Bir işten kurtulmak, ayıp, afet, noksanlık, acizlik, hastalık vb. şeylerden beri olmak anlamındaki ’s-l-m’ kökünden türeyen selam, Allah’ın sıfatı olarak, insanlara arız olan ayıp, kusur, eksiklik, afet, hastalık, acizlik, ölüm vb. şeylerden beri olan; yarattıklarını afet ve belalardan kurtaran, zulmetmeyen, güven arayanları güvene erdiren demektir.
Allah’ın sıfatı olarak Kur’ân’da sadece, ’O…Selam’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir…’1 ayetinde geçmiştir.
’Allah onunla (kitapla) rızasının peşinden gidenleri selam yollarına iletir…’2,
’Onlar (müminler) için Rableri katında selam yurdu vardır. Yaptıkları işlerden dolayı O, onların dostudur.’3,
’Allah selam yurduna çağırır…’4 ayetlerindeki ’selam’ kelimesinin de Allah’ın ismi olduğunu söyleyenler olmuştur.
Namazların sonunda okuduğumuz hadiste bildirilen şu dua da, Allah’ın selam isminin anlamını ifade etmektedir:
اَللّٰهُمَّ أَنْتَ السَّلَامُ وَمِنْكَ السَّلَامُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
’Allâhumme ente’s-selâmu ve minke’s-selâm. Tebêrakte yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm/Allah’ım! Selâm sensin; selâmet de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sahibi, senâ edilmeye hak sahibisin!’5 Allah’ın zat, sıfat ve fiilleri, O’na layık olmayan her şeyden salimdir.
Ayrıca müminlerin birbirleri ile karşılaştıklarında ise, ’Es-selâmü aleyküm’ ve ’selâmün aleyküm’ cümleleriyle birbirlerine dua etmelerine de ’selam’ denir. Bu kullanımda selamın anlamı, ’Allah seni esenliğe kavuştursun’ demektir. Allah Teâlâ, peygamberlere, müminlere ve cennetliklere selam eder (esenliğe kavuşturur).6 Melekler ve cennet bekçileri, cennete giren müminlere selam verecekleri gibi, müminler de cennette birbirlerine selam vereceklerdir.7 Cennetin bir adı da ’Daru’s-selâm’ (Barış ve esenlik yurdu)dur; Allah da kullarını bu güzel yurda çağırmaktadır.8
Allah müminlerin selamlaşmalarını istemektedir: ’Size selam verildiği zaman siz de ondan daha güzeliyle selam verin, yahut verilen selama aynıyla mukabele edin…’9
Selam vermek sünnet, almak ise farzdır.
Sünnet olan; yürüyenin oturana, binitlinin yayaya , küçüğün büyüğe selam vermesidir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Binek üzerinde olan yaya yürüyene, yaya yürüyen oturana, az da çoğa selâm verir.’10
Hutbede, yüksek sesle Kur’an okurken, ders okuturken, ezan ve kamet esnasında selam verilmez.
Tuvalet ve banyo gibi yerlerde bulunan kimselerle içki ve kumar gibi bir günahı işlemekte olan kimseye bu günahı işlediği esnada selam verilmesi uygun değildir.
Selamın Başlangıcı/Tarihçesi
Ebû Hureyre (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: ’Allah, Âdem’i kendi suretinde yarattı. Boyu altmış zirâ’ (idi). Onu yarattığında: ’Git de meleklerden oturmakta olan şu topluluğa selâm ver ve onların senin selâmını nasıl karşıladıklarını dinle! Zira o, senin selamın ve zürriyetinin selâmıdır.’ buyurdu. Bunun üzerine (Âdem gitti ve meleklere): ’es-Selâmu aleykum/(Allah’ın) selam(ı) üzerinize olsun!’ dedi. (Melekler ise): ’es-Selâmu aleyke ve rahmetullâhi/(Allah’ın) selam(ı) ve Allah’ın rahmeti üzerinize olsun!’ dediler ve (selâmlar)ına ’ve rahmetullâhi’ (ifadesini) eklediler. Cennete giren her kimse (boy pos güzelliği itibariyle) Âdem’in suretinde (olacak)tır. (Âdem’den) sonra (gelen insanlar), şimdiye kadar eksilmeye devam etti.’11
Selam, selamette olmak, her türlü kaza ve belalardan salim olmak ve esenlik içinde yaşamak demektir. Bu itibarla selam, bir dua ve iyi dilekte bulunmak olup sevgi ve saygı belirtisidir.
Selam, İslamî bir şiardır. Mü’minlerin birbirine duasıdır ve İslam’ın alametlerindendir. Selamlaşma Müslümanların birbirleri üzerindeki haklarından biridir. Güzel ahlak sahibi olanlar ona çok önem verirler.
Selamın yayılması
’İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de (kâmil manada) iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey göstermeyeyim mi? Aranızda selâmı yayın.’12
’Selamı (aranızda) yayın ki selamet bulasınız.’13
’Selamı (aranızda) yayın. Zira o, Allah’ın rıza(sını celbettirecek bir amel)dir.’14
’Selamı (aranızda) yayın ki yücelesiniz.’15
’Muhakkak ki selam, Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Şu halde onu aranızda yayın.’16
’Selam (birbirini) tanımak üzere olduğu zaman kıyamet alametlerinden (biri zuhur etmiş)tir.’17
Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; bir adam Nebi (s.a.v.)’e: ’İslâm’ın hangi (hasleti) daha hayırlıdır?’ (diye) sordu. (Rasûlullah) (s.a.v.): ’Yemek yedirirsin ve tanıdığın tanımadığın (herkes)e selam verirsin.’ buyurdu.18
Dinimizde Müslümanları birbiriyle kaynaştıran, birbirini sevdirip saydıran pek çok emir ve tavsiye vardır. İşte bunlardan biri de Müslümanların birbiriyle selamlaşmasıdır. Müslümanlar arasında muhabbet ve sevgiye vesile olan selamlaşma işini yapmakla, hem sevgi ve güven kazanılır, hem de sünnet işlemenin sevap ve faziletine kavuşulur. Selamlaşma ile yakınlaşma, ünsiyet, muhabbet ve ülfet meydana gelir:
’İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de (kâmil manada) iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey göstermeyeyim mi? Aranızda selâmı yayın.’19
Önce selam vermenin fazileti
Selam vermeden önce konuşmaya başlamamalıdır. Selam, Allah’ın isimlerinden biri olduğu için ondan önce başka kelama geçmek uygun düşmez ve selamet dileği olan selamlaşma işi zamanında ve yerinde yerine getirilmiş olmaz. Aynı zamanda önemli bir sünnet olan selam vermenin faziletini, önce selam veren kazanmış olur.
’Selam, konuşmadan öncedir.’20
’İnsanların Allah Teâlâ’ya en yakın olanı, onlara ilk önce selam verenlerdir.’21
’Bir kimseye, (din) kardeşini üç geceden fazla terk etmesi (onunla küs durması) helal olmaz. (Öyle bir küslük ki), karşılaşırlar da bu yüz(ünü şu tarafa) çevirir, o da yüz(ünü öteki tarafa) çevirir. O ikisinin en hayırlısı, (önce) selam (vermey)e başlayandır.’22
Müminlerin birbiri üstündeki hakkıdır ’selam’
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim: ’Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâma karşılık vermek, hasta ziyaretinde bulunmak, cenaze (iş)leri(ni) takip etmek, davete icabet etmek ve aksırana ’yerhamukallâh’ demek.’23
Hadiste geçen hususlar ’Müslüman’ın Müslüman üstündeki hakkı’ olarak ifade edilmiştir. Rasûlullah’ın (s.a.v.) emir buyurduğu şeylerin hepsi, insanlar arasındaki sevgiyi, saygıyı ve bağlılığı artırıcı hususlardır. Çünkü İslam cemaat dinidir. İnsan, kardeşlerine karşı bu görevlerini yerine getirmede gayretli olmalı, vazifelerini ihmal etmemelidir. Bu görevlerden biri de karşılaştığında Müslüman’a selam vermektir.
İnsanların en cimrisi kimdir
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’İnsanların en aciz olanı dua hususunda aciz olandır. İnsanların en cimrisi de selamda cimrilik edendir.’24
Gerçekten kardeşinden Allah’ın selamını, duanı kısmandan daha ileri bir cimrilik olabilir mi? Yine verilen selamı almama kabalığını gösterenden daha çok aldanmış kim olabilir? Dikkatli olunmalı, fırsatlar kaçırılmamalı.
Günümüzde Müslümanlar maalesef selamın yerine farklı ifadeler kullanır olmuşlardır. ’Günaydın, merhaba, iyi günler’ gibi. Bunlar kesinlikle selamın yerini alamaz. Bir Müslüman, hayatında selamın yerine başka bir ifade koyamaz. İslam şiarı, kulun Rabbini anması, dua etmesi ve daha nice hayır ve güzellikleri barındıran, dilde hafif, mizanda ağır bu iki kelimeyi ömür boyu dilinden düşürmemelidir ki selamete kavuşsun…
Ve’s-selâmü alê menittebe’a’l-hüdâ.
İstifade edilen kaynaklar:
1- Edebü’l-Müfred, İmam Buhârî, Halil Atalay.
2- Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
(Endnotes)
1 el-Haşr, 59/23.
2 el-Mâide, 5/16.
3 el-En’âm, 6/127.
4 Yûnus, 10/25.
5 Müslim, Mesâcid ve Mevâdiu’s-Salât 26; Nesâî, Sehv, 81, 82.
6 Bkz., er-Ra’d, 13/24; el-Hicr, 15/46.
7 Bkz., el-A’râf, 7/46; ez-Zümer, 39/73.
8 Bkz., el-En’âm, 6/127; Yûnus, 10/25.
9 en-Nisâ, 4/86.
10 Buhârî, İsti’zân, 5.
11 Buhârî, İsti’zân, 1; Müslim, el-Cennetu Ve Sıfatu Naîmihâ Ve Ehlihâ, 11.
12 Müslim, Îmân, 22.
13 İbn-i Hibbân, Sahîh Bi-Tertîbi Belbân, el-Birru Ve’l-İhsân, 9, c.2, s.245, h.no:491, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1993.
14 Taberânî, Evsat, c.6, s.358, h.no:6611, Dâru’l-Harameyn, Kahire, 1995.
15 Heysemî, Mecmau’z-Zevâid Ve Menbau’l-Fevâid, Edeb, Bâb:15, c.8, s.28, h.no:12733, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2001.
16 Taberânî, Evsat, c.3, s.231, h.no:12728.
17 Taberânî, Kebîr, c.9, s.344, h.no:9491, Mektebetu’bni Teymiyye, Kahire.
18 Buhârî, İsti’zân, 9.
19 Müslim, Îmân, 22.
20 Tirmizî, İsti’zân Ve’l-Âdâb, 11.
21 Ebû Dâvûd, Edeb, 147.
22 Buhârî, Edeb, 62.
23 Buhârî, Cenâiz, 2.
24 Taberânî, Evsat, c.5, s.371, h.no:5591.
Selam
Özlenen Rehber Dergisi 158. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.