır’ buyurmuştur. Keza Rasûlullah (s.a.v.); ’İpeği giymeyiniz, çünkü onu dünyada giyen ahirette giyemeyecektir’ buyurmuştur. Ömer (r.a.), gazadan dönen orduyu karşılamaya çıkmış, İslam ordusu bol ganimet elde ettikleri için ipek kumaştan elbiseler giyinmişlerdi. Ömer (r.a.) onların üzerinde ipek elbiseleri görünce onlardan yüz çevirdi. İslam ordusu; ’Yâ Ömer! Bizden niçin yüz çeviriyorsun?’ diye sorduklarında, Ömer (r.a.); ’Üzerinizde cehennem ehlinin elbiselerini gördüğüm için yüz çevirdim’ demiştir.
b) Erkeklerin elbiseleri üzerinde 4 parmak eninde çizgi halinde ipek işlemelerin bulunması haram değildir. Bu miktar ipeğe ruhsat verilmiştir, fazlası haramdır.
c) İmam Âzam (rh.a.)’e göre ipekten yastık ve döşek yapmakta bir beis yoktur. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre helal değildir. Zira Huzeyfe (r.a.)’dan; ’Nebi (s.a.v.) bizi, altın ile gümüş kap içinde su ve başka bir şey içmekten ve böyle kaplar içinde yemek yemekten, ipekten, ince ve ibrişim ipekli elbise giymekten ve böyle ipekli kumaş üzerine oturmaktan nehyetmişlerdir’ diye rivayet edilmiştir. Sa’d b. Ebî Vakkâs (r.a.); ’Ateşli oduna dayanmam, ipekli dirsek yastığına dayanmaktan benim için daha iyidir’ demiştir. İmam Âzam (rh.a.)’in delili, ’Rasûlullah (s.a.v) ipekten yapılmış yastık üzerine oturmuştur’ rivayetidir. İbn-i Abbas (r.anhümâ)’nın, halı, kilim gibi yaygısı üzerine ipekten yüz tane yastığı olduğu rivayet edilmiştir.
d) Evin içini ipekli kumaşlar ile bezemek, böbürlenmek için olmadığı takdirde caizdir.
e) Savaşta erkeklerin saf ipek giyinmeleri İmam Âzam (rh.a.)’e göre mekruhtur. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre caizdir. Delilleri, Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşta ipek elbise giymeye ruhsat vermiş olduğu rivayetidir. Çünkü halis ipek kılıç darbelerine dayanıklıdır, mücahitleri düşmana karşı heybetli gösterir. İmam Âzam (rh.a.)’in delili ise ipek elbise giymenin yasak olması hususundaki rivayetlerin mutlak olmasıdır.
12- Sarıklı kılınan 2 rekât namazın, sarıksız kılınan 70 rekât namazdan daha hayırlı olduğu… Sarığın bir tarafını iki omuz arasından salıvermenin sünnet olduğu… Sarık yeniden sarılmak istendiğinde sarıldığı gibi bozulacağı…
a) Sarığın bir tarafını bir karış miktarı iki omuz arasına salıvermek sünnettir. Bazıları, ’Sarığın bir tarafını sırtın ortasına kadar salıvermek sünnettir’ demişlerdir. Bazıları ise ’Sarığın bir tarafını oturduğu zaman yere değecek kadar salıvermek sünnettir’ demişlerdir. Rasûlullah (s.a.v.); ’Sarıklı kılınan 2 rekât namaz, sarıksız kılınan 70 rekât namazdan daha hayırlıdır’ buyurmuştur.
b) Sarık yeniden sarılmak istendiğinde sarıldığı gibi bozulur. Zira Rasûlullah (s.a.v.) böyle yapmışlardır.
13- Kadınların altın, gümüş ve diğer mücevherlerle süslenip bezenmelerinin caiz olup erkeklere caiz olmadığı… Elbiseyi altın veya gümüş telle işlemenin caiz olduğu…
a) Kadınların altın, gümüş ve diğer mücevherlerle süslenip bezenmeleri caizdir, fakat erkeklere caiz değildir.
b) Elbiseyi altın veya gümüş telle işlemek caizdir. Çünkü bunlar elbiseye tabidir, bunlara mahsus bir hüküm yoktur.
(Endnotes)
1 el-Mâide, 5/2.
2 el-A’râf, 7/31.
Fıkıh Köşesi - 158.sayı
Özlenen Rehber Dergisi 158. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.