Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selam O’nun en sevgili dostuna olsun. İmam-ı Buhârî sahîhinde Ebû Hureyre’nin şöyle buyurduğunu nakleder: ’Allah Rasûlü (s.a.v.)’e sordum: Yâ Rasûlallah, kıyamet günü şefaatinize en layık kişi kimdir? Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Yâ Ebâ Hureyre, hadis öğrenmeye olan hırsından dolayı bu hadisi senden önce hiç kimsenin sormayacağını biliyordum. Kıyamet gününde şefaatime nail olacak kimse, kalbinden ihlasla ’La ilahe illallah’ diyen kimsedir.’ 1
Yukarıdaki hadiste olduğu gibi ve bir çok ayet ve hadislerde de şefaat sabittir. Nedir şefaat? Şefaat; lügatte bir kimsenin başkasından yardım talep etmesi veya suçunun affını dilemesi manalarına gelir; ancak ayet ve hadislerden anladığımız ve son zamanlarda kimilerinin inkarına dahi cüret ettiği şefaat, kıyamet gününün dehşetli ve sıkıcı anlarında biz aciz kullara Allah’ın izni ile Allah Rasûlü’nün, Allah dostlarının ve sâlih amellerimizin bizim için yardım dilemesidir. Bu açıklamalardan hareketle konumuzu, Şefaatin Kükmü, Delillerle Şefaat’in İspâtı, Şefaa’tin Kısımları, Kimlerin Şefaat Edebileceği ve İtikadî Fırkaların Şefaat Hakkındaki Görüşleri ana başlıkları altında izah etmeye çalışalım:
ŞEFAATİN HÜKMÜ
Kur’an’da ve Sünnet’te varit olan sarîh delillerle, Şefaat’e îmanın farz olduğuna selef imamlarımız icmâ etmişlerdir. İmam-ı Nevevî Sahîh-i Müslim şerhinde der ki: ’Günahkar müminler için kıyamet günü gerçekleşecek şefaatin delillerinin tümü tevatür yoluyla gelmiştir, sabittir. Said B. Mansûr’un Sünen’inde sahih senetle gelen rivayette Enes B. Malik şöyle der: ’Kim şefaati inkar ederse, şefaatten nasibi yoktur.’ Yine Beyhâkî’nin Yusuf B. Mihran yoluyla İbn-i Abbas’tan rivayeti şöyledir: Hz. Ömer (r.a) bir gün hutbe verirken şöyle dedi: ’Bir zaman gelecek ve bu ümmetten bir gurup recim cezasını inkar edecekler, deccalı inkar edecekler, kabir azabını inkar edecekler, şefaati inkar edecekler ve cehennemden çıkarılacak insanları inkar edecekler.
Kısacası ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebine göre şefaat haktır. Şefaat’e iman farz, inkarı küfür ve şefaati bildiren hadislerin tümü mütevatirdir.
DELİLLERLE ŞEFAATİN İSPATI
1- Kur’ân’dan Deliller:
- Onun izni olmadan katında kim şefaat edebilir.2
- O gün (kıyamet günü) Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. 3
- Allah dilediğine ve razı olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati fayda vermez. 4
- Onlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. 5
Yukarıdaki ayetler şefaatin varlığını apaçık ispat etmektedir. Ancak Kur’an’ın bazı ayetlerinde ve bazı hadislerde şefaatin vukû’ bulacağı beyan edilirken, bazı ayetlerde de şefaat nefyedilmektedir. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz;
- Ey iman edenler alış verişin, dostluğun ve şefaatin olmadığı gün (Kıyamet Günü) gelmeden önce sizi rızıklandırdığımızdan hayra infak edin. 6
- Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez. 7
Bu durumda aklımıza hemen şu soru gelebilir: Şefaati ispat ve nefyeden deliller arasında nasıl bir mutabakat sağlanabilir. Bu sorunun cevabında İslam alimlerinin görüşlerini sunarken aynı zamanda şefaatin gerçekleşmesinin şartlarını da sıralayacağız.
A- Şefaati nefyeden ayetlerden murad, Allah’tan başkasından talep edilen şefaattir ki; buna şu ayet-i kerime apaçık işaret ediyor: ’Yoksa putperestler Allah’tan başka şefaatçi mi edindiler... De ki şefaat yalnızca Allah’ın elindedir. 8
B- Şefaat edecek kimselerin şefaatinin gerçekleşmesi sadece Allah’ın izni ile olur. Onun izni olmadan şefaat mümkün olmaz: ’Onun izni olmadan kimse şefaat edemez.’ 9
C- Ayetlerde nefyedilen şefaat kafirler içindir. Yani şefaat edilen kimsenin Müslüman olması da şefaatin vukû’unun diğer bir şartıdır. Zira kafirler için şefaat yoktur: ’Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.’ 10
D- Şefaatin diğer bir şartı da, şefaat edecek kimsenin buna güç yetirebilmesi hak etmesidir. Yani lâyık olmasıdır. Bunu beyan eden ayeti kerime ise şöyledir: ’Allah dilediğine ve razı olduğuna izin vermedikçe göklerde bulunan nice meleklerin şefaati fayda vermez.’ 11 Bu ayette Hz. Allah’ın şefaatine izin vereceği kimseden hoşnut olması gerektiği beyan edilmektedir.
2 - Sünnet’ten Deliller:
- Ebû Hureyre (r.a.) Allah Rasûl’ü (s.a.v)’e şöyle sordu: Yâ Rasûlallah kıyamet günü şefaatinize kim daha layıktır? Hz peygamber (s.a.v) şöyle cevap verdi: ’Yâ Ebâ Hureyre! Hadis öğrenmeye olan hırsından (iştiyak) dolayı bu hadisi senden önce hiç kimsenin sormayacağını biliyordum. Kıyamet günü şefaatime nail olacak kimse, kalbimden ihlâsla; ’La İlahe İllallah’ diyen kimsedir. 12
- Yine Ebû Hureyre (r.a)’in naklettiği bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ’Her Nebinin kabul olunmuş bir duası vardır. Bütün nebiler, bu dünyada dualarını yaptılar; ancak ben duamı ümmetime şefaat etmek için sakladım ve kim Allah’a şirk koşmadan ölürse İnşallah şefaatime nail olur. 13
- Enes B. Malikin rivayet ettiği hadiste Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurdu: ’Ben cennete ilk şefaat edecek kişiyim ve peygamberlerden en çok tebâsı (ümmeti) olan benim.14
Bu konu hakkındaki hadisler sayılamayacak kadar çoktur, biz bunlardan bazılarını zikrettik, bazılarını da şefaatin kısımlarında sunacağız.
ŞEFAATIN KISIMLARI
1. Kısım: Kıyamet gününün dehşetinden ve sıkıntılarında halas olmak için edilecek şefaat ki buna, biz şefaat-i uzmâ, veyahut alimlerin büyük çoğunluğuna göre Makam-ı Mahmûd diyoruz. Bu kısım şefaatin vakti kıyamet gününde haşr’den sonra, hesaptan öncedir. Bunu teyit eden hadis-i şerif şöyledir:
Enes B. Malik (r.a) Allah Rasûlü (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: ’Kıyamet gününde Hz Allah bütün insanları toplar. İnsanlar; ’Rabbimize karşı şefaat dilesek de bizi bu durumdan kurtarsa’ derler ve Hz. Ademe gelirler ve: ’-Ey Adem! Seni Allah Kudret eliyle yarattı ve sana ruhundan üfledi ve melekleri sana secde ettirdi. Rabbimiz katında bize şefaat et’ dediklerinde, Hz. Adem: ’-Ben bunu yapamam’ der ve hatasını zikreder. Sonra Nuh’a gidin zira O Allah’ın ilk Rasûlü’dür der. Ona gelirler ve: ’-Ey Nuh! Bize şefaat et’ derler. Hz. Nuh: ’-Ben bunu yapamam’ diyerek hatasını zikreder ve ’-İbrahim’e gidin’ çünkü O Allah’ın Halîli’dir’ der. İnsanlar Hz. İbrahim’e giderek; ’-Ey Allah’ın halîli! Bize şefaat et’ derler. Hz. İbrahim: ’-Ben bunu yapamam’ diyerek hatasını zikreder ve ’Siz Mûsâ’ya gidin’, çünkü Allah onunla konuşmuştur’ der. Mûsâ’ya gelirler. Hz. Mûsâ da; ’-Ben bunu yapamam’ diyerek onları Hz. Îsâ’ya sevk eder. İnsanlar bu defe da Hz. Îsâ’ya gelerek; ’Ey Allah’ın kelimesi! Bize şefaat et’ dediklerinde, Hz. Îsâ: ’-Ben bunu yapamam. Siz Hz. Muhammed (s.a.v)’e gidin. Zira Allah Onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir’ der ve bana gelirler ve ben Rabbimden şefaat için izin isterim? Ve kafirler hariç kimse kalmayıncaya kadar şefaat ederim. 15
2. Kısım: Şefaatin ikinci kısmı ise hesapsız cennete girmek içindir. Bu şefaat’te Allah (c.c)’nun peygamber Efendimize has kıldığı özelliklerdendir.
3. Kısım: Hesaptan sonra cehennemi hak eden günahkar Müslümanların Allah Rasûlü’nün şefaati ile cehennem azabından kurtulmalarıdır. Yukarıda zikrettiğimiz uzun hadisin diğer rivayetinde imâm Buhârî (r.a)’in şöyle bir ziyadesi vardır: ’Allah Rasûlü (s.a.v.) sıratın üzerinde (başında) durarak şöyle der: ’Allâhümme sellim, Allâhümme sellim (Allah’ım selamet ver, Allah’ım selamet ver).’ Bu ziyade de şefaatin bu kısmına delalet etmektedir.
4. Kısım: Hesaptan sonra cehennem azabına müstahak olan Müslümanlar cehenneme girdikten sonra, orada cezalarını bir yandan çekerlerken de Hz. Peygamberin şefaati yetişir. Bu kimseler cezalarının sonuna kadar azapta kalmaktan şefaatle kurtulur ve bazı rivayetlere göre de yanmış bedenleri hayat nehirlerinde yıkanır ve onlara cehennemden çıkanlar manasında ’cehennemîler’ diye damga da vurulur. Herkes onları öyle tanır. Bunu ifade eden bir hadis-i şerif şöyledir: Allah Rasûlü şöyle buyurur: ’Bir gurup, şefaatimle cehennemden çıkarılıp cennete girdirilir ve orada cehennemîler diye isimlendirilirler.’ 16
5. Kısım: Şefaatin diğer bir nev’i de cennette tahakkuk edecektir. Bu da cennet ehlinin makamlarının yükselmesi içindir. Bir hadis-i şerifte Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: ’Cennette ilk şefaat edecek kişi benim ve enbiyadan en çok ümmeti olan benim.’ 17
6. Kısım: Bu kısım şefaat, cehennem ehlinin azabını hafifletmek için vukû bulacaktır. Nitekim Habib-i Kibriyâ (s.a.v), amcası Ebu Talip hakkında şöyle buyurmuştur: ’Umulur ki şefaatim ona fayda verirde azabı hafifler.’18
KİMLER ŞEFAAT EDEBİLİR?
Hadis-i şeriflerin ışığında şefaatin kısımlarını zikrettikten sonra, kimlerin şefaat edebileceğine dair birkaç cümleyle değinmemizde fayda var. Evvelen ve âhiren şefaat edeceklerin başında Erhamü’r-Râhimîn olan Hz. Allah (c.c) gelir. Daha sonra O’nun biricik Habib-i (s.a.v) Efendimiz, Kur’an-ı Kerîm, daha sonra melekler, Sâlih kullar, şehitler, sâir bütün sâlih ameller... Kıyamet günü sahibine şefaat edecektir. Bu hususta şefaatle ilgili hadiselere bakılabilir.
İTİKADİ MEZHEPLERİN ŞEFAAT HAKKINDAKİ GÜRÜŞLERİ
1- Şefaatin birinci kısmı, yani şefaat-i uzmânın sübutunda, bütün itikâdî mezhepler (Ehl-i sünnet, mutezile, Haricîler ve diğerleri...) ittifak etmişlerdir.
2- İkinci kısım şefaat, yani hesapsız cennete girmek için edilecek Şefaat’i, mutezîler ve harîciler kabul etmişlerdir. Lakin bu şefaate nail olacak kimselerin büyük günah işlememiş olmaları gerektiğini beyan etmişlerdir. Zira mütezîle’ye göre büyük günahları irtikab eden kimseler tevbe etmeden ölürlerse asla cennete giremeyeceklerdir. Bununla birlikte şefaatin üçüncü ve dördüncü kısımlarını kabul etmemişlerdir. Bu reddin mesnedi ise, -onlara göre- günahkar olan herkes cezayı hak etmiştir ve cezalandırılacaklardır. Cennette makam ve derecelerin artması için vukû bulacak şefaat hakkında Kâdı İyaz Hazretleri, mutezîler’in bir kısmının kabul ettiğini söylese de İbn-i Hacer buna pek sıcak bakmadığını ifade eder.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate gelince; zikrettiğimiz şefaat nevilerinin hepsi haktır, vukû bulacaktır. Bunlara iman farz, inkarı küfürdür.
Şefaat hakkındaki bu kısa yazımızda şefaatin hükmü, delilleri, kısımları, şefaat hakkında görüşleri zikretmeye çalıştık. Ancak şunu iyi biliyoruz ki, şefaat çok mühim bir mesele olması hasbiyle daha uzun ve teferruatlı bir şekilde ele alınması gerekir. Bizim anlatmak istediğimiz; her Müslüman’ın şefaat hakkında yüzeysel bir bilgiye sahip olması ve inkarcılara karşı belleğinde birikim olmasıdır. Buna göre, son olarak, yazımızın ana hatlarını başlıklar halinde özetlersek;
1- Şefaat’in bütün kısımları Hak’tır. Delilleri mütevâtirdir. Şefaat’e iman farz, inkarı da küfürdür.
2- Şefaat, Allah (c.c.)’nun kullarına olan derin şefkati ve merhametinin bir tezahürüdür. Zira kendi amellerimizle Rabbimize layık bir kulluk yapamadığımız ve amellerimizin bizi kurtaramayacağı bir hakikattir. Biz günahkar kullar için Allah (c.c)’nun Habîb’i ve sevgili dostlarının duasından başka ümidimiz olmadığı da hakikatin diğer bir yönüdür.
3- Şefaat; Allah (c.c.)’ın, Habîbi (s.a.v)’e sunduğu en büyük bir hediye olması ve O’nun bu fırsatı da ümmetin kurtuluşu için kullanması Rasûl-i Ekrem’in Allah katındaki derecelerinin ne kadar yüksek ve âlî olduğunu gösterir. Aynı zamanda da Allah Rasûlü’nün, ümmetine duyduğu şefkat ve merhameti izhar eder. ’Ey iman edenler, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendinize ağır gelen, size düşkün, müminlere şefkatli ve merhametli bir Peygamber gelmiştir.’ 19
Kaynakça:
1. Buhârî, Kitâbü’r-Rikâk.
2. Bakara Sûresi 2/255.
3. Tâhâ 20/109.
4. Necm Sûresi 53/26.
5. Enbiya Sûresi 21/28.
6. Bakara Sûresi 2/254.
7. Müddessir Sûresi 74/48.
8. Zümer Sûresi 39/ 43-44.
9. Yunus Sûresi 10/3.
10. Müddessir Sûresi 74/48.
11. Necm Sûresi 53/26.
12. Buhârî, Kitabü’r-Rikâk.
13. Buhârî, Kitâbü’d-Deavât, Müslim, Kitâbü’l-İman.
14. Müslim, Kitâbü’l-İman.
15. Buhârî, Kitâbü’r-Rikâk, Müslim, Kitâbü’l-İman.
16. Buhârî, aynı yer, Müslim, aynı yer.
17. Müslim.
18. Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr.
19. Tevbe Sûresi 9/128.
Şefaat
Özlenen Rehber Dergisi 13. Sayı
1 kişi yorum yazdı.