Özlenen Rehber Dergisi

83.Sayı

Üç Aylar'a Yaklaşırken...

Özlenen Rehber Özlenen Rehber Dergisi 83. Sayı
’Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.’ (Kur’ân-ı Kerîm 3/103)
Evet, Cenâb-ı Hakk’ın beyanı bu şekildedir. Peki müslümanların görüntüsü nasıldır acaba? Zira günümüzde İslamî fırkalar, meşrebler, mezhebler, ekoller ve düşünceler o kadar revaçta olmasına ve de İslâm adına birçok faaliyetlerde bulunmalarına rağmen bir türlü istenen neticeler elde edilememektedir. Bizler öyle parçalara ayrılmışız ki kimse kimseyi anlamadığı gibi anlamak için de çaba sarfetmiyor. Aslında herkes çok iyi bilmektedir ki; insanlar hayatlarında Kur’an’ı ikinci, üçüncü sıraya bırakmışlar veya hiç sıralamaya bile katmaksızın keyiflerince yaşamaktadırlar. Kur’an’ı okumaksızın, Rasûlullah (s.a.s) Efendimizin sünnetlerini hayata geçirmeksizin geleneklerden gelen çeşitli kuruntu ve zanlarla hareket eden müslümanlar bu halde yaşamaya devam ederlese 21. yüzyıl değil kaçıncı yüzyıl olursa olsun zillet ve meskenetlerden kurtulmaları mümkün değildir. Müslümanların bu hale düşmelerinde pek çok etken vardır. Ama burada sadece bir tanesine değinerek sizleri dergimizin yeni sayısıyla başbaşa bırakacağım.
Belki sizler de farkına varmışsınızdır; insan en çok diliyle günaha düşmektedir. Gıybet, yalan, iftira, dedikodu, nemmamcılık, küfür vs. hep ağız ile işlenen günahlardır. Yani dilin muhafazası hakikaten çok zordur. Bu yüzden Efendimiz (s.a.s.) ’iki dudağının arasını’ koruyana cennet vaat ediyor. Fakat insanımız mesnedsiz konuşmaya o kadar alışmış ki; susup da bilen insanları dinlemeye zaman kalmıyor. Her konuda fikirlerimizi ve engin görüşlerimizi serdediyoruz! Konuşacak konu olsun yeter ki, konuşmaya hazırız. Din, siyaset, ekonomi hiç fark etmez.
’Ben bu konuda bir şey bilmiyorum’ diyene hiç rastladınız mı? Kişi ne kadar cahilse o kadar çok konuşuyor. Susanlar ise genelde bilenler oluyor. Onlar susmak istemeseler bile susturuluyorlar. Zira cahillerin bağırtısı bilgiyi bastırıyor. Okumadan her konuda bilgi sahibi olan başka bir toplum var mıdır, bizim toplumumuz gibi. İstisnasız her konuda uzman bir kitle; ama hiçbir konuda kitabî bilgisi olmayan, her konuda sözden çok lakırdısı olan bir kitle…
Susanın yadırgandığı hatta ayıplandığı bir toplum. Ağzına geleni konuşmayı marifet sayan, düşünmeden konuşarak düşüncesizliğini ortaya koyan bir toplum… Böyle bir toplumda konuşan kim, dinleyen kim belli olur mu? Toplum olarak dinlemiyor, dinlenmiyoruz. Ağızlar asıl fonksiyonu olan Kur’ân ve Sünnet’i konuşmayı kaybedince kulaklar da kirlendi. Artık ağızdan çıkanların hangisi söz, hangisi lakırdı anlaşılmaz oldu.
Susmak tefekkürün ve zikrin anahtarıdır. ’Susan kurtulur’ buyurulmuş. İnsan beş dakikalık sessizliğini zikirle, tefekkürle değerlendirse kim bilir neler kazanır. Beş dakika da kaç ayet okur, kaç tesbih eder, kaç tevhid okur, kaç istiğfar eder? Bunlar da ancak susarak öğrenilir.
Üç ayların başlangıcı olan Receb ayının ilk günlerine kavuşacağımız bu günlerde boş konuşmalarımızın veya tembelliklerimizin yerini ibadetlerin almasını Rabbimizden niyaz ediyoruz. Kandiliniz mübarek olsun.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.