Abdullah b.Hişam (r.a) anlatıyor: “Peygamber (s.a.v) ile birlikte idik. O sırada Ömer b. el-Hattab (r.a)’ın elini tutmuştu. Ömer (r.a) ona: “Ey Allahın Rasulü, şüphesiz ben seni kendi öz canım dışında, her şeyden daha çok seviyorum” dedi. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: “Canım elinde olana yemin ederim ki, beni kendi öz nefsinden daha çok sevmedikçe olmaz!” Bunun üzerine Ömer (r.a) ona “Şu anda Allah’a yemin ederim, seni öz canımdan daha çok seviyorum!” Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) “Şimdi oldu, ey Ömer!” buyurdu.
Bir adam, Peygamber (s.a.v)’e sorup şöyle dedi. “Ey Allah’ın Peygamberi, kıyamet ne zamandır?” Peygamber (s.a.v) ona: “Sen kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam dedi ki: “Büyük bir şey hazırlamadım, ancak Allah’ı ve Rasulü’nü seviyorum.” Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) ona “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyurdu. Bu olayla ilgili olarak Hz. Enes (r.a) buyurdu ki, “Müslümanların İslam’ı kabullerinden sonra bu günde sevindiklerinden daha çok sevindiklerini görmedim.”(Edebü’l Müfred, İmam-ı Buhari)
Hayatı boyunca Habibi’nin yanından ayrılmayan Hz. Ebubekir (r.a), Allah ve Rasulü uğruna canını feda etmişti. Hz. Ebubekir (r.a) Kâbe’de müşrikleri İslam’a davet ettiğinde, müşrikler tarafından şiddetli bir şekilde eziyet edilince kendinden geçip bayılıyor ve öldü deyip de uzaklaştıkları zaman kendine gelince Sıddık (r.a)’ın ilk sözü “Rasulullah (s.a.v.) ne yapıyor, ne haldedir” oluyor. İşte çektiği bunca işkenceye rağmen, Efendimizi görmeden rahat edemeyen Sıddık (r.a), Efendimizi (s.a.v) böyle gönülden sevmişti. (İslam tarihi, A. Köksal)
Hz. Ali (r.a)’e birisi “Sen Rasulullah (s.a.v)’i ne kadar seviyorsun?” diye sorduğunda ilmin kapısı Hz. Ali (r.a) “Allah’a yemin olsun ki, Rasulullah (s.a.v) aramızda, mallarımızdan, analarımızdan, çocuklarımızdan ve şiddetli susuzluk anında elimize geçen soğuk sudan daha sevgiliydi.” diye cevap veriyordu. (Şifa-i Şerif)
Abdullah b. Ömer de Allah Rasulü’nü (s.a.v) canından daha çok severdi. Onu andığında gözlerinden yaşlar boşanırdı. Hac için Mekke’ye gittiğinde, Allah Rasulü’nün (s.a.v) bulunduğu yerlere uğradıkça Ona ait hatıralarını anar, Efendimizin (s.a.v) bulunduğu yerlere ellerini sürerek teberrük eder, gözleri yaşla dolardı. Mescid-i Nebeviye gider, Allah Rasulü’nün (s.a.v) minberinin yanına yaklaşır, ayak bastığı ve oturduğu yere dokunarak ellerine yüzüne sürerdi. (İbni Hacer.İsabe 4836)
Enes b. Malik (r.a) ise Allah Rasulü’nü öyle sevmişti ki, “Rüyamda Habibimi görmediğim hiçbir gece yoktur!” derdi. (İbn Sad 7/20)
Sahabe-i Kiramın sevgileri böyleydi. Onlar bu sevgide hayat bulmuşlardı. Hz. Enes b. Nadr gibi. Uhud savaşında ‘Rasulullah (s.a.v) şehid oldu!’ diye duyduklarında, Enes (r.a)‘ın “Öyleyse siz, peygamber (s.a.v)’den sonra yaşayıp da ne yapacaksınız, kılıçlarınızı elinize alıp, gidip düşmanla çarpışarak ölünüz!” dedi. Ve kendisi de dediği gibi şehit oldu.
Gönlü Allah ve Rasulü’nün muhabbetiyle yanan sahabelerden birisi de Hubeyb (r.a) idi. Müşrikler tarafından esir edilen Hubeyb (r.a)’a “Muhammed’in dinini terk eder ve ecdadının dinine dönersen sana eman veririz” dediler. Hubeyb (r.a): “Vallahi hayır! İslam’dan asla dönmem, dünya ve içindekiler bana verilse yine dönmem!” Müşrikler: ”Yerinde Muhammed’in olsa?” dediler. Efendimizin aşkıyla yanan Hubeyb (r.a) “Allaha yemin ederek söylüyorum ki, Peygamberimizin (s.a.v) ayağına bir diken batmaktansa evimden, hayatımdan, çoluk çocuğumdan olmaya razıyım!” diyerek Efendimize (s.a.v) olan aşkını ilan ediyordu.
İlk dönemlerde henüz müslüman olmayan Ebu Sufyan (r.a), yapılan bu işkencelere rağmen dininde sebat eden sahabenin, Efendimize olan sevgilerini şu sözle dile getirir: “Ben, insanlar arasında ashabının, Muhammed’i (s.a.v) sevdiği kadar hiç kimsenin kimseyi sevdiğini şimdiye kadar görmüş değilim!” (İbni-Hişam)
Onlar, Allah’a ve Rasul’üne kavuşacakları için, ölüm hali üzerlerine geldiğinde bile sevinç duyuyorlardı. Hz. Bilal Efendimiz gibi. Hz. Bilal (r.a)’in vefatı sırasında hanımı ayrılıktan dolayı üzüntüye kapılarak “Eyvah, ayrılık ne acı!” dedi. Hz. Bilal (r.a) “Subhanallah! Ne tatlı bir şey, yarın Muhammed (s.a.v)’i göreceğim, onun sahabeleriyle buluşacağım!” diyordu. (Fezail-i Amel, Z. Kandehlevi)
Böyle bir sevgiyi bulmak kolay mıdır? Böyle derin bir sevgi ancak Allah ve Rasulü’ne tam bir teslimiyet ve itaatle mümkün olur ki bu da sahabe efendilerimizin en bariz vasıflarındandı.
Hz. Mevlana Mesnevide sevgi için “sevgiden acılıklar tatlılaşır. Sevgiden bakırlar altın olur. Sevgiden tortulu bulanık sular, arı-duru bir hale gelir. Sevgiden dertler şifa bulur. Sevgiden ölü dirilir. Sevgiden padişahlar kul olur.”
Şifa-i Şerif müellifi Kadı Iyâz der ki:
“Kim bir şeyi severse onu başka her şeye tercih eder. İşte sevgi budur.”
Muhammed âleme nûr-i mübîndir
Muhammed “rahmeten li’l âlemîn”dir
Tecelligâh-ı Mevlâdır Muhammed
Kamû a’lâdan a’lâdır Muhammed
Âl-u ashâbına olsun salâvat
Muhammed cümleye nûr-i hidâyet.
(Hulâsatul Hakâyık)
Efendimiz (s.a.v)'i Sevmek...
Özlenen Rehber Dergisi 68. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.