Özlenen Rehber Dergisi

104.Sayı

Güncel; Tesbih Bidat Mi?

Mustafa Yavuz Özlenen Rehber Dergisi 104. Sayı
Helallerin ve haramların harman olup birbirine karıştığı bir zamanda yaşıyoruz. Asrısaadetin üzerinden tam 14 asır geçtiği gibi inananlar da o kutlu asırdan fersah fersah uzaklaşmışlar maalesef. Ahir zaman musibetleri inananların üzerine sağanak halinde yağıyor. Bu musibetlerin başında da cehalet gelmekte. İlim gitgide yok oluyor. İnsanlar cahil âlimler tarafından -güya- hidayete çağrılıyorlar. Heyhat!
Bu yazımız son zamanlarda tartışılan o kadar lüzumsuz konudan biri olan ’tesbihin dindeki yeri’ hakkında olacak. Malum, asrımızda Selef-i Salihîn’in üzerinde ittifak ettiği birçok konu halef ulemasınca yeniden irdelenmekte ve asırlardır ümmetin neredeyse (fiilî icmâ ile) uyguladıkları birçok ahkâm gereksiz yere tartışmaya açılmak suretiyle cehaletin hâkimiyetine zemin hazırlanmaktadır. İşte bunlardan biri de zikir çekerken tesbih aletini kullanmanın bidat olduğu ve bundan mütevellit her bidatin dalâlet, her dalâletin de cehennemde olduğu iddiasıdır. Biz malumu ilam babından da olsa bu yazımızda bu konuya açıklık getireceğiz. Mevlâ’m cümlemizi hidayet üzere eylesin inşallah.

Tesbihin meşruiyeti ile ilgili deliller:
1- Tirmizî, Ebu Dâvûd, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî’nin rivayet ettiği hadiste Abdullah b. Amr (r.a.): ’Rasulullah’ı (s.a.s.) elleriyle tesbih çekerken gördüm’ demiştir.
2- Peygamberimiz (s.a.s.) de zevcelerine elleriyle tesbih çekmelerini emrederek; ’Tesbih, tehlil ve takdisi parmaklarınızla çekiniz ki onlar yaptıklarından mesul ve kıyamet günü dile geleceklerdir.’ buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Tirmizî, Müsned, Taberanî Kebir, İbn-i Ebî Şeybe Musannef; Zehebî hadise sahih, İbn-i Hacer ise hasendir demiştir.)
3- Safiyye binti Huyey’den rivayetle, demiştir ki: Elimde 4000 adet (hurma) çekirdeği ile tesbih çekerken Rasûllullah (s.a.s.) bize geldi ve ’bunlar da ne ey binti Huyey?’ diye sordu. Ben: ’Siz gelinceye kadar daha fazlasını çektim yâ Rasûlallah!’ deyince bana: ’Subhanellahi adede halkihî…’ duasını öğretti.’ (Tirmizî)
4- Ahmed İbn-i Hanbel, Zühd’de ve Musned’inde Yunus İbn Ubeyd’in anasından şöyle dediğini rivâyet etti: ’Ebû Safiyye’yi -ki O Rasûlullah (s.a.s.)’in ashabındandı ve komşumuz idi- küçük taşlarla tesbih ederken gördüm.’ (Benzer bir lafızla, Hilal el-Haffar’ın Cüz’ünde, Beğavi’nin el-Mu’cemu’s-Sahâbe’sinde ve İbn-i Asâkir’in Târih’inde mevcuttur.)
5- Yine Ahmed İbn-i Hanbel Zühd’de naklettiği üzere Ebu Derdâ’nın acve hurmasının çekirdeklerini koyduğu bir torbası vardı. Öğle namazını kıldıktan sonra bu taşları tek tek çıkararak bitirinceye kadar bunlarla tesbihat yapardı.
6- Ebû Dâvûd’un süneninde Ebu Nadra’dan o da Tufaveli bir zattan şunları nakleder: ’Ebu Hureyre’ye misafir oldum. Bir sedir üzerinde oturuyordu ve elinde de içinde taş veya hurma çekirdeklerinin olduğu bir torba vardı. Ebu Hureyre elindeki taşlar adedince tek tek tesbihat yapıyor, torbadaki taşlar bitince kendinden aşağıda oturan siyahî cariyesine emrediyor oda taşları toplayıp tekrar kendisine veriyordu.’ (Ebû Dâvûd)
7- İbn-i Ebi Şeybe, Ebu Said el Hudri’nin taşlarla tesbih çektiğini, Ebu Hureyre’nin de üzerinde bin adet düğümü olan bir ipliğinin olduğunu ve bununla tesbihat yapmadan uyumadığını nakleder.
8- Yine İbn-i Ebi Şeybe Musannef’inde Sad bin Ebi Vakkas’ın taş veya hurma çekirdekleriyle tesbihat yaptığını Ebu Hureyre’nin de sihaylı beyazlı hurma çekirdekleriyle tesbih çektiğini nakleder.
9- Yine İbn-i Ebi Şeybe Musannef’inde, Hz. Hüseyin’in kızı Fatıma’nın üzerinde düğümler olan bir iplikle tesbih çektiği kaydetmiştir.

TESBİH HAKKINDA ÂLİMLERİMİZİN BAZI SÖZLERİ
1- Ömer Mekkî şöyle anlatır: Üstadım Hasan-ı Basrî’nin elinde bir tesbih gördüm ve kendisine: ’Efendim! Siz ibadeti çok, şanı yüce bir insansınız. Bu elinizdeki tesbih de nedir ki?’ diye sorunca bana şöyle dedi: ’Bu elimdeki (tesbihim) Sahabe zamanında kullandığımız bir şeydi. Sonradan onu terk edemem (Yani Sahabe zamanında yaptığım bir şeyi sonradan bırakamam). Ben hem kalbim hem elim hem de lisanımla Rabbimi zikretmek istiyorum.’ {İmam Hasan’ın bu sözüne istinaden İmam Ebu Abbas tesbihin sahabe asrında da kullanıldığını ifade etmiştir. (Konevî, Nuzhetu’l-Fikr fi Subhati’z-Zikr)}
2- İbn-i Allan da Futuhâtü’r-Rabbaniye adlı eserinin tesbih ile alâkalı risalesinde demiştir ki: ’Çok zikir çekenlerin başka şeylerle meşguliyetini önlemesi ve şaşırmamaları bakımından tesbih kullanması, zikrullahı elleriyle çekmelerinden daha efdaldir.’
3- İbn-i Hacer’in ’Mişkat’ şerhinde yukarda zikredilen Safiyye hadisinin şerhinde denilmiştir ki; ’Bu hadisten tesbih kullanmanın mendup olduğu anlamı çıkar. Tesbihin bidat olduğu iddiası ise sahih değildir.’
4- İbn-i Cevzî de Safiyye hadisinden yola çıkarak çekirdek taş vb. şeylerle tesbih çekmenin müstehab olduğunu, bunun da Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in ikrarı ile sabit olduğunu söyler.
5- Dürrü’l-Muhtar’da; ’Tesbih kullanmakta (riya olmadığı müddetçe) herhangi bir beis yoktur’ denilmiştir.
6- İmam Suyutî: ’Elhavi li’l-fetavî’ adlı eserinde: ’Seleften birçok güvenilir âlimlerimiz tesbihi kullanmışlardır. Eğer tesbih kullanmada herhangi bir sakınca olsaydı Selef-i Sâlihîn onu kullanmaktan imtina ederlerdi.
7- Kadı Ebu Abbas ’Vefiyat’ isimli eserinde şunları kaydeder. ’Cüneyd-i Bağdadî’nin elinde tesbih görenler bunun nedenini sorduklarında şöyle cevap verirdi: ’Rabbimi bulduğum bir şeyi neden terk edeyim.’
8- İbn-i Abidin ’Haşiye’sinde şunları zikreder: ’Tesbih kullanmada herhangi bir beis yoktur. Bunun delili Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Hibban ve Hâkim’in sahih isnatla naklettiği şu hadistir: ’Bir gün Rasûlullah (s.a.s.) bir kadını ziyaret ettiklerinde kadın taş veya çekirdeklerle tesbih çekiyordu. Peygamberimiz kadına hitaben: Sana daha kolayı öğreteyim mi?

سبحان الله عدد ما خلق في السماء
وسبحان الله عدد ما خلق في الأرض
وسبحان الله عدد ما بين ذلك
duasını okumasını emir buyurdular.’
Peygamberimiz (s.a.s.) bu hadiste taş veya çekirdeklerle tesbih çekmeyi nehyetmemiş, kadını daha kolay olanına sevk etmiştir. Eğer kadının yaptığında herhangi bir sakınca olsaydı bunu açıkça beyan ederdi. (İbn-i Abidin, Haşiye 1/457)
9- Allame Ali el-Karî de ’Mirkat’ adlı eserinde söz konusu hadisi şerh ederken: ’Bu hadis, Efendimizin ikrarı ile tesbih kullanmanın cevazına delalet eden sahih bir kaynaktır. Bu konuda bidat diyenlerin sözüne itibar edilmez, hatta bazı âlimlerimiz tesbih için ’şeytana vurulan kamçılardır’ demişlerdir.
Ulemadan bazıları da parmaklarla tesbih çekmenin tesbihle çekmekten daha efdal olduğunu iddia etseler de cevap olarak şunu diyebiliriz: Tesbih çeken kişi adetlerinde yanılmayacağından eminse parmaklarıyla çekmesi daha efdaldir, aksi halde tesbih ile çekmesi daha evladır.

TESBİH İLE ALÂKALI BAZI ŞÜPHELERİN İZALESİ:
1) Tesbih eğer iyi bir şey olsaydı Peygamberimiz (s.a.s.) kendisine bir tesbih edinmez miydi?
CEVAP: Peygamberimiz (s.a.s.) bizatihi yapmadığı her şey yanlıştır tezi yanlıştır. Sünnet tarif edilirken Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kavlî (sözleri), fiilî ve ikrarı (ya da sükût)… diye tarif edilir. Tesbih aleti de ikrar kabilindendir. Buna delil olan hadisimiz yukarda zikretmiştik.
2) Fukahâdan bazıları çekilen tesbihatın sayılmasını dahi mekruh görürken bunu saymak için bir tesbih edinmek ziyadesiyle mekruh olmaz mı? Kaldı ki bir meselede biri güzel diğeri bidat olan iki hüküm karşı karşıya geldiğinde o amel bidat şüphesinden dolayı terk edilmeli değil midir?
CEVAP: Öncelikle tesbihatı saymak mekruhtur sözü yanlıştır ki buna Efendimiz (s.a.s.)’in bizatihi uygulamaları, Sahabe efendilerimizin tatbikatı en bariz delildir. Bir amelde bidat ve hasen (güzel) iki hükmün karşıya karşıya gelmesi durumunda amelin terk edilmesi ancak iki hüküm birbirine eşit olduğu zamandır. Hâlbuki burada tesbihin makbul olduğu hükmü gelen rivayetlerle ağır basmaktadır.
3) İmâm Dârimî’nin Sünen’inde bir rivâyette Ebû Mûsa el-Eş’arî, Mescidde ellerinde küçük taşlar bulunan insanlardan meydana gelen bir zikir halkası görmüştü. (Birisi): ’Yüz defa tekbir getirin’ diyor, hep beraber yüz defa tekbir getiriyorlardı. Sonra (aynı kişi): ’Yüz defa Lâ İlâhe İllallâh deyin’ diyor, onlar da yüz defa Lâ İlâhe İllallâh diyorlardı. ’Yüz kere Sübhânallah deyin’ diyor, onlar da yüz defa Sübhânallah diyorlardı.
Ebû Mûsâ el-Eş’arî bunu hayırlı bir iş, İbn-i Mes’ud da bid’at olarak gördüklerini söylüyorlardı. Taşlarla toplu zikretmeyi bir Sahabî güzel ve hayır diğeri de bid’at ve şer görmüştür. İki sahabe arasındaki bu görüş farklılıklarını nasıl anlamamız gerekiyor?

CEVAP: Sahabeler arasında sadece bu değil daha birçok konuda içtihat farklılıkları vardır. Bu yüzden mezhep imamımız İmam-ı A’zam (k.s.) ’Sahabe içtihatlarında dilediğimi alırım dilediğimi almam’ derken sahabe görüşlerinin birbirini eleştiren yönlerinin olabileceğini ifade etmiştir. Bu görüşler arasında tercih yapabilmek de elbette ancak bir müçtehidin işidir. Dolayısıyla sahabe görüşlerini, arasındaki ihtilafları olağan görüp müçtehit imamlarımızın görüşleri doğrultusunda cumhurun görüşünü tercih etmekte fayda var. Bu görüş farklılıklarına birkaç örnek verirsek sanırım konu daha da aydınlanmış olacaktır:
Sahabilerden bazıları (radiyallahu anhum ecmaîn), Kur’ân’ın toplanıp Mushaflaştırılmasının Rasûlullah (s.a.s.) tarafından yapılmadığını ve bunun bidat olduğunu savunurlarken, öncülüğünü Hz. Ömer’in (r.a.) yaptığı diğer bir grup sahabî de bunun ümmetin faydasına olan bir hayır olduğunu söyleyerek Kur’ân’ın Mushaflaştırılmasını bidat olarak görmemiştir.
Yine Hz. Ömer’in (r.a.) teravih namazını cemaatle kılmanın bidat olduğunu söyleyen bir grup sahabiye ’bu ne güzel bir bidattir’ diyerek cevap vermiştir. (Buhârî, Terâvîh)

4) Tesbih aletinin başka din ve milletlerin âdeti olduğu görüşüne gelince, yukarda zikredilen nakiller bunun tamamen yanlış bir iddia olduğunu ifadede kâfidir. Tabi tesbih edinmek tamamen zikrullah için olduğu sürece bu hükme tabidir. Aksi halde bir gösteriş, ziynet ya da eğlence amaçlı olursa bu mekruhtur. (Bazı gençlerin ellerinde sallamak için taşıdığı tesbih gibi.)
Bir nükte olması bakımından İmam-ı Suyutî’nin bazı güvenilir âlimlerden dinlediği şu kıssayı da anlatmakta fayda görüyorum: Zatın birisi Kudüs’e yaptığı bir yolculuk esnasında kervanı yolda haramilerin saldırısına uğrar ve mallarını tümü gasp edilir. Mallar taşınırken bu zatın sarığı arasından tesbihi düşer ve bunu gören harami başı: ’Bu zat tesbih ehlidir, onun mallarını geri verin’ diyerek onu serbest bırakırlar. İmamı Suyutî bu kıssayı anlattıktan sonra devamla der ki: ’İşte bak ey kardeşim, mübarek eşyaları kullanan zatlara ki onlar bu halleriyle hem dünyanın hem de ahiretin hayrını toplarlar.’ (Konevî, Nuzhetü’l-Fikr fi Subhati’z-Zikr, 25)

HATİME:
Yukarda zikrettiğimiz deliller ve bazı şüphelerin izalesinden sonra özetle diyebiliriz ki; tesbih aleti sadr-ı İslâm’da sahabe ve Selef-i Salihîn tarafından kullanılıyordu. O zaman taş çekirdek ya da iplik üzerinde atılan düğümlerle yapılan bu alet zamanımızda yerini boncuk vs. türü malzemelerden yapılan tesbihlere bırakmıştır. Değişen sadece şekli olmuştur. Amaç ve gaye yine aynıdır, o da Allah’ı zikrederken sayılarını belirlemek. Vallâhu A’lem.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

2 kişi yorum yazdı.