Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…
Âdem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;
İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benzeyen kan bana!
Mehmet Akif ERSOY
’(Kâmil) mü’minleri, birbirlerine karşı merhametlerinde, sevgilerinde ve şefkatlerinde bir vücut misali görürsün. (O vücutta) bir uzuv hastalandığı zaman, vücudunun diğer (azalar)ı birbirlerini uykusuzluk ve ateşle onun (acısına ortak olmaya) çağırırlar.’1
İslam’ın güzellikleri kitaplardan ziyade Müslümanların davranış ve sözlerinde kendini gösterir. Hayata yansımayan değerlerin değeri fark edilmez. İman amelle ortaya çıkar. İnsanlar söz ve davranışlarına göre değerlendirilirler. İman-amel ilişkisini kelam ilmi açısından ele alacak değiliz. Ancak Kur’ân-ı Kerim’de elli küsur yerde imanla amelin birlikte zikredilmesi bunların birbirlerinden ayrılmaz değerler olduğunu göstermektedir. Amelsiz iman meyvesiz, gölgesiz ağaç gibidir. Hayata aksetmeyen inanç ve düşüncelerin fert ve toplum açısından hiçbir değeri olmaz. Müslümanlar Kur’ân-ı Kerim’e göre en hayırlı ümmettir. İslam son din, Hz. Peygamber son peygamber, Kur’an son kitaptır. Her şeyin sonu, o ana kadarki bütün güzellikleri bünyesinde toplar. Durum bu olmakla birlikte acaba gerçek de böyle midir? İslam’ın hak din olduğunda hiç şüphe yoktur. Fakat asıl problem Müslümanların bugün İslam’ı temsil problemidir. Maalesef günümüzde İslam’ı yanlış anlayan ve yorumlayan Müslümanlar üzerinden sergilenmesi dinimiz açısından olduğu kadar insanlık açısından da bir talihsizliktir. İnsanlığın problemleri azaltmak için çare ve model aradığı bir dünyada Müslümanların aranan modeli ortaya koyamamaları kendileri açısından da son derece acıdır.
Müslümanlar dünyanın dört bir yanında zulme uğramakta ve işin en kötü tarafı birbirlerini öldürecek kadar şuurlarını yitirmiş vaziyettedirler. Bu yüzden özellikle barış ve huzur içinde yaşayan diğer ülkelerdeki Müslümanların, ağır imtihanlara maruz kalan bu insanlara güçlerinin yettiği ölçüde yardım etmeleri, herhangi bir yardımda bulunamayanın da en azından dua etmesi gereklidir.
Hadiste ’Her kim genel olarak Müslümanlarla ilgilenmez (onların dertleriyle dertlenmezse) onlardan değildir.’2 buyrulduğu gibi dünyanın öteki ucundaki bir Müslüman’ın derdi, bizim derdimiz demektir. Yiyecek, içecek, giyecek, barınacak, canını, malını savunacak vesileler ve başka ihtiyaçları için Müslümanlara yardım etmek, hem vazife hem de ahiret için kazançlı bir yatırımdır. Efendimiz (s.a.v.)’in Müslümanların imdadına yetişmeyle alakalı yüzlerce hadis vardır. Onlardan birkaçını burada zikretmek istiyorum. Bu hadisler vesilesiyle belki meselenin ehemmiyetini daha iyi kavrarız.
’Müslüman, müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (tehlikede, musibette) terk etmez. Her kim (din) kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını yerine getirir. Her kim bir müslümandan bir keder (ve sıkıntıy)ı giderirse, Allah da ondan kıyamet gününün keder (ve sıkıntı)larından bir kederi giderir. Her kim bir müslümanı(n aybını) örterse, Allah da kıyamet günü onu(n aybını) örter.’3
’Her kim (müslüman) kardeşinin ırzını (şerefini gıyabında) müdafaa ederse Allah da kıyamet günü onun yüzünü (veya zatını cehennem) ateş(in)den muhafaza eder.’4
’Her kim bir Müslüman’ı bir münafık(ın gıybet vb. karalamasın)dan korursa Allah da kıyamet günü onun etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir.’5
(Rasûlullah’a): ’Yâ Rasûlallâh! İnsanların Allah’a en sevgili olanı kimdir?’ denildi. (Rasûlullah): ’İnsanlara en faydalı olanıdır. Muhakkak ki amellerin Allah’a en sevgili olanı, mümin(in kalbin)e soktuğun sevinç (yani onu sevindirmek)tir. (Bu ise şu şekilde olur: Ya) ondan şiddetli bir sıkıntıyı giderirsin. Veya ondan yana bir borcu(nu) ödersin. Ya da ondan bir açlığı giderirsin…’ buyurdu.6
İmam-ı Rabbanî Efendimiz Mektubât’ta buyuruyor ki: ’İşte bugün, her Müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp, İslâmiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her Müslüman, ahirette mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı hâlde, yardıma koşmaya özeniyorum. Güçlükleri yenerek, İslâm’a ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. ’İyilerin çoğalmasını isteyen de, onlardan sayılır’ buyruldu. Benim halim elindeki yün yumağıyla Yusuf’un satıldığı çarşıya gelip bununla onu satın almak isteyen kocakarının hali gibidir.’7
’Ey Seyyid! Bugün İslam çok garip bir durumdadır. Bu zamanda İslâm’ın güçlenmesi için harcanan bir kuruş bile binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Bu büyük nimetle şereflenenlere ne mutlu!’8
Müslümanlar olarak büyüklerimizin bu nasihatlerinden kendimize ders çıkaralım ve hadiselere onların penceresinden bakarak tahlil etmenin yollarını araştıralım. Hem de hiç vakit kaybetmeksizin. Boşa geçen her saniyenin dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların aleyhine işlediğini unutmayalım. Zira İslâm ümmeti Osmanlı’nın yıkılışının ardından başsız kalmıştır. Bunu fırsat bilen Batılılar tüm fırsatları değerlendirmişler ve o topraklara yerleşerek tüm zenginliklere el koymayı bilmişlerdir. Gidemedikleri yerlere ise kendileri adına çalışacak başkan veya kral tayin etmişlerdir. Müslümanları beyin olarak o kadar uyuşturmuşlardır ki; günümüz Müslüman’ı bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. Zira bırakın bir imama, bir emîre sahip olmak, çoğumuz onun bilincinden bile mahrumuz.
Ümmet paramparça olmuş. İslâm dünyası çapında binlerce cemaat, hizip, fırka kendi başına buyruk, keyfe mâ yeşâ bildiğini okuyor. Ümmet içinde hiyerarşi diye bir şey kalmamış. Başlar ayak, ayaklar baş olmuş.
Din konusunda tartışmalar almış yürümüş. Müslümanların acınacak hallerini geçen senelerdeki Gazze savaşında açıkça gördük. Zalim İsrail’e arka çıkan, el altından onu destekleyen hain Arap rejimleri bile olmuştu. İşte o Arap rejimleri can çekişmekte ve diktatör liderleri bir bir gitmekteler ama gitmezden önce yapabilecekleri en büyük katliamları yapmaktalar.
Müslümanlar her yerde zillet, esaret altında. Suriye ve Irak’ta ölenler milyonlarla ifade edilmekte, evsiz, yurtsuz, öksüz ve yetim kalan kaç milyon insan olduğuna dair kimse bir şey bilmemektedir. Filistin, Gazze, Afganistan ve Pakistan işgal altında. Somali başta olmak üzere Afrika ülkelerinde özellikle çocuklar başta olmak üzere insanlar açlıktan ölmekteler. Maalesef Müslümanlar her yerde eziliyor, ıstıraplar içinde kıvranıyor, süründürülüyor, öldürülüyor...
Kur’an ve Sünnet’ten ayrıldıkları halde bu ayrılıklarının farkına varamayan veya varmak istemeyen Müslümanların halleri ne olacak? Halimizin fecaatini biliyor muyuz?
Dipnotlar
1. Buhârî, Edeb, 27.
2. Hâkim, el-Müstedrek Ale’s-Sahîhayn, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2002, Rikâk, h.no:7889, c. IV, s. 352.
3. Buhârî, Mezâlim, 3.
4. Tirmizî, el-Birru Ve’s-Sıla, 20.
5. Ebû Dâvûd, Edeb, 41.
6. İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Kadâu’l-Havâic, Müessesetu’l-Kutubi’s-Sekâfiyye,Beyrut 1993, h.no:36, s. 40.
7. İmam-ı Rabbanî, Mektubât, c. I, s. 47.
8. İmam-ı Rabbanî, Mektubât, c. I, s. 193.
MÜSLÜMANLIK NEREDE?
Özlenen Rehber Dergisi 164. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.