Bizleri, İslam ve iman nimetiyle şereflendiren Rabbimize hamd, Rasûlullah Efendimize sonsuz salât ve selam olsun. Bu nimetin hakiki kıymetini son nefeslerimizi vererek ukbaya göç ettiğimiz gün ayne’l yakîn olarak göreceğiz. Şunu katiyyen bilelim ki; dünyaya gelen herkes ölümü mutlaka tadacaktır. Ama insanları öyle bir gaflet hali sarmış ki; değil ölümü hatırlatmak Allah’a kulluk babında yapmaları gereken vazifeleri bile hatırlatmak rahatsızlık vermektedir. Bizler, Nuh (a.s.) misali durmadan dinlenmeden insanları uyaralım. Hak bilgisini, İslâm ve Kur’an bilgisini insanlara aktaralım. Neden mi? Çünkü dünya meşakkati insanları dört bir yanından öyle bir kuşatmış ki; bundan dolayı ne kendileri istenilen bir şekilde İslâm’ın farz-ı ayn kıldığı ilimleri öğrenme fırsatını bulabiliyorlar, ne de çocuklarına öğretme imkânına sahip oluyorlar.
Zira, hayat öyle bir telâşla devam ediyor ki sabahtan akşama kadar insanlar işyerlerinden bunalımlar, stresler içerisinde döndükleri evlerinde de aynı stres ve bunalımlarla karşı karşıyalar. Televizyonların karşısında sinir ve ruh sağlığını bozucu, ahlâkâ inanca aykırı programlar, diziler karşısında saatlerini geçirdiklerinden aileleriyle meşgul olamıyorlar.
Kur’an ayetlerinin üçte biri kıssalarla insanlığa ibretler sunmaktadır. Geçmiş milletlerin başına gelen felâketlerin başında cehâlet geliyor. Peygamberler, bu insanlara hak ve hakikatı anlattıkları zaman: ’Biz babalarımızı bu halde gördük. Sen demek bizim babalarımızın, atalarımızın dinini kötülüyorsun. Bizi atalarımızın, babalarımızın dininden çevirmek istiyorsun. Öyle mi?’ derlerdi. Tam bir câhiliyet. İşte, biz de nesillerimizi cahil bırakırsak, çocuklarımıza, aile efradımıza, yakın uzak akrabalarımıza, müslümanlara, gayri müslimlere bütün insanlara İslâmî hakîkâtleri ulaştırmazsak, insanlar yalan yanlış birçok bilgilerle donatılırlar. Ehl-i Sünnet’in dışındaki birçok sapık fırkalar ve fikirler onların bu boşluğunu yalan yanlış bilgilerle donatırlar ve ondan sonra öyle bir nesille karşı karşıya geliriz ki onları düzeltmek için çok büyük gayretler ve uzun zamanlar gerekir.
Vakit geçirmeden müslümanlar olarak âhireti düşünerek, hesabı düşünerek, Allah’ın emrini, Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin sünnet ve ahlâklarını, kulluk vazifelerimizi düşünerek, kendi nefsimize, nesillerimize sahip çıkalım. Nefislerimizi ibadetle, evrad ve ezkarlarla kötülüklerden arındıralım. Çocuklarımızı, kendi nefsimizi İslâmî bilgilerle donatalım. İslâm’ın tedrîs edildiği okullara ve Kur’an kurslarına çocuklarımızı göndererek bu yuvaları mahzun bırakmayalım. İslam adına yapılan hizmetlerden geri kalmayalım. Bizlerde bu işin bir ucundan tutalım, taşın altına elimizi bir de biz koyalım. Ne yapacağınızı bilemiyorsanız, aylık olarak elinize ulaşan Özlenen Rehber dergimizi okuyup, insanlarla paylaşarak bir yerden başlamış oluruz. Allah Teala verdiği nimetlerin hesabını bizden soracaktır. Bunun cevabına şimdiden hazırlık yapalım.
Unutmayalım ki, anne ve baba olarak vazifelerimizin başında çocuklarımızın eğitimi gelmektedir. Çocuklarımızı Allah ve Rasûlü’nün sevgisiyle, Kur’an ahlâkıyla ahlâklandırmak için çaba göstermek bize İslâm’ın emridir.
Rabbimiz bizlere İslâmî şuur ihsân eylesin. Müslüman olarak yaşatsın, müslüman olarak öldürsün. Âhir âkıbetimizi hayreylesin. Bizi her türlü kötülüklerden, nefsin, şeytanın, şerir insanların kötülüklerinden, zulümlerinden kurtarsın. Ve bizleri nasıl kul olmamızı istiyorsa öyle bir güzel kul eylesin. Âmin.
Sizin İçin Seçtiklerimiz...
Özlenen Rehber Dergisi 96. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.