Özlenen Rehber Dergisi

37.Sayı

O'ndan Öncesi ve O'ndan Sonrası

Recep Faruk KARABAL Özlenen Rehber Dergisi 37. Sayı
Yüce Rabbimizin, ’âlemlere rahmet’ olarak vasıflandırdığı, kendisine Habîb kıldığı Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin bir tek vasfını, bir tek güzel ahlâkını bile anlatabilmeye ne ilimler ne de kelimeler kifayet eder. On dört asırdır Efendimiz (s.a.v.) hakkında yazılanlar, söylenenler toplansa, hatta kıyamete kadar söylenecekler de bunlara eklense, işte tüm bu methi senâlar, O’nun güzelliği karşısında deryaya nispetle bir damla kadar bile olmasa gerektir. Ancak O’nun (s.a.v.) gönüllere rahmet olan sevgisinden bir damla da olsa nasiplenebilmek, ahlâklarını örnek alarak Allah’ın razı olduğu bir kul olabilmek maksadıyla Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını, davranışlarını öğrenmeye, sözlerini bellemeye ve başkalarına aktarmaya gücümüz yettiğince gayret edeceğiz.

Efendimiz’in bizler için ne büyük bir rahmet olduğunu, getirdiği dine mensup mü’minlerin bulunduğu bir ortamda doğup büyüdüğümüz, bir anlamda, sınırlı da olsa dini telakkiyi miras aldığımız için, gereğini yeterince idrak edemiyoruz, belki de bu konuda hiç akıl ve gönül yormuyoruz. Bu konuyu biraz tefekkür etmek maksadıyla O’ndan öncesi ve O’ndan sonrasından birkaç kesit sunmak istiyoruz, okyanustan damla misali binlerce güzellikten birkaç tablo?
Rasûlullah Efendimize peygamberlik gelip, insanları hak dine çağırmaya başlamasından önceki döneme ’cahiliye dönemi’ denmektedir. Bu dönemde, gerçekten huzur ve mutluluktan bahsetmek imkânsızdır. İnsanların kendi elleriyle yaptıkları putlara taptıkları, haklı-haksız ayrımı yerine güçlü-güçsüz ayrımının yapıldığı, fakirlerin, kimsesizlerin, kölelerin ve kadınların olabildiğince ezildiği, faizin en katı biçimiyle uygulandığı, içkinin ve fuhşun içine gömülmüş bir yaşantı ortamdır, cahiliye dönemi.
Babaların kız çocuklarını, toplumun ayıplamasından korkarak kendi elleriyle öldürdükleri, çölde eşkıya çetelerinin korkusundan seyahat edilmeye korkulan bir zamandır ve bu yaşananlar masal değildir, hepsi kayıt altına alınmış ve insanlık tarihinin kara dönemlerini temsil eden zaman dilimlerindendir.
İşte o günleri yaşayan insanlardan bizlere aktarılmış birkaç kesit:
’Benim bir kız çocuğum vardı, çağırdığım zaman koşarak yanıma gelirdi. Bir gün yine onu çağırdım. Koşarak yanıma geldi. ’Seni dayınlara götüreceğim’ dedim. Evimizin yakınında bir kör kuyu vardı, oraya varınca bir hamlede onu kuyuya atıverdim. Kızımın son sözleri ’Babaaa’ diyen bir çığlık oldu.?

Başka bir kesit:

’Biz kendi ellerimizle helvadan putlar yapar, sonra yolculukta başka yiyeceğimiz kalmayınca, o zamana kadar ibadet ettiğimiz o putu yerdik.?
O dönemde kadın olmak, ezilmek için yeterli sebepti. Kocalar sınırsız sayıda kadınla evlenebiliyor, bunlardan istediğini, istediği zaman boşuyor ve hiç bir şey vermeden onu sokakta bırakabiliyordu. Evliliği ve boşanmayı düzenleyen ne bir kanun, ne de bu kanunları uygulayacak kurumlar vardı.
Fakirlik de ezilmek için yeterliydi. Birisi paraya sıkıştığında o kişiye ancak tefeciler borç verirdi. Aldığını borcu zamanında ödeyemediğinde borcun vadesi uzatılır ancak, yüklü faizler eklenirdi üzerine. En sonunda borç, ödenemeyecek noktaya ulaşınca elinde olan her şeye el konur, yine de borç kapatılamadığından, çocukları, eşi ya da kendi köle haline gelirdi. Kölelik de en katı biçimiyle uygulanıyordu bu dönemde. Kölelere bir deve kadar bile değer verilmiyordu bazen. Alınır, satılır ve hatta dövülerek, aç bırakılarak öldürülürlerdi bile. Bunlar için de hesap soracak bir kurum, bunları önleyecek bir kanun da yoktu.

Rasûlullah Efendimizin terbiyesinden geçtikçe, o insanlar değiştiler. Cimrilik yerine, cömertlik, kibir yerine tevazu, haset yerine yardımlaşma, bencillik yerine diğerkâmlık vb. yerleşti o insanlarda. Ve cahiliye dönemi olan o karanlık devir, yerini, adı ’asr-ı saadet? (mutluluk asrı) olan nurlu bir döneme bıraktı. Asr-ı saadette yaşayan insanlar, başka bir yerden gelmemişlerdi. Cahiliye dönemini, cahiliye dönemi yapan insanlardı kimileri. Ancak Allah Rasûl’ünün terbiyesi ve önderliği, onları asr-ı saadeti ortaya koyan insanlar haline getirmişti. Cahiliye döneminde birbirini ezmek için yarışan insanlar, bu kez birbirine yardım için yarışmaya başladılar. Mekke’den göç eden kardeşlerine, tüm varlıklarının yarısını bir kalemde teklif edecek kadar diğerkâm oldular. Mekke’dekiler de Allah Rasûlü uğruna tüm varlıklarını terk edecek, hatta canlarından geçecek kadar bencillikten arındılar.

İşte Efendimiz’in rahmeti üzerlerine düştükten sonra yaşananlardan son bir kesit:

Cerir bin Abdullah anlatır: ’Gündüzün ortalarında, Peygamber Efendimizin yanında bulunuyorduk. Derken, yalın ayak, kaplan postu rengindeki gömleklerini, abalarını başlarına geçirmiş, kılıçlarını sıyırmış yarı çıplak bir takım kimseler çıkageldiler.
Rasûl aleyhi’s-selâm, onların fakir ve yoksul hallerini görünce, üzüntüden yüzünün rengi değişti. Öğle namazını kıldırdıktan sonra cemaate bir hutbe îrâd etti:
’Bilesiniz ki, yüce Allah, kitabında buyuruyor ki?’ diyerek şu âyetleri okudu:
’Ey insanlar! Sizi, bir tek candan yaratan, ondan da, yine onun eşini vücuda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinizden korkunuz. Şüphe yok ki, Allah, sizin yaptığınız her şeyi görüyor?’(en-Nisâ, 4/1.)
’Ey îman edenler! Allah’tan korkunuz. Herkes, yarın (ahiret günü) için ne gönderdiğine bir baksın! Allah’tan korkunuz! Çünkü Allah, ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır.’(el-Haşr, 59/18.) Sözüne devamla ’İnsan, dinarından, dirheminden, elbisesinden bir sa’ buğdayından, bir sa’ kuru hurmasından hatta yarım hurma bile olsa sadaka vermelidir!’ buyurdu. Derken, Ensar’dan bir adam, hemen hemen elinin taşıyamayacağı kadar, hatta elinin taşımaktan aciz kaldığı bir kese getirdi. Sonra, birbiri ardınca herkes, bir şeyler getirmeğe başladılar. Nihayet, yiyeceklerden ve elbiselerden iki küme meydana geldiğini gördüm. Rasûl aleyhi’s-selâm’ın yüzünün memnuniyetten, altınla yaldızlanmış gümüş gibi parıldadığını gördüm.?

Efendimiz (s.a.v.)’in öncesindeki ve sonrasındaki zaman dilimlerinin isimleri bile, O’nun âlemlere nasıl rahmet olduğunu idrak edebilmemiz için yeterlidir. O’ndan öncesi ’Cahiliye Dönemi?, O’ndan sonrası ’Asr-ı Saadet Dönemi??
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.