Sevgili! Sen’i unuttu dillerimiz; utanıyorum
Sevgili! Sen’i unuttu ellerimiz utanıyorum
Sevgili! Sen’i unuttu kalplerimiz utanıyorum
Sevgili! Sen’i unuttu hâllerimiz utanıyorum
Sana acziyetimi dile getirmekten utanıyorum.
Sana dil uzatan edepsizlerin kendilerinde bu cür’eti nasıl bulduklarını düşündükçe utanıyorum.
Sen, geceler boyu, gözü yaşlı, secdelerde ’Ümmetî Ümmetî? nidâlarınla ümmetinin affını, ümmetinin hayrını, ümmetinin necâtını Rabb Teâlâ Hz.lerinden dilenirken ve yalvarırken, almak için ümmetine şefaat etme hakkını, gamsızlığımızdan, hayırsızlığımızdan dolayı utanıyorum.
Hani Sen, ’Beni görmeden; bana inanan ve yolumda yürüyenler kardeşlerimdir? demiştin. Evet, biz de bu ahir zamanda Sen’i görmeden Sana îman ettik; ancak teveccüh buyurduğun kardeşliğine layık olamadığımızdan utanıyorum.
Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te dîn-i mübînin bizlere ulaşması ve nuru ile önümüzü aydınlatması için en önde, yiğitler üstü yiğitçe kâfire korku salarken Sen, korkaklığımızdan utanıyorum.
Ağladığın zaman biz de ağlamalıydık, içimizi ısıtan sözlerini duyduğumuzda, birbirimize sarılmalıydık kardeşçe, yemin etmiştik, Allah’a söz vermiştik; ancak şimdi hak yoldan çok uzak, Sen’den çok uzak kaldık utanıyorum.
’Bunları o mu söyledi?’ ’O söylediyse doğrudur!’ diyen Sıddîk-ı Ekber’in sadakâtini düşünüyorum, ’Sen’i kendi nefsimden bile daha çok seviyorum Yâ Rasûlallah? diyen Hz. Ömer’in sevgisini düşünüyorum, Sen’in yanında melekleri bile kıskandıracak kadar edeb ve hayâ sahibi Hz. Osman’ı düşünüyorum, düşmanlarının Sen’i öldürmeye geldiğini bile bile yatağına yatmaktan bir an bile tereddüt etmeyen Hz. Ali’nin yiğitliğini düşünüyorum, ’Sana bir an dahi uymazsak helak olacağımızdan endişe ederiz? diyen Ashabı’nın bağlılığını düşünüyor ve,
UTANIYORUM YÂ RASÛLALLAH!
Oysa biliyorduk;
Âlem bahçe ise Sen’sin bahçıvan, bahçe bahçıvansız neye yarar ki?! Varlık damarında dolaşan kansın, damar olsa kansız neye yarar ki?! Sen gülsün, melekler Sen’in şeyda bülbülün, gül olmazsa bülbül neye yarar ki?! Sen güzelliğin zirvesindesin, Sen olmadan güzel neye yarar ki ki?! Aşk gazelinin şah beyti Sen’sin, Sen olmadan gazel neye yarar ki?!
Sen methedilmeye en layık olan insan, bizler sana bu ahir zamandan en müstesna methiyeler ile seslenmiştik;
Hani ’Seni görmeyen göz neye yarar Yâ Rasûlallah? demiştik, yüreğimizin en nadide seslenişi ile,
Hani Sana ’Mahşer günü Sen’i görmeyeceksem kör olsun bu gözler Yâ Rasûlallah? diye seslenerek hasretimizi, vuslat arzumuzu dile getirmiştik,
Hani Sen bizim için bütün kemâllerin kemâli, cümle cemâllerin cemâli, sevda âşıklarının visâli, Cemâl-i Cemîl’in mir’âtı, her varlığın âb-ı hayatı, âşıklar haccının mikâtı idin.
Ey, adı dillere destan; ey, şânı semaya ulaşan; ey, Hakk’a en yakın olan; ey, padişah-ı mülki hakîkat; ey, sırlar kapısının miftahı; ey, öten bülbüllerin Senâsı; ey, dua edenlerin âmini,
UTANIYORUM, UTANIYORUM, UTANIYORUM YÂ RASÛLALLAH!!!
Ve Özür Diliyorum?
Sen’in getirdiğin İslâm’ın izzetini bir tarafa koyarak, nefsimizin izzetinin peşine düştük.
Özür Diliyorum?
Sen’i unuttuk Ya Rasûlallah! Getirdiğin Kitab’ı unuttuk, Sünnet’ini unuttuk.
Özür Diliyorum?
Mekke’yi fethedişinde, sana kan kusturanlar, can korkusundan tir tir titriyorlarken, Sen Rabb’ine secde ettin ve onları affettin! Şimdi Mekke müşriklerinin torunları Sen’in bu ihsanına küfrân-ı nimette bulundular.
Özür Diliyorum?
Size itaatten gafil olduk, Siz’i kendi nefislerimizden daha fazla sevemedik, vuslat için gece gündüz ağlayamadık, elhasıl yoluna ’CAN? ortaya koyamadık.
Özür Diliyorum?
Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerim’de size şöyle hitâb buyurdu:
’Habîb’im Sen emrolunduğun gibi istikamet sahibi ol, Sen’inle birlikte tevbe edenler de istikamet sahibi olsunlar? (Hud, 112)
Sen daima emrolunduğun gibi istikamet sahibi oldun, ancak biz istikamet sahibi olamadık.
Özür Diliyorum?
Ve yine Hak Teâlâ Hz.leri (c.c);
’Kendilerini iyi bir halde olduklarını zannedenler, dikkat edin onlar yalancı (aldanmış)ların ta kendileridir.? (Mücadele, 19) buyurdu, biz kulak ardı ettik.
Özür Diliyorum?
Evet, yâ Rasûlallah! Sen’den binlerce kez özür diliyorum.
Sen ki, şefkat Peygamberi’sin, Sen ki Taif’te Sen’i taşlayan kâfirlere bile kucak açansın,
Sen ki, bir mecliste istemediğin bir şey duyduğun zaman bile insanların yüzüne karşı bir şey söylemeyensin, Sen ki kötülüğe kötülükle karşılık vermeyen, bağışlayan, affedensin. Sen ki, Nebîler dâhil herkesin kendi derdiyle kıvrandığı o mahşeri gün ve kalabalıkta - kendisini değil - ümmetini düşünerek ’Ümmetî! Ümmetî!? diye duada bulunan tek peygambersin.
Özrümü kabul eder, bize ’ümmetim’ diye bakar mısın?
Allah’ım! Bizlere, bu aciz kullarına uyanış nasip et, gafilliğimizle bizleri baş başa bırakma, hayırsızlığımız sebebiyle bizleri muaheze eyleme, yüzsüzlüğümüzü yüzümüze vurma, vefasızlığımızla huzuruna çıkarma. Affet bizleri güzeller güzeli, affet bizleri affetmeyi çok seven, affet bizleri şefkatlilerin en şefkatlisi, affet bizleri ey Tevvâb.
AFFET BİZLERİ, AFFET ALLAH’IM?
Utanıyorum?
Özlenen Rehber Dergisi 37. Sayı
allahım insanlara, dostuna acı çektirenleri sana havale ediyorum YAZI GÜZEL.