Özlenen Rehber Dergisi

48.Sayı

Silsile-i Fârukiyye ? Naşibendiyye Kolu Sıddîk-ı Ekber Hz. Ebû Bekir (r.a.)

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 48. Sayı
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, Efendimiz, âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s), Ehl-i Beyt’ine, sahâbesine ve kıyamete kadar güzellikle, doğruluk ve candan bağlılıkla onların izinden gidecek olanlara?

İslâm’ın davetine ilk icabet edenlerden, onu gönülden destekleyen ve benimseyen, Rasûlullah (s.a.s)’in hidayet ve ma’rifet yağmurundan kana kana içen ve ’bu yağmuru gönlünde tutarak başkalarına da içiren’ yüce bir şahsiyet, Raşit Halifelerin ve Aşere-i Mübeşşere’nin (cennetle müjdelenenlerin) ilki, halifeliği döneminde Kur’ân’ı bir araya getiren, hicret esnasında Rasûlullah (s.a.s)’la beraber olmasından dolayı, ’mağarada bulunan iki kişiden biri’1 şeklinde kendisinden bahsedilen büyük sahabî Hz. Ebû Bekir (r.a.).

Asıl adının Abdülkâbe olup, İslâm’dan sonra Efendimiz’in (s.a.s.) ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azat edilmiş manasına ’atîk?2; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da ’sıddîk’; çok şefkatli ve merhametli olduğu için ’evvâh? lâkablarıyla anılmıştır. Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur. Teymoğulları kabilesinden olan Hz. Ebû Bekir’in nesebi Mürre ibn-i Kâ’b’da Rasûlullah (s.a.s)’la birleşir.

Anasının adı Ümmü’l-Hayr Selma, babasının adı ise Ebû Kuhâfe Osman’dır. Bedir Savaşı’na kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Ebû Kuhâfe de Mekke’nin Fethi’nde Müslüman olmuştur.

Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene üç ay sonra 571’de Mekke’de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. İslâm’dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan ’hanîf’ bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Efendimiz (s.a.s)’in yanından hiçbir zaman ayrılmamıştır. İçki içmek cahiliye döneminde çok yaygın bir âdet olduğu halde o hiç içmemiştir. O dönemde de Mekke’nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerini en iyi bilenlerdendir. Mekke’de ’eşnak’ diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslâm için harcayarak kendisi sade bir şekilde yaşamıştır.

Rasûlullah’a iman eden Hz. Ebû Bekir, İslâm davetçiliğine başlamış, Osman ibn-i Affân, Zübeyr ibn-i Avvâm, Abdurrahman ibn-i Avf, Sa’d ibn-i Ebî Vakkâs ve Talha ibn-i Ubeydullah gibi İslâm’ın yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanların bir çoğu İslâm’ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir. Müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korur; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azat etmekte kullanırdı. Hz. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Ebû Fukayhe, Amir, Zinnîre, Nahdiye, Ümmü Ubeys bunlardandır.3

Rasûlullah (s.a.s) birçok hususlarda onun görüşünü tercih ederdi. Umumî ve hususî olan önemli işlerde ashâbıyla müşavere eden Efendimiz (s.a.s.) bazı hususlarda özellikle Hz. Ebû Bekir’e danışırdı. Araplar ona ’Peygamber’in veziri’ derlerdi.4

Efendimiz’in (s.a.s) vahiy kâtiplerinden olup onun sırrını saklamayı çok iyi bilir ve huzurunda çok edepli davranırdı. Medine’ye elçiler geldiğinde onlara Rasûlullah (s.a.s)’ı nasıl selamlayacaklarını öğretir, huzurunda sükûnetle oturmalarını tembihlerdi. Kur’ân-ı Kerim’i ezbere bilirdi. Efendimiz’in (s.a.s) söz ve davranışlarını en hızlı ve güzel şekilde anlama kabiliyetine sahipti.5

İslâm’ı Kabul Etmesi

Hz. Ebû Bekir (r.a), Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, ’Allah’ın elçisi’ olduğunu söyleyip ’Yaratan Rabb’inin adıyla oku’6 diye başlayan âyetleri okuduğu zaman hemen ona: ’Allah’ın birliğine ve senin O’nun Rasûlü olduğuna iman ettim’ demiştir. Hz. Hatice’den sonra Rasûlullah’a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s) İslâm’ı tebliğinin ilk zamanlarında kiminle konuştuysa en azından bir tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir şeksiz ve tereddütsüz bir şekilde kabul etmiştir. Hatta Efendimiz (s.a.s.), ’Ebû Bekir müstesna İslâm’ı kendisine arz ettiğim herkes tereddüt etti. Ebû Bekir ise tereddüt etmedi.? 7 buyurdular.

Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Efendimiz (s.a.s) Hz. Ebû Bekir’e de Habeşistan’a göç etmesini söylemiş ve o da yola çıkmış; ancak Berkü’l-Gımâd’da Mekke’nin ileri gelen kabilelerinden İbn-i Düğunne ile karşılaştığında İbn-i Düğunne onu himayesine aldığını ve Mekke’ye dönmesi gerektiğini belirterek, ikisi birlikte Mekke’ye dönmüşlerdir. Ancak şartlı olarak Hz. Ebû Bekir’i himayesine alan İbn-i Düğunne, Hz. Ebû Bekir’in açıktan açığa ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle şartları yerine getirmediğini iddia ederek ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, zaten kendisine söz de vermediğini ifade etmişti: ’Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah’ın himayesi yeter.’8

Böylece on üç yıl Mekke’de Rasûlullah’ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Âişe validemizin rivâyetine göre, Rasûlullah Efendimiz hicret emrini alıp ona gelerek, beraberce hicret edeceklerini söyleyince sevinçten ağlamaya başlamıştı.9

Hz. Peygamber’in bir gecede Mekke’den Kudüs’e, oradan da Sidretü’l-Müntehâ’ya gittiği İsrâ ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebû Bekir’e yetiştirdikleri zaman; ’O dediyse doğrudur.’ demiştir. Bu sözünden sonra Ebû Bekir’e; ihlâslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, şeksiz şüphesiz tasdik eden, itikadında şüphe olmayan anlamında, ’Sıddîk’ lâkabı verildi.10

Hicretinden Kesitler

Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a) mağarada keşif yaptıktan sonra Rasûlullah (s.a.s) içeri girmiştir. Ebû Bekir’in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Hz. Ebû Bekir (r.a) hicret yolculuğuna çıkarken yanına bütün parasını almıştı. Onlar Mekke’den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş Kabilesi’nin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma’nın evini aradılar, hakaret edip dayak attılar. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.

İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına kadar geldiler. Rasûlullah (s.a.s) bu sırada Kur’ân’da anlatıldığı biçimde şöyle diyordu: ’Üzülme, Allah bizimledir, diyordu. Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan, Allah’ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.?’11

Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadılar. Mağarada üç gün kaldıktan sonra Medine’ye doğru yola çıktılar.

Hz. Ebû Bekir mağarada kaldıkları günü şöyle anlatır: ’Rasûlullah (s.a.s) ile beraber bir mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırıp baktım. O anda Kureyş casuslarının ayaklarını gördüm. Bunun üzerine, ’Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse de baksa muhakkak bizi görür’ dedim. O, ’Sus yâ Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?’ buyurdu.?12

Hz. Ebû Bekir Medine’de Mescidi Nebî’nin inşasına katıldı ve masrafların bir kısmını kendisi karşıladı. Efendimiz (s.a.s) Mekke’de Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer arasında kardeşlik bağı kurmuştu.13 Ayrıca Medine’de evinde misafir olduğu Hârise b. Zeyd ile de kardeşlik bağı kurulmuştu. Rasûlullah (s.a.s) İslâm’ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye denilen keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara bazen Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte yapılan tüm savaşlara iştirak etmiştir. Bedir, Uhud, Hendek savaşları, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke’nin Fethi, Huneyn, Taif gazveleri onlardandır. Hz. Ebû Bekir efendimiz bu sözü geçen büyük savaşlardan başka, otuzdan fazla gazveye katılmıştır.

----------------------
1. et-Tevbe, 9/40.
2. Tirmizî, Menâkıb, 16, h.no: 3679.
3. İbn-i Hişam, Sîret, c.1, s.430.
4. İbn-i Haldun, Mukaddime, s.206.
5. Abdulhay el-Kettani, et-Terâtibü’l-İdariyye, c.I, s.119-120.
6. el-Alak, 96/1.
7. İbnu’l-Esîr, Camiu’l-Usûl, VIII, h.no: 6405; Hadislerle Tasavvuf, h.no: 183-184.
8. İbn-i Hişam, a.g.e., c.2, s.17-18.
9. İbn-i Hişam, a.g.e., c.2, s.150.
10. İbn-i Hişam, a.g.e., c.2, s.50.
11. et-Tevbe, 9/40.
12. Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 1-13.
13. Tabakat-ı İbn-i Sa’d, c.1, s.238, c.3, s.174,175.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.