Özlenen Rehber Dergisi

131.Sayı

Kanayan Yaramız;kaynatılmış Su ve Otlar Yermmuk Kampının Gıdası

Ömer Faruk EJDER Özlenen Rehber Dergisi 131. Sayı
’Şam’ın güneyinde Yermuk kampında kuşatma altında olmamıza rağmen sesimizi dünyaya duyurmadaki ümidimizi kaybetmedik, ümit kaybı ölüm demek; biz ise ölmek istemiyoruz.’ Bu sözlerle özetliyor Şam’ın güneyinde kuşatma altında bulunan binlerce kişinin halini aktivist Müeyyed Zağmut. Zira bu kampta açlıktan 60 kişi öldü.
Suriye ordusu tarafından başta Şam’ın güney ve doğu banliyösünde, Humus’un kadim semtlerinde, kuşatma altında bu felaket yüzünden binlerce insan inliyor. Uluslar arası toplumun Suriye rejimine baskı yapmakta aciz olduğuna şahit oluyoruz. Gıda maddelerin bile içeriye müsaade edilmediği, sözde ’silahlı çetelerin’ içeride olduğu bahanelerle siviller de dışarıya salıverilmiyor.
Zağmut’un aljazeera.net’e yaptığı açıklamada şu sözlere yer veriyor: ’Kuşatmanın yedinci ayına girdiği şu günlerde sivillerin yiyebilecekleri çok az şey kalıyor o da baharat ve otlardan yapılan çorbayı binlerce çocuk ve kadının açlığını gidermediği halde tüketmeye çalışıyorlar.’
Sözlerin devamında ’Kampın trajedisini artıran husus ise bölgenin ekilebilir arazilere ve küçük ve büyük baş hayvana elverişli olmadığı; stokta olan bütün gıdanın tükendiği, bu yüzden de gıdaya erişimin çok zor olduğu, kötü beslenme ve kuraklık gibi ölüm sebepleri çocuk ve yaşlılar arasında bu yüzden de rahatça anlaşılıyor olması.
Fiyatlar astronomik seviyede
’Şu günlerde bir kilo pirincin 11.000 Suriye Lirası’na yani (75 $) ulaştı, bu yüzden de birçok kişi elektronik aletler çalıp bunları eğer varsa gıda ile takasa giriyorlar. Yine bu günlerde televizyon ve buzdolabı karşılığında bulgur ve pirinç takası yapılıyor’ sözleriyle meselenin bir boyutuna açıklık getiriyor.
Bunun sonucunda ise bazı ot ve baharat türleri kampın günlük gıdası olmuş. Yemek için biraz turp bulan şanslı sayılıyor, öyle ki kilosu bin Suriye Lirasına dayanmış. ’Elimizdeki otları eğer biraz da yağ varsa kavuruyoruz. Son günlerde tuz ve baharattan oluşan büyük kazanlarda çorba pişirmeye başladık ve baktık ki binlerce insan çorba içmek için sıraya girmiş’.
Bütün bunlara rağmen kamptaki gençler arasına ümitsizlik girmemiş, önceleri araç lastiği ve tencere yakan gençler artık yakmayı bırakmış çünkü faydasını görmemişler. Bu meselenin en kötü boyutu ise ümitsizliğe düşmektir. ’Daha iki gün önce bir baba dört evladını onların karnını doyurmadığından bağlayıp yakmak istedi, çocukları kurtardık; babanın ümitsizliğini nasıl kınayabiliriz ki?’.
Ölümden kaçış

Ümmü Ahmed on gün önce dört evladı ile birlikte Şam’ın güneyinden kaçışını jazeera.net’e şöyle anlatıyor: ’Sonu kesin ölümden kaçış’, Yelda geçiş kapısının açıldığını duyunca, yolun zorlukları, hür ordunun bizi, rejimin keskin nişancı ve Şii Milislerin öldürme uyarıları ve tehlikelerine rağmen bu riski alarak yola çıktım. Kaybedeceğim hiçbir şey yoktu, evlatlarım ölmek üzereydi’.
Ümmü Ahmed yüzlerce kadın ve çocuk ile beraber geçiş kapısına yönelmiş, orada bulunan Suriye rejiminin ordusu, gelenleri devletin resmi televizyon kananlı ile beraber karşılamış. Televizyon çekim yaparken ’Başkentin güneyinde teröristlerce kuşatılan sivillerin kurtarılması’ başlığı atılarak yayınlamış. Ümmü Ahmed bu görüntüleri ’tiyatro oyunu’ olarak görüyor, zira kamuoyunda kötü olan itibarını düzeltmeye çalışıyor Suriye rejimi.
Ümmü Ahmed sözlerin devamında ’evlatlarıma ve bana yeni bir hayat takdir edilmiş, zira hepimiz hiçbir sıkıntıya maruz kalmadan beldeden ayrıldık. Ertesi gün birçok insan da bizim gibi beldeden çıkmaya çalıştı, lakin onlar darp edilip hakarete uğradılar ve rejim tarafından tutuklandılar. Bombardıman ve silahlı ateşin sonucunda 150 şehid düştü o gün’.
Bu yazı Özlenen Rehber dergisi için aljazeera.net’ten Arapçadan Türkçeye çevrilmiştir. Yazının aslını şu linkten okuyabilirsiniz:http://www.aljazeera.net/news/pages/f5d467cb-49e3-40e7-9f18-c5e26778232e
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.