Özlenen Rehber Dergisi

142.Sayı

Fatıma Binti Hattab (r.anha)

Kader USLU Özlenen Rehber Dergisi 142. Sayı
Hattab ismini hepimiz çok iyi biliriz Hz. Ömer b. Hattab (r.a) sayesinde. İslam’ın en öndeki neferlerinden, korkusuz, şeytanın bile görünce yolunu değiştirdiği cesaret timsali, heybetli Ömer (r.a.)
Fatıma binti Hattab ise Ömer’in Hz. Ömer olmasına vesile olan, abisinden önce İslam’la şereflenmiş, imandaki kararlı duruşu, sabır ve sebatıyla adını tarihe yazdırmış bir iman kahramanı.
Kendisi Mekke’de doğmuştur. Kureyş’in Mahzûmî koluna mensuptur. Babası Hattab İbni Nüfeyl, annesi, Hanteme binti Hâşim’dir. Kaynaklar, neseplerinin, Peygamberimiz’in nesebi ile sekizinci cette birleştiğini bildirmiştir.
Hattab’ın evinde büyüyen Fatıma olgun yaşa gelince, akrabalarından Zeyd b. Amr’ın oğlu olan Saîd b. Zeyd ile evlendi.
Sevgi ve hürmete dayalı, karşılıklı anlayış içerisinde bir hayata ortak oldular.
Kocası Saîd İbni Zeyd Mekke’de meşhur kılıç ustası Habbab İbni Eret ile samîmi arkadaştı. Onun yanına sık sık gider gelirdi. Yeni din ve son peygambere dâir ondan bilgiler almıştı. Putlara tapmanın akıllı bir iş olmadığını öğrenmişti. Birgün Habbab (r.a) arkadaşı Saîd’i bu konuda ikna etmiş ve Allah Rasûlü ile buluşturarak onun İslâm’la şereflenmesine vesile olmuştu.
Fâtıma binti Hattab da kocası Saîd İbni Zeyd’in nasîhatlarıyla yeni dini ve son peygamberi öğrenmiş, hiç tereddüt göstermeden İslâm’a teslim olmuş, ilklerden olma bahtiyarlığına erişmişlerdi.
Evleri İslâm’ın nuruyla dolmuş, huzur ve mutlulukları kat kat artmıştı. Karı koca birlikte hareket ederek Allah’a ibadet ediyorlardı. Habbab (r.a) hergün evlerine geliyor onlara Kur’an öğretiyordu. Kalplerindeki iman filizinin gelişmesi için onlara yeni gelen âyetleri okuyor, İslâm’ı anlatıyor ve Rasûlullah (s.a.s) Efendimizin ahlâkî güzelliklerini naklediyordu. Cahiliye kadınları ilim ve irfanla pek ilgilenmezken Hz. Fâtıma, ilim öğrenme konusunda oldukça şevkliydi. Onların evi ilim tedris edilen ilk evlerdendir.
Ancak o dönemlerde büyük bir sıkıntısı vardı. O da ağabeyi Ömer’in İslam’a ve Peygamberimize karşı düşmanca tutumuydu.
Ağabeyinin kendilerine zarar vermesinden korkan Hz. Fatıma, eşiyle birlikte ibadetlerini gizlice yapıyor, Rasûlullah (s.a.v.)’a inen yeni ayetleri gizlice takip ediyordu. Bir süre bu şekilde devam ettikleri halde Ömer’in bu durumdan haberi olmamıştı.
Ömer bin Hattab ise çoğu zaman, Peygamberimizi ortadan kaldırma planları kuran Ebu Cehil ve diğer Mekke eşrafıyla oturup bu planlarını dinliyordu.
Bir toplantıda Cehaletin Babası bir teklif sundu:
’Ey Kureyş cemaati! Muhammed ilahlarınıza dil uzattı. Akıllarınızı, akılsızlıkla itham etti. Sizden önce gelip geçmiş olan baba ve atalarınızın, cehennemde azap gördüklerini söyledi. Haberiniz olsun ki; içinizden Muhammed’i kim öldürürse ona, yüz kızıl deve ve istediği kadar para vereceğim!’
Bu çirkin teklif orada bulunan müşriklere çok cazip gelmişti. Ancak hiçbirisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’i öldürme görevini üzerine almaya cesaret edemiyordu. Bütün gözler bir anda Ömer bin Hattab’a çevrilmişti; çünkü orada bulunanların en cesuru oydu. Bunun üzerine Ömer ayağa kalkıp:
’Ben buna talibim’ dedi.
Sımsıcak bir Mekke günü… Ömer, evvela evine gidip kılıcını kuşandı. Kin ve öfkesinden adetâ yeri delercesine attığı sert adımlarla yürümeye başladı. Efendimiz (s.a.s)’in Erkam’ın evinde olduğunu öğrendi. O tarafa yönelmişken karşısına Nuaym b. Abdullah çıktı. Kısa zaman önce gizlice Müslüman olan Nuaym Onun Efendimiz (s.a.s)’e bir zarar vereceğinden korkarak oyalamak adına kız kardeşi ile eniştesinin müslüman olduğunu söyledi. Buna çok öfkelenen Ömer önce onları halletmek düşüncesiyle yolunu çevirdi. Bu sırada eniştesi ve Hz. Fatıma, Habbab (r.a.)’dan yeni gelen âyetleri öğreniyorlardı. Dışardan Ömer’in geldiğini duyunca bıraktılar. Habbab’ı ve okudukları âyetleri saklayarak evin kapısını açtılar.
Ömer hiddetle içeriye girdi. ’Dışarıdan duyduğum o ses ne idi’ diye sordu.
Hz. Fâtıma korkuyla yanıt verdi: ’Bir şey duymadın, yanılıyorsun.’
Bunun üzerine daha da kızan Ömer:
’Vallahi ben sizin Muhammed’e ve onun dinine inandığınızı haber aldım’ deyip Said bin Zeyd’in yakasına sarılıp hırpalamaya başladı. O sırada Fâtıma, kocasını ağabeyinin elinden almak için hareket edince Ömer ona çok sert bir tokat atıverdi. Yanağına inen tokadın etkisiyle yere yığılan Hz. Fâtıma’nın yüzü kanlar içinde kalmıştı.
Gizledikleri imanı haykırma zamanı gelmişti. Bir iman fedâisi olan Hz. Fâtıma (r.anhâ) o güne kadar hiç cesaret edemediği bir davranış gösterdi. Karşısında herkesin titrediği korkusuz kahraman diye anılan Ömer’e seslendi:
’Ömer!.. Sen kadın dövmekten utanmıyor musun? Evet!.. Artık biz müslüman olduk. Allah’a ve Rasûlüne iman ettik. Biz inanıyoruz ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhammed de Allah’ın Rasûlüdür. Artık ne istersen yap, dönmeyiz.’
Hz. Ömer elini gevşetti, başını çevirerek, kaşlarını çatarak kardeşine baktı. Fatıma’nın saçı başı dağılmıştı. Dudağı patlamıştı, kan yavaşça aşağı doğru sızıyordu. Elleri eşinin entarisine sımsıkı yapışmış, iki güçlü adamın arasına perde olmaya çalışan zayıf bedeni hırpalanmıştı.
’Tamam’ dedi sonunda. ’Fatıma, yüzün kanamış; elini, yüzünü temizle. Seni böyle görmeye dayanamıyorum...’
Bir adım geri çekildi. Elbisesini düzeltti, Saîd’in kalkmasına yardım etti. Karı koca birbirlerine bakıyor, bu olanlara bir anlam veremiyorlardı.
Hz. Fâtıma’nın kararlılığı ve cesareti Ömer’i etkisi altına aldı, onu düşünmeye sevk etti ve: ’Az önce sizden işittiğim şeyi getirin. Nedir onlar? Bir de ben bakayım’ dedi.
Hz. Fâtıma: ’Senin ona bir şey yapmandan korkarız.’
Ömer: ’Korkmayın! dedi ve okuyup geri vereceğine dâir ilâhlarına yemin etti.’
Fâtıma, hiç beklemediği bir anda bu kadar yumuşayan ağabeyinin İslam’ı kabul edeceğinden umutlanmıştı. Bu duygularla konuştu:
’Ey kardeşim sen, puta taptığın sürece pis sayılıyorsun. Hâlbuki o sayfalara ancak temiz olanlar el sürebilir.’
Bunun üzerine Hz. Ömer kalkıp gusül abdesti aldı. Ardından kardeşinin verdiği sayfalarda yazan ayetleri yani Tâhâ Sûresinin ilk âyetlerini okumaya çalıştı. Kelâm’ın yüceliğine kendisini kaptırdı.
Okuduğu âyetlerin meâli şöyle idi:
’Rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla. Tâhâ, (Ey Rasûlüm!) Biz, Kur’an’ı sana güçlük çekesin diye değil, ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.
(Kur’an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir. Rahman, Arş’a istiva etmiştir. (Rahman, Arş’ı hükmü altına almıştır.)
Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O’nundur.
Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki, O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.
(Rasûlüm!) Mûsâ (olayının) haberi sana ulaştı mı? Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki ondan size bir meş’ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum demişti.
Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Mûsâ! diye seslenildi. Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ’dasın!
Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver.
Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.
Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim.
Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!’ (TâHâ sûresi; 1-16)
’Bu ne şerefli, ne yüce söz!...’ kelimeleri döküldü Hz. Ömer’in dudaklarından..
Ömer’in yumuşadığını anlayan Hz. Habbab (r.a) saklandığı yerden çıktı ve: ’Ya Ömer! Rasûlullah’ın yaptığı duâdan Allah’ın seni tercih edeceğini umarım. Çünkü ben Rasûlullah (s.a.s)’in dün: ’Allah’ım, bu dini Ebu’l-Hakem b. Hişam veya Ömer b. el-Hattab ile kuvvetlendir’ diye duâ ettiğini duydum. Allah’tan kork ya Ömer!’ diyerek ona iman telkininde bulundu.
Hz. Ömer niyetini tam tersine çevirmiş şekilde tekrar Daru’l-Erkam’ın yolunu tuttu. Huzura kabul edilen Ömer kelime-i şehadet getirerek İslâm’la şereflendi.
Hz. Fâtıma binti Hattab (r.anhâ)’ın iman kuvvetiyle öfkeli ve korkusuz Ömer’e meydan okuması ve tavizsiz duruşu tarihin kahramanlık sahifelerine geçmesine sebep oldu.
Saîd b. Zeyd ve eşi Fatıma binti Hattab’ın müslüman olduğu hele bir de Hz. Ömer’in de onların evinde Efendimiz (s.a.s)’e ittiba ettiği haberi yayılınca diğer müslümanlar gibi onlar da müşriklerin elinden çok eziyet çekip, işkence gördüler. Mekke’de suikast, işkence, zulüm ve tazyikler artınca Peygamber Efendimiz’in müsaadesi ile Habeşistan’a hicret ettiler. Orada bir müddet kaldıktan sonra Medine’ye Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yanına geldiler. Kur’an’ın ve Rasûlullah (s.a.s) diliyle övülmüş: iki hicret sahibi muhacirindirler onlar.
Fatıma(r.anha) ve Said (r.a) 4 çocukları oldu; Abdullah, Abdurrahman, Ezyed ve Esved.
Fatıma binti Hattab ömrünün sonuna kadar faziletli, örnek davranışlar sergileyerek yaşadı. Kardeşi Hz. Ömer’in adaletle hüküm sürdüğü saadet devrini gördü. Onun halifeliği döneminde de ruhunu teslim etti.
Sahabe hanımlarının Allah’a karşı olan sevgileri, güvenleri, bağlılıkları ve teslimiyetleri onlara gözü kara ve yiğit bir karakter kazandırmıştır. Allah’ın insanları zorluklarla deneyeceğini; bunlar karşısında cesaret ve teslimiyetle Allah’a bağlılıkta kararlılık gösterenleri ise rahmetine kavuşturacağından hiç şüphe etmemişlerdir.
Şartlar ne olursa olsun, Kur’an ahlâkından kesinlikle taviz vermeyen hanım sahabeler, Allah’tan başka hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmaz; Allah’ın rızasına en uygun davranışı sergilemekte hiç tereddüt etmeden büyük bir kararlılık gösterirlerdi. Mekke’nin en cengâver yiğitlerinin bile el etek çektikleri Ömer gibi bir bahadırın karşısında geri adım atmayan ve müslüman olduğunu söyleyen Saîd b. Zeyd’in davranışı bile takdire şayan iken Fatıma binti Hattab’ınki cidden şayan-ı hayret bir vakıadır.
İslâm ile şeref bulan insanların karakterlerindeki büyük değişiklik dikkatlerden kaçmamalıdır. Son derece nahif yaratılışlı ve toplumları tarafından itilmiş cahiliye kadınlarının iman ile gelen değişiklik sonrasında şahsiyetlerinin güzelleşip üstün hâle geldiğini açıkça görüyoruz. Hayat hikâyelerinden anlaşıldığı üzere, onların ahlâklarını güzelleştiren, tavırlarını etkileyici kılan asıl unsur; hiç şüphesiz sahip oldukları güçlü iman, takva ve sarsılmaz bir Allah-Peygamber aşkıdır. Bu, Allah’u Teâlâ’nın Kur’an ile bildirdiği önemli bir sır, insanların dikkatle düşünüp öğüt almalarını gerektiren önemli bir bilgidir.
Kur’an ahlâkı, insanlara olabilecek en güçlü, en sağlam ve en güzel kişiliği kazandırır.
İman sahibi insanlar; yaşadıkları toplumdan, ailelerinden ya da arkadaş çevrelerinden aldıkları telkinler her ne olursa olsun, bunları bir kenara bırakır ve Kur’an’da bildirilen müslüman karakterini yaşarlar.
Dünyada iken cennetteki yeri haber verilen Saîd b. Zeyd (r.a)’ın ve emsali az görülen eşi, cesaret timsali Fatıma binti Hattab (r.anha)’nın takipçi ve benzerlerinin aramızda da bulunmasını niyaz ederiz. Zira Hz. Ömer’in demirden kalbini Allah aşkı ile yumuşatan Hz. Fatıma’nın cesareti, her an soluduğumuz havadan ve yudumladığımız sudan daha büyük bir ihtiyaç.
Onların izinden ayrılmamak, istikametimizden sapmamak dusıyla…
Yararlanılan Eserler
1. Sahabi Annelerimiz: İmana adanmış yürekler, Gülşen GAZEL
2. El-Kamil Fi’t-Tarih, İbnü’l-Esir
3. İslam Tarihi, M. Asım KÖKSAL
4. Hanım Sahabeler, M. Necati BURSALI


Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.