MÜNAFIĞIN ALÂMETLERİ
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
اٰيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ.
Ebû Hureyre (r.a.)’ın Nebi (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuştur: “Münafığın alâmeti üçtür:
1. Konuştuğu zaman yalan söyler.
2. Vaat ettiği zaman (vadine) muhalefet eder.
3. Bir şey emanet edildiğinde ihanet eder.”
(Buhârî, Îmân 24)
Âyet; alâmet demektir. Kur’an âyetleri bir cümlenin diğer bir cümleden ayrıldığına alâmet oldukları için onlara da bu isim verilmiştir. Tercih edilen görüşe göre burada âyet kelimesinin müfret gelmesinin sebebi cins murat edilmesidir. Diğer bir görüşe göre ise bu üçü bir araya geldiği zaman bir alâmet olur.
Münafık kelimesinin manası:
Sözlükte münafık; içi dışına uymayan, başkalarına içindekinin aksini gösteren kimseye denir. Bu kelimenin lügat itibariyle hangi kökten alındığı hususunda iki görüş vardır:
1- Bu kelime “Nâfikatü’l-yerbû’/Ova sıçanının deliği” tabirindendir. Ova sıçanının yeraltında iki deliği olur. Biri, yeryüzüne tamamıyla açıktır. Nâfika denen diğeri ise kapalıdır; fakat kafasıyla vurunca açılıverecek kadar ince bir kapakla örtülmüştür. Hayvan onu daima gizler; açık olan delikten girip çıkar. Avcı açık deliğe gelirse, o nâfikâdan kaçar. Münafığa da küfrünü gizleyip imanını gösterdiğinden yahut Şeriat’ın bir kapısından girip öteki kapısından çıktığından bu isim verilmiştir.
2- Yeraltındaki tünel manasında “nefak”tan alınmıştır. Kişi nasıl tünelde gizlenirse münafık da İslam perdesi arkasında gizlendiği için ona bu isim verilmiştir.
Istılahta münafık, içinden kâfir olup dışından müslüman görünen kimsedir.
Yalan, vakıanın hilafına konuşmaktır ya da doğru sözün zıddıdır.
Vaatten kasıt, hayır olan vaattir. Kötü vaadin ise yerine ise getirilmemesi müstehaptır.
Hıyanet; emanette şeriatın hilâfına tasarrufta bulunmaktır.
Münafıklık alâmetinin muhtelif hadislerde üç, dört ve beş olarak zikredilmesini âlimlerimiz şu şekilde izah etmişlerdir:
1- Şerefüddîn Tîbî: “Bu rivayetler arasında asla zıtlık yoktur. Zira bir şeyin bir kaç tane alâmeti olur da bazen bu alâmetlerden biri, bazen hepsi veya ekserisi zikredilebilir.”
2- Kurtubî: “İhtimal, Peygamber (s.a.v.) onların bazı hasletlerini yeni öğrenmiştir.”
3- Bu üç alâmet nifakın aslına delalet eder. Diğer alâmetler de bulunursa halis nifak bulunmuş olur.
4- Tercih edilen izâh ise “Adedin tahsisi onun dışındakilerin ziyade ve noksan kabul etmeyeceğine delil olamaz.” görüşüdür. Zira münafıkların başka alâmetleri de vardır. Nitekim münâfıklar hakkında “Namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkarlar...” (en-Nisâ, 4/142) buyurulmuştur.
Bu hadiste niçin sadece üç alâmetle yetinilmiştir?
Bu üç alâmet geri kalanlara işaret etmektedir. Çünkü dinle ilgili şeyler üç unsurda toplanır: Söz, fiil ve niyet. Yalan, sözün bozukluğuna; hıyanet, fiilin bozukluğuna; sözde durmama ise niyetin bozukluğuna işaret eder.
- Kendisinde bu alâmetler bulunan kimse münafık olur mu?
Bunların bir tanesi olsun kendisinde bulunmayan müslüman azdır. Bu sebeple, ulema hadisin manasında ihtilaf etmişlerdir:
1- Nevevî şöyle demiştir: “Bu hasletler, münafıkların hasletleridir. Binaenaleyh, bunlardan biri ile vasıflanan bir müslüman onlara benzediği için kendisine mecazen münafık denmiştir. Çünkü nifak, içindekinin aksini meydana çıkarmaktır. Bu hâl, sözü geçen huyların sahibinde de vardır. Yalnız onun nifakı kendisi ile konuşan, ondan vaat alan, ona emniyet eden ve kavgaya girişen kimse hakkındadır. Yoksa İslâm’da münafık sayılan, içi kâfir dışı müslüman olan kimselerden değildir.”
2- İbn-i Hacer ise şöyle der: “Nifak şayet iman hususunda olur ise buna ‘küfür nifakı’ denir. Amelde olursa ‘amel nifakı’ denir. Nevevî’nin cevabı, nifak sözcüğünün burada mecaz olarak kullanıldığını kabul etme anlamına gelmektedir. Yani hadis ‘Bu özellikleri taşıyanlar münafık gibi olurlar’ anlamına gelmektedir. Bu, nifak sözcüğü ile küfür nifakının kastedilmesi halindedir. Buna cevap olarak şu da söylenmiştir: Hadiste kastedilen nifak, daha önce zikrettiğimiz amel nifakıdır.”
Kurtubî bu yorumu kabul etmiş ve Hz. Ömer’in Huzeyfe’ye söylediği “Bende münafıklıktan herhangi bir şey görüyor musun?” sözünü de buna delil olarak getirmiştir. Hz. Ömer bununla küfür nifakını değil, amel nifakını kastetmiştir.
3- Burada nifak sözcüğü, bu özelliklerin işlenmesi konusunda insanları korkutmak ve sakındırmak amacıyla kullanılmıştır. Yoksa nifak sözcüğünden zahir olan anlam kastedilmemiştir.
4- Hattabî:Bu özellikle nitelenen kişi, bunu âdet edinen ve benimseyen kişi olabilir.
5- Hadis, bu özellikler tamamen kendisine hâkim olmuş, bunları hafife alan, küçümseyen kişiler hakkındadır. Bu şekilde olan kişiler genelde inancı bozuk kişilerdir.
( Bu izâhlar elif-lâm takısından ‘cins’ kastedildiğindedir. ‘Ahd’ kastedilirse şu izahlar yapılmıştır:)
1- Bu hadis muayyen bir münafık hakkında varit olmuştur. Rasûlullah (s.a.v.) kimsenin yüzüne karşı sarahaten: “Filân münafıktır.” demez; işaretle anlatırdı. Burada da o adam bununla bilinsin diye ona “âyet” lafzıyla işaret etmiştir.” derler.
2- Hadisden murat, Peygamber (s.a.v.) zamanındaki münafıklardır.
3- Huzeyfe (r.a.)’a göre ise nifak kalkmıştır. Huzeyfe (r.a.) anlatıyor: “Nifak, Rasulullah (s.a.v.) devrinde vardı. Şimdi ise, imandan sonra küfür vardır.” (Buhârî , Fiten 21)
Gülizâr-ı Ehâdîs...münafığın Alâmetleri...
Özlenen Rehber Dergisi 68. Sayı
elinize saglik
müslümanın özelliklerini ögretmeden münafığın özellikleri yanlış