عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمٰنِ عَبْدِ اللّٰهِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: سَأَلْتُ النَّبِىَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَيُّ الْعَمَلِ أَحَبُّ اِلَى اللّٰهِ تَعَالٰى؟ قَالَ: «اَلصَّلَاةُ عَلٰى وَقْتِهَا» قُلْتُ: ثُمَّ أَيُّ؟ قَالَ: «بِرُّ الْوَالِدَيْنِ» قُلْتُ: ثُمَّ أَيُّ؟ قَالَ: «اَلْجِهَادُ ف۪ي سَبِيلِ اللّٰهِ»
Ebû Abdurrahman Abdullah b. Mes`ûd (r.a.) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’e,
? ’Allah’a en sevgili olan amel hangisidir?? diye sordum.
? ’Vaktinde kılınan namazdır.? diye cevap verdi.
? ’Sonra hangi ibadet gelir?? dedim.
? ’Ana ve babaya iyilik etmektir.? buyurdu.
? ’Daha sonra hangisi gelir?? diye sordum.
? ’Allah yolunda cihâd etmektir.? buyurdu.
(Buhârî, Mevâkît 5)
İnsanların hayatları boyunca çeşitli görev ve sorumlulukları vardır. Bunlar genel itibariyle; Allah’a (c.c.) karşı olan ve Allah’ın yaratıklarına karşı olan görev ve sorumluluklardır.
Allah’a karşı görevlerimizin başında O’nun varlığına ve birliğine inanmak ve yalnız O’na ibadet etmek gelir. Bütün Peygamberler de önce bu esası tebliğ etmişlerdir. Kulluğun kendisinde en müşahhas hale geldiği ibadet ise namazdır.
O’nun yaratıklarına karşı görevlerimizden birisi de anne ve babamıza karşı olan görevlerimizdir. Bizim dünyaya gelmemize onlar vesile olmuşlar, canlarından can, kanlarından kan, sevgilerinden sevgi katmışlardır. Yine bizler hayatı onlarla tanıyıp, onlardan öğrenmiş ve onların sayesinde bugünlere gelmişizdir. Bizi onlar karşılıksız ve ücretsiz sevmişler, kendi varlıklarından bir şeyler katmışlar ve hiçbir kötülüğün bize ulaşmasını istememişlerdir.
Peygamber Efendimiz henüz dünyaya gelmeden önce babasını, altı yaşında bir çocukken de annesini kaybetmişti. Hem yetim, hem de öksüz büyümüştü. Yüce Allah onu annesiz babasız bırakmıştı; ama kendi özel himaye ve terbiyesi altına almıştı.
Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de insan üzerinde Allah ve Rasûlü’nden sonra en çok hakkı olan kimselerin anne-baba olduğunu, en çok sayılması ve sevilmesi gerekenlerin onlar olduğunu Peygamberimiz’e hitaben şöyle bildirmiştir:
’Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ’öf!’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ’Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.? (İsrâ sûresi, 22-23)
Efendimiz (s.a.v.) de anne babanın hakkına büyük önem vermiştir. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
’Allah’ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın dargınlığı da anne ve babanın dargınlındadır.? (Müslim, Birr 3)
İşte amacı Allah’ın rızası ve O’na itaat olan mü’minler bu şekilde anne babasının rızasını kazanmakla aynı zamanda Rabb’inin de rızasını kazanacaktır.
Yine Efendimiz (s.a.v.), ’Yazıklar olsun, yine yazıklar olsun, yine yazıklar olsun? buyurdu. Kendisine;
’Kime yazıklar olsun, ey Allah’ın Rasûlü?? diye soruldu. Peygamberimiz (s.a.v.):
’Anne-babasından birinin veya ikisinin ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyene.? (Müslim, Birr, 3) buyurmuştur.
Anne ve babanın rızasını kazanmak, çocuklar için manevî bir kazanç, büyük mükâfatlar elde etme ve müjdelere nail olmaları için bir vesiledir.
Seyyid Alizade’nin Şir’atü’l-İslâm’ında şu hadise nakledilir:
Musa (a.s.) dedi ki:
- ’Yâ Rabbî, cennetteki arkadaşım kimdir??
- ’Filân yerde bir kasap vardır. Senin cennetteki arkadaşın odur.?
Musa (a.s.) tarif edilen yere gitti. Güneş batıncaya kadar orada kaldı. Akşam olunca kasap, bir parça et alıp, çantasına koydu. Kasap akşam evine giderken,
Musa (a.s.) sordu:
- ’Ey genç, misâfir kabul eder misin??
- ’Evet memnuniyetle!?
Beraber gittiler. Eve gelince genç, bu etten güzel bir yemek pişirdi. Sonra evin tavanına asılı duran bir zembili indirdi. İçinde çok yaşlı, zayıf, güçsüz bir kadın vardı. Onu zembilden çıkardı. Bir kaşık alıp doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini değiştirdi. Tekrar zembile yerleştirdi. Bu esnada kadının dudakları kımıldadı. Sonra kasap zembili alıp tavana astı. Bunları gören Musa (a.s.) sordu:
- ’Bu kadın kim, ona ne yaptın??
- ’Bu benim annemdir. Çok yaşlandı. Takati kalmadı. Oturacak halde de değildir.
Çarşıdan gelince, onu doyurup altını değiştirmeden kendim bir şey yemem.?
- ’O esnada annenizin dudaklarının kımıldadığını gördüm. Bir şey mi söylüyordu??
- ’Evet her gün ’Yâ Rabbî, oğlumu cennette Musa (a.s.)’a arkadaş eyle!’ diye duâ eder.’
- ’Gözün aydın olsun! Mûsâ Peygamber benim ve Cennetteki arkadaşım da sensin.?
Kendi ebeveynimizin duasını alabilmek, onların hizmetlerini en güzel bir şekilde yerine getirebilmek ne kadar önemliyse, bir gün kendimizin yaşlanıp çocuklarımızın yardımına ihtiyaç duyacağımız zamanların geleceğini unutmamalıyız. Bunun için hazırlıklı olmak gerekir. En güzel hazırlık ise geleceğimiz olan çocuklarımıza yüce dinimizin güzel ahlâk ve anlayışlarını kendi ana babalarımıza karşı en güzel bir şekilde sergileyerek çocuklarımıza örnek olmaktır.
Büyük özverilerle, uykusuz kalarak, belki giymediğimi giydirip yemediğimi yedirerek, imkânsızlıklar içerisinde okullarını okutarak yetiştirdiğimiz çocuklarımızdan güzel davranışlar beklemek, bir anne baba olarak elbette ki hakkımızdır. Bizler çocuklarımızı İslâm ahlâkı üzere yetiştirirsek, onlar da İslâm’ı yaşayacaklar ve anne-babaya itaat hususunda güzel ahlâk üzere olacaklardır.
Bu hususta çocuklarımıza duayı da eksik etmemeliyiz. Anne ve babanın çocuklarına yaptığı dua da makbul dualardandır.
’Üç dua var, bunların kabul olacağında şüphe yoktur. Mazlumun duası, misafirin duası ve anne ve babanın çocuklarına olan duasıdır.? (Tirmizî, Birr 3) buyrulmuştur.
Ana-babaya ihsan, her kapıyı açar. Buhârî’de özetle şöyle bir hadîs-i şerif nakledilir:
Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar. Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya girince dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak mağaranın ağzını kapatır.
’Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi dile getirerek Allah’a yapacağımız dua kurtarabilir.? derler. İçlerinden biri şöyle dedi:
’Anam-babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan çoluk çocuğumu ve hayvanlarımı doyurmazdım. Bir gün, odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü, getirdiğimde anamla babam uyumuşlar. Onlara sütlerini içirmeden önce çoluk çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım. Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı. Çanak elimde tanyeri ağarıncaya kadar onların uyanmalarını bekledim. Anamla babam uyanıp sütlerini içtiler. Yâ Rabbî! Bunu senin rızan için yapmışsam buradan bizi kurtar.?
Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak mümkün değildi.
Diğeri her türlü imkân varken çok sevdiği amcasının kızı ile zina etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı olayı hatırlayıp, ’Yâ Rabbî! Bunları senin rızan için yapmışsam bizi buradan kurtar.? dedi.
Kaya biraz daha açıldı. Ancak yer çıkabilecekleri kadar değildi.
Üçüncüsü şöyle dedi: ’Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti. Ben de onun ücretini ürettim. Öyle ki, bundan birçok mal meydana geldi. Bir müddet sonra bana gelip ücretini istedi. ’Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden üremiştir, al götür.’ dedim. O da; ’Benimle alay etmiyorsun ya!’ dedi. Ben de ’Hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu!’ deyince, malların hepsini alarak götürdü. Bana hiçbir şey bırakmadı. Yâ Rabbî! Bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu belâdan bizi kurtar.?
Bunun üzerine kaya tamamen açıldı. Onlar da mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler.
Anne ve babalarımızın rızasını kazanmak için onlara nasıl davranmalıyız? Sorusuna, kısaca âyet-i kerime ve hadîs-i şerifler ışığında şöyle cevap verebiliriz:
1- Hizmet ederek rızâlarını almak.
2- Yumuşak söz söylemek, tevazu etmek. Öf, bile dememek.
3- Konuşurken sesini, onların sesinden yükseğe çıkarmamak. Ashâb-ı Kirâm Peygamber Efendimiz’in yanında olduğu gibi, ana-babalarının yanında da alçak sesle konuşurlardı.
4- Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Başkalarının yanında bile çok konuşmak uygun değildir.
5- Kaba, dokunaklı ve kırıcı söz söylememek.
6- Hanımını onlardan üstün tutmamak.
7- İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Anne-baba yanlış da söylese, öyle değil diyerek itiraz etmemek.
8- Anne-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Anne-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, anne-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır!
9- Konuşurken, ’yap, yapma!? gibi ifadeler kullanmamak. ’Yapar mısın? gibi sözlerle ricada bulunmalıdır. Ana-babası günah işleyen çocuk, onlara nasihat eder. Kabul etmezlerse susar. Onlara dua eder.
10- Aç iseler, yemek vermek.
11- Elbiseleri yoksa elbise temin etmek.
12- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine getirmek. Günah olan emirler ise yerine getirilmez.
13- Onlarla beraber bir yere giderken arkalarından gitmek. Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevip istemek.
14- Saygı ve hürmette kusur etmemek. Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak lazımdır. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı.
15- Dostlarını dost bilip davet ederek gönüllerini almak. Düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak.
16- Vefatlarında definlerini güzel yapmak.
17- Geriye bıraktıkları borçları varsa borçlarını ödemek.
18- Dine uygun vasiyetlerini yerine getirmek.
19- Kabirlerini ziyâret edip Kur’ân-ı Kerîm okumak.
20- Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Beddualarını almamak.
İyilik Öğret İyilik Bul
Özlenen Rehber Dergisi 48. Sayı
selamunaleykum allah hepinizden razi olsun çoook guzel olmus allah yar ve yardimciniz olsun hem bu dunyada hem ahirette bizimgibi cahillere çok faydali oluyorsubuz yazacak birsey bulamiyorum duacinizim allaha emanet olun