Özlenen Rehber Dergisi

64.Sayı

Hz. Osman B. Affan (r.a.) - İı

Cihad DOĞAN Özlenen Rehber Dergisi 64. Sayı
PEYGAMBER DOSTU GERÇEK BİR MÜCAHİT; HZ. OSMAN B. AFFAN (R.A.) – II

Halifeliği ve Döneminde Gerçekleştirilen Fetihler
Halife Hz. Ömer (r.a.) yaralanınca, hilâfete geçecek kimsenin tayin edilmesi için altı kişiden oluşan bir şûrâ oluşturmuştu. Bunlar Hz. Osman, Hz. Ali, Sa’d b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zubeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah (r.anhum) idiler. Yapılan görüşmeler neticesinde, şûrâ üyelerinden dördü feragat edince, görüşmeler Hz. Osman’la Hz. Ali üzerinde devam etti. Şûrâ başkanı Abdurrahman b. Avf, geniş bir kamuoyu yoklaması yaptıktan sonra Müslümanların bu iki kişiden birisinin halife seçilmesi üzerinde mutabık olduklarını gördü. Hz. Ali (r.a.)’i çağırarak ona; Allah’ın Kitabı, Rasûlünün Sünneti ve Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edip etmeyeceğini sordu. O, Allah’ın Kitabı ve Rasûlünün Sünnetine tam olarak uyacağı, ancak bunun dışında kendi ictihadına göre davranacağı cevabını verdi. Aynı soruyu Osman (r.a.)’a yönelttiğinde o, bunu kabul etmişti. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf, Osman (r.a.)’ı halife atadığını ilan ederek ona biat etti. (Suyuti, a.g.e.,171, 172; İbn Hacer, a.g.e., 463; H.İ.Hasan, a.g.e., I, 258, 261)

Hz. Osman’a ikinci olarak biat eden kimse Hz. Ali (r.a.) olmuştur. Peşinden de bütün Müslümanlar ona biat ettiler. (İbn Sa’d, a.g.e., III, 62) Hz Osman’ın hilâfete geçişi hicrî yirmi üç senesi Zilhicce ayının sonlarında olmuştur. Hz. Osman (r.a.), devlet idaresini devraldığı zaman İslâm fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu.

Hz. Ömer (r.a) devrinde Suriye, Filistin, Mısır ve İran, İslâm topraklarına katılmıştı. Hz. Ömer (r.a)’ın güçlü idaresi, fethedilen bölgelerde otorite ve düzenin sağlam bir şekilde yerleşmesini sağlamıştı. Hz. Osman (r.a), İslâm tebliğinin girmiş olduğu yayılma sürecini aynı hızla devam ettirmeye çalıştı. O, Ermenistan, Kuzey Afrika ve Kıbrıs’ı fethetmiş, İran’daki ayaklanmaları bastırarak merkezî yönetimin nüfuzunu yeniden tesis etmiştir.

İskenderiye halkı Bizans İmparatoru Heraklious’a mektup yazarak kendilerini Müslümanların elinden kurtarmasını istediler. Ayrıca, Müslümanların karşı koyacak kadar askerlerinin olmadığını da bildirdiler.
Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Manuel komutasında kalabalık bir orduyu İskenderiye’ye gönderip burayı işgal etti. Bizanslılardan çekinen Kıpti halk, Hz. Osman’dan duruma müdahale etmesini istediğinde o, Amr b. el-As’ı Mısır’a geri gönderdi. Amr, Hicrî 25 yılında yaptığı savaşta, Manuel’i öldürerek düşmanı büyük bir yenilgiye uğrattı ve İskenderiye şehrini çevreleyen sûru yıktı. (İbnu’l-Esir, a.g.e., III, 81; H.İ.Hasan, a.g.e.; I, 264)

Hicri 26’da Mescid-i Haram’ı genişletme çalışmaları yapılmış, Mescid-i Haram’ın çevresindeki arsalar satın alınarak geniş bir alan elde edilmişti.

Hz. Osman (r.a), Hicri 27. yılda Mısır valisi Amr b. el-As’ı azlederek yerine Abdullah İbn Sa’d b. Ebi Serh’i getirdi. O, Kuzey Afrika’nın fethinin tamamlanması düşüncesindeydi. Bunun için Osman (r.a.), Ashabın ileri gelenleriyle istişare ettikten sonra, ona izin verdi ve içinde çok sayıda sahabinin de bulunduğu bir orduyu takviye olarak ona gönderdi. (H.İ. Hasan, a.g.e., I, 265) Abdullah b. Nafi b. Abdulkays ve Abdullah b. Nafi b. Husayn komutasındaki kuvvetler, İbn Ebi Serh ile birleşerek Mısır’dan batıya doğru harekete geçtiler.

Trablus’tan Tanca’ya kadar olan bölgenin hâkimi ve Bizans İmparatorunun valisi, İslâm ordusunun topraklarına doğru ilerlediği haberini alınca, yirmi bini süvari olmak üzere, yüz bin kişilik bir ordu hazırlayarak tedbirler aldı. Krallık merkezi olan Subaytala’ya yirmi dört saatlik bir mesafede iki ordu karşı karşıya geldi.

İbn Ebi Serh’in, Müslüman olmak veya cizyeyi kabul etmek teklifi reddedilince çatışma başladı. Bu arada, ordunun Medine ile olan haberleşmesi kesilmişti.
Hz. Osman bağlantı kurabilmek için Abdullah b. Zübeyr’i bir askeri birlikle Afrika’ya gönderdi. Günlerce süren savaş, Abdullah b. Zübeyr’in önerdiği taktikle kısa zamanda büyük bir zaferle sonuçlandı. Müslümanların eline geçen ganimet oldukça büyüktü. Süvarilere üçer bin dinar ve yayalara ise biner dinar hisse düşmüştü. (İbnü’l-Esir, a.g.e., III, 88-90; H.İ.Hasan, a.g.e., I, 265-266).

İslâm ordularının önündeki bu engel kaldırıldıktan sonra Hz. Osman, Abdullah b. Nafî b. Husayn ve Abdullah b. Nafi b. Abdulkays’a hiç vakit kaybetmeden Cebelu’t-Tarık’ı geçerek Endülüs’e girmeleri emrini verdi. Hz. Osman’ın, ordunun Endülüs’e geçişini istemesi, İstanbul’un batı yönünden sıkıştırılarak fethinin kolaylaştırılması düşüncesinden kaynaklanıyordu. O, komutanlarına şöyle diyordu: ’İstanbul ancak Endülüs tarafından fethedilebilir. Eğer orayı fethederseniz, İstanbul’u fethedenlerin ecrine ortak olacaksınız.’ (İbnül-Esir, a.g.e., III, 93)

Böylece Hz. Osman zamanında, Kuzey Afrika’daki fetihler tamamlanmış, İslâm’ın karşısındaki en büyük güç olan Bizans’ı, batıdan sıkıştırma planları uygulamaya konulmuştur. Öte taraftan Muaviye b. Ebi Süfyan, Osman (r.a.)’dan izin alarak, Suriye sahillerinde oluşturduğu donanma ile Akdeniz’e açılmış ve Müslümanlar denizlerde de Bizans’a karşı varlık göstermeye başlamışlardı. Hz. Muaviye daha önce bu iş için Hz. Ömer’e müracaat etmişti. Ancak Ömer (r.a), o an Müslümanların maslahatına uygun olmadığı için buna izin vermemişti.

Daha sonra şartlar bu iş için elverişli hale geldiğinden dolayı Hz. Osman donanma inşasının lüzumuna kanaat getirmişti. Hz. Muaviye, donanmasıyla denize açılarak, Kıbrıs Adasına çıktı. Abdullah b. Sa’d Mısır’dan onun yardımına gitti. Kıbrıs, yıllık yedi bin dinar cizye ile İslâm hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı (Hicrî 28). Bu miktar onların Bizans İmparatoruna ödediği meblağdı. (İbnü’l-Esir, a.g.e., III, 96)

Hz. Osman, Mescid-i Nebi’nin genişletilmesine ihtiyaç duyarak, onu süslü taşlarla yeniden inşa etti. Taş sütunlar dikerek tavanını sac (bir cins ağaç) ile kapattı. Uzunluğunu yüz altmış, genişliğini de yüz elli zira’a çıkartı. (Suyûtî, 173)

Hicri 30 yılında Sa’id b. el-As’ın Taberistan’a yöneldiği görülür. Bu bölgede gazalarda bulunan Sa’id, birçok şehri fethetti. Horasan, Tus, Serahs, Merv, Beyhak bunlardan bazılarıdır. Bu yıl içerisinde Hz. Osman, değişik eyaletlerde, Kur’ân-ı Kerim’in okunması üzerine ortaya çıkan ihtilafları ortadan kaldırmak için çalışmalar başlattı. Kur’ân-ı Kerim ilk olarak Hz. Ebû Bekir zamanında tedvin edilmişti. Zeyd b. Sabit’in başkanlığında yapılan bu çalışmada, Kur’ân-ı Kerim bir kitap haline getirilmişti. Bu ilk mushaf, Hz. Ebû Bekir’den sonra Hz. Ömer’e geçmiş, Onun şahadetinden sonra da Hz. Hafsa’nın elinde kalmıştı. Azerbaycan seferi esnasında ordu içerisinde kıraat konusunda bir ihtilafın çıkması, ordu komutanı Huzeyfe b. Yeman’ı endişelendirmiş ve Halife’den, Müslümanların emin bir şekilde okuyabilecekleri bir mushafın çoğaltılmasını istemişti. Bunun üzerine Hafsa Validemiz’in yanında bulunan mushaf getirilerek çoğaltıldı ve bütün eyaletlere dağıtıldı. Bunun dışında kalan nüshaların tamamı toplatılarak imha edildi. Bu durum karşısında ashabın hayatta olanları oldukça rahatlamışlardı. (İbnül-Esîr a.g.e., III, 111-112; H.İ. Hasan, a.g.e., I, 510-513)

Rasûlullah (s.a.v.)’e ait olan; Hz. Ebû Bekir ve Ömer’den sonra Hz. Osman (r.a)’a intikal eden mühür, Zinnûreyn Hazretleri bir haceti için Medine’deki Arîs kuyusuna eğildiği sırada parmağından çıkarak kuyuya düştü. Onu bulacak olana büyük miktarda para vadinde bulundu, ancak bütün aramalara rağmen bu mühür bulunamayınca Hz. Osman (r.a) efendimiz büyük bir üzüntüye kapılmıştı. Ondan ümidini kesince hemen bir mühür yaptırdı. Şehid edilene kadar parmağında kalan bu mührün kimin eline geçtiği tespit edilememiştir. (İbnü’l-Esir, III, 133)

Bizans’a karşı kazanılan en parlak ve kesin zaferlerden birisi hiç şüphesiz ki Latu’s-Sevârî deniz savaşıdır. Abdullah b. Sa’d’ın komutasındaki İslâm donanması, İskenderiye açıklarında Bizans İmparatoru Konstantin komutasındaki büyük donanmayla karşı karşıya geldi. Bizanslıların gemi sayısı hakkında verilen bilgiler, beş yüz ile sekiz yüz rakamı arasında değişmektedir. İslâm donanmasının sahip olduğu gemi sayısı ise iki yüz civarındaydı. Yapılan savaşta Bizanslılar büyük bir bozguna uğratıldı. Konstantin, Sicilya’ya sığınmak zorunda kaldı. (İbnül-Esir, a.g.e., III,117-118; H.İ. Hasan, I, 266-267) Bu zaferden sonra Bizans, Müslümanlara karşı olan deniz üstünlüğünü kaybetmiş, İslâm donanmasının İstanbul sularına kadar önüne çıkacak bir güç kalmamıştı.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.