Özlenen Rehber Dergisi

66.Sayı

Ramazanda Yapılması Sünnet Olan İşler*

RAMAZANA HAZIRLIK

Ramazan ayı için şaban ayından hazırlığa başlamalıdır. Şöyle ki:

- Günahları tevbe ile bırakmalıdır.

- Hasımlarını razı etmelidir.

- Zulmettiği kimseler var ise onlardan da helâllik almalıdır.

- Hayır işlemeye engel olabilecek işleri bir tarafa atmalıdır.

- Her türlü hayrı elden geldiği kadar yapabilmeye güzelce niyetlenmeli ve onlara yönelmelidir.

- Üç aylar boyunca hilâli gözetlemeli ve rü’yet-i hilalle ilgili bilgi edinmeye çalışmalıdır.

RÜ’YET-İ HİLÂL

Ramazan ayı için hilâli gözetlemek vacibdir. Ki bu şaban ayının son akşamı yapılacaktır. Böyle bir şeyi yapmak, hayra ve taata çokça arzulu olmayı gösterir.
Ramazan hilâlini gördüğü zaman, üçer kere tekbir getirip tehlîl okumalıdır.

RAMAZANDA HAYIR VE HASENAT

Ramazan-ı şerifte çevresinde bulunan iman ehli kimselere cömertlik göstermelidir. Bütün insanlara iyilik etmeli, çoluk-çocuğun nafakasını artırmalı, alacaklı bulunduğu kimselere mühlet vermeli, kelime-i şehadeti çokça okumalı, keza çokça istiğfar etmelidir.

Ramazan ayında komşulara, fakirlere ve yakın eş dosta iftar daveti vermeye gayret etmeli, çağırıldığı yere bir özrü yoksa gitmelidir.

SAHUR VE iFTAR

Ramazan ayında sahuru geç yapıp iftar yemeğini ise erken (acele) yemelidir.

İftar ederken varsa hurma ile, yoksa zeytin veya su ile iftar etmelidir. İftar etmeksizin iki oruç peş peşe tutulmamalıdır.

İftar edince;

« ذَهَبَ الظَّمَأُ وَابْتَلَّتِ الْعُرُوقُ وَثَبَتَ الْأَجْرُ إِنْ شَاءَ اللّٰهُ »

’Zehebe’z-zama’ü ve’btelleti’l-urûku ve sebete’l-ecru inşaallahu’ duasını okumak sünnettir.

İbn-i Ömer (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) iftar ettiği zaman, ‘Susuzluk gitti, damarlar nemlendi ve inşallah ecir hasıl oldu.’ buyururdu. (Ebû Dâvûd, Savm 22)


TERAVİH VE MUKABELE

Teravih namazlarına ve mukabelelere devam edip bolca Kur’an okumalıdır.

Ramazan orucu en büyük ibadetlerdendir. Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i kutsîde Nebi (s.a.v.) şöyle Rabbimizden şöyle rivayet etmiştir:

« لِكُلِّ عَمَلٍ كَفَّارَةٌ ، وَالصَّوْمُ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ ، وَلَخَلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللّٰهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ »

“(Masiyetlerden) her bir amel için (onun örtülmesi ve mağfiret edilmesini gerektiren) bir keffâret vardır. Oruç benim için (yapılan bir ibadet)tir. Onun ecrini de ben veririm. Yemin olsun ki, oruçlunun ağzının (açlık) kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (Buhârî, Tevhid 50)

ZEKÂT VE SADAKANIN SÜNNETLERİ

Sadaka verilirken niyet, taatta güçsüz kalana yardım olmalıdır.

Gerek zekât, gerekse sadaka işinde, veren kimse vereceğini malının en temizi arasından seçip vermelidir.
Vereceği zekâtı mümkünse ramazan-ı şeriften önce (şaban ayında) vermeye gayret etmelidir. Zekât verirken eğer mal olarak veriyorsa, en güzel mallarından vermelidir. Eğer para olarak veriyorsa mümkün mertebe usulüne uygun bir şekilde verilmelidir.
Zekât ve sadaka verileceği zaman bakmakla yükümlü olmadığı yakın akrabadan başlamalıdır. Eğer onlardan ihtiyaç sahibi yoksa komşulardan ihtiyaç sahibi olanlara vermelidir. Bu şekilde halkayı genişleterek ihtiyaç sahiplerine vermelidir.

Zekât ve sadaka verileceği zaman sanki kızını evlendirecekmiş gibi zekât vereceği kimsenin her şeyini araştırmaya kalkmamalıdır. Bununla beraber mümkün olduğunca en muttaki olan ihtiyaç sahibi olanlara verilmelidir.

Zekât ve sadaka veren kimseden bu zekât ve sadakanın verileceği kimsenin haberi olmamalıdır. Zekât ve sadaka verildikten sonra o kişi ile karşılaşınca bu hayır unutulmalı, durmadan o kimsenin başına kakılmamalı, rencide edilmemelidir. Bu konuda hiç konuşulmamalıdır. Bu zekâttan bahsedileceği vakit, ’Benim sana hediyemdir’ denmelidir.

Kapımıza gelen dilenciler geri çevrilmemeye gayret edilmeli, hiçbir şey veremiyorsak, güler yüz gösterilmelidir. Yollarda vs. bir kimse Allah için bizden bir şey istediğinde imkân nispetinde istediği verilmelidir.
Sadaka verileceği zaman ölmüş olan anne ve babamız için de niyet edilerek verilmelidir.

--------------------
* Bu makale, rahmetli üstadımız Abdullah Fârûkî el-Müceddidî (k.s.) hazretlerinin “Zahirî ve Bâtınî Edebler” adlı nadide eserinden (s. 140-143) iktibas edilmiştir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.