Özlenen Rehber Dergisi

165.Sayı

GÖZLERİ HARAMDAN KORUMAK

Bayram Aşutoğlu Özlenen Rehber Dergisi 165. Sayı
Cenâb-ı Hak, insanoğlunu mahlukatın en şereflisi olarak yaratmış ve kainattaki her şeyi onun emrine amade kılarak ona maddi ve manevi bir çok nimetler ikram etmiştir. Peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla insanın bu dünyaya başıboş ve gayesiz gönderilmediğini, bu sebeple daima kontrol altında tutulduğunu ve yaptığı her işten ahirette mesul olacağını ona öğretmiş; razı olduğu ve olmadığı haller ile bu haller karşılığında verilecek mükafat veya cezaları da beyan etmiştir.
Bu itibarla akl-ı selim sahibi her mü’minin, Allah’ın kendisine bahşettiği bütün nimetleri, Allah’ın razı olacağı şekilde kullanması, O’nun rızasına uymayan hallerden şiddetle kaçınması ve bu hususta daima Allah Teâlâ’dan yardım talep etmesi icap etmektedir.

Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimetlerden biri de göz nimetidir. Bir hadis-i kutsîde şöyle buyruluyor ki: ’Kulumu iki sevgilisiyle (yani iki gözünü almak suretiyle) imtihan ettiğim zaman (kulum) sabrederse, o ikisine karşılık ona cenneti veririm.’1

Başka bir hadis-i şerifte de: ’Bir kul kendisine, Allah’a şirk koşmaktan daha ağır (gelen) bir şeyle mübtela olmayacaktır. Ve (yine) bir kul kendisine, Allah’a şirk koşmaktan sonra gözünü kaybetmekten daha ağır (gelen) bir şeyle mübtela olmayacaktır. Bir kul gözünü kaybetmeyle mübtela olur da sabrederse mutlaka bağışlanır.’2 buyrulmaktadır.

Hadis-i şeriflerde gözler için ’habîbe’3 ve ’kerîme’4 kelimelerinin kullanılması ve kaybedilmesi durumunda sabredenlere verilecek mükafatın büyük olması, göz nimetinin büyüklüğünü ve kıymetini anlamamıza yardımcı olacaktır.

İçerisinde bulunduğumuz devirde belki de en çok zorlandığımız; gözlerimizi haramdan korumaktır. Cenâb-ı Hak, ayet-i kerimede mealen şöyle buyurur:

’(Habibim!) Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar…’5

İslam’da tesettürü emreden ve meâlinin bir kısmını verdiğimiz Nûr Suresi’nin bu ayetlerinde, Rabbimiz erkeklerin ve kadınların sakınması gereken hususları anlatmıştır. Bu ayetlerin izahında İslam âlimleri şu hususa dikkat çekmişlerdir:
’Kur’an-ı Kerim’de bir çok hüküm beyan edilirken sadece erkek sığasıyla hitâp edilip, kadınlar da bu hitabın altında kastedilir. Burada ise erkeklere ve kadınlara ayrı ayrı olarak, ama aynı talimat gelmiştir: ’Gözlerinizi haramlardan sakının ve namuslarınızı koruyun.’

Bu emirdeki sıralama da ayrıca dikkat çekicidir. Çünkü göz, kalbe açılan bir penceredir. Göz nereye bakarsa gönül oraya akar.

Ayet-i kerimelerde ifade edildiği üzere gözlerini koruması gerekenler sadece erkekler değildir. Kadınların da yabancı erkeklere karşı durumu aynıdır. Nitekim Ezvâc-ı Tâhirât’tan Ümmü Seleme validemiz şöyle anlatır: Rasûlullah (s.a.v.)’in yanında (bulunuyor) idim. Yanında Meymûne de vardı. Derken İbn-i Ümmü Mektûm çıkageldi. Bu (olay), biz hicap (örtünme ve perde arkasına geçme) ile emrolunduktan sonra (olmuştu). Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): ’Ondan (dolayı) hicaplanın (perde arkasına geçin).’ buyurdu. (Biz): ’Yâ Rasûlallâh! (İbn-i Ümmü Mektûm) âmâ değilmi? Bizi görmez ve bizi tanımaz.’ dedik. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): ’Siz de âmâ mısınız? Onu görüyor değil misiniz? buyurdu.6

O halde gerek kendi ailevi ziyaretlerimizde, gerekse de çarşı pazarda gezinirken erkek olsun, kadın olsun bakışlarımıza dikkat etmeliyiz. Bu ne kadar zor olsa da karşılığında ecir ve sevabı o kadar büyüktür.

Bir rivayette şöyle buyrulmaktadır:

’(Harama) bakmak, İblis’in oklarından zehirli bir oktur. Her kim Allah korkusundan dolayı onu (yani harama bakmayı) terk ederse, (Allah) Celle ve Azze ona, tadını kalbinde bulacağı bir iman lütfeder.’7

Hz. Ali (k.v.)’ye hitaben Rasûlullah (s.a.v.): ’Ey Ali! Bakışa, (bir) bakış daha katma. Zira birinci (bakış) senin lehine (affedilmiş)tir. Sonuncu (bakış) ise, senin lehine (bağışlanmış) değildir.’8 buyurdular.

Özellikle sokaklarda, çarşı ve pazarlarda gözü haramdan sakınmanın en zor olduğu bir devirde yaşıyoruz. Ancak, zorluk ne kadar çok olursa, ecir ve sevap da o kadar çok olur. Göz ile kulak, kalp için bir kuşun iki kanadı yerindedir. Kulağın dinlediği boş söz, gözün bıraktığı haram şeyler kalbe zarar verir.

Namusu korumanın ilk basamağı gözdür. Her fenalık bakmakla başlar. Avcı önce avına bakar sonra nişan alır. Bakış başlangıçtır. Yaratıcı her şeyi biliyor: ’Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.’9 Sen bakarken sana bakan var... Bakışındaki hainliği, kalbindeki her şeyi bilen var. ’Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.’10 Cenâb-ı Hak bakarken, gözetlerken bakılması yasak olanlara bakmak saygısızlıktır. İslam, bu bakışın şehvetle olanına, iştiha ile gözlerin dikilmesine göz zinası demiş ve şiddetle yasaklamıştır. Çünkü bu bakışın ardından başka haramlar gelebilir.
Gözler harama bakmaktan korunmalıdır. Gözler, baktığından sorumlu tutulacaktır. Bir ayette: ’Muhakkak ki kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o (peşine düştükleri şey)den sorumludur.’11 buyrulmaktadır.

Bir rivayette şöyle buyrulmuştur:

’Üç göz müstesna kıyamet günü her göz ağlayacaktır. (Bunlar:) Allah’ın haram kıldıklarına karşı kapanan göz. Allah yolunda uykusuz kalan göz. Allah korkusundan dolayı parıltı yerinden sinek başı gibi yaşlar çıkan göz.’12
Kıyamet gününde ağlayacak gözler harama bakan gözlerdir. ibadetten nasibini alamayan gözleridir. İyi korunmamış, muhafaza edilmemiş gözler mahşerde feryat edecektir. Peygamberimiz (s.a.v.) dualarında şöyle yalvarıyordu:
’Allah’ım! Muhakkak ki ben, kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve menimin şerrinden sana sığınırım!’13

Harama bakış her dinde çirkin görülmüştür. Hz. İsa diyor ki: ’(Harama) bakmaktan sakının. Zira o kalbe şehvet eker. O (bakış), sahibine fitne olarak yeter.’14 O halde gözünü, seni ilgilendirmeyen ve alakadar etmeyen şeylerden ne kadar korursan o nispette gönlün temiz, kalbin müsterih, kendin selamette olursun, hayrın artar.

İmam Şâfiî (rh.a.) şöyle demiştir: ’Dört (şey vardır ki bunlar) gözü kuvvetlendirir:

1- Kıbleye dönük oturmak.
2- Yatarken sürme çekmek.
3- Yeşile bakmak.
4- Elbiseyi temizlemek.

Dört (şey vardır ki bunlar da) gözü zayıflatır:

1- Pisliğe bakmak
2- Asılan (kişiy)e bakmak
3- Kadının fercine bakmak
4- Kıbleye arkası dönük oturmak.’15

Bakılacak o kadar güzel manzaralar, o kadar hoş mahluklar var ki, haram edilen bakışlara ihtiyaç bırakılmamıştır. Göz nurunu artıran manzaralar varken, göz nurunu azaltan, kalbi karartan şeylere bakmaya gerek kalmamaktadır.

Aslında caiz olmadığı halde bir sebepten dolayı caiz olan bakışlar şunlardır:

1- Alacağı kızın yüzüne bakmak
2- Yabancı bir kadına alışverişte tanımak için bakmak
3- Hakimin şahadette veya suçlunun tespiti için bakması
4- Doktorun tedavi için bakması.

Kalbimizi kirletmemek, paslandırmamak için harama bakmaktan sakınmalıyız. Eğer bizim isteğimiz ve kastımız olmadan gayri münasip bir manzara karşımıza çıkarsa hemen gözümüzü çevirmeliyiz. Bu, bize sevap kazandıran doğru bir hareket olur ve mesûliyeti yoktur. Ancak bu bakışı devam ettirir veya tekrarlarsak işte o zaman günaha dalmış oluruz. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) Efendimiz’e:

’Ey Ali! Bakışa, (bir) bakış daha katma. Zira birinci (bakış) senin lehine (affedilmiş)tir. Sonuncu (bakış) ise,
senin lehine (bağışlanmış) değildir.’16 buyurdular.

Efendimiz (s.a.v.), harama bakmanın nasıl bir günah olduğunu: ’Gözün zinası (harama) bakmaktır.’17 hadis-i şerifi ile ifade etmişlerdir.

Kalbini Hz. Allah’ın nuru ile doldurup, hakiki mü’min olmak için gayret eden ehl-i maneviyatın harama bakmaktan kaçınma hususunda çok daha fazla dikkat etmesi icap etmektedir. Zira bu gibi bakışlar kişinin manevi yolculuğuna zarar verir ve mani olur. Muteber tasavvuf kitaplarımızda, maneviyat yolunun yolcularına lazım olan edepler tafsilatıyla zikredilmiştir. Uyulması icap eden bu edeplerden biri de ’Nazar ber-kadem’ tabiriyle ifade edilmiştir. Bu tabir, maneviyat yolundaki bir kişinin çarşı ve pazarda yürürken, daima ayak uçlarına yani önüne bakıp, lüzum olmadıkça etrafına bakmaması manasına gelir.

Bil-hâssa her türlü fuhşiyatın teşvik edildiği ve rağbet gördüğü bu asırda gönüllerimizi kirletmemek ve manevi hayatımızı mahvetmemek için çok daha fazla dikkat etmemiz icap etmektedir.

Rabbimiz gözlerimizi harama bakmaktan muhafaza eylesin!

Son notlar
1 Buhârî, Merdâ, 7.
2 Bezzâr, Müsned –el-Bahru’z-Zehhâr-, Mektebetu’l-Ulûm Ve’l-Hikem, Medine 1988, h.no:4388 , c. X, s. 280.
3 Bkz., Buhârî, Merdâ, 7.
4 Bkz., Tirmizî, Zühd, 57.
5 en-Nûr, 24/31.
6 Ebû Dâvûd, Libâs, 37.
7 Hâkim, el-Müstedrek Ale’s-Sahîhayn, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2002, Rikâk, h.no:7875/32, c. IV, s. 349.
8 Ebû Dâvûd, Nikâh, 44.
9 el-Mü’min, 40/19.
10 el-Fecr, 89/14.
11 el-İsrâ, 17/36.
12 İbn-i Ebî Âsım, Kitâbu’l-Cihâd, Dâru’l-Kalem, Dımeşk 1989, Bâb, h.no:148, c. II, s. 418.
13 Ebû Dâvûd, Salât, 367.
14 Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr, Dâru’l-Cinân, Beyrut 1987, h.no:384, s. 167.
15 İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn Mea Tahric Hâfız el-Irâkî, Dâru’ş-Şa’b, Kahire ts., c. I, cüz:IV, s. 680.
16 Ebû Dâvûd, Nikâh, 44.
17 Buhârî, İsti’zân, 1.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.