Özlenen Rehber Dergisi

96.Sayı

Rehber & Sözlük Lisan-ı Hâl ; Zulüm

İbrahim DEMİR Özlenen Rehber Dergisi 96. Sayı
’Zulüm’
Allah (c.c.): ’Ben zulmü kendime haram kılmışımdır. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Binâenaleyh birbirinize zulmetmeyin!’ (Müslim, 2577) buyuruyor. Zulüm; haksızlık, eziyet, işkence, bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak manalarına gelir.
Müfessirler Kur’ân-ı Kerim’de ’ez-Zulm’ kelimesinin, çeşitli manalarda kullanıldığını beyan ederler. ’İmân edenlere ve îmânlarına zulüm {yani, şirk} karış¬tırmayanlara gelince’... (En’âm, 6/82) ’Lokman oğluna şöyle dedi: ’Oğulcuğum! Allah’a şirk koşma, çünkü şirk büyük bir zulümdür.’ (Lokmân, 31/13) âyetlerin¬de olduğu gibi şirk ile tefsir edilir.
’İman edip de imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya...’ (En’âm, 6/82) âyeti indiği zaman Ashâb-ı Güzîn sorar: ’Yâ Rasûlallah! Hangimiz nefsine zulmetmez ki?’ (Rasûlullah Efendimiz): ’(Durum) sizin söylediğiniz gibi değildir: ’İmanlarına zulüm bulaştırmayanlar’ (yani) ’şirk (karıştırmayanlar)’ (demektir.) Sizler Lokmân’ın, oğluna (söylediği) sözü işitmediniz mi: ’Yavrum! Allah’a ortak koşma! Muhakkak ki şirk, elbette pek büyük bir zulümdür.’ (Lokmân, 31/13) (Buhârî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 8)
’Haklarına tecavüz etmek için onları zararlarına tut¬mayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendisine, {iş¬lediği hata sebebiyle} zulmetmiş olur’ (Bakara, 2/231) ’Mûsâ dedi ki: ’Rabbim! Gerçekten ben {bir adam öldürmekle} kendime zulmettim. Onun için bana mağfiret eyle!’ O da o’na mağfiret etti.’ (Kasas, 28/16) Buna benzer ayetlerde, tevhîd ehli hakkında söz konusu edilirse maksat, (işlenen hata sebebiyle) nefse zulmetmektir. Zulm lafzı, kulun -şirk dışında- hata işlemek suretiyle kendisine zulmetmesi anlamında kullanılmıştır.
Ez-Zâlimîn lafzı ise, insanlara zulmeden kimseler hakkında kullanılır; şu âyetlerde olduğu gibi: ’Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. Kim vazgeçer ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphe yok ki O, zalimleri (yani, insanlara zulmü ilk olarak başlatan kimseleri} sevmez.’ (Şûrâ, 42/40) ’Ceza yolu sadece, insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler üzerinedir/aleyhinedir.’ (Şûrâ, 42/42)
’Zalimîn’ kavramı, ’Allah’ın laneti, zâlimin (yani, Allah’ın yolundan alı¬koyan müşrikler} üzerine olsun.’ (A’râf, 7/44) ’İyi bilin ki Allah’ın laneti, zâlimin (yani, müşrikler} üzerinedir.’ (Hûd, 11/18) ayetlerinde olduğu gibi müşrikler anlamında kullanılmıştır. ’Kim mazlum olarak katledilirse (yani, maktul, katil tarafından zulmedilerek haksız yere öldürülürse...’ (İsrâ, 17/33) ’...Kim düşmanlık ve zulm ile şunu yaparsa (yani, bir kimseyi katleder ve mallarını alırsa}, yakında onu ateşe yaslarız.’ (Nisâ, 4/30) ’Şüphe yok ki, zulm ile yetimlerin mallarını yiyen¬ler...’ (Nisâ, 4/10) ayetlerinde olduğu gibi insanlara zulmetmek anlamında tefsir edilmiştir. (el-Eşbah ve’n-Nezair fi’l-Kur’ân, Mukatil b. Süleyman)
Rasûlullah (s.a.v.)’in hadislerinde de çokça kullanılan bir kavramdır zulüm. Kısaca değinmek gerekirse; en büyük cihadın zalim idarecinin karşısında doğru ve adaletli sözü haykırmak olduğu, (Ebu Dâvûd, Melahim 17) çocuklar arasında taksimatta eşit davranmamanın zulüm olduğu, (Müslim, Hibat, 17) beyan edilmiştir. Bir başka hadis-i şerifte: ’Şüphesiz ki insanlar zalimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa Allah’ın bütün insanları gazaba uğratması pek yakındır.’ (Ebu Dâvûd, Melahim 17, Tirmizî, Fiten 8) buyurulmuştur. Enes (r.a.)’den gelen rivayette, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Din kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et.’ Bir adam: Ya Rasûlallah kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim ama zalimse ona nasıl yardım edebilirim?: ’Zalimi zulüm yapmaktan alıkorsun, zulmüne engel olursun, işte bu ona yardım etmektir.’ buyurdu. (Buharî, Mezalim 4) Zulmün kıyamette insanı karanlıkta (zulmet) bırakacağı, (Müslim, Birr 56) hıyanet ile bir kulu öldürene cennetin haram olacağı, (Buhâri, Ahkâm 8; Müslim, İmare 21) kendilerine zulmedenlerin yurduna ağlayarak girmemiz yahut oradan hızla geçilmesi gerektiği, (Buharî, Enbiya 17; Müslim, Zühd) deccalin yalancı bir zalim olduğu, (Müslim, Fiten, 113) zenginin borcunu geciktirmesinin de zulüm olduğu (Buharî, Havalat 1; Müslim, Müsakât 33) hadis-i şeriflerde beyan edilmiş hususlardır.
Iyaz İbni Hımar (r.a.)’den bize aktarıldığına göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdular: ’Allah bana şöyle vahyetti: Birbirinize karşı mütevazı ve alçak gönüllü olun. Öyle ki hiçbir kimse diğerine karşı böbürlenip zulmetmesin. Yine hiçbir kimse diğer kimselere üstünlük taslamasın.’ (Müslim, Cennet 64)
Bu kavramla ilgili olarak, 20. Yüzyılın Müslümanlar ve İslam coğrafyasının durumunu da ifade eden yönünü de söyleyebiliriz. Kur’an ve O’nun pratik ahlaki yönü Sünnet’in, Müslümanlar nezdindeki kıymeti bilinmemesiyle orantılı bir zulme düçar olma durumunu tarihsel süreçte, özellikle 20. Yüzyılın tamamında gözlemlemekteyiz. Müşahede ettiğimiz son örnek Filistinle ilgili olarak Muzaffer Yalçın Hocaefendi şöyle buyurmaktadır: ’Kâfirlerin elinde meydana gelen zulmün bertaraf edilmesi için mü’minler, Hakk’tan gelen bir kuvveti bulması gerekir. Buna ise, Hz. Allah’a teslimiyet, itaat ve kulluktaki kemâlâtla nail olunur. Bugün Filistin vb. yerlerde yaşanan zulüm ancak, mü’minlerin kulluklarında yaşayacakları kemâl ve bunun neticesinde Allah’ın yardımına mazhar olmakla savılabilir.’ (Özlenen Rehber 71. Sayı, Başyazı)
20. yüzyılın bidayetinde İslamî idrak ile zulme tavrı Milli Şair Mehmet Akif ne güzel! ifade etmiş;

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?

Geniş izahatları barından zulüm kavramını, bir sözlük ve idrake o kelime ile ilgili yansıması gereken kısa izahat olarak, anlatılanları kafi görerek, nefislere zulmü, zalim nefsin şifa kaynağı mesabesindeki şu sözlerle bitirelim; ’…Nefsin kendine zulmünü engellemek, onu sûî ahlâklardan temizlemekle mümkündür. Temizlenmediği zaman ise şu âyet-i kerimeyle bildirilen tehlikeyle karşı karşıya kalınır: ’Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü?..’ (Furkân, 25/43) İnsanı imandan ve itaatten alıkoyan nefsin tezkiyesi ise, ancak, şeriatın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmak, Sünnet-i Rasûl’ü aşk ve ihlâsla tatbik etmek, önderliğini Sahâbe’nin teşkil ettiği Allah dostlarıyla beraber bulunmakla mümkündür…
’Sahabe-i Güzîn (r.anhüm) efendilerimizden Ebû Talha (r.a.), misafirine bir tabak yemek ikram etti, Allah’ın nazarını üzerine celb etti.’ Küçük bir hareket, mümin üzerine Cenâb-ı Hakk’ın rahmetini celb ettiği gibi aynı şekilde bütün rahmet kapılarını da kapattırabilir. İnsan bilmiyor ki, Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’inde: ’Nefislerinize zulmetmeyiniz!’ buyuruyor. İnsan kendi kendisine nasıl zulmeder? Yaratan ile arasını perdeleyecek işlere tutunmak suretiyle zulmeder. İnsanın kendine yaptığı en büyük kötülük, Hz. Allah ile arasını kapatacak, arasına perde olacak işlere tutunmasıdır. En büyük zulmü kendine yapıyorsun. Acıdığın merhamet ettiğin nefsin, seni Allah’tan uzaklaştırıyor. Hakk’ın kılıcıyla yanaş nefsine, kendi merhametinle yaklaşma. Çünkü zalim nefsi Allah’ın nuru yola getirir. Sen ona merhamet etmekle ancak düşmanını besleyen, sonra da onun elinde can veren bir insana benzersin. Yâ Rabbi! Yardım et!..(Özlenen Rehber, 83. Sayı, Başyazı)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.