Özlenen Rehber Dergisi

140.Sayı

Çocuklara İman Esaslarını Öğretimi

Berda AKSOY ÇETİN Özlenen Rehber Dergisi 140. Sayı

İman esasları çocuğun ilerideki hayatına başlangıcıdır…


Çocuklara iman hakikatlerinin öğretilmesi belli bir sıralama doğrultusunda olmalıdır. Özellikle çocukların öğrenme yaşı, zamanı ve izlediğimiz yol çok önemlidir. Anlaşılabilirliği kolay bir şekilde yaşamın gerekliliklerini öğretmenin yolu çocukların kapasitesine inebilme becerisine dayanır. Bilindiği gibi bir çocuğun esas eğitimi evde başlar. Eğitmenleri de anne babadır. İman esasları çocukları dini vecibelerine sonraki hayatında daha sıkı tutunması için bir kilittir ama yanlış öğretilmesi konusunda da uzaklaştırabilme ihtimaline de sebep olabilir. Bundan dolayıdır ki ilk olarak çocukların aklının hayalinin alabileceği bir şekilde ve tam da öğrenme merakının olduğu zamanlarda herşeyin yaratıcısı ve idare edicisi olduğunun anlatılmasıdır. Böyle bir anlatınla işe başlarsak ilerisini de anlatmak için kolaylık oluşturmuş oluruz. Çünkü gözle göremeyip varlığından kanıtlarla haberdar olduğumuz gerçeklerini çocuklara anlatmakla mükellefiz. E böyle bir durumu da zihinleri karmaştırmadan anlatmanın en kolay yolu daha çok küçük yaşlarda iken bazı seslere, kavramlara kulakları aşina etmektir. Mesela çocuklara Allah’ın varlığını, merhametini, kullarına olan yakınlığını, şefkat ve sevgisini alıştırabiliriz. Çocuklara yaptırmak istediklerimizi kabullendirmek için korkutmak yerine ki bunu da şöyle yapıyoruz; ’bu yemeği yemezsen Allah taş eder, sözümü dinlemezsen Allah günah yazar, cehennemde yakar gibi çocuğa isteklerimizi Allah’ı kötü göstererek kabullendirmek yarın çocuğun zihninde Allah’ı korkulacak bir durumda kabullenmelerine sebep olur. Bunun yerine Allah’ın kullarına karşı olan şefkatinden bahsetmek ya da uyuturken Allah’ın birbirinden güzel esmalarıyla uykuya adım attırmak zihne güzeli alışmaya yer ettirecektir. Çünkü inanç temelinin esasında Allah sevgisi ve Allah korkusu yer alır. Bu duygular ibadete yönelten faktörlerdir ancak henüz ibadetle mükellef olmayan çocuklara bunu empoze etmek ne tür bir etki bırakacak bunu düşünmek lazımdır. Zamanlı zamansız yapılan Allah korkusuna dayanan telkinlerin çocuk zihninde olumsuzluklara sebep olduğu kanıtlanmıştır. Bu nedenle ilk aşamalarda alıştırılacak olan duygu Allah sevgisidir. Esas bu olursa atılan adım da güzel olur, alınan netice de sağlıklı olur. İlk aşamada Allah sevgisi olmasına karşın sonrasında da alıştırılması esas olan imanın gereklilikleri vardır. Mesela bir çocuk dünyada insanlardan başka yaşayan diğer canlılarında olduğundan haberdar olmalıdır. Tabii vakti geldiği zaman.
Çoğu zaman çevremde şahit olduğum bir durum, ’çocuklara insanlardan başka canlılar olduğu anlatılıyor, ancak bu hakikatte var olan melekler değil canavarlar korkunç yaratıklar. Çocuklarımıza sözlerimizi geçiremediğimiz zamanda ortaya çıkan bu siyahi olan ya da gök gürültüsünde ortaya çıkacak olan canavar diye tabir edilen hayal ürünü canlılar çocukların küçük yaştan itibaren korkularının başlamasına sebep olur. Bu da son derece yanlış ve sakıncalıdır. 3-4 yaşlarından itibaren meleklerin varlığından, Cebrail, Mikail, Azrail ve İsrafil’den aynı zamanda Kiramen Katibin, Hafaza ve Münker Nekir meleklerinden ve bunların görevlerinden kısaca ve çocukların anlayabileceği şekilde söz edilmesi onları bilgi sahibi yapacağı gibi daha küçük yaştan yaptıklarının not edildiği bilgisinin zihinlerine yerleştireceğinden yetişmeleri konusunda kendi kendilerine fayda sağlayacaktır. En önemli diğer bir öğretme yöntemi yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’i daha anne karnında iken duymaları gerektiği, o güzel kelama daha o zamandan aşina olmaları gerektiği bir hakikattir. Çocuk anne karnındayken sesleri işittiği söylenir. E madem sesleri işitiyorsa duyurabilecek en güzel ses kutsal kitabımızın sesidir. Çocuk o sesi daha doğmadan duyarsa doğduktan sonra da öğrenmesinin daha kolay olacağı kanaatindeyim.
İman esaslarını öğretmenin yolları çok kolay ve eğlencelidir esasında. Sadece yönteminin ve kolaylığının farkında olabilelim. Çocukları Allah’ın bizlere emaneti olarak görebilirsek zaten onlara iman esaslarını da öğretmenin hak olduğunu bilebiliriz. Onlar, bizleri verdiğimiz isimden tutun da öğrettiğimiz ya da öğretmekten aciz olduğumuz herbir şey için yarın sorumlu tutacaktır. Allah (c.c.) bizlere çocuk gibi nadide bir nimet veriyorsa biz de O’nun bildirdiği esasları, O’nun sevdiklerini ve sevmediklerini önce uygulamak sonra öğretmekle sorumluyuz. İman esaslardan bir tanesine Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlerden ve hayatlarından örnekler vererek kısaca çocuklarımıza anlatmaktır. Unutmuyorum, bizim çocukluğumuzda Peygamberler Tarihi diye bir seriyi annem babam almıştı. Bu seri şimdi bildiğimiz kalın ansiklopediler gibi değildi tabi ki. Her biri 10-15 sayfadan oluşan ve bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de olmak üzere diğer peygamberleri ve yaşadığı zorlukları kısaca konu alan kitaplar serisiydi. Seneler öncesinde böyle eserler vardı fakat şimdi daha güzel renkli ve eğlenceli olarak yazılmış daha birçok kitap var. Önce çocuklara kendimiz birkaç hikayeden söz etmeliyiz. Sonra okuma yazma öğrendikten sonra anlattıklarımızı bir de kitaplardan okumasını sağlamalıyız, böylece bilgiler hem tazelenir. Hem de öğrenim daha kolay olur. Bilindiği gibi öğrenim önce iyi bir dinleyici olarak sağlanır daha sonra bilgileri tasdiklemek için çeşitli kaynaklardan faydalanılır ki sağlamlaşsın. Genellikle bu böyledir, büyük küçük hiç fark etmez. Ancak çocuklar için bu durum daha geçerlidir. Çünkü bir çocuk anne-babanın öğrettiklerini alışır. İmanın unsurlarını anlatırken de bunun farkında olmamız lazım. Herhangi bir canlıyı bile sahibi bir şekilde eğitebiliyor. İnsan ise bu canlı varlıklar içerisinde yaratılmışların en akıllısıdır. Onu eğitmek daha kolaydır. Asıl iş eğitmenlere düşüyor yani anne-babaya. Anne baba gerek ahiret konusunda gerekse diğer iman esasları konusunda doğru bilgiye sahipse yetiştireceği nesli de öyle güzel yetiştirir. Yalnız bunu yaparken çocukların seviyesine uygun şekilde yol izlemeliyiz. Mesela ’Peygamber’e İman’ konusunu ele alalım. Bu konu o kadar kolay ve anlaşılabilir ki çocuklar da keyifle dinler. Üç dört yaşlarından itibaren peygamberimizin hayatını, zorlukları, çocuklara olan sevgisini, insanlığa olan sevgi ve şefkatini anlatmalıyız. Ve diğer peygamberlerin hayatından kıssaları. Mesela Hz. Yusuf’u, Hz. Nuh’u, Hz. Âdem’i yani bu ibret verici hikayeleri çocuklara hikâyeleştirerek anlatırsak onlarında öğrenimini kolay hale getiririz. Yaşanmışlıkları öğretme konusunda insanın ayrıca bir beceri sahibi olması gerekmiyor. Sadece çocukları yetiştirme konusunun asıl ana babalık olduğunu bilmeleri zaten birçok beceriyi de beraberinde getirir.
Biz millet olarak birçok şeyi gözümüzde büyüterek ön yargılı yaklaşma konusunda çabalıyız. Ancak insan kendi çocuğunu yetiştirmesi söz konusu olduğunda onu benimseyerek koruma duygusuna kapılmak yerine, onu benimseyerek doğru şekilde yetiştirme duygusuna kapılmalıdır. Bu da daha doğmamışken başlayarak küçük yaşlardayken ibadete yani İslam ve imanın esaslarına dayalı bir şekilde yetiştirmeyi amaçlamaktır. Zaten bir işe doğru stratejiyle başlarsak netice de güzel olur. Biz Allah’ın rızasına, O’nun bildirdiklerine doğru yol izlerken en büyük yardımcımız da yine Yaradan olur evelallah. Zaten Allah kendisine samimi yaklaşan hangi kulunu zayi eder ki?
Biz birçok şeyi ’çocuk bu, ne anlayacak’ diyerek çocuklarımıza yanlış bilgi verme huyuna da sahibiz. Bu da çok yanlış ve sakıncalıdır. Mesela ahiret konusunda, cennet cehennem konusunda çocuklarımız genellikle bilgiden yoksun haldedir. Çocukları korkutmayalım, uzaklaştırmayalım vb. düşüncelerden dolayı birçok şey küçükken anlatılmaz sonraya bırakılır. Sonraki zamanlarda da iş biraz daha zorlaşır. Küçük yaşlardan itibaren çocuklar bilmeliler. Cennet ve cehennemi hangi nedenlerden dolayı Allah’ın bizlere layık göreceğini. İlk önce çocuklar doğumu bildiği gibi ölümün de var olduğunu bilmeliler. Tabii korkutucu bir şekilde değil. İnsanların bir zaman bu dünyada yaşayacağını, daha sonra Allah dilediği zaman bu dünyadaki hayatının biteceğini. Dünyadayken İyilik yapan, yalan söylemeyen iyi olan insanların öldükten sonra cennete gideceğini, kötülük yapanlarında cehenneme gideceğini; cennetin sayısız nimetlerle dolu olduğunu cehennemde ise kötülük yapanların cezalandırıldığı bir yer olarak bilmesi çocukların yetişmesi ve bir sonraki yaşantısına başlaması konusunda onları fikir sahibi yapacaktır. Böyle doğrulardan ve bilinmesi gerekenlerden çocukları uzaklaştırmak yerine onlara güzel şekilde, detaylandırarak değil sade biçimde anlatarak onlara dünya ahiret ayrımını yaptırabilmeliyiz. Bugün onların korkacağını düşünüp geri durmalarına sebep olursak yarın daha büyüdükleri zaman üstesinden gelemeyeceğimiz suallerle karşımıza çıkabilirler, o zaman ya zorlanırız ya kaçamak cevap veririz ya da eksik-hatalı cevap veririz sonuç daha kötü olur. Her zaman için birçok şeyi eksik yarım öğrenmektense bir şeyi bilelim ama tam manasıyla bilelim. Bu ilimde de böyledir işte de her türlü yaşantıda da.

Sonuç
Bizler çocuk yetiştirmeden önce kendimizi yetiştirmeliyiz. Anne baba olmak demek çeşitli sorumlulukları kabul etmek demektir. Çocuğun her ihtiyacından olduğunu gibi ibadetlerini yaşamasından ve dini anlamda bildiklerinden de yine bizler sorumluyuz. Alışkanlık kazandırmak hem zordur hem de kolaydır. Bir ağaca daha fidanken şekil vermek kolaydır ve az emek gerektirir ancak büyüyüp odunlaştığı zaman daha zor ve meşakkatlidir. Çocuk da tıpkı fidan gibidir. Şekil vermesi, eğitmesi kolaydır; az ama sağlam bir emek ister.

Berda Aksoy Çetin
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.