Ey mü’min! Günahlarda ısrar edip karamsar olma.
Ey sâdık! Dergâh-ı İlahiyeye yönel ki, ilâhî rahmete mazhar olasın
Ey İnsan! Günahlarına tövbe et, ilâhî dergâha yaklaş. Zîrâ bütün âlemlerin sırrı sende gizlidir.
Ey tâlib-i sâdık! Ferâizi küçümseyip gönülde gedik açma, nâfilelerle Ulu Hazret’e vuslat bulamazsın
Ey azîz! Rahmân’ın hizmetinde ihlâslı ol ki sadâkat nûru ile mukarreblerden olasın.
Ey mü’min! Cenâb-ı Hakk’ın emirleri dünya ve âhiret saâdetinin anahtarıdır. Sakın bu ilâhî emirleri küçümseyip, nefsini üstün görüp aldanmayasın ki, dü-cihânda (iki dünyada) şekâvet ehli olmayasın.
Ey muhib! Cenâb-ı Hakk’ın ibâdetinde ve itâatında ol ki, sâdıklar Furkân’da medh ü senâ edildiler.
Ey sâlik! Mürşid-i kâmilin güneşten de parlak olan irşad nazarlarından kaçıp îtirâz etme ki, şeytan îtirâzı sebebi ile cehennem derekelerine kovuldu.
Ey sâlik! İnsanoğlunun Allah Teâlâ’ya kuşlar kadar itâati olsa, hiç kimse aç kalmazdı.
Ey sâdık! Allah Teâlâ’ya itâatin alâmeti, emirlerini her yerde; gizlide ve açıkta yapmaktır.
Ey sâlik! Mürşid-i kâmilin alâmeti Hazret-i Muhammed (s.a.v) in sünnetlerine ittibâdır. Hâl ve hareketleri ile Hazret-i Ahmet’e ittiba etmeyenler, İslâm dînini parçalayan eşkıyalardır.
Ey sâlik, muhakkak ki Cenab-ı Hakk rahmet sahibidir. O’nun rahmetinden istifade etmek için mutlaka Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini yerine getirmek lâzımdır.
Ey sâlik! Bilesin ki Hazret-i Muhammed (a.s.) dünya ve ahirette Cenâb-ı Hakk’ın muhatabı, halifesi ve habîbidir. Cenâb-ı Hakk göklerde Hazret-i Cebrail, İsrafil, Azrail ve Mîkail’i Hazret-i Ahmed (s.a.v)’e vezir yapmakla onları şereflendirdi. Yerlerde ise Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer’i, Hazret-i Osman’ı ve Hazret-i Ali’yi vezir edindi. Eğer Hazret-i Muhammed’e yol ve yakınlık istersen, vezirlerine mürâcaat et. Zîrâ yakınlık yolu, onlardan geçer.
Ey sâlik! Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği kul ibâdetlerini yaparken Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz’e uyarak O’nun yaptığı gibi yapar.
Ey tâlib-i feyz! Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz bir bal peteğine benzer. Peteğe yapışan arılar ölür ama ondan ayrılmaz. Sâlikler de bu arılar gibi Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz’e yapıştıkları, O’nun sünnetine sarıldıkları zaman öyle tat alırlar ki, artık bir daha O’nu bırakmaları mümkün değildir.
Ey sâlik! Beytullah’ın dört cihetinden yapılan secdeler Beytullah’ın taşına, toprağına değildir. Cenâb-ı Hakk’ın nazar ve rahmeti Beytullah’a olduğundan orada yapılan secdeler, Cenab-ı Hakk’ın zâtınadır.
Ey sâlik! Meleklerin Âdem (a.s)’e yapmış oldukları secde ihtirâm secdesidir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın rahmet nazarı Âdem’in üzerine idi. Beytullah nasıl ki müslümanların kıblesi ise, Hazret-i Âdem de meleklerin kıblesidir, bilesin.
Ey sâlik! Önüne çıkan ilâhî dergâhın kıymetini bil. Eğer bu dergâhların edeblerini yerine getirmezsen, kıymetsiz bir paçavra gibi çöplüğe atılırsın. Unutma ki, Cenâb-ı Hakk seni dünya ve âhiret de rezîl eder.
Ey sâlik! Allah (c.c) sevdiği kulunun diliyle konuşur, gözüyle görür, eliyle tutar. Zâten Resul-i Ekrem (s.a.v) de bir kudsî hadîste Allah (c.c)’ın şöyle buyurduğunu söylemiştir: ’Kulum farzları işledikten sonra nâfilelerle bana yaklaşır. Tâ ki, ben onun konuşan dili, gören gözü, işiten kulağı, yürüyen ayağı, şiddetle kavrayan eli olurum.’ (Buhârî, Rikâk, 38)
İtaat
Özlenen Rehber Dergisi 140. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.