Özlenen Rehber Dergisi

65.Sayı

Nefsin Kararsızlığı

osman şen Özlenen Rehber Dergisi 65. Sayı
عَنْ حُذَيْفَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَكُنْ أَحَدُكُمْ إِمَّعَةً، يَقُولُ أَنَا مَعَ النَّاسِ إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَحْسَنْتُ وَإِنْ أَسَاءُوا أَسَأْتُ، وَلٰكِنْ وَطِّنُوا أَنْفُسَكُمْ إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَنْ تُحْسِنُوا وَإِنْ أَسَاءُوا أَنْ تَجْتَنِبُوا إِسَاءَتَهُمْ.

Hz. Huzeyfe (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

’Sakın sizden kimse kararsız olup da: ‘Ben insanlarla beraberim, eğer insanlar iyilik yaparsa ben de iyilik yaparım, kötülük yaparsa ben de kötülük yaparım.’ demesin. Aksine, nefsinizi sabit tutun, insanlar iyilik yaptı mı siz de iyilik yapın, kötülük yaparsa kötülüklerinden uzak durun.’
(Tirmizî, Birr 63)

Kararsızlık (İmmea’):

İmmea’, sebatsız ve rey sahibi olmayan zayıf karakterli kimselere denir. Bu kimseler iyilikleri veya kötülükleri bir sürüklemeyle yapar. Hâlbuki falan kişi için yapılan iyilikler yerine, bilerek Allah için yapılan iyilikler fayda sağlar. Dinimiz iyiliği, iyilik olarak değerlendirir. Büyüğü ne ölçüde önemliyse en küçüğü de o derece önemlidir. Çünkü İslâm’da değerli olan, bizzat iyilik ve ona olan niyettir. Şu da unutulmamalıdır ki, büyük fedakârlıkları, küçük ve kolay uygulanan iyilikler hazırlar. Kişi, kolaylıkla başarabileceği iyilik ve hizmetlerle iyilik yapma iradesini geliştirir. Ayağa takılma ihtimali bulunan bir taş parçasını yolun kenarına yuvarlamak da böylesi bir role sahiptir. (Müslim, Birr 131)

Abdullah b. Mes’ud (r.a.) “Her hangi biriniz sakın immea olmasın!” deyince, “immea nedir?” diye sormuşlar. O da: “Ben herkesle beraberim” diyen kişidir.” cevabını vermiştir. Yine Abdullah b. Mes’ud (r.a.) bu kelimenin tanımını yaparken, “Biz cahiliye devrinde, çağrılmadığı halde davetlilerin arkasına takılıp ziyafete giden asalaklara ‘immea’ derdik; ama bugün immea: “Dinini, imanını insanların anlayışlarının peşine takan, delil, burhan aramaksızın körü körüne onlara tabi olan kimsedir.” demiştir.

Hâlbuki iman esaslarımız, ibadetlerimiz, muamelatımız ve ahlâkımız İslâm’ın emirleri doğrultusunda şekillenmeli ve içselleşmelidir. Yaşayışımız halka değil, Hakk’a dönük olmalıdır. Her önüne çıkan kişi ve ideolojilere hemencecik tabi olan, bir düşünce ve inanç üzerinde sebat etmeyen kişiliksiz ve çıkarcı kişilerle beraber olmak yerine; bize İslâm’ı öğreten, Allah’a itaat ve ibadet etmemize yardımcı olan ve Peygamberimizi (s.a.v.) tanıtan kişilerle beraber olmak en güzel davranıştır.

Hadisimiz, insanlara Müslümanlığın gereğini yerine getirmelerini, İslâm’ı bilmiyorlarsa bu konuda bilgi edinmelerini ve yerine getiren kişilerle beraber olunması gerektiğini istemektedir. Hayatın akışı içinde iyiliklerin, güzelliklerin ve mutlak doğrunun hâkimiyeti için gayret göstermeleri gereğini çok açık bir şekilde duyurmaktadır. Tabiatıyla bunun için de yeterli bir bilgi, bilinç ve sorumluluk duygusu gerekmektedir.

O halde Müslümanlar, toplumun gidişinin iyi mi kötü mü olduğunu dikkate alacak, iyilik çizgisi üzerinde olmaya ve çevrelerini de bu çizgiye çekmeye gayret edeceklerdir. Zamana ya da topluma uyma diye bir görevlerinin olmadığını bilecekler; asla kötülüğe ve haksızlığa iltifat etmeyeceklerdir. Onlar, aslî değerleriyle kendilerini bağımlı bilecekler ve tek başlarına da kalsalar doğruya, iyiliğe ve hakka sahip çıkacaklardır. İyinin ve doğrunun yaşanması için çalışan kişilerin her zaman mevcut olduğunu ve bunlara destek verilmesi gerektiğini aklından çıkarmayacaklardır. Bizlerden beklenen budur; yalana-yanlışa sapmak, kararsızlık içerisinde nefsimizin sürüklediği yanlış şeylere tabi olmak değildir.

Dinimizin emrettiği, Efendimiz’in (s.a.v.) yaşadığı bir sünneti bile yerine getirmedeki kararsızlığımız ve “başkaları ne der?” gibi tereddütlerle o kimselere uyarak terk etme hatasını yapmamız, bizleri de o kötü işlere alıştırır ve biz de başkalarının yaşadığı sünnetleri, dinin emirlerini eleştirir hale geliriz.

Günümüzde iyiliklerin yaygınlaşması için gayret sarf eden kimseler olduğu gibi, kötülüklerin yayılmasına yardımcı olan kimseler de mevcuttur. İyiliklerin yanında yer alarak kötülükleri terk etmek, o kötülükler ortadan kalkıncaya kadar çaba sarf etmek ve bu güzellikleri bizden daha iyi yapan kimselere tâbî olmak suretiyle nefsimizin kararsızlığını itminan noktasına ulaştırma imkânına sahip olabiliriz. Rabbimizin: “Ey huzur içinde olan nefis! Sen ondan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! (İyi) kullarımın arasına gir. Cennetime gir.” (Fecr, 89/27–30) buyurduğu rızaya kavuşmaya gayret etmek gerekir.

Bunun için de Kur’an ve Sünnet ışığında, bizim mükellef kılındıklarımız neyse, tereddütsüz olarak yapılmalı, “eş-dost, falan kişiler ne der?” gibi sözler bahane edilmemeli, ibadetlerimiz, muamelatımız, düğünümüz, bayramımız, kıyafetimiz, komşuluk ilişkilerimiz, kısacası bütün hayatımız buna göre düzenlenmelidir. Kararsızlıktan kurtulup dinin emirlerini yerine getirerek nefisler itminan noktasına ulaştırılmalıdır.



SPOTLAR

Her önüne çıkan kişi ve ideolojilere hemencecik tabi olan, bir düşünce ve inanç üzerinde sebat etmeyen kişiliksiz ve çıkarcı kişilerle beraber olmak yerine; bize İslâm’ı öğreten, Allah’a itaat ve ibadet etmemize yardımcı olan ve Peygamberimiz’i (s.a.v.) tanıtan kişilerle beraber olmak en güzel davranıştır.

O halde Müslümanlar, toplumun gidişinin iyi mi kötü mü olduğunu dikkate alacak, iyilik çizgisi üzerinde olmaya ve çevrelerini de bu çizgiye çekmeye gayret edeceklerdir. Zamana ya da topluma uyma diye bir görevlerinin olmadığını bilecekler; asla kötülüğe ve haksızlığa iltifat etmeyeceklerdir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.