Özlenen Rehber Dergisi

65.Sayı

Allah'ın (c.c.) Gizli Askerleri: Karadelikler

Bünyamin ÇILDIR Özlenen Rehber Dergisi 65. Sayı
Karadelikler ifadesi ilk kez, Amerikalı fizikçi John Wheeler tarafından 1969 yılında ortaya atılmıştır. Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi farz ediyorduk; ancak sonraki yıllarda uzayda bizim onları görebileceğimiz ışıkları olmayan yıldızlar da olduğu anlaşılmıştır. Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları yok olmaktadır. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir: ’Yıldızlar ’örtülüp (ışıkları) silindiği’ zaman,’ (Mürselât Suresi, 8)

Yıldızlar ömürlerinin belli bir noktasına ulaştıklarında kütlelerindeki elementlerin dengesi değişir. Bu evreye giren büyük yıldızlar çok şiddetli bir şekilde patlarlar. Süpernova adı verilen bu patlamalarından sonra, çok büyük bir kütlenin yanı sıra, çok sıkıştırılmış bir hacme sahip karadelikler ortaya çıkar. Bu karadelikler belli bir mesafe içindeki her şeyi yutar. Kütleleri Güneş’in kütlesinin milyon katından milyarlarca katına kadar değişebilir. Ancak bir karadelik doğrudan gözlenemez, fotoğrafı çekilemez, çünkü ışık dahi, karadeliğin çekim gücünü aşıp ufuk hattından dışarıya çıkamaz. Yani karadeliklerin, var olduğuna dair direkt kanıt bulunamaz ancak bu karadelik yok demek anlamına da gelmiyor. Karadelik, yakınlarında bulunan izlenebilir materyal (Yıldızlar, gazlar, tozlar, ışık) üzerindeki, değişim ve etkiler gözlenerek tespit edilebilir. Yani karadelik civarında bulunan ve onun çekim alanına giren izlenebilir yıldızlar, gaz ve toz kümeleri takip edilerek, değişimler, tedrici azalmalar ve yok olmalar saptanarak karadeliklerin varlığını ortaya çıkarabilir. Ayrıca uzayda büyük bir yerçekiminin mevcudiyeti saptanır ancak bölgede karanlıktan başka hiçbir şey tespit edilemezse, karadeliğin mevcudiyeti anlaşılır. Aşağıda Samanyolu Galaksimizin ortasında olduğu tespit edilen karadeliğin bir simülasyon resmi görülmektedir.

Nature adlı bilim dergisinde yayımlanan bir araştırma, karadeliklerin gerçekten var olduğuna dair en sağlam kanıtı ortaya koymuştur. Almanya’nın Münih kenti yakınlarındaki Max-Planck Dünyadışı Fiziği Enstitüsü’ne (Institute for Extraterrestrial Physics) bağlı bir astronom olan Rainer Schödel ve arkadaşları, on yılı aşkın bir süre boyunca galaktik merkezdeki yıldızların yörüngelerini incelediler. Bunlardan S2 adını verdikleri bir yıldızı 1992 yılında incelemeye aldılar. Bilim adamları S2’nin yörüngesini 15 yılda tamamladığını hesapladılar. Bir yıldızın galaksinin merkezi etrafındaki turunu sadece 15 yılda bitirmesi güç bir olay. Çünkü bizim Güneşimiz galaktik merkez etrafındaki yörüngesini tam 230 milyon senede tamamlayabiliyor. Böylece Sagittarius A*’nın son derece yoğun bir cisim olduğu ortaya çıkıyor. Dahası astronomlar tam bu cismin bulunduğu noktadan yoğun olarak X ışınları yayıldığını belirlediler. Bilim adamları bu ışının, Sagittarius A*’nın çekim alanına yakalanan cisimlerin ısınarak açığa çıkardıkları radyasyon olduğunu, yani Sagittarius A*’nın bir karadelik olduğunu artık neredeyse kesin olarak kabul ediyorlar. Texas Üniversitesi’nden Dr. Karl Gebhardt konuyla ilgili olarak: “Bu sonuçlar şu ana kadar elimizde, devasa büyüklükte karadeliklerin sadece teoriden ibaret olmadığını, gerçekten var olduklarını gösteren en sağlam kanıtlardır” yorumunu yapıyor. Yapılan çalışma evrenin büyüklüğü hakkında hayrete düşürecek detaylar ortaya koydu. Buna göre; S2 adlı yıldız, karadelik etrafında astronomik bir hızla, saniyede tam 5000 kilometre hızla hareket ediyor. Bir karşılaştırma yapacak olursak, bir roketin, dünyanın yerçekiminden kurtulması için saniyede 11.2 kilometre hızı yakalaması yeterli. Karadeliklerin çekim kuvvetinden saniyede 300.000 kilometre hızla giden ışık parçacıkları bile kaçamıyor. En hızlı taşıtlardan yüzlerce kat hızlı giden bu yıldız, dünyanın etrafını yalnızca 8 saniyede dönebilir.

Kütlesi çok büyük yıldızların, çekim kuvvetleri de çok fazladır. Bu nedenle büyük yıldızlar, bulundukları bölgedeki uzayı büker ve büzüştürür. Gergin bir çarşaf üzerine bırakılan ağır bir top, çarşafı nasıl çukurlaştırırsa, çok büyük yıldızlar, bulundukları uzay zamanında kendi bölgelerini, aşağıdaki resimde görüldüğü gibi büker, büzüştürür ve çöktürür.

Karadelik bölgelerinde ise büzüşme ve çökme çok daha şiddetli olur. Uzay adeta delinmiş ve yırtılmıştır. Karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, aynı zamanda uzayı delip geçer. Bu sönmüş yıldızların karadelikler olarak adlandırılmasının nedeni de budur. Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir. ’Göğe ve Tarık’a andolsun, Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır.’ (Târık Suresi,1-3) Uzay bir huni şeklinde, dipsiz bir kuyu şeklini alır. Aşağıdaki resimde görüldüğü üzere ışık dahi sızmayan, her şeyin içine çekildiği bir kara delik oluşur. Bu delik etrafında bulunan tüm cisimleri kendi içine çekerek yoğunluğu dolayısıyla çekim gücünü sürekli artırır. Uzayda bunun gibi milyonlarca karadelik vardır, ama neredeler? Ve her an dünya o yaratıkların birinin çekim gücüne girebilir.

Karadeliklerin çekimine kapıldıktan sonra geri dönülmesi imkânsız olan sınırına, Ufuk (Horizon) hattı denir. Ufuk Hattından sonra çekim gücünün en yoğun olduğu nokta, karadeliğin merkezidir. Karadeliğin merkezinde çekim sonsuzdur. Bu noktada, kütle yok olmakta, uzay ve zaman durmakta, her şey sonsuz yoğunluğa ve birliğe dönüşmektedir. Bu noktaya Tekillik (Singularity) denmektedir. Aşağıdaki resimde Ufuk Hattı ve Tekillik bölgesi görülmektedir.

Hem semavat meydanında, denizinde, fezasındaki yıldızlar ise, mutî neferler, muntazam sefineler, harika tayyareler, acâip lâmbalar gibi vaziyetiyle, Senin saltanat-ı ulûhiyetinin şâşaasını gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından bir yıldız olan güneşimizin seyyarelerinde ve zeminimizdeki vazifelerinin delâlet ve ihtarıyla güneşin sâir arkadaşları olan yıldızların bir kısmı âhiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller (Üçüncü Şua-s.866)

Tüm evreni bir uyum içinde bir arada tutan ve kozmik felaketleri engelleyen kudretin sahibi Rabbimiz olan Allah’tır. Karadelikler de Allah (c.c.)’nun hakimiyeti altındaki varlıklarıdır. Evrenin her an Allah’ın kontrolü altında bulunduğu Kur’ân’da şöyle haber verilir: ’Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi’nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halîm’dir, bağışlayandır.’ (Fatır Suresi, 41)

Karadelikler Sonlu Yaratıklardır


S. Hawking: ’Samanyolu galaksisinde görünen 200 milyon yıldızdan daha fazla karadelik olmalı ki, galaksimizin niçin bu kadar hızlı döndüğü açıklanabilsin’ demektedir. Gözümüzün önüne tüm uzayı getirdiğimizde bu kozmik oburların sayısının daha da kabaracağı açıktır. İnsanın, ister istemez su soruları sorası geliyor: Karadeliklerin bir sonu yok mu? Evrenimizin ölümü karadeliklerden mi olacak?

1971’de Hawking, karadelik oluşumunun yalnızca yıldız ölümüne bağlı olmadığını gösterdi. Herhangi, bir nesneye, bir protonun hacmine sığacak şekilde basınç uygulanırsa, minicik bir karadelik oluşabilir. Hawking, daha sonraki yıllarda Oxford’un güneyindeki bir laboratuvarda, ’karadelik patlamaları’ konusunda bir konferans verdi. Herkesi hayrete düşüren ’karadelikler dışarıya radyasyon yayıyorlar’ sözü salonda serin rüzgarlar estirdi. Ünlü matematikçi J. Taylor, ayağa kalkarak: ’Üzgünüm Hawking, ama bunlar kesinlikle saçma!’ diyerek bağırdı. Bugün ’Hawking Radyasyonu’ olarak bilinen bu olgu; gerçekte karadeliklerin kuantum mekaniği çerçevesindeki incelenmesinden elde edilmiştir.

İlk defa 1932 yılında D. Anderson tarafından bulunan pozitron (pozitif yüklü) elektronlardan sonra evrenimizde bulunan her bir parçacığın zıt yüklü bir eşinin de varolduğu resmen ispatlanmış oldu. Parçacık hızlandırıcılarıyla, çok büyük enerjiler altında yapılan deneylerden sonra, evrenimizi oluşturan her bir parçacığın bir antiparçacığı olduğu ve bunların bir araya gelmeleriyle enerjiye dönüşüp yok oldukları, gözler önüne serildi. Karadelikler gibi enerji bakımından çok yoğun olan ortamlarda da bu parçacık ve antiparçacıkların oluşabildikleri düşünüldü. Bu durumda; parçacıklar ve antiparçacıklar çok kısa anlar için birbirinden ayrılabilir ve bu çiftlerden biri kendini, olay ufkunun dışında bulabilirdi. Artık bu parçacık, eşinin karadelikte yok olması nedeniyle, evrenin her tarafına gidebilmekte özgürdür. Bu da bize radyasyon yayımı olarak görünür. Karadelikten her ayrışan parçacık çifti, aynı zamanda onun enerjisinin bir kısmını da alıp götürür. Bu da karadelik buharlaşmasıdır. Hawking, buharlaşma ile karadeliğin kütlesi arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkardı. Karadelik küçüldükçe, parçacık yayınlama hızı artar, bu da kütlenin azalmasıyla, daha çok parçacığın açığa çıkmasına neden olur. Kütlesi gittikçe azalan karadelik, daha çok parçacağın çekim alanından kaçmasına izin verir ve en sonunda milyonlarca atom bombasına eşdeğer korkunç bir patlamayla yok olur. Aslında karadeliğin yuttuğu madde miktarı, radyasyondan büyük olacağından; Hawking en iyimser tahminle Güneş kadar kütleli bir karadeliğin ömrünün 10 milyar yıl olarak hesaplamıştır. Bu nedenle kainatın ilk yıllarında oluşmuş olan çok sayıda minik karadeliğin günümüzde, yok olmalarını izleme şansımız vardır.

Zaman ilerledikçe, uzay hakkındaki bilgi dağarcığımız da genişliyor. Gelişmiş teleskop sistemimizle karadelikler artık bize teorilerde olduğundan daha yakın. 1997 tarihinden sonra ki yıllarda bu konudaki araştırmalar daha da artırıldı ve 2007 tarihinde uzayda galaksiye karadelik saldırısı ilk kez gözlendi. Astronomlar, ilk kez dev bir karadelikten parçacıkların şiddetli bir biçimde püskürmesini ve yolu üzerinde bulunan komşu galaksiye bunların çarpışını görüntüledi.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) yayınladığı açıklamaya göre, araştırmayı yürüten Cambridge’deki Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezinden Dan Evans, daha önce de galaksilerin birbirleriyle çarpıştıklarını veya karadeliklerin püskürmesini gözlemlediklerini, ancak ilk kez bir gök cisminin bir başka galaksiye böylesine saldırdığını tespit ettiklerini söyledi.

Bu olayın, ’saldırıya uğrayan’ galaksideki gezegenlerin atmosferlerine ciddi biçimde zarar vermiş olabileceğini belirten Amerikalı gökbilimci, ’Bu püskürme, ışın parçacıklarının çarptığı daha küçük galakside her türlü soruna neden olabilir’ diye konuştu.

Karadeliklerden yayılan bu püskürmenin, ışık hızına yakın bir hızla fışkıran bu parçacıkların hızına bağlı olarak, yüksek düzeyde radyasyon ürettiğini belirten araştırmacılar, bunun püskürmenin güzergâhı üzerinde bulunan gezegenlerin atmosferinde, örneğin koruyucu ozon tabakasında önemli hasara neden olabileceğini düşünüyor.

NASA’nın Chandra röntgen gözlemevi, Hubble, Spitzer ve Very Large Array uzay teleskopları ve Merlin radyo teleskobu ile yapılan araştırma, birbirinin etrafında yörüngede bulunan iki galaksinin bulunduğu 3C321 sisteminde gözlendi.

Evrendeki muhteşem düzen bizlere üstün bir Yaratıcının varlığını haber verir. Evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce sıfır hacim ve sonsuz yoğunluktaki bir noktanın patlamasıyla yaratıldığını açıklayan Big Bang teorisi, geçtiğimiz yüzyılda kesin olarak ispatlanmıştır. Çağdaş bilim bu büyük patlamadan sonra ortaya çıkan dengenin tesadüflerle oluşmasının imkânsız olduğunu göstermiştir. Buradaki teklik bölgesi ikinci bir âleme yolculuk olabileceğini işaret etmektedir. Bunlarla ilgili araştırmalarımızı da İnşâallah daha sonraki yazılarımızda anlatmaya çalışacağız.

Kaynakça
1. William J. Kaufmann, çev.: Murat Alev, Evrenin Evrimi ve Yıldızların Oluşumu.
2. Isaac Asimow, çev.: N. Ebcioğlu, Patlayan Güneşler.
3. Saadettin Merdin, Tanrıya Koşan Fizik.
4. Emilio Segre, çev.: Çağlar Tuncay, X-ışınlarından Kuarklara.
5. Harun Yahya, Evrenin Oluşumu.
6. Erol Kurt, Popüler Bilim Dergisi, Ankara, Mayıs 1997.
7. Astrophysical Journal.



Spotlar

Yapılan çalışma evrenin büyüklüğü hakkında hayrete düşürecek detaylar ortaya koydu. Buna göre; S2 adlı yıldız, karadelik etrafında astronomik bir hızla, saniyede tam 5000 kilometre hızla hareket ediyor. Bir karşılaştırma yapacak olursak, bir roketin, dünyanın yerçekiminden kurtulması için saniyede 11.2 kilometre hızı yakalaması yeterli. Karadeliklerin çekim kuvvetinden saniyede 300.000 kilometre hızla giden ışık parçacıkları bile kaçamıyor. En hızlı taşıtlardan yüzlerce kat hızlı giden bu yıldız, dünyanın etrafını yalnızca 8 saniyede dönebilir.

Uzay adeta delinmiş ve yırtılmıştır. Karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, aynı zamanda uzayı delip geçer. Bu sönmüş yıldızların karadelikler olarak adlandırılmasının nedeni de budur. Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir. ’Göğe ve Tarık’a andolsun, Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır.’ (Târık Suresi,1-3)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.