? Ramazan’ın başlangıcı ve bayramın ilanı hususunda uyulması gereken temel kaide nedir?
Hadîs-i şeriflerden anlaşılacağı gibi Ramazan’ın başlangıcı ve bayramın ilanı, hilalin rü’yeti ile sabit olur. Eğer rü’yet ile sabit olmazsa, Müslüman bir kişinin şahadeti ile oruca başlanacağına dair hadisler vardır. Bu hadisler Kütüb-i Sitte’de yer almaktadır.
? Rü’yet gerçekleşmediği zaman şahitlik suretiyle orucu başlama veya bayram yapmanın şartları nelerdir?
Ramazan hilâlini görmek meselesinde kâfirin şahitliği muteber değildir. Bu meselenin sübutu için şahidin Müslüman olması gerekir. Konuyla ilgili İbn-i Abbas hadisinden anlaşılacağına göre kişinin Müslüman olduğu tahakkuk ettiği zaman, şahitliği geçerlidir. Yalnız saadet devrindeki bütün Müslümanların âdil oldukları için şahitlikte adalet şartı da aranır. Yani şahitlik için Müslüman ve adil olmak kâfidir.
? Bayramın ilanı konusunda Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in uygulaması nasıl olmuştur?
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), hilâlin rü’yetine göre hareket etmiştir. Konuyla ilgili Ebû Umeyr hadisine göre, bir Ramazan’da otuzuncu gece Medine’nin havası bulutlu olduğu için, Şevval hilâli görülmemiş ve halk otuzuncu gün oruç tutmuştur. O gün akşam Medine dışından bir cemaat gelerek önceki akşam hilâli gördüklerine dair Peygamber (s.a.v.)’in yanında şahitlik ettiler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) oruç tutanların hemen oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazını kılmak üzere musallaya çıkmalarını emretmiştir.
? Bu durumda bayram namazı, bayramın ilk gününde kılınmayabilir mi?
Yukarıdaki hadis, bayramın ilk günü öğleden önce bayram namazını kılmayanların ertesi günü öğleden önce kılmalarının meşruluğuna delâlet eder. Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, Muhammed, Evzâî, Sevrî, Ahmed ve İshâk’a göre hüküm budur. Bunlara göre bayram olduğu bilinmediği için veya başka bir mazeret dolayısıyla bayram namazını vaktinde kılamayanlar, ikinci gün öğleden evvel kılabilirler. Şafiîlere göre de birinci gün bayram namazını kılamayanlar, ikinci veya başka günlerde kaza edebilirler. Çünkü Şafiîlere göre bayram namazları sünnettir ve muayyen vakitlere bağlı sünnetler, vaktinde kılınmayınca kaza edilebilir.
Konunun delili olan Ebû Umeyr hadisini el-Hattâbî ve Nevevî, sahih ve yeterli bulmuşlar ve bu konuda farklı düşünenlerin hadise rücû etmelerini gerekli görmüşlerdir.
? Rasathane hesaplarına göre Ramazan orucu tutmak ve bayram yapmak caiz midir?
Fıkıhçıların kahir ekseriyeti rasathane hesaplarına itibar edilmeyeceği görüşündedir. Ebû Bekr İbnü’l-Arabî bu konuda şöyle der: ’Şâri-i Hakîm, Ramazan orucunu tutmayı ve hilâli görmeyi veya Şaban ayını otuz güne doldurmayı istemiştir. Hatta adil bir kimse hilâli gördüğüne şahadet etse de rasatçılarla astronomi uzmanlarının hesapları, o gece hilâli görmenin mümkün olmadığına delâlet etse bile şahidin şahadeti ile hükmedilir.? Ehl-i sünnet uleması çoğunlukta bu görüşü kabul etmiştir.
? Rasat hesaplarına değil de şahitliğe göre hüküm verilmesinin sebebi nedir?
Çünkü Şâri-i Hakîm, hesap işine dayanmamış, bilakis bunu külliyen iptal etmiştir. Kütüb-i Sitte’nin dördünün ittifakıyla rivayet edilen bir hadis, bu meyanda dikkat çekicidir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bu hadiste; ’Biz, ümmî bir cemaatiz. Yazma bilmeyiz, hesap bilmeyiz. Ay bazen böyledir, bazen böyledir. (Yani bazen yirmi dokuz, bazen otuzdur.)? buyurmaktadır.
? Ehl-i sünnet ulemâsının görüşlerine örnek verir misiniz?
İmâmü’l-Harameyn, hesap işine ve astronomi uzmanlarının hükümlerine itimat etmeyi şer’î kaidelere zıt görmektedir.
Er-Raşîdî; ’Şâri-i Hakîm, oruç tutmamızı hilâlin varlığı ile değil, görülmesiyle farz kılmıştır.? diyerek rü’yetin asıl olduğunu vurgulamaktadır.
İmam Mâlik de şöyle demiştir: ’Hesap uzmanlarının sözlerine itimat ederek Ramazan’a veya bayrama hükmeden devlet yetkilisinin hükmüne uyulamaz.?
Yine İbn-i Dakîki’l-İyd; ’Ramazan orucu hususunda hesaplara itimat etmek caiz değildir.? demiştir.
Hanefî fıkıh kitaplarından ed-Dürrü’l-Muhtâr’da: ’Adil de olsalar muvakkatîlerin kavline itibar edilemez; bizim mezhebimiz budur.? denilmiştir. İbn-i Âbidîn de; el-Mi’râc’dan, Muvakkatîlerin kavline itibar edilemeyeceği hususunda icmâ olduğu hususunu nakletmiştir.
Yukarıda içtihadını naklettiğimiz İmâmü’l-Harameyn, zamanın Sultanı Melikşah o seneki Ramazan bayramını hesap ile bir gün önce ilân edince, karşı fetva vermiş ve Melikşah da hatasından dönerek özür dilemiştir.
? Hesap ve rü’yet konusunu özetler misiniz?
Evet, yukarıda naklettiklerimizden şu neticeye varılıyor ki; ne Ramazan orucuna başlamakta, ne de bayram yapmakta hesaba veya müneccimlerin sözlerine itibar edilemez. Hatta bu hesabı yapan kişi veya müneccim, kendi nefsi için bile amel edemez. Ya hilâli görmek veya ayın otuz gününün doldurulması gerekmektedir. Eğer bir ayın girmesi veya çıkmasının bilinmesi ya da zannedilmesi, şer’î hükmün verilmesi için kâfi gelseydi, Peygamber (s.a.v.) hilâlin görülmesini veya ayın otuz gününün doldurulmasını emretmek yerine, mesela; ’Ayın girdiğini veya çıktığını bildiğiniz ya da zannettiğiniz zaman oruç tutunuz.? gibi bir emir verecekti.
? Ramazan ayına girmek, hangi durumlarda sabittir?
1. Rü’yet-i Hilâl; yani çıplak gözle ayı görmek suretiyle Ramazan’a girmek asıldır.
2. Şaban’ın 29. günü hava kapalı (tozlu veya bulutlu) ise Şaban’ı 30’a tamamlamak suretiyle Ramazan’a girilmelidir. Tabii, Şevval ayı görülemediği zaman da Ramazan otuza tamamlanacaktır.
3. Başka beldelerdeki Müslümanların hilâli gördüklerine dair şahitlik etmeleri durumunda da Ramazan’a girilir veya bayram yapılır.
? Türkiye’de hilâl niçin birinci gün görülmez?
Bu konu, ilk İslâmî Ansiklopedi olan Mârifetnâme’de yeterince açıklanmaktadır. Buradaki izahata göre, hilâl ekvatora yakın beldelerde daha kolay ve uzun müddet görülebilir. Bu sebepten Yemen, Mısır, Sudan, Arabistan vs. gibi Müslüman ülkeler hilâli ilk gün rahatça görebilmektedirler. Irak, İran ve Türkiye gibi bazı ülkelerde ise hilâl, ancak muhtemelen ikinci gün görülebilmektedir.
? Her sene yaşanan bir kargaşa var. Türkiye’de Ramazan’ın başlangıcı niçin diğer İslâm ülkelerine uymuyor?
Bunun sebebi 1926 yılında Diyanet İşleri Reisliği’nin vermiş olduğu bir karardır. Bu karar mucibince Ramazan ve bayram hilâlleri ’Hisâb-ı Fennî? üzere Rasathane Müdüriyetince tespit edilmektedir. Aslında sünnete uymayan bu durumun ortadan kaldırılması ve tüm dünya Müslümanlarının aynı günde bayram yapmalarını sağlamak için bir girişim yapılmış ve 1978’de birçok İslâm ülkesinin katıldığı bir ’Rü’yet-i Hilâl Konferansı? tertip edilmiştir. Türkiye’den Diyanet Yetkilileri’nin de altına imza koyduğu bu müşterek konferans kurallarının özeti şuydu: ’Aslolan hilâlin rü’yetidir.? Fakat uygulama, 1926’da alınan karar doğrultusunda sürdürülmüştür, hilâlin rü’yeti esas alınmamıştır. Bu sebeple, her sene hacıların Arafat’ta vakfeye durdukları günden bir iki gün sonra Türkiye takvimleri arefe gününü göstermekte, ülkemizden giden hacılar Diyanet’in takvimine uymamış olmaktadırlar. Çünkü dünyanın her yerinden gelen hacılar aynı günde Kurban bayramını idrak etmekte ve elbette ki Diyanet’in takvimine uymamaktadırlar; zaten uymaları da beklenemez.
? Bu tür ikiliklerin ortadan kalkması dileğiyle ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
* Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri’yle gerçekleştirilmiş olan bu röportaj, Fark Dergisi Ocak 1998 (s. 3-4.) sayısından iktibas edilmiştir.
Abdullah Fârukî El-müceddidî (k.s.) İle Rü'yet-i Hilâl ve Ramazan Üzerine Röportaj
Özlenen Rehber Dergisi 42. Sayı
Rabbim c.c sizlerden razı olsun.
seydam sizi görmek nasib bizlere değilmiş allah sizlerden vede sizin gibi olanlardan selametle elerinden öperim bize dua et selamun eleykum