Özlenen Rehber Dergisi

119.Sayı

Çocuk Gelişimi ve Çizgi Film

Berda AKSOY ÇETİN Özlenen Rehber Dergisi 119. Sayı
Esasında çocuk gelişimi anne karnında başlar. Bebeğin oluşumu, gelişimi ve büyümesi anne karnında gerçekleştiği gibi çocuğun ileri yaşlardaki gelişim ve değişim sürecinin ilk tohumları da anne karnında atılır. Nasıl ki bebek annenin tükettiği besinlerle beslenip gelişiyorsa zihnindekiler, yaşantısındakiler yani çocuğun dünyaya geliş vaktine kadar yaptığı her şey ile çocuğun gelişimine katkı sağlıyor. Anne çocuğun dünyaya geleceği zamana kadar hangi işler ile meşgulse doğumundan sonrada o işler ile meşgul olur. Şöyle ki anne ne kadar lüzumlu işler peşinde koşarsa, İslam’ı yaşantısı için ne kadar çabalarsa, vaktini boş işlerden uzak durarak özellikle televizyon üzerine geçirmezse çocuk doğduktan sonrada aynı şekilde yaşantısına devam edebilir. Çocuk anne karnında iken annenin duygularından, gerek mutluluğundan gerekse hüzünlü halinden etkilenir derler. Bu şekilde düşünürsek, o zaman anne ne kadar huzur için de yaşar, hayırlı işler peşinde gider ve neticesinde hakiki mutluluğa ulaşırsa çocukta bundan nasiplenebilir.
Çocuk yetiştirme konusunda farkında olarak ya da olmayarak yapılan birçok hata var. Ebeveynlerine muhtaç bir şekilde büyüme ve gelişmeye çalışan çocuk bazen büyükleri tarafından canlı birer obje gibi düşünülüyor. Çocuğun bedenen gelişmesi için çaba gösteren büyükleri nedense zekâsının da aynı hızla gelişim gösterdiğini hep göz ardı ediyorlar. Yapılan en büyük hatalardan bir tanesi 2-3 yaşın altında olan çocukları televizyon başına oturtup, reklam ya da çizgi film programlarını izlemeye mahkûm bırakmaktır. Çocuk daha konuşma olayını yeni çözmeye çalışırken izlediği iki boyutlu kişiler, rengârenk ortamlar çocuğun zekâsının gerilemesine sebep oluyor. Çocuk konuşmayı, gülmeyi, insanları, göz temasını, yemek yemeyi daha yeni yeni öğreniyorken televizyonda çizgi filmlerde bambaşka olaylar, mekânlar, insanlar görüyor. Hatta hayvanları tanımazken onların konuştuğunu insanların başına ne gelirse gelsin ölmediklerini, kavgayı ve daha birçok akıl dışı sahneleri görüyor. Olayların ne olduğunu çözmeye çalışırken, zekâsı da henüz gelişme aşamasında iken gerilemeye başlıyor. Genelde annelerin ev hanımlığından dolayı olan meşguliyetleri sebebiyle, çocuk televizyon karşısına bırakılıyor. Bu şekilde hem anne işlerini yoluna koymuş oluyor hem de çocuk ağlamadan durmuş oluyor! Hâlbuki bir anne yaptığı hata sebebiyle çocuğunun zekâsının gerilemesine, yaşıtlarından daha geride algılama gücü olmasına müsaade etmemeli.
Ne olursa olsun çocuk ihmale gelmez.
Çocuk çizgi film izlemek ister!
Televizyonun bir ihtiyaç olarak görüldüğü, her evin, iş yerinin hatta okulların olmazsa olmazı olan alet doğal olarak çocukların da ilgisini çekiyor. Bu ilginin farkında olan yapımcılar her geçen gün çizgi film diye tabir ettikleri sözde eğitici programları, daha ilgi çekici hâle getirerek çocukların önüne sürüyorlar.
Ailedeki büyüklerinin devamlı televizyon izlediğini gören çocuk da kendine göre bir şeyler izlemek istiyor tabi. Hatta bazen aile bireyleri televizyon izlemese de çocuklar izlemek istiyor. Çünkü şimdi okul gereçleri, kıyafetler, oyuncaklar, yiyecek paketleri bile çizgi film karakterlerinin resimleri ile dolu. Ee, doğal olarak çocuklarda istiyor. Zamanında yemek yedirmek, oyalamak amacıyla ya da işlerini yoluna koymak için susturmak amacı ile izletilen görüntüleri bugün izlettirmemek imkânsız ne yazık ki.
Çocuk muhakkak kendi seviyesinde programlar seyretmek isteyecektir ki bu da normal. Ancak günümüzde çizgi filmler o kadar hatalı, müstehcen içerik içeriyor ki bırakın çocukları, yetişkinlerin bile bakamayacağı seviyede. Hemen her film de duygusal bir şeyler bulmak mümkün. Karakterlerin hayvan, çocuk ya da bebek olması hiç fark etmiyor. Küçücük çocukların beyinlerine kız-erkek arkadaşlığının normalliğini yerleştiriyorlar. 8 yaşında bir çocuğu ele alıp, yetişkin muamelesi yaparak, sınıf arkadaşı olan Çin kökenli Chen adlı kıza ilgi duyan ve onun için yaptığı şeyleri konu edinen Cedric’de duygusal yansımanın aşırılığını görmek mümkün. Yine özellikle kız çocuklarımızı hedef alan, barbie, winks vb. daha birçok çizgi diziyi görebiliriz. Onlarda da kız çocuklarımızı sözde bakımlı olmaya, vücudu örtmeyen tesettüre tezat kıyafetlere, renkli saçlara ve çeşitli boyalara meyil ettirerek farklı bir strateji izleniyor. Bahsettiğimiz konular dışında çocukları rekabete, savaşa, kavgaya teşvik edici programlar da var. Aslına bakarsak genelinin de amacı aynı. Çocuk psikolojilerine etki ederek, beyinlerini uyuşturup bambaşka hayatlar yaşıyormuş gibi gösterip kendi zihniyetlerini beyinlere aşılamak. Çünkü ülkemizde yayınlanan çoğu çizgi film yabancı kaynaklı. Onların da inancı, doğruları, öncelikleri, yaşam stilleri bizimkinden çok farklı. Biz de bu gerçekleri göz önünde bulundurmuyoruz, hatta hiç düşünmüyoruz. Hiçbir Türk kanalında Müslüman bir ülkede yaşadığını anlatan, İslam dininin gereği gibi yaşayan çocuklardan bahseden bir kesit bulamayız. Hatta Türk isimlerine sahip olan karakterler bile yok. Çoğu İslam kültürüne ters, edep dışı, kendi kültür ve yaşayışlarını anlatan renkli oyun topluluğu.
İzletilenlerin beyin yıkamanın yanında başka zararları da var. Geçmişe bakacak olursak, Pokemon adlı çizgi filmden etkilenen 4 yaşındaki bir çocuk kendisini pokemon karakteri sanarak oturdukları apartmanın 7. katından uçmaya kalkıştı. Bu görünen zararın yanında bir de görünmeyen ya da fark edilemeyen zararları var. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaramış uzun süre televizyon izleyen 2 yaşın altındaki çocukların dil gelişimi, sesli ve sessiz iletişimi, gülümseme gibi sosyal iletişimleri ile göz teması ve öğrenme kapasitelerinin yaşıtlarına göre daha geri olduğunu kaydetti. Yaramış, ’Otizmin, 2-3 yaşından önce belirti vermeye başlayan ve beyindeki kimyasal dengenin bozulmasına bağlı olduğu düşünülen yaygın gelişimsel bir bozukluk olduğunu anlatarak şöyle konuştu: "Televizyon izlemeyle otizm arasında nedensel bir ilişki bilimsel olarak henüz kanıtlanmamış olsa da 3 yaş altında olan ve uzun süre televizyon izlettirilen çocuklarda otizm benzeri belirtiler görülmektedir. Bunlar genelde daha az göz teması kurar ve kucaklanmayı sevmezler. Dil gelişimi açısından kelime hazineleri zayıf ve konuşulanları anlamakta güçlük çekerler. Sosyal iletişimleri ve sosyal becerileri zayıftır. İnsanlara karşı ilgisiz ve kalabalık ortamlarda hoşlanmazlar. Aileler çocukların konuşmayı otomatik olarak öğrendiklerini zannediyorlar. Oysa normal bir çocuk insanların dudak şekli ve sesi arasında bağlantı kurarak dilini geliştirir. Uzun süre televizyon karşısında kalan çocuklarda dil gelişimi geri kalabileceği gibi içine kapanma ve yaşamdan kopma meydana gelebilmektedir.
Zararı çok fazla olan çizgi filmlerin az da olsa yararlı yönü de var. Birkaç çizgi film çocukların gerçekte gelişimlerini göz önünde bulundurarak, öğretici yayınlar yapmaktadır. Küçük saçsız bir çocuğu konu edinen Caillou adlı çizgi dizi yine Kanada kaynaklıdır. Ancak öğretici yönleri fazladır. Gözlemlediğim kadarıyla, eğitici nitelikte. Bir bölümüne göz atmıştım. Kendisine emanet edilen bir eşyaya sahip çıkmayı ve onu sahibine en kısa sürede, sağlam bir şekilde teslim etmeyi hedeflemişti Caillou. Yine anneye duyulması gereken saygıdan, kardeş sevgisinden de bahsediyor.
Bu şekilde gözlem yaparak ailelerin hangi çizgi filmlerin yarar, hangilerinin zarar vereceğini bilmeleri lazım. Yapılması gereken en mümkün şey, annenin çocuğuyla birlikte o çizgi filmin en az birkaç bölümünü izlemesidir. Böylelikle filmin uygunluk derecesini görebilir ve çocuğun izlemesine müsaade edebilir. Çünkü anlattığımız gibi onca çizgi film var ve çoğu kötü örnek teşkil ediyor. Ancak anne iyi bir şekilde gözlem yaparak karar verebilir.
Sonuç
Görüldüğü gibi çizgi film diye yayımlanan, hedef kitlesine küçük zihinleri alan filmler, zannedildiği kadar masum ve renkli değil. Bir yarar bin zarara sahip olan bu dizileri çocuklarımızdan olabildiğince uzak tutmalıyız. Yapılacak en güzel şey, en baştan daha çocuk doğmadan kendimizi bilinçlendirmeliyiz. Bizler ne kadar bilgi, birikim sahibi olursak, neyin bize uygun olup olmadığını ayırt edebilir, dinimize, kültürümüze olurluğunu tartabilirsek işte o zaman çocuklarımızın sağlıklı gelişim göstermesini sağlarız. Aksi takdirde bu mümkün olmaz. Gerçi bazen oluyor ki anne ne kadar bilinçli olsa da çocuk çevreden, arkadaşlarından etkilenebiliyor. Çocuk ya bu! Gördüğü çizgi filmlere heves edebiliyor. Bu durumda, çocuk ile daha çok vakit geçirmeye dikkat edilmelidir. Ona kitap okunabilir, zekâ geliştirici birçok oyuncak var onlarla uğraşması sağlanabilir. Ya da dinimizin gereklerini anlatarak sohbet ortamı oluşturabiliriz. Onlar nasıl ilgi çekici şekilde üşenmeden zihniyetlerini yansıtan çizgi filmler çekiyorlar, renkli ve sevimli karakterler ile göz boyamaya çalışıyorlarsa bizler de inancımızı en güzel şekilde anlatabilmeliyiz. Küçük yaştan itibaren eğitime özen gösterirsek ileri ki yaşlarda olabilecek durumlara engel olabiliriz. Sağlıklı gelişim ancak doğru bir eğitim ile olur, doğru bir eğitimde bilinçli ebeveynler ile verilir.
Not: Bu yazının hazırlanmasında http://www.engelliler.biz/forum/saglikla-ilgili-bilgi-haber/51136-uzun-sure-televizyon-izleyen-cocuklar-otistik-belirtileri.html
Adresinden yararlanılmıştır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.