’Bereket’
Hamd, yeryüzünü bol hayırlı ve bereketli kılan, vahyi, peygamberleri ve salih kullarıyla bizleri de bereketlendiren, şânı pek yüce Allah’a aittir. Bereketlilerin Efendisi olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e salât-ü selâm olsun. (Salavat-ı Şerîfe-i Farukiyye, Cuma )
Bereket sendendir ya Rabbi!
Allah mübarek etsin!
Bereketli olsun!
Allah Bereket versin!
Tebrik ederim…
Teberrüken Allah’ın kelamından okumak ve daha birçok şekilde hayatımızın her alanında kullanılan Bereket kelimesi Arapça (be-ra-ke) kökenli bir kelime olup, sözlükte, Bolluk, Çokluk, Feyiz, Cenâb-ı Hakk’ın lütfu, ihsanı, Uğurluluk, Meymenet, saadet manalarına gelmektedir.
Mübarek Kur’ân-ı Kerimde, kişinin malının kirlerden arınması ve Cenâb-ı Hakk’ın bereketine kavuşması için İslâm’ın beş temel esasından birini ifade eden zekât kelimesi gibi bereket kelimesi de 32 yerde geçmektedir. 9 âyette (A’raf suresi, 7/54; Mü’minûn sûresi, 23/14; Furkan sûresi, 25/1; Furkan sûresi, 25/10, 61; Mü’min sûresi, 40/64; Zuhruf sûresi, 43/85; Rahman sûresi, 55/78; Mülk sûresi, 67/1) ’Şânı pek yücedir!’ manasına, ’Tebâreke’ yüce, azametli ve üstün, güzellikler, hayırlar ve bereketlerin sahibi kaynağı, anlamında kullanılmaktadır. Bunun, ’O’nun ismi ile teberrük edi¬lir ve O’nun isminin uğurundan faydalanılmaya çalışılır’, anlamına geldiği de söylenmiştir. (Kurtubî, el-Cami’u li-ahkâmi’l-Kur’an)
Bereket kelimesini yine, ’…bizim indirdiğimiz mübarek bir kitap’ (En’am sûresi, 6/155) ’kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitap’ (En’am sûresi, 6/92) ’Âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir kitap’ (Sâd sûresi, 38/29) ’İşte o Kur’an bizim indirdiğimiz hayırlı ve faydalı bir öğüt’ (Enbiya sûresi, 21/50) ifadesiyle bereket, güzellikler ve hidayet kaynağı olarak Kur’ân-ı Kerim için kullanılmıştır. Ayrıca ’bereket ve hidayet kaynağı ilk ev’ (Âl-i İmran sûresi, 3/96) tavsifiyle Kâbe için de kullanılır, bereket. ’Mübarek bir gece’ (Duhan sûresi, 44/3) beyanı müfessirlerce Berat Gecesi yahut Kadir Gecesi’ne hamledilmiş ve büyük ecir ve bereketlerle donatıldığı için inananların dikkatini celbetmiştir.
Cenâb-ı Hak, peygamberlerini, vahyi ve hidayet nurunun yayılmaya başladığı -Kudüs, Irak, Şam, Mekke, Mısır gibi- beldeleri de bereketli kıldığını birçok âyet-i kerimede beyan etmiştir. (Â’raf sûresi, 7/137; Enbiya sûresi, 21/71, 81; Sebe’ sûresi, 34/18; İsra sûresi, 17/1) Peygamber gelen halklar, şayet inansalardı, gökten ve yerden bereket kapılarının kullara ihsan edileceği ve bereketin iman ehli yanında bulunacağı da beyan edilmektedir. (A’raf sûresi, 7/96) Soyundan nice peygamberler ve iman eden nesiller gelen ve insanlığın 2. Atası Nuh (a.s.)’ın gemiden inişi de Rabbi Rahimin bereketiyle ve bereketli bir yere olmuştur. (Hûd sûresi, 11/48, Mü’minun sûresi, 23/29) Yine Musa (a.s.)’ın Allah’u Teâlâ ile konuştuğu Tûr-i Sina ve çevresi de ’Bereketli’ olarak vasfedilmiştir. (Neml sûresi, 27/8, Kasas sûresi, 28/30)
Sâre annemizin ihtiyarlıkta İshak (a.s.) ile müjdelenmesi, İbrahim (a.s.)’ın, soyundan nice peygamberler gelen İshak (a.s.)’ın mübarek olduğu, (Hûd sûresi, 11/73; Saffat sûresi, 37/113) İsâ (a.s.)’ın da -kundaktaki konuşmasında- namaz ve zekâtla emrolunduğu, her yerde bereketli kılındığı (Meryem sûresi, 19/31) beyan edilmektedir. Gökten inen yağmur, (Kâf sûresi, 50/9) zeytin ağacı, (Nûr sûresi, 24/35) evlere girerken verilmesi tavsiye edilen selâm, (Nûr sûresi, 24/61) yerin bitirdikleri, altındaki madenler cevherler, (Fussilet sûresi, 41/10) Tebareke ve Teâlâ hazretlerinin iman eden kullarına bereketli kıldığı ve ilahî feyz ve bereket kaynağı Kur’an’da beyan ettiği güzelliklerdir.
Bereketlilerin Efendisi Rasûlullah (s.a.v.)’in hadislerinde de, O’nun nice bereketli halleri ve Rabbimizin bereketine ulaşma yolları açıklanmaktadır. Âişe (r.anhâ) annemiz; ’Peygamberimiz (s.a.v.) vefat ettiği hastalığı sırasında Muâvizeteyn Sureleri’ni okuyup kendi üzerine nefes ederdi. Hastalığı ağırlaşınca ben bu sûreleri okuyup O’na üflüyor ve O’nun ellerinin bereketi sebebiy¬le, yine O’nun eliyle kendisine meshediyordum.’ buyurmuşlardır. (Buharî, Kitabu’t-Tıb 76) Yine Rasûlullah (s.a.v.)’in eli bereketiyle, hendek gazasında Hz. Cabir (r.a.)’ın evinde bir oğlak ve azıcık buğdayla bütün bin kişi kadar hendek ashabı doymuşlar, (Müslim, Eşribe 41) Tebük seferinde de ellerindeki pek az azıkların bereketlenmesi için Rasûlullah (s.a.v.)’in dua buyurmasıyla tüm askerler kaplarını doldurmuşlar ve doldurulmadık bir kap bırakmadığı gibi sonra da yemişler yine de azıkları artmıştır. (Müslim, İman 45) Bugün, dünyanın dört bir yanına et -kurban etleri- ve suyun -zemzem- ulaştığı belki de tek belde Mekke’deki bu bereketi Rasûlullah (s.a.v.) ceddi İbrahim (a.s.)’ın İsmail (a.s.) ve ailesi için yaptığı; ’Allah’ım, etlerine ve sularına bereket ver.’ duasına hamlederek; ’O zamanlar Mekke’de ekin yoktu, eğer olsaydı tahılın da bereketlenmesi için dua ederdi.’ buyurmuşlardır. İbni Abbas dedi ki: ’İbrahim’in duası bereketiyle et ile su, başka yerde yaşayanlarla kıyaslanmayacak şekilde Mekkelilerin sağlığına elverişli olmuştur.’ (Buharî, Enbiya 9)
Bir başka hadisinde Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz: ’Eğer alıcı ve satıcı karşılıklı olarak doğru olurlar malın durumunu ve paranın ödeme zamanını güzelce açıklarlar ise alışverişleri bereketli olur. Eğer malın ayıbını gizler ve ödemeyi aldatarak yapıp yalan söylerlerse alışverişlerinin bereketi kalmaz.’ buyurmuşlardır. (Buhârî, Büyu’ 19; Müslim, Büyu’ 47) Rasûlullah (s.a.v.): ’Allah’ım ümmetimin erken kalkıp işine gücüne gidenlerin işlerinde ve rızıklarında bereketler ihsan eyle.’ diye dua buyurarak sabahın seher vaktindeki bereketlere işaret buyurmuşlardır. (Ebu Davud, Cihad 78; Tirmizî, Büyu 6)
Sahur yemeği ve vaktinde de bereket olduğunu, (Buharî, Savm 20; Müslim, Sıyam 45) Bereket membaı olması nedeniyle iftarı hurma ile açmamız gerekliliğini de, (Tirmizî, Zekât 26) Bereketlilerin Seyyidi (s.a.v.)’den öğreniyoruz.
Yemekten sonra parmakları yalamayı, yemek kaplarını tertemiz yaparak silmeyi, (Müslim, Eşribe 133) bereketin yemeğin ortasına inmesi hasebiyle kenarından yemeyi, (Ebu Davud, Et’ıme 17; Tirmizî, Et’ıme 12) ümmetine öğreten Rasûlullah (s.a.v.)’e ashabı: ’Yâ Rasûlallah yemek yiyoruz, fakat doymuyoruz!’ dediler. Rasûlullah (s.a.v) onlara: ’Herhalde ayrı ayrı kaplardan yiyorsunuz’ diye sorunca: ’Evet öyle yapıyoruz’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de: ’Yemeği bir arada birlikte yiyiniz, besmele çekiniz, yemeğiniz bereketlenir’ buyurdu. (Ebû Davud, Et’ıme 14)
Rasûlullah (s.a.v.), Nûr suresi 61. âyetteki beyana mucib olarak Enes (r.a.)’e: ’Yavrucuğum ailenin yanına girdiğinde selâm ver ki sana ve ev halkına bereket olsun.’ buyurmuşlardır. (Tirmizî, İstizan 10) Evde kılınan nafile namazların, (Müslim, Müsafirin 210) okunan Kur’an’ın, (Dârimi) o ev için hayır ve berekete vesile olduğu, yine hadis-i şeriflerde açıklanmaktadır. Daha birçok hadis-i şerif sahih kaynaklarımızda kulu berekete gark edecek güzellikleri Rasûlullah (s.a.v.)’in dilinden bize bildirmektedir.
Altında abdest alıp iki rekât namaz kıldığı iki kurumuş hurma ağacının O’nun bereketiyle tekrar yeşerip meyve verdiği, (Hulâsatu’l-Mefâhir fî Menâkıbı’ş-Şeyh Abdulkâdir, 87. Menkıbe) ve daha nice bereketli hâli zuhur eden Hz. Pîr Abdulkadir Geylanî (k.s.) hazretleri de, vâris-i nebîleri tavsif ederken ’onların yeryüzünün bereket kaynağı olduğunu’ beyan ederek buyururlar ki: ’Hakk’ı talep edenlerin azlığı pahalı cevherin azlığından da ileridir. Onlar yer derinliğinde saklı olan değer¬li madene benzerler. Yeryüzünde onlar sultandır. Kulları ve bölgeleri onlar kucaklar. Onların hürmetine belâ kullara gelmez. Onların gönlü hoş olsun diye yağmur yağar. Sema onlar için bereket yağdırır. Yer onlar için nebat bitirir.’ (İlahî Armağan, 12. Meclis)
Rasûlullah (s.a.v.)’in ’cennet bahçeleri’ diye tavsif ettiği, sofraya konan nimetlerin dahi lezzetine lezzet katıp bereketlendiği, ilahî feyz ve bereketin bol olduğu meclislerden, mekânlardan, zamanlardan ve ibadetlerden Rabbimiz bizleri ayırmasın inşallah.
Rehber & Sözlük Lisan-ı Hâl
Özlenen Rehber Dergisi 91. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.