Değerli okurlar! Bu yazımızı, post modern dünyanın etkileme araçlardan biri olan ’subliminal mesajlar’ meselesine ayırdık. Zira dergimizde bu başlık altında bir konunun işlenmesini mühim görmekteyiz.
Subliminal mesajlar, gündemimizde pek yer tutmayan; ancak bir o kadar da iç içe olduğumuz bir realite. Özellikle medya dünyasında, günlük olarak çoğunlukla farkında bile olmadığımız birçok bilinçaltı mesajlar ile karşı karşıya kalmaktayız. Çevremiz o kadar görsel yayınlar ile çevrili ki, gün içerisinde hangi nesneyi nerede gördüğümüzü bile hatırlayamıyoruz. Başta reklam sektörü olmak üzere, sinema, radyo ve televizyonlarda subliminal mesajlar çok yoğun bir şekilde yayınlanmakta. Hele bir de buna elimizdeki akıllı telefonları da katarsak hadisenin vahameti ortaya çıkmış olur. Telefonlarımıza indirdiğimiz uygulamaların bazılarında reklamlar ile sıkça karşılaşmaktayız. Ne kadar rahatsız edici olsa da bir şekilde bu mesaj bombardımanına dayanamayarak reklamı tıklıyoruz. Ondan sonrası malum…
Kamusal alanda bu mesajları her yerde görmek mümkün. Reklam sektörü bilim adamları ile birlikte çalışarak subliminal mesajlar hazırlıyorlar. Bu mesaja, hepimizin bildiği ’Kurtlar Vadisi’ dizisinin bir bölümünde güzel bir örnek veriliyor. Bu bölümdeki bir sahnede subliminal mesajların insan zihni ve davranışları üzerindeki etkisine değinilirken bir ezan sesi dinletisinin alt frekansında ’Hıristiyan ol, Papa’ya itaat et’ cümleleriyle Hıristiyanlık propagandası yapıldığı ifade ediliyor. Bu mesajın ses dalgaları çok düşük olduğu için kulağımız bunu duymuyor; ancak bilinçaltımız bunu kaydediyor. Bu teknik sayesinde ’misyonerlik’ faaliyeti adı altında milyarlarca dolar bütçe ayırmadan ’subliminal mesajlar’ yolu ile büyük kitleler etki altına alınabilmekte.
Subliminal mesajın en tehlikeli boyutu maalesef ’çizgi film’ sektöründe varlığını göstermekte. Halk arasında ’25. kare’ olarak bilinen bu mesajlar minik körpe dimağları zehirlemekte. Özellikle yabancı çizgi filmlerinde geçen cinsel temalı söz ve resimler küçük yaştaki çocukların bilinçaltına rahatça yerleşmekte. Çocuktaki davranış değişikliği belki hemen fark edilememekte; fakat sonraki dönemlerde bilinçaltında saklanan bu imge ve mesajlar davranışlarını doğrudan etkileyerek şekillendirmekte. Bu tehlikeye ülkemizdeki bazı yayın organları dikkat çekmiş, program yapmış. Ancak gerekli duyarlılığı yakaladığını söylememiz mümkün gözükmemekte. Kamuoyunda bu hususa değinen araştırmacı-yazarların azlığından olsa gerek gündeme de pek gelmemekte maalesef.
Bu yazıyı kaleme almadan önce ’subliminal mesaj’ hakkında yaptığım araştırmalar neticesinde sadece bir kaç makaleye rastlayabildim. Son yıllarda bu konuya eğilen uzmanların kitap telif ettiklerini belirtmekte fayda var. Bu çalışmaların ortaya çıkmasının olumlu neticeler meydana getireceğini düşünüyorum.
Meclisimiz 2011 yılında bu husus ile alakalı kanun düzenlemiş. TBMM’de 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrası gereği: ’Ticarî iletişimde bilinçaltı teknikleri kullanılamaz.’1 Bu kanun var olmak ile beraber medya dünyasındaki ’subliminal mesajları’ takip eden bir mekanizmanın olmadığını da belirtmekte fayda var. Yani bunun anlamı: bilinçaltı telkinlerine yönelik yayın yapan medya kuruluşları hiçbir yaptırıma uğramadan, faaliyetlerine ara vermeden devam etmekte.
Bu arada şunu da belirtmekte fayda var: ’Subliminal mesaj’ ve ’Bilinçaltı telkinler’ aynı şeyler. Ayrıca medya dünyasında kullanılan ’subliminal mesajların’ tespit edilebilmesi için alanında uzman kadro ve cihazlara ihtiyaç vardır. Çeşitli medya organlarını her gün takip etsek de, inceleyerek de baksak bu mesajları fark etmemiz mümkün değil. Fakat yabancı sinemada başrolde oynayan karakterlerin arka planına ürün reklamları yerleştirilmekte. Bizim yerli medya organlarında da son yıllarda artık buna çokça rastlamaktayız. Böylelikle markalar dizi-film karakterlerini kullanarak satışlarını artırmayı hedefliyor. Yani diğer bir deyimle sevdiğimiz veya beğendiğimiz bir karakterin giyim-kuşamından tutun da bütün hayat tarzına kadar taklit etme yoluna gidiyoruz.
Subliminal Mesaj Nedir?
Bu girişi yaptıktan sonra subliminal mesajın tanımına değinmek istiyoruz. İnternet kaynağı olan wikipedia’da bunun açıklaması şöyle verilmiş:
’Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından fark edilemezler, ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknikler, reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Dizilerde veya filmlerde karakterlerin içtiği içecek markaları, kıyafetleri subliminal mesaj örneklerindendir. Bu tekniklerin amaçları, etkisi, kullanım sıklığı ve rekabet gibi konularda ahlaka uygunluğu konuları tartışmalıdır. Marka ve ürünlerin pazarlamasından toplumun ilgi, ihtiyaç ve algısını değiştirmeye kadar birçok konuda kullanılmaktadır. Bir kişiyi, kurumu ya da ürünü kötü göstermek için o şey ile kötü olan bir nesnenin aynı temada işlenmesi subliminal mesajın en yaygın kullanılma şeklidir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde en bilinçli ve defansif kişiler bile bu mesajları ilk bakışta %100 olarak çözememektedir. Bu da toplumlarımızı yönlendirmeli reklamlara karşı savunmasız bırakmaktadır.’2
Medyanın, özellikle televizyon ve radyonun yetişen nesiller üzerinde ne kadar zararı olduğu hususunda Dr. Gilbert Robin gibi büyük tatbikatçı ve terbiyecinin sözlerine yer vermek istiyoruz. Kişinin manevi gelişimine ne derece tesir ettiğini onun ağzından dinleyelim.
’İnsanın kendi kendine olan bu baskısı, bilhassa, şizofreninin umumi bir hastalık halinde herkesi sardığı, tutarsızlık, ahenksizlik ve takdir edilen ahlaki değerlere olan kopuklukların ferdi birliği parçalayıp, muhitin muvazenesini bozduğu bir dünyada çok daha zaruri bir hal almıştır. Bu zihni çözülme, Dr. Robin’in sözüne bakılırsa, sinema ve radyo ile daha da feci bir hal almıştır. Robin: ’Sinemada gözlerimizin önünden bir anda geçen görüntüler kasırgası, nefis murakabesi, tefekkür ve taakkula mani olmakta ve düşünceyi parçalayıp, insicamını ve ahengini bozmaktadır. Radyo dahi, sinemaya nazaran bir derece hafif olsa bile, şahsın irade, enerji ve hayal gücüne zararlıdır’ demektedir.’3
Bu tez yabancı bir bilim adamına ait ve hakikaten günümüze ışık tutan birçok önemli tespitlere yer vermekte. Bu tespitleri toplumda, önce kendi hayatımıza, sonra da çevremize tatbik edersek ne derece isabetli olduğu kanaatine varabiliriz. Birçoğumuz gerek iş hayatında ve gerekse eğitim hayatında ’odaklanamama’ sorunu yaşıyor. Yukarıdaki bilim adamının da belirttiği gibi bu insicamı kaybederek iş verimi ve özellikle de eğitimde gerileme yaşamaktayız. Bu menfi etkilerden kurtulmanın en etkin yolu ise kişinin kendisini ibadet ile meşgul etmesidir. İbadetteki zahir ve batın dengesi elde edildiğinde kişide manevi ilerlemede mesafe alınabilmekte. Çok nadir de olsa bazı insanlarımızın evinde TV cihazı bulunmamakta. Bunu başarmak ciddi irade gerektiren bir durum elbette; ama evimizden çıkaramıyorsak da en azından faydalı programları izlemek hususunda kararlı olabiliriz. Burada tabi TV’nin zararlarından bahsetmeyeceğiz çünkü bunu bilmeyen kimse kalmadı. Ahlaki yaşantımızda o kadar olumsuzlukları olmasına rağmen elimizden kumandayı bir türlü düşüremiyoruz. Günümüzdeki son teknolojik gelişmeler neticesinde TV’ler de cep telefonları gibi akıllandı. Televizyon seyretmeye ayırdığımız vakti ibadetlere ve faydalı ilimlere ayıramıyoruz maalesef. Neticede ise nesillerimiz sanal yetişiyor. Burada ebeveynlere çok vazife düşmekte ve bu vazifenin de bilinçli bir şekilde icra edilmesi gerekmekte.
Peki, subliminal mesajın etkileri bilimsel olarak da ispatlanmış mıdır?
Subliminal çalışmaların etkileri bilimsel olarak tespit edildi. Bu bilimsel kanıt İngiltere’de yapılan bir çalışma sonucu geldi. Bilim adamlarının araştırma sonuçları BBC News’a da haber oldu. Araştırmacılar, bir insan, izlediğinin farkında olmasa bile, subliminal imajları beynin kaydettiğini bildirdi. (Aşağıdaki linkte ilgili haberi ve beynin subliminal görüntüleri kaydettiği esnada çekilen resmini görebilirsiniz.)4
Araştırmayı London University College’dan bir ekip yaptı. Beyin faaliyetleri MRI yöntemiyle tarandı. Beynin dikkat açısından boş kapasitesi olduğunda Subliminal imajları kaydettiği belirlendi.
London University College Kognitif Nörobilim Enstitüsü’nden Dr. Bahador Bahrami sonuçları açıklarken, ’Burada ilginç olan, siz imajların farkında olmasanız ve hatta hiç farkında olamayacak olsanız da beyin kaydediyor. Beyin etrafındaki şeylere açık. Ve eğer dikkat açısından boş bir kapasitesi varsa, bu kaynağını bilinçaltı aktiviteye ayırıyor.’ dedi.
Çalışma 7 kişi üzerinde yapıldı. Bu kişilere farkında olmadıkları bir şekilde bilgisayardan Subliminal imajlar gösterilirken iki faaliyet yapmaları istendi. Bunlardan ilkinde, harfler arasından L harfini bulmaları gerekiyordu. Diğer faaliyette, daha çok dikkat gerektirecek şekilde Beyaz N ya da Mavi Z harflerini bulmaları istendi. Bu çalışma esnasında MRI teknolojisiyle beyin faaliyetleri gözlendi. Sonuç olarak, az dikkat gerektiren faaliyet esnasında beynin, gönderilen subliminal imajı, kişi bunu gördüğünün farkında olmasa bile kaydettiği ortaya çıktı.
Bu faaliyet beynin Birincil Görme Korteksi adı verilen bölümünde resimlendi. Bu araştırma sonucu gösteriyor ki, beyin, kişi izlediğinin ya da dinlediğinin farkında olmasa da subliminal imajları kaydediyor. Ancak bunun için rahat, gevşek olması, dikkatini başka bir konuya yoğun bir şekilde odaklamaması gerekiyor. Beyin böylece kullanılabilecek kapasitesini bilinçaltı aktiviteye ayırıyor.
Buradan şu sonucu çıkarmak mümkün: Subliminal çalışmalardan en iyi verimi sakin, dikkatimizi yoğunlaştırmamız gerekmeyen işler yaptığımız zamanlarda, gece yatarken ya da sabah ilk kalktığımızda alabiliriz. Videolar da sakin bir şekilde, dikkatimiz başka bir konuda değilken izlenmeli.
Bu Teknikle Ne Yapılır?
Atom bombasıyla Hiroşima’da ne yaptılarsa bu teknikle daha fazlasını yapabilirler, Allah korusun!
Savunma sanayinde kullanılıyor. (Psikotronik ve psikotropik teknoloji, Yunanca ’psişe’ ve ’elektron’ sözcüklerinden gelmektedir.) Elektronlar ile insan zihnine dışarıdan yaptırılmak istenenin yaptırılması söz konusu.
Böyle bir etki ile işgal altındaki ülkedeki direnişçilerin savaştan vazgeçmeleri için holografik görüntüler ve telkinler gönderilip sonuç alınabilir mi?
Bunları şu anda okuyanların araştırmasına bırakıyoruz. Örnekler o kadar çok ki. İnsanlar araştırsın, subliminal ses kayıt tekniği ile psikotronik etkilerle nelerin yapıldığını. Bunlar bilinçaltı düzeyde çok etkili silahlar. Fakat işin ilginç bir yanı var. Bu araştırmaları yapan bilim adamlarının ortak görüşü bu etkilerden korunanlar ancak inanç sahipleri. Sadece ben inanıyorum değil? ’Ey iman edenler! … iman edin!’5 ayeti ile ’Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hakimiyeti yoktur.’6 ayetini tekrar tekrar hatırlayalım.
Farklı düzlemlerden gönderilen bu etkileri kırmada Kur’ân-ı Kerim çok etkilidir. Kur’an, ses ile diriltilen ve ses ile helak edilen kavimlerden bahseder. Bu ’kavimler’ kavramı, beyindeki ’nöron ağları’ ile de bağlantılı mıdır? Onlara da bakar mı?
Kavim; kıvam, ölçü, denge manası ile çağrışımlı. Denge üzere işleyen fıtrat belki bu tür etkilerle bozulabilir. Tabi bozulan yapıyı yeniden inşa edenler de olacak. Mesela İsrafil’in borusu ile temsil edilen diriltici ses mürşidin sohbetidir. Hak olan tarafta olacak.
Peki, Kur’ân-ı Kerim’deki seslerin nasıl bir etki alanı var?
Pakistanlı Müslüman bir doktor deney yapıyor. Amacı şu: Kur’an ayetlerinin biyolojik noktada insana etkisi nedir? 800 deneğe birbirinden farklı müzikler, sesler, tınılar dinletmiş. Bu arada denekler en üst düzeyde hassas alıcılara bağlı. Kandaki ph oranından beyindeki dalga boylarına, kalp atış ritminden aura fotoğraflarına kadar. Müzikler etnik, rock, new age, vs belli aralıklarla kısa kısa dinletiliyor. Aralarda Kur’ân’a çok yakın nağmeler dinletilmesine rağmen istisnasız hepsinde sıra Kur’ân’a geldiğinde biyoloji ve psişik veriler, alıcılar tarafından optimum düzeyde tanımlanıyor. Olması gereken değerlere geliyor.
’Allah’ ism-i celilini hastalarına tekrarlatan, Müslüman olmayan; fakat İslam üzerine yaptığı çeşitli araştırmaları ile tanınan bir psikolog var: Van der Hoven. ’Allah’ lafzı celalindeki her harfin hastalıklar için nasıl tedavi vesilesi olduğunu anlatıyor. Birkaç örnek verecek olursak:
’Allah’ ism-i celilinin ilk harfi olan (Elif/A) harfi, solunum sisteminden direkt çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor.
Damaktan söylenen (Lâm/L) harfinde ise, dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor, çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlemi tekrarlıyor. İki (Lâm/L) harfi olduğu için bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor.
(Hê/H) harfi çıkartılırken, akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor.
’Kur’an kalplere şifa, insanlara bir rahmettir’ manasını tefekkür edelim.
Ses terapisinin kökeni, titreşim yasasına dayanır. En yüksek yani insan ile en uyumlu frekans Kur’an’dır. Fıtratın kendisi. ’Bio rezonans’ terapide kulaklık hoparlör ya da titreşim ileteçleri kullanılır. Belli dalga boyları amaca göre kanallara 12’ye kadar programlanır ve hiçbir operasyona gerek kalmadan vücuda akupunktur noktalarından da verilebilir. Çok yüksek etki alanına sahiptir. Bu dalga biçimleri minarelleri, amino asitleri, vitaminleri, zararlı maddelerle bağlantılı frekansların zehirli etkilerini tersine çevrilebilir. Her bakterinin, virüsün frekansı tespit edilebiliyor ve onu yok eden anti frekanslar oluşturulabiliyor.
Kur’an’daki her bir harf, her bir sure bu anlamda çok derin etkilere sahip. Hurûf-u mukattaalardan ’Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf’ esmaları direk insanda tepe çakrasını aktive eder, yeni yaratımlara ve yeni ağların kurulum niteliğine sahiptir. ’Elif lâm mîm râ’ direk ön kortekste üçüncü gözde çekim alanı oluşturur. ’Celcelutiye’ denilen bir kitabı var Hz. Ali efendimizin. Burada bu huruflarla ilgili semboller ve hangi noktalara baktığı ile ilgili çok ciddi bilgiler var. Detaylarına burada girmek mümkün değil. Kaynak isteyenlere İbn-i Arabi’nin, ’Harflerin İlmi’ eserini tavsiye edebiliriz.7
Nasıl Korunacağız?
Bahsedilen gizli mesajlar karşısında insanı koruyacak bir faktör vardır. O da inancı gereği oluşan ibadetler zinciridir. İbadetler, taabbudi olması ile direk bilinçaltını uyarıcı olmaktadır. İnsanın algılama düzeyindeki ’Bilinç öncesi’, ’Bilinç’ ve ’Bilinçaltı’ sıralamasında en korunaksız kısım olan ’Bilinçaltı’ ancak aklın sınırında olmayan taabbudî8 ibadetle korunabilmektedir. Bu nedenle Allah Teâlâ kullarına kendisine hiçbir faydası dokunmayan ibadet emrini verirken, bahsedilen etkinin en az seviyeye inmesini ve yok olmasını murat etmiştir. Sürekli çalışan veya müzik dinleyen bir kişinin algısında etki yapacak subliminal mesaj sayısı ve zamanı bir namaz vakti ile kesildiğinde, beynin temizleme işlemi için ezberden okuyacağı bir ayet bilgisayara atılan format etkisi gibi beyine etki eder. Bunu fark etmek isteyen kişiler bunu şu şekilde deneyebilirler. Namaz için kalkıldığında alınan abdest ve namazın fiili hareketleri ile değişik bir ortama dâhil olup dönüldüğünde kalınan yerden başlamak yerine sıfırdan başladığı bir nokta içerisinde olduğunu görür. Ayrıca namaz ibadetinde gözün açık tutulması sebeplerinden biri de, algılanmış görüntülerin silinme hareketinden başka bir şey değildir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
’(Ey Rasûlüm!) Kitap’tan sana vahyedileni oku ve namazı hakkıyla eda et! Şüphe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar. (Namaz kılarak) Allah’ı zikretmek ise, elbette (her şeyden) en büyük olandır. Ve Allah, ne yaparsanız bilir.’9
Buna göre namaz, ’etkilenen insanı etki alanından çıkarır’ demektir. Bu sonuçla ibadet etmeyenin de bir etki içerisinde olduğunu söylemeden de geçemeyiz. Namaz ve kulluk dışındaki koruyucu formların etkileri az denecek kadar azdır.
İnanç ve ibadet ikilisi ile insan bu tür mesajları muhakkak yenecektir. Bu mesajlar demirin ateşe girişi ve kızgınlaşması ile oluşacak geçici sonuçları içerir. Yani, gölgenin asla kudreti ne kadar olursa etkisi de odur, demektir. Hatırlatmak gerekirse, tasavvufun, halvet, zikir gibi unsurları ise ileri seviyede bilinçaltına müdahale eden unsurlar olduğundan herkese tavsiye edilen bir husus değildir.10
(Endnotes)
1 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, rtuk.org.tr, erişim 7 Şubat 2013
2 https://tr.wikipedia.org/wiki/Subliminal_mesaj/ erişim tarihi 07.01.16
3 İbrahim Canan, Hz Peygamberin s.a.v ’in Sünnetinde Terbiye, s.66, Işık Akademi Yayınları, İzmir,2012
4 https://web.archive.org/web/20070315020200/http://news.bbc.co.uk/2/hi/health/6427951.stmhttp://news.bbc.co.uk/2/hi/health/6427951.stm
5 en-Nisâ, 4/136.
6 en-Nahl, 16/99.
7 http://ismailhakkialtuntas.com/2010/12/24/bilincaltina-etki-edenler-subliminal/
8 Taabbudî: İbadete ait olup emrolunduğu için yapılan. Sebep ve illeti sadece emir olan, aklın muhakemesine bağlı olmayan. İbadete âit ve müteallik.
9 el-Ankebût, 29/45.
10 http://ismailhakkialtuntas.com/2010/12/24/bilincaltina-etki-edenler-subliminal/ erişim tarihi 08.01.16
Subliminal Mesaj - Bilinçaltı Telkin Ya da 25. Kare!
Özlenen Rehber Dergisi 155. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.