Özlenen Rehber Dergisi

64.Sayı

Gülzar-ı Ehadis...havz-ı Kevser...

Mustafa Yavuz Özlenen Rehber Dergisi 64. Sayı
HAVZ-I KEVSER

عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ عَمْرٍو؛ قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَوْضِى مَسِيرَةُ شَهْرٍ، مَاؤُهُ أَبْيَضُ مِنَ اللَّبَنِ، وَرِيحُهُ أَطْيَبُ مِنَ الْمِسْكِ، وَكِيزَانُهُ كَنُجُومِ السَّمَاءِ، مَنْ شَرِبَ مِنْهَا فَلَا يَظْمَأُ أَبَدًا.

İmam Buhari, Sahih’inde Abdullah ibn Amr (r.a.)’dan rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurur: “Havz-ı Kevser’im bir aylık mesafe genişliğindedir. Suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha güzel, kâseleri gökteki yıldızlar kadardır. Ondan bir defa içen sonsuza kadar susuzluk hissetmez.” (Buhari, Rikak, 53; Müslim, Fezail, 27)

Hadis-i Şerif’te Rasûlullah (s.a.v.)’e verilen ahiret nimetlerinden biri olan Havz-ı Kevser’in özelliklerinden bahsedilmektedir. Hadisimizin şerhine geçmeden evvel bu hadisi rivayet eden sahabi efendimiz Abdullah ibn Amr (r.a.)’ı tanıyalım...

Abdullah bin Amr bin As (r.a.)

Ashab-ı Kirâm’ın büyüklerinden Amr bin As’ın oğludur. Annesi Rayla binti Münebbih’tir. Miladi 616 yılında hicretten yedi sene kadar önce Mekke’de doğdu. Babasından önce iman etti. Müslüman olmadan önce ismi As idi. Efendimiz (s.a.v.), Abdullah olarak değiştirdi. Birçok seriyyede süvari olarak bulundu.

Peygamber Efendimizin yanında devamlı bulunup, bizzat ondan dinleyerek pek çok ilim öğrenmiştir. Efendimiz (s.a.v.)’den işittiği her şeyi yazmak için izin istemiş ve aldığı müsaade üzerine birçok hadis-i şerif yazmıştır. Rasûlullah (s.a.v.)’den bizzat işiterek rivayet ettiği bu hadisleri, Sahife-i Sadıka adı verilen bir kitapta toplamıştır. Yedi yüz civarında hadis-i şerif rivayet etmiştir. Günümüze kadar müstakil olarak gelmeyen Sahife’nin büyük bir bölümü Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde yer almıştır. Ayrıca Abdullah bin Amr (r.a.) Mısır’da ilk hadis külliyesini kurarak hadis ilmine olan hizmetini tesis etmiştir.

Arapça’dan başka İbranice ile Süryaniceyi de bilir, genellikle kıraatle meşgul olurdu. Son derece cömert olup, eline geçeni dağıtır ve herkesi memnun ederdi. Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezberlemişti. Gece sabaha kadar namaz kılar, gündüzleri oruç tutardı. Haramdan son derece sakınır, hatta mubahların çoğunu da terk ederdi. Kur’an’ı çok okurdu. Bazen gece lambayı söndürür, Allah korkusundan sabaha kadar ağlardı. Çok ağlamaktan dolayı ömrünün sonuna doğru gözleri görmez olmuştu. 684 (H. 65) tarihinde yetmiş iki yaşlarında Mısır’da vefat etti ve Amr ibni As Camii yanındaki evine defnedildi.

Şuayb bin Muhammed, Said bin Müseyyib, Urve bin Zübeyr, Tavus bin Keysan, Ata, İkrime gibi âlimler kendisinden hadis-i şerif öğrenmişlerdir.


Kevser Havuzu’na iman etmenin hükmü

Ehl-i sünnet ve’l-cemaat âlimlerinin görüşü şudur ki; Havz-ı Kevser’in rivayet edildiği hadisler sahih, Havz-ı Kevser’in varlığına iman etmek farzdır ve imanın bir parçasıdır. Hariciler ve Mûtezile’nin bir kısmı Havz-ı Kevser’in varlığını inkar ederler. İbn-i Hacer, Fethu’l Bârî şerhinde İmam Kurtubî ve Kadı İyaz’ın şu sözlerine yer vermiştir: “Mükellef bir Müslümanın bilmesi ve iman etmesi gerekir ki Cenab-ı Allah (c.c.) Peygamberine Havz-ı Kevser’i has kılmıştır.” Havz-ı Kevser’le alakalı hadisleri rivayet eden sahabilerin sayısı otuzun üzerindedir ve bunların sırf yirmi tanesi Buhari ve Müslim’in sahihlerinde mevcuttur. Bu sahabilerden bazıları: Abdullah ibni Ömer, İbni Mesûd, Ebû Said el-Hudrî, Ebû Zer, Enes b. Malik, Cabir b. Semûre, Sehl b. Sâd, Sevban, Cündüb, Abdullah b. Amr, Aişe, Ümmü Seleme’dir...

Kevser’in Mesafesi

Hadisimizde, Havz-ı Kevser’in mesafesinin bir aylık yol kadar olduğu belirtilmiştir. Diğer rivayetlerde ise bu mesafe daha değişik şekillerde ifade edilmektedir. Bütün bu ifadelerin ortak noktası olarak diyebiliriz ki, belirtilen ölçüler kinaye yoluyla genişliğinin çok büyük olduğunu ifade etmektedir. Ve ayrıca insan aklının idrak edebileceği benzetmelerle ifade buyrulmuştur.

Kevser’in Özellikleri

1. Suyu sütten daha beyazdır. Müslim’in diğer bir rivayetinde suyunun gümüşten daha beyaz olduğu bildirilmiştir.

2. Tadı baldan daha tatlıdır. Havz-ı Kevser’in bal tadı dünyadaki bal tadıyla aynı mıdır, değil midir? Bunu Allah Tealâ bilir. Ancak lezzetlerin en güzeli ve en faydalısı bal olduğundan Havz-ı Kevser’in suyu bala benzetilmiştir.

3. Havz-ı Kevser’in suyu serin ve kokusu da miskten daha güzeldir.

4. Havz-ı Kevser’in suyu cennetten gelmiş ve sonsuza kadar akacaktır.

5. Kâseleri gökteki yıldızların sayısı kadardır.

6. Bir defa dahi içilse ebedi olarak susuzluğu giderici mahiyettedir.

Kevser’den Kimler İçecek?

Buhari ve Müslim’in de rivayet ettikleri bir hadiste Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Havz-ı Kevser’e ilk gelen ben olacağım...” Hu hadisten de anlaşılacağı gibi havza ilk giden Efendimiz (s.a.v.) ve daha sonra O’nun ümmetidir. Havz-ı Kevser’in mekânı sırattan sonra olup sıratı geçenler Kevser’den içmekle şereflenecektir. Bu şerefe nail olamayanlar ise müşrikler, kâfirler, bidat ehlidir. Hadiste Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Havz’ımın başında sizin geldiğinizi görürüm ve bazılarının Havz’ımdan alıkonulduğunu görünce; ‘Ya Rabbi! Bunlar benden, benim ümmetim’ derim ve bana şöyle denilir: “Senden sonra onların neler yaptıklarını Sen bilmiyorsun!” (Buhari, Rikak 53, Fiten 1)

Kevser’den Ne Zaman İçilecek?

Havz-ı Kevser’in yeri hakkında ulema ihtilafa düşmüştür. Bazıları Havz-ı Kevser’in Sırat’tan sonra olduğunu savunur bunun aksini savunan bazı âlimler Kevser Havuzu’nun hesaptan sonra Sırat’tan önce olduğunu, zira hadiste bazılarının Havz-ı Kevser’den alıkonulacağı belirtilmiş ancak Sırat’ı geçen kimselerin cenneti hak etmiş kullar olacağından Havz-ı Kevser’in Sırat’tan sonra olması mümkün değildir, derler.

Soru: Havz-ı Kevser, sadece Peygamberimize verilmiş has bir mekân mı, yoksa diğer peygamberlerin de havzı olacak mı?

Cevap: Yaygın bir görüş olarak biliriz ki Havz-ı Kevser, Peygamberimiz (s.a.v.)’e has bir özelliktir. Ancak Tirmizi’nin Semûre bin Cündüb’ten rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmuştur: ’Her Peygamberin bir havzı vardır. Ümmeti oraya su almaya gelir.

Peygamberlerin her biri, hangisinin suya geleni çok diye övünürler. Su almaya gelen ümmeti, en çok olan peygamberin ben olacağımı ümid ediyorum.’ (Tirmizi, Kıyamet 15)

İbni Hacer bu hadisler hakkında, bir çelişki olmadığını belirterek şunları söyler; “Eğer bütün nebilerin havzının olduğu sabitse (hadislerin sıhhati bakımından) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in havzının suyu olan Kevser ırmağı sadece Rasûlullah (s.a.v.)’e verilen bir özelliktir.”

Kevser’le Alakalı Bazı Rivayetler

1. Ebû Zerr (r.a.) anlatıyor: ’Ey Allah’ın Rasûlü, Kevser havzının kapları nedir?’ dedim. Şu cevabı lûtfettiler: ’Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zü’l-celâl’e yemin olsun, onun kapları açık ve karanlık bir gecede gökteki yıldızlardan daha çoktur. Cennetin kaplarından kim içerse artık ömrünün sonuna kadar hiç susamaz. Havzın, cennetten çıkan iki oluğu gürül gürül akar. Genişliği uzunluğuna denktir. Bu da Ammân’dan Eyle’ye olan mesafe kadardır. Suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır.’ (Müslim, Fezail 36; Tirmizi, Kıyamet 16)

2. Enes (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.)’e; ’Kevser nedir?’ diye sorulmuştu. ’Cennette bir nehirdir. Allah onu bana verdi. O, sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. O’nda (nehirde) bir kuş vardır, boynu deve boynuna benzer!’ buyurdular. Hz. Ömer atılarak: ’Öyleyse o müreffehtir!’ dedi. Allah Rasûlü (s.a.v.) de: ’Onu yiyen, ondan da müreffehtir!’ buyurdular. (Tirmizi, Kıyamet 15)

3. Cündüb (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Ben, havza ilk geleniniz olacağım!’ (Buhari, Rikak 53; Müslim, Fezail 25)

4. Yezid ibn Erkâm (r.a.) anlatıyor: ’Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: ’Siz (ashabım), Havzın başında yanıma gelenlerin yüz bin cüz’ünden sadece bir cüz’ünü teşkil edeceksiniz!’ Yezid’e: “O gün siz ne kadardınız?” diye sorulduğunda; ’Yedi yüz veya sekiz yüz kadardık!’ diye cevap verdi. (Ebu Davud, Sünnet 26)

5. Enes (r.a.) anlatıyor: “(Bir gün), ey Allah’ın Rasûlü! Kıyamet günü bana şefaat edin!” dedim.
’İnşallah yapacağım!’ buyurdular. Ben

tekrar:
’Sizi nerede arayıp bulayım?’ dedim.

’Beni ilk aradığın zaman Sırat üzerinde ara!’

buyurdular.
’Size (orada) rastlayamazsam?’ dedim.

’Mizan’ın yanında beni ara!’ buyurdular.

’Orada da size rastlayamazsam?’ dedim.

’Öyleyse beni Havz’ın yanında ara! Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!’ buyurdular. (Tirmizi, Kıyamet 10)

6. Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: ’Ateşi hatırlayıp ağladım, Rasûlullah(s.a.v.): ’Niye ağlıyorsun?’ diye sordu.

’Cehennemi hatırladım da onun için ağladım! Siz, Kıyamet günü, ailenizi hatırlayacak mısınız?’ dedim.
’Üç yerde kimse kimseyi hatırlamaz: Mizan yanında; tartısı ağır mı geldi, hafif mi öğreninceye kadar; Sahifelerin uçuştuğu zaman; kendi defteri nereye düşecek, öğreninceye kadar; sağına mı, soluna mı; yoksa arkasına mı? Sırat’ın yanında; cehennemin iki yakası ortasına kurulunca; bunu geçinceye kadar.’ (Ebu Davud, Sünen 28)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

56 kişi yorum yazdı.