Halk arasında safer ayında birçok uğursuzluğun vuku bulduğu dile getirilmekte. Peki, bunun dinimizde bir aslı var mı? Yoksa Safer ayı ile ilgili inanışlar cahiliye dönemine mi aittir? Bu sorulara bu makalemizde Âyet ve Hadisler ışığında cevaplar bulmaya çalışacağız.
Bu inanışta olan birçok insan Safer ayında yolculuğa çıkmıyor, bir işe koyulmuyor, düğün dernek yapmıyor.
Cahiliye döneminde, bu ayın son Çarşamba gününde büyük bir coşku ile yemek ve çeşit çeşit tatlılar eşliğinde ahşaplar üzerinde yürüyerek sözde hastalıklardan şifa bulmak maksadıyla kutlamalar yapılırmış. Yine Safer ayının son Çarşamba gününde yeryüzüne 320 belanın indiği halk arasında inanıla gelmiş. Dolayısıyla bugünün o sene içinde en çetin geçen günlerden olduğuna inanılırmış. Bu bela ve musibetlerden kurtulabilmek için de dört rekâtlık nafile namazın kılınması kâfi oluyormuş. Bu dört rekâtlık nafile namaz, kuşluk vaktinde kılınır, her rekâtta Fatiha suresi, 17 Kevser suresi, 50 İhlâs suresi, 1 defa Felak ve Nas sureleri okunarak tamamlanırmış. Selam verilirken de Yusuf Suresinin 21’inci ayeti olan ’Allah, emrinde galibdir, (iradesi geri çevrilemez) fakat insanların çoğu bunu bilmezler’ 360 defa okunur. Akabinde ’Subhane Rabbike Rabbi’l-İzzeti ammâ yesifûn ve selâmun ale’l-Murselin ve’l-hamdullilâhi Rabbi’l alemîn’ âyetleri okunarak namaz tamamlanırmış. Yine bu bela ve musibetlerin kalkması için fakirlere ekmek dağıtılırmış. Yine Saffat suresinin ’(Onu şöyle yâd ederler): ’ Bütün âlemler içinde Nûh’a selam olsun...’ (79) ayetini okuyup bir kap içine koyarak içerler ve bunun şerleri def ettiğine inanırlarmış.
Bir diğer uygulama da bu ay içinde sünnet ve düğün yapılmaması. Hatta bu ayda yapılan evliliklerin uzun sürmeden biteceğine inanılırmış.
Şüphesiz sayılan bu adet ve inanışlar cahiliye dönemine ait olan ve İslam inancına ters düşen batıl itikatlardır. Bu inanışların batıl ve asılsız olduğunu, aşağıdaki ayet ve hadisleri serdederek vuzuha kavuşturmaya çalışacağız.
Lügatte ’Safer’ ne demek?
Öncelikle bu ayın Arapça dilindeki manasına bakacağız. Peki, safer’in manası nedir? Safer ayı Hicri aylarından ikincisidir. İsimlendirilmesinde ihtilaf edilmiştir. Bir kavle göre: Mekke şehrinin içi boşaldığından yani ahalisi yolculuğa çıktığından dolayı bu isim verilmiş. Diğer bir kavle göre ise: Mekkelilerin diğer kabilelere karşı savaş başlattıkları zaman onların bütün mallarına el koyup ellerini boş bıraktıklarından dolayı bu aya Safer adı verilmiş. Bu görüşe göre ise sıfırın kökü de Safer ayından gelmekte.
Peki, Kur’an-ı Kerim’de bu konu hakkında Yüce Yaratanımız ne buyurmakta?
Bu hususta Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: ’ Hakikatte ayların sayısı Allah katında, Allah’ın kitabında- ta gökler ve yeri yarattığı günden beri on iki aydır. Onlardan dördü haram olanlardır. İşte bu, en doğru hesaptır. O halde bilhassa bunlarda, o haram aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Bununla beraber müşrikler sizinle nasıl topyekûn harb ederlerse, siz de onlarla topyekûn harb ediniz. Bilin ki Allah, haramlardan, fenalıklardan sakınanlarla beraberdir.’(Tevbe Suresi 36)
Ebû Bekre (r.a)den rivayete göre, Veda haccındaki hutbesinde: ’Takvim düzeni açısından zaman, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki ilk durumuna dönmüştür. Artık sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü peşi peşinedir ki, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir. Bir de Cumaziye’l âhir ile Şaban arasında yer alan Müdar’in Receb’idir.’ buyuran Peygamber Efendimiz haram ayların: ’Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb’ ayları olduğunu belirtmiştir. Araplar daha İslamiyet gelmeden önce Haram ayları denilen bu ayları kutsal tanır ve bu aylarda savaştan, yağmacılıktan kaçınırlardı. Çünkü müşrik de olsalar, inanç ve yaşantılarında "Hak Din"den kalıntılar vardı. Haram aylara hürmet, Kâbe’yi tavaf etmek ve hac yapmak gibi. Araplar her yıl kendi adetlerine göre gelip hacceder, Allah’a iman ile putlara tapmayı birbirine karıştırıp içinden çıkılmaz garip bir inanç sistemi meydana getirirlerdi. Ama her şeye rağmen mal ve can güvenliği yoktu. Mekke’ye hac mevsiminde gelebilmek bile başlı başına bir problem idi. O yüzden kabile reisleri hac aylarından olan Zilkade ile Zilhicce’de bir de onu izleyen Muharrem’de savaşmayı kaldırırlar ve bu ayları hürmetli sayıp kesinlikle uyulmasında ısrarla dururlardı. Böylece uzak yerlerden hac için gelenler bu üç ayda hem ibadetlerini yerine getirirler, hem de güven içinde evlerine dönme imkânı bulurlardı.
Cahiliye devrinde, birbiri ile çarpışmaya ve talana alışmış olan Araplara fasılasız üç ay güvenlik ve sulh içinde yaşamak çok ağır geliyordu. Onun için İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)’dan beri devam ede gelen bu tertibi canlarının istediği gibi bozmaya, mesela Muharrem ayındaki haramlığı Safer ayına çevirmeye, diğer haram ayları da ileri geri götürmeye başladılar ve Hadis-i şeriflerde de belirtildiği üzere: "Muharrem ayını Safer diye isimlendirerek", (Buharî, Hacc 34) Muharrem’i haram ayı olmaktan çıkarıyorlar, haram ayındaki yasakları işliyorlardı. Böylece, Muharrem’in haramlığını Safer ayına tehir ediyorlardı. Maksatları ardı ardına gelen üç haram ayı ikiye indirmek, üçüncüyü bir ay geriye bırakmaktı. Çünkü üç ay üst üste, savaşmak, yağmalamak ve öldürmek gibi alışkanlıklardan uzak kalmak onlara zor geliyordu. Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de: "Haram ayları ertelemek, sadece kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir olanlar saptırılır. Allah’ın haram kıldığının sayısını bozmak ve O’nun haram kıldığını helal kılmak için haram ayını bir yıl helal sayarlar, bir yıl da haram sayarlar. Böylece onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe Sûresi 37) buyurarak, onların bu nesi’ tatbikatlarını "küfürde artış" olarak değerlendirmiştir. Bu hal hicretin 10.yılına kadar devam etti. Veda Haccında Rasûlullah Efendimiz ayların o sene tam yerini bulduğunu açıkladı. (Mehmet Talu, Aralık 2012 Mizan Dergisi)
Safer ayı ile ilgili rivayet edilen Hadislere baktığımızda bu batıl itikatların bir bir yıkıldığına şahit oluyoruz.
Peygamber Efendimiz bunu reddetmiştir. Ebû Hureyre (r.a.)den rivayete göre Rasûlullah Efendimiz: ’Hastalığın, sahibinden bir başkasına kendi kendine sirâyeti yoktur, eşyâda uğursuzluk yoktur. Ükey ve baykuş ötmesinin te’sîri ve kötülüğü de yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Bunlar Cahiliyet hurâfeleridir. Fakat ey mü’min! Sen cüzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaç!’ buyurdu. (Buharî, Tıp 19)
İmam Malik’e, hadis-i şerifte geçen: ’La safere’ sözünün manası soruldu da: Cahiliye halkı Safer ayını helâl aylardan sayarlardı. Sonradan onu bir sene helâl, bir sene de haram saymaya başladılar. Peygamber Efendimiz de onların bu âdetini kaldırmak için: ’Böyle bir sene helâl, bir sene de haram sayılan bir Safer ayı yoktur’ buyurarak, cevabını verdi. (Ebu Davud, Tıp 24)
Bu ay içinde medyana gelen müjdeli hâdiseler.
Aslına bakılırsa asr-ı saadette birçok müjdeli hâdiseler bu ay içerisinde vuku bulmuş. Mesela sahabe efendilerimizden Amr bin As, Halid bin Velid ve Osman bin Talha bu ay içinde İslam’a girmişlerdir. Yine Rasûllulah Efendimiz Mekke’den Safer ayında yola çıkmış Rebiu’l-Evvel’de Medine’ye ulaşmışlardır.
Peygamber Efendimiz Hatice validemiz ile Safer ayının 25’inde izdivaç etmişler. Hz Ali (k.v.) efendimiz de Fâtıma validemiz ile bu ayda izdivaç eylemiştir.
Rumlara yapılan gazve de bu ay içerisinde cereyan etmiş. Komutan olarak da Muhacir ve Ensarların başına Üsame bin Zeyd’i tayin etmiş.
Yukarıdaki hâdiseler de gösteriyor ki Peygamber Efendimiz bu ayı uğursuz görmüş olsaydı bu işlere girişmezlerdi. Peygamber Efendimizin bu uygulamaları cahiliye döneminden kalıntı bu inanışları kökünden siliyor. Mümin bir hayatın inşası ve yaşanması için toplum olarak bize düşen cahiliye dönemine ait hurafelerden itikatlarımızı düzeltip Kur’an ve Sünnet rehberliğinde istikamet üzerinde yaşamaktır.
Safer Ayı ve Batıl İnanışlar??
Özlenen Rehber Dergisi 119. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.