Talak ve Yanlışlarımız -ıı-
Özlenen Rehber Dergisi 91. Sayı
وَلَا تَتَّخِذُوٓا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًاۘ
’Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın.’
(el-Bakara, 2/231)
Allah’ın âyetleri:
Âyetin siyâk ve sıbâkına (öncesine-sonrasına) bakıldığında, talâk ve onunla alâkalı hükümlerin açıklandığı görülmektedir. O halde âyette geçen ’Allah’ın âyetleri’ ifadesinden kastolunan; öncelikle ’talâk (boşama), ric’at, hul’ ve bunlarla alâkalı hükümlerdir. Bununla beraber âyet, Allah (c.c.)’nun biz kullarına itaat etmemizi emrettiği ve çiğnememizi yasakladığı tüm hükümlerini içine almaktadır.
Hükümleri alaya almak
Hükümleri alaya almaktan maksat; onlardan yüz çevirmek, onları gereği gibi muhafaza etmemek, itaatte gevşeklik göstermek, önemsememek, onları bırakıp başka şeylerle iştigal etmek suretiyle onları alaya almaktır.
Şeriatın emirlerine itaat etmeyen kim olursa olsun Allah’ın âyetlerini alaya almış demektir. Çünkü şeriatın emirleri, kullar onları öğrensinler ve amel etsinler, bu yol üzere kulluklarını yerine getirsinler diye konmuştur.
Bir emri; ’İtaat edeceğim, yerine getireceğim’ deyip de unutan ve itaat etmeyen kimse hakkında: ’O bu işle alay ediyor, onunla oynuyor, eğleniyor’ denir. Binaenaleyh, bir mükellef, bildiği ve kendisine tebliğ edildiği halde Allah’a ve Rasûlü’ne itaat etmesi gereken, dinin talâk ve onunla alâkalı hükümlerine itaat etmezse bu hükümlerle alay etmiş olur. Müslüman kimliğiyle ’Nefsimin hoşuna gitse de gitmese de tüm hükümlerine uyacağım’ diyerek İslâm çatısı altına girmiş olan, sonra da işine gelene uyup işine gelmeyeni de kulak ardı eden kimse ’Allah’ın diniyle alay eden’ bir kimse durumundadır. Rabbim cümlemizi muhafaza etsin!
İslâm dini, hayata tatbik edilmesi hususunda ciddiyet gerektiren bir dindir. Allah’ın ve Rasûlü’nün koyduğu hükümler, ciddiyet, kararlılık ve devamlılık isteyen emir ve yasaklardır.
Bu âyette, şer’î sınırları muhafaza etmeyip aşan günahkâr mü’minler için büyük bir tehdit, tüm Müslümanlar için de evlilik müessesini muhafaza etmeye ve onu yıpratan, dağıtan işlerden uzak durmaya bir teşvik vardır.
’Talâk’ oyuncak değildir!
Anlaşıldığı üzere talâk ve ona ait hükümler, ’Allah’ın âyetleri’ndendir. Bu hususta pervasızca hareket ederek şeriatın koyduğu sınırları aşmak; Allah’ın âyetlerini oyuncak haline getirmek ve alaya almak manasına gelir.
Ebû Musa (el-Eş’ârî) (r.a.)’den rivâyet edildiği¬ne göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Bazı kimselere ne oluyor ki Allah’ın hudûtları (hükümleri) ile oynuyorlar. Onlardan birisi (karısına): ’Muhakkak ki seni boşadım.’ ’Muhakkak ki sana ric’at (dönüş) ettim.’ ’Muhakkak ki seni boşadım.’ diyor.’ (İbn-i Mâce, Talâk, 1)
Hadiste peşi peşine zikredilen ’boşadım’, ’geri döndüm’ sözleri, kişinin evliliğe ihtiyacı olduğu halde şuursuzca hareket ederek lüzumsuz yere talâk verip hanımını boşaması manasınadır. Burada lüzumsuz yere talâka bavurmanın, Allah’ın hükümleriyle alay etmek, onları oyuncak haline getirmek olduğu ifade edilmiştir.
Bid’î talâk’tan sakınmalıdır!
Özellikle bid’î talâk dediğimiz; yani sayı ve zamana dikkat etmeyerek yapılan talâk hakkında tehdit ifade eden çok ağır rivâyetler vardır. Günümüzde çok yaygın bir hal alan üç ve yukarısı sayılarla hanım boşamakla; kadınların temizlik ve hayız dönemlerine dikkat etmemekle hem din, hem de dünya saadeti yitirilmiş olmaktadır. En acı taraf ise insanların bunu bilgisizce yapması ve hakikati iş işten geçtikten sonra öğrenip şeytana maskara olmaları; neticede hem kendilerini hem de ailelerini perişan etmeleridir.
Bid’î talâktan sakındıran rivâyetlerden bazılarını zikretmek istiyoruz:
Mahmud b. Lebid’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e bir adamın karısını üç talâkla birden boşadığı haber verildi de (Rasûlullah) kızarak ayağa kalktı, sonra şöyle buyurdu: ’Ben aranızda iken Allah’ın Kitabı’yla mı oynanıyor?’ Öyle (oldu) ki bir kişi kalktı ve: ’Yâ Rasûlallah! Onu öldürmeyeyim mi?’ dedi. (Nesâî, Talâk, 6)
Peygamberimizin ’Allah’ın kitabıyla oynama’ ifadesi zahirde küfür ifade ettiğinden dolayı Sahâbe o kişinin boynunu vurmak istemiştir. Ancak, Efendimiz bunu arzulamamıştır. Çünkü buradaki ifadeden maksat; mübalğalı bir şekilde üç talâkı bir defada vermenin çirkinliğini beyan etmek ve böyle davranan o kişiyi şiddetle kınamaktır.
Mâlik (rh.a.)’den rivâyet edildiğine göre; kendisine şöyle ulaşmıştır: Bir adam Abdullah b. Abbas’a: ’Muhakkak ben karımı yüz talâk ile boşadım. Benim hakkımda ne dersin (görüşün nedir)?’ dedi. İbn-i Abbas da ona: ’(Karın) senden üç (talâk) ile boş oldu. (Geri kalan) doksan yedi (talâkla) da Allah’ın âyetlerini alaya almış oldun.’ dedi. (Muvattâ, Talâk, 1)
Dergimizin Ekim sayısındaki yazımızda talâkın sünnî ve bid’î olmak üzere ikiye ayrıldığını; sünnî talâkın; şeriatın emrine, Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetine uygun olarak meydana gelen talâk; bid’î talâkın ise, sünnete aykırı biçimde meydana gelip Allah ve Rasûlü’nün razı olmadığı haram olan talâk olduğunu açıklamıştık.
Karısını bir temizlik müddeti içerisinde birden fazla boşamak bid’î talâk sayılır. Bu şekilde meydana gelen talâk geçerli olsa da hanımını bu şekilde boşayan kimse haram işlemiş, günahkâr olmuştur.
İbn-i Abbâs (r.a.), hanımını bir defada yüz talâkla boşayan kişiye; böyle yapmakla hanımından kesin bir şekilde boşandığını ve şeriatın hükmüne riâyet etmediği için de Allah’ın âyetleriyle alay etmiş olduğunu ifade etmiştir.
Saîd b. Cübeyr’den gelen diğer bir rivâyette zikrolunduğuna göre; bir adam İbn-i Abbâs’a geldi ve: ’Karımı bin (defa) boşadım.’ dedi. Bunun üzerine İbn-i Abbâs: ’Üç (talâk), onu sana haram kılar. Geri kalan (997 talâk) ise senin için günahtır, (bu şekilde) Allah’ın âyetlerini alaya almış oldun.’ dedi. (Abdurrazzâk, el-Musannef, Talâk, c.6, s.397, h.no:11353)
Talâk’ın şakası olmaz!
Hanefî mezhebine göre şaka ile yapılan boşamalar ciddi olarak değerlendirilir, hakikati üzere alınır ve sahibi hakkında geçerli olurlar. Bazı cahiller gerek aile içerisinde gerekse aile dışı hayatında şaka yollu talâk lafzını kullanmaktadır. Hâlbuki talâk Allah’ın âyetlerindendir ve onunla şaka olmaz.
Talâkın ciddisinin ciddi, şakasının da ciddi olduğunu ifade eden birçok rivâyet vardır.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Üç şey vardır ki (bunların) ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir. (Bunlar): Nikâh, talâk, ric’at.’ (Ebû Dâvûd, Talâk, 10)
Ric’at; bir kimsenin bir veya iki talâkla boşadığı karısına geri dönmesidir.
Ebu’d-Derdâ (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Cahiliyye (dönemin)de adam (karısını) boşar, sonra (karısına) ric’at eder: ’Şaka yapmıştım!’ derdi. Kölesini azat eder, sonra (azat etmekten cayarak) geri döner: ’Şaka yapmıştım!’ derdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: ’Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın.’ (el-Bakara, 2/231) (âyetini) indirdi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurdu: ’Her kim (karısını) boşar, kölesini azat eder, başkasına nikâhlar veya ni¬kâh yapar da ’Muhakkak ben şaka yapmıştım!’ derse o (talâk, nikâh ve azat) geçerlidir.’ (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, Talâk, 102, c.4, s.119, h.no:18400)
Ebu’d-Derdâ (r.a.)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: ’Üç şey vardır ki bunlarla oyun olmaz. (Bunlar): Nikâh, azat ve talâktır.’ (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, Talâk, 102, c.4, s.119, h.no:18396)
Devam edecek…!
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.