’Ben, geçmiş Şeyhu’l-İslâmlar karşısında Zâhid Efendi gibi bir ders vekiline sahip olduğum için iftihar ederim.’ Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (Mevkıful Akl cilt 3)
Vefatının 60. Yılında
Allame Muhammed Zahid Kevseri (rah.)
Muhammed Zahid Kevseri, Kafkas muhaciri bir aileye mensuptur. Babası Hacı Hasan Efendi çevresince tanınan, bilinen ve sevilen âlim ve fazıl bir kişidir. Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin halifelerindendir. Yaşadığı köyde talebe yetiştirmek ve irşad vazifesi ile hemhal olmuştur. Zahid Kevseri işte böyle bir ilim ehli ailenin bir üyesi olarak 1879 (Hicri 1296)’da Düzce’nin Hacı Hasan Efendi (Çalıcuma) köyünde dünyaya gelir.
Eğitimi:
Zahid Kevseri ilk eğitimini babasından aldıktan sonra Düzce’de dönemin muhtelif hocalarından ilim tahsil eder. 1894 yılında 15 yaşındayken İstanbul’a gelir. İstanbul’da pek çok âlimin derslerine devam etmesinin yanı sıra Gümüşhanevi Tekkesinin o dönemdeki şeyhi olan Kastamonulu Hüseyin Efendi’ye intisap eder.
Şeyh Hüseyin Efendi hem babasının dostu hem de Zahid Kevseri’nin hayatında derin izler bırakmış olan hocası Alasonyalı Ali Zeynel Abidin Efendi’nin de üstadıdır. Kevseri merhum, İstanbul’da ilk olarak Eğinli İbrahim Hakkı Efendi’de okumuş, O’nun vefatı ile yine hocasının tavsiyesi ile Alasonyalı Ali Zeynel Abidin Efendi’ye devam etmiştir.
Zahid Kevseri 26 yaşında iken Hocasından İslami ilimleri bitirerek icazet alır. 28 yaşında Ruus imtihanına girerek âlim unvanını kazanır ve Fatih Medreselerine dersiâm olur.
Çileli yıllar:
Aynı yıllar bir yandan talebe okutmaktayken diğer yandan medreselerin ıslahı için kurulan bir komisyona seçilir. Ancak burada karşısına İttihad ve Terakki çıkar. Ne hazindir ki bu ülkeyi kurtarmak adına yola çıkan ittihadçılar zaman içinde muhtelif mahfillerce avlanırlar ve memleketin insanına yabancı bir hale gelirler. Milletin değerleri onlar için pek bir şey ifade etmez. Onlar Jön Türkler döneminde Avrupa’da sürgünde kaldıkları yıllarda bu milletin değerlerine yabancı bir hale geldiklerinden olsa gerek hiç bu milletin evladı gibi davran(a)mazlar.
Bu komisyonda Zahid Kevseri görüş, öneri ve istekleriyle ittihadçıların tepkisini çeker. Çünkü ittihadçılar asli hüviyette medreselerin ıslahını değil imhasını istemektedirler. Bunu daha çok siyasi oluşum ve hamlelerle yerine getirirler. Mesela o dönem alınan kararlarla medrese eğitimi için gerekli olan süre düşürülmektedir. Olay bununla da kalmayıp medrese müfredatı için dini ilimlerin yanında araya modern bilimlere ait dersler de konulmaya çalışılmaktadır. Zahid Efendi merhum bunun sakıncalarını ispat eder. Medreselerin amaç ve gayelerinden sapma oluşturacağını komisyon üyelerine nezih bir şekilde anlatır. Netice itibariyle İttihad ve Terakki’nin kara listesine girer.
Zahid Kevseri bu esnada medresedeki sıkıntılardan uzaklaşma adına bir kapı olabileceğini düşünerek, Darü’l Fünun’da Fıkıh hocalığı için yapılan imtihana girer ve birinci olarak kazanır. Ancak İttihadçı’ların devreye girmesi ile hakkı gasp edilir ve Zahid Kevseri bu göreve getirilmez. Bunun üzerine Kevseri merhum Kastamonu’da yeni açılan medreseyi faaliyete geçirmekle görevlendirilir. Üç yıl Kastamonu’da kalan Hocaefendi İstanbul’a döndükten bir süre sonra da Süleymaniye Medreselerine dersiam olarak atanır. İlmi birikim ve dirayeti dikkate alınan Zahid Kevseri Süleymaniye Medreselerindeki Dersiâmlık görevinin hemen akabinde ise Şeyhülislam’ın ders vekili olur. Lakin kara listelerine aldıkları Zahid Kevseri’yi bırakmayan ittihadçıların girişimiyle bir süre sonra bu görevinden azledilir.
Ezher’deki yılları:
Zahid Efendi merhum, hayatı boyunca Ehl-i Sünneti müdafaa etmiştir. Hayatı boyunca inandığı doğruları ölümü pahasına savunmuştur. 1922 senesinde tutuklanması veya suikasta kurban gitmesi söz konusu olmuş, bir ahbabı kendisine kurulan tertibi bildirince ailesine bile haber vermeden doğruca İskenderiye’ye giden bir gemiye binmiş ve memleketini terk etmek zorunda kalmıştır. Ancak işin doğrusu bu bir sevk-i ilahidir. Çünkü Türkiye’de bir süre sonra ilim meclisleri dağıtılacak ve dağıtılan o ilim meclislerinin âlim ve hocaları olmadık zulümlere maruz kalacak hatta birçoğu da sebepsiz ve suçsuz yere idam edilecek; Mısır ve el-Ezher’de Afgani ve Abduh’un açtığı çığır büyüyecek, kartopu devasa bir çığa dönüşecektir. Artık, modernist çağın İslam Âleminin üzerine kartopu gibi düşmesi an meselesidir. Dinin sahibi olan Allah-ü Teâlâ, Zahid Efendi merhumu bir hicret-i rabbani ile Mısır’a sevk etmiş ve bugün bile tartışılan konular da Zahid Efendi merhumun devasa eserler vermesini sağlamıştır. O’nun bu azim ve gayreti ile İslami olmayan akım ve düşünceler etkilerini ve nüfuzlarını kaybetmiş, ümmet için derin ve büyük fitne olmaktan beri tutulmuştur.
Hizmet aşkı
Zahid Efendinin Mısır yılları ilim açısından velut olmasına rağmen büyük maddi sıkıntılar ile geçmiştir. Ailesini hicretinden ancak sekiz sene sonra Mısır’a getirebilmiş, maddi imkânsızlıklar uzun yıllar yakasını bırakmamıştır. Hatta bu durum öyle bir hale gelmiştir ki Şam’a yaptığı bir seyahatte parasız kalmış, açlığını su içerek ve ecdat yadigârı el yazması eserleri tetkik ile giderebilmiştir. 35 yaşlarında evlenen Kevseri merhum bir oğlu ve bir kızını İstanbul’da iken yitirmiş, diğer kızı Seniha Hanım ise Mısır’a gittikten sonra tifodan hayatını kaybetmiştir. Hayatta kalan diğer kızı Meliha Hanım ise kardeşinden on dört sene sonra şeker hastalığı neticesinde gözlerini hayata yummuştur. Hicret sıkıntılarının üzerine bir de evlat acıları yaşayan Zahid Kevseri, ilmi faaliyetlerinden hiç bir zaman geri durmamıştır.
İlme düşkünlüğü
65 yaşındayken Mısır’da Şeyh Yusuf ed-Dicvi’nin önüne diz çökmüş, O’ndan İmam Malik’in Muvatta’sını okumuş ve icazet almıştır. Bugün icazete gerek yoktur diyenlerin kulakları çınlasın. İşte bu müthiş hadise ilmin yaşı ve emekliliği olmaz sözünün en güzel ispatıdır.
Zahid Kevseri, Mısır’da gayret-i diniye sahibi bazı yayınevi sahipleri ile irtibata geçerek el yazması eslafın eserlerini bastırmakla kalmamış, reformist akımlara cevap mahiyetinde eserler kaleme almıştır. Bu çok tepki çekmiş, Mısır’dan sınır dışı edilmesi için sayısız defalar girişimde bulunulmuştur. Ama Allah O’nu Mısır’da tutmuştur.
Son Zamanları ve Vefatı
Zahid Kevseri merhum, ömrünün son senesinde önce gözünden rahatsızlanmış, ardından prostat hastalığına duçar olmuştur. İlaç almak için kitaplarını satmaya başlamış, kendisine gelen yardım tekliflerini reddetmiş, kendisine maddi getiri sağlayacak iş tekliflerini de hakkını eda edemeyeceği gerekçesiyle reddetmiştir. Bugün parasız bırakın kitabı, makale bile yazmayanlara en güzel ibret ve örnek Zahid Kevseri merhumdur. Ömrünü ilme adayan Osmanlının son dönem önemli âlimleri arasında yer alan, çok sayıda talebe yetiştirip eser yazan Mehmed Zahid Kevseri, 11 Ağustos 1951 tarihinde Kahire’de vefat etti. Naşı İmam-ı Şafii hazretlerinin kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşına kendisi için yazdığı şu şiiri hak edildi.
Ey kabrimin başında durup ibretle bakan adam,
Dünkü ziyaretçi bugün buraya defn olunmuştur.
Eserleri
Zahid Kevseri Türkiye’deyken 23, Mısır’da iken 31 adet eser kaleme almıştır. 40 tane esere tahkik ve talik yazarak neşrettirmiş, 3 tane eseri de Türkçe’den Arapça’ya tercüme etmiştir. Kevseri merhumun Türkiye’de kaleme aldığı eserlerin hemen hemen hiçbiri neşredilmemiş ve akıbetleri de meçhuldür.
Diğer eserlerine gelince;
1-) Te’nibü’l Hatib
Kevseri Külliyatının baş eseri Te’nibü’l Hatib’dir. Orijinal adı; Te`nibü’l-Hatib ala ma Sakahu fî Ebî Hanife Mine’l-Ekazib (et-Terhib bi-Nakdi’t-Te’nib) dir. Zahid Kevseri, Hatib el-Bağdadi’nin Tarihu’l-Bağdad isimli eserinde İmam-ı A’zam hakkında naklettiği rivayetleri tek tek ele almış, senet, metin ve sıhhat bakımından incelemiş, hatalı kısımları çürütmüştür. İmam-ı A’zam müdafaası yapan eserler içinde Kevseri’nin bu eseri şaheser niteliktedir. Kevseri merhumun ilmi dirayetini, bugün ülkemizde pekte bilinmeyen cerh ve tadil ilmindeki maharetini gözler önüne sermektedir. Bu eser İslam Âleminde Kevseri merhumun ilmi otoritesini pekiştirmiştir. Hatta Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhumun ’Dostum Zahid Efendinin sahili olmayan iki deryada, hadis ve fıkıh ilminde emsalsiz olduğunu itiraf ediyorum’ demesine sebep olmuştur. Eser Arapça olup, dilimize çevrilmemiştir. Kahire’de 1361 yılında basılmıştır.
2-) En-Nüketü’t Tarife
Eserin tam ismi: en-Nüketü`t-Tarife fi’t-Tahaddüs an Rududi İbn Ebî Şeybe ala Ebi Hanife’dir. Eser, İbni Ebi Şeybe’ye reddiye mahiyetindedir. İbni Ebi Şeybe 125 meselede İmam-ı A’zam’ın hadislere muhalefet ettiğini ileri sürmüştür. En-Nüketü’t Tarife’de Zahid Kevseri bu meseleleri tek tek ele almış ve İmam-ı A’zam’ın büyüklüğünü, ilmi kemâlatını ispat etmiştir. Kevseri, 125 meselenin yarısında İmam-ı A’zam’ın farklı hadisler ile amel ettiğini, geri kalan kısmın beşte birinde İmam-ı A’zam’ın ayetler ile hareket ettiğini, ikinci beşte birlik kısımda İmamı A’zam’ın meşhur haberler ile amel ettiğini, üçüncü beşte birlik kısımda İbni Ebi Şeybe’nin meseleyi yanlış anladığını, dördüncü beşte birlik meselede İmam-ı A’zam’ın anlayışının inceliğini sergilediğini söyler ve İmam-ı A’zam’ın bir sevap aldığı yani içtihadında isabet edemediği mesele sayısının İbn-i Ebi Şeybe’nin iddia ettiği gibi 125 değil ancak on civarında olduğunu ispat etmiştir. Bu olay değerlendirilirken İmam-ı A’zam’ın seksen üç bin meseleyi vuzuha kavuşturduğu düşünülürse İmam-ı A’zam’ın büyüklüğü gözler önüne serilecektir. Eser en son Mısır’da Mektebetü`l-Ezheriyye Li’t-Türâs yayınevince 2000 yılında Arapça olarak basılmıştır.
3-) Nazratün Abirah
Eserin orijinal adı: Nazratün Âbira fî Mezâimi Men Yünkiru Nüzûle Îsâ Aleyhisselâm Kable’l-Âhira’dır. Bugün modernistler tarafından sık sık gündeme getirilen İsa (a.s.)’ın nüzulüne dair telif ettiği Nazratün Abirah isimli eserinde İmam Kevseri, bu meselenin Kur’an, Sünnet ve icma ile sabit olduğunu ispat etmiştir. Bu eserinde nüzul-u İsa (a.s.) ile ilgili hadislerin manevi mütevatir olduğunu ve icmanın ise kati olduğunu bildirerek Ehl-i Sünnetin bu mesele ile ilgili görüşünü ortaya koymuştur. Eser, Abdulkadir Yılmaz tarafından Türkçemize kazandırılmış ve Rıhle Kitap’ça İstanbul’da basımı gerçekleştirilmiştir. Piyasada bulunabilmektedir.
İrgamü’l-Merid
Tasavvuf ve tasavvuf büyükleri hakkında kaleme aldığı eserdir. Eser İhlas yayınlarınca basılmış olup piyasada zor da olsa bulunabilmektedir.
Makalat
Mısır’da iken değişik dergilerde yazdığı -Tefsir, Kur’an ilimleri, Akaid, Hadis, Fıkıh, Fıkıh usulü, Siyaset, tarih, Islah/tecdid gibi değişik konuların işlendiği makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşan bir derlemedir.
Er-Ravdun Nazirü’l-Verdî fî Tercemetü’l- İmamü’r-Rabbani es-Sirhendî
İmam-ı Rabbani (k.s.) hakkında yazdığı Türkçe eseridir.
Es-seyfü’s-Sakil,
El-İşfâk ala Ahkamü’t-Talak
Nazm-ı Avamili’l-İ’rab
Unutulmayanlar;şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi (mevkıful Akl Cilt 3)
Özlenen Rehber Dergisi 119. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.