Editörden;
Özlenen Rehber Dergisi 142. Sayı
Var edenin adıyla
Merhaba dostlar yeni ve dopdolu bir Sayı ile daha huzurlarınızdayız. Müyesser kılana binlerce Hamd olsun.
Hani bir söz vardır ’Burası Türkiye, burada olmaz olmaz!’ diye aynen öyle günler yaşıyoruz şu son yıllarda. Değişik tartışmalar tepkiler hiç eksik olmuyor gündemimizden. En son okullarda Osmanlıca dersinin olup olmaması epey meşgul etti gündemimizi. Bu bağlamda birkaç kelam etmek gerekirse şunları söyleyebiliriz:
Osmanlıca eğitimi gelecek nesillerimiz için son derece önemli ve olması gereken bir süreç. Bunun ne şekilde ne kadar süreyle ve nasıl olacağı yetkililer tarafından mutlaka doğru hesap edilip ortaya bu şekilde konulmalıdır; ama şurası mutlak bir gerçektir ki Osmanlıca bizim eğitim sistemimizde mutlaka olması gereken bir derstir. Çünkü Osmanlıca, bizim kadim geçmişimizle barışmamız demek. Osmanlıca, bizim yüzyıllardır oluşturduğumuz medeniyetin bugünkü nesillerce doğru okunup analiz edilebilmesi demek. Birilerinin dediği gibi Osmanlıca öğrenmek sadece mezar taşlarını okumak değil, kaldı ki Osmanlı’da mezar taşları bile başlı başına bir medeniyet, bir hakikat, bir tarihtir aslında. Osmanlı kendi başına bir medeniyettir. Camileri, hanları, hamamları, sarayları bir tarafa; penceresinin önünde yetiştirdiği çiçeğin rengi dahi Osmanlıda mana doludur, büyük anlamlar ifade eder. Mesela bir evin penceresinin önünde sarı renkli çiçekleri olması, o evde bir hastanın var olduğuna işarettir ki sokaktan geçenlere adeta şunu söyler: Lütfen yüksek sesle gürültü yaparak konuşmayın, bu evde hasta var, rahatsız olabilir ya da penceresinin önünde kırmızı çiçeklerin, güllerin olduğu bir ev aslında dışardakilere şunu söylemektedir: Bu evde evlilik çağında genç bir kız var lütfen konuşmalarınıza dikkat edin.
Sevgi kulluğun özüdür. İşin mayası sevgidir. İslam çağları aşan soluğuyla bize her zaman ve mekânda sevgiyi haykırmaktadır. Sevmeyende ve sevilmeyende hayır yoktur. Malumunuzdur ki insan önce meyleder sever akabinde talip olur ve nihayetinde Hakkın da lûtfu ile sahip olur. Sevgi varoluşun derununda mevcut olan bir hakikattir. Sahabe sinelerindeki imanlarını sevgi yapmışlar ve Efendimiz (s.a.v.)’e dost, yaren olmuşlardır.
Sevgiyi işledik bu ay dergimizde. Sevgiye dair olanı olması gerekeni işledik. Bu bağlamda Başyazıda ’Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) Sevmek ve Fakirlik’ konusu işlendi. Mustafa Şentürk’ün kaleme aldığı ’Yunusca Bir Sevgi’ ve Berda Aksoy’un yazdığı ’Ailede Sevgi ve Nefret Öğretimi’ yazıları da okunmaya değer çalışmalardır.
2 Ocak 2015 cuma günü mübarek Mevlid Kandili, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) doğum günü olan bugünde Cenâb-ı Hak nasıl ki O’nun doğduğu gün Mecusîler açısından mukaddes sayılan Save gölünü kurutup yine Mecusilerin tapmakta oldukları ateşi söndürdü ise bizlerin de gönüllerindeki benlik ateşini söndürüp kibir gölünü kurutusun inşallah. Cenâb-ı Hak bütün ümmet-i Muhammed’e huzur içerisinde hem bu kandili idrak etmeyi, hem de daha nice kandillere erişmeyi nasip eylesin..
Allah’a (c.c.) emanet olunuz…
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.