Özlenen Rehber Dergisi

42.Sayı

Okullar Açılıyor Çocuklarımız Hazır, Ya Biz?

Ayhan ÖZKAN Özlenen Rehber Dergisi 42. Sayı
Okulların açılma tarihi yaklaştıkça hemen hemen her evde bir telaş başlar ve bir an önce eksikler giderilerek çocukların okullara sorunsuz başlamasına çalışılır. Burada bizim üzerinde durmak istediğimiz konu; acaba okula çocuklarımız kadar bizler hazır mıyız?

Bir eğitimci olarak bu sorunun cevabını hemen duyuyor gibiyim; ’Biz mi okuyacağız da hazırlanalım hocam??

Evet, çocuklarımızla beraber biz de okumalıyız. Onların hem maddî, hem de manevî hazırlıklarını tamamlamalıyız.

’Kitabı var, defteri var, kalemi var, var, var, var? Her şeyi tamam, daha ne istiyor ki??

Sevgi, ilgi, alaka? Yukarıda var olarak saydığımız şeyler maddî ve meydana gelmesi zor şeyler değil; ama çocuk sadece bunları değil, bunlarla beraber sevgi de istiyor.

Ülkemizde en önemli sorunlardan biri, aile içinde çocukla olan diyaloglardır. Birçok aile bu sorunlarla nasıl baş edeceğini bilememekte ve sorunu çocuğa şiddet uygulayarak çözmeye çalışmaktadır. Çok az sayıda ailenin, çocuk davranışları üzerinde eğitim aldığını düşünüyorum.

İki genç evlenmek üzere anlaştıkları zaman konuşulacak konu hemen hazırdır. Kızın ne kadar çeyizi olacak, evin hangi malzemeleri alınacak? Pek tabi bunlar da lazımdır, ama gençler evlenmeden önce nasıl bir eş olmam lazım, nasıl bir anne baba olmam lazım, bunun eksikliğini gidermeyi hiç düşünmezler. Bu konuda ciddi yardımlar almak hiç akıllarından geçmez. Bir de Anadolu’da 15-16 yaşlarında çocukların evlendiğini ve bunların da çocuklarının olduğunu düşünürsek, işte burada aile içi eğitimin gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Teknolojinin, bilimin en üst seviyeye çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu nedenle çocuklarımıza bazı temel bilgileri en azından biz vermeliyiz ve onu bilinçli bir şekilde uygun alanlara yönlendirmeliyiz.

Çocuğumuz, karşımıza okulla alakalı sorularla gelebilir. Bunu ’öğretmenine sor veya kütüphaneden bul? gibi basit yönlendirmelerle geçiştirmemek lazımdır. Birçok veli, çocuğun okuduğu okulun ders geçme sistemini bile tam olarak bilmemekte, bu durumda çocuğu takipte zorluk çıkmaktadır. Uzmanlar, çocukları yaş gruplarına göre özelliklere ayırmışlardır. Bizler de çocuğumuzun yaş grubunu ve bu grubun özelliklerini bilerek ona göre hareket etmeliyiz. Örneğin;

- Okul Öncesi (0-6 yaş arası):

a) Bebeklik çağı: 0-2 yaş arası (ilk çocukluk).

b) Oyun çağı: 3-6 yaş arası.

4 yaş, din ile ilgili soruların sorulmaya başlandığı yaştır. Sorulara, onların yaşlarına uygun somut örneklerle cevaplar verilmelidir. Çocuk bu yaşta kişilik ve karakterini geliştirir. Ayrıca bu yaş ’taklit? çağıdır.

- Okul Çağı (7-18 yaş arası):
a) 12 yaş: Son çocukluk.
b) 13 yaş: Ergenlik öncesi.
c) 13-15 yaş: Ergenlik, buluğ dönemi.
d) 16 yaş: Ergenlik sonrası.

- Gençlik Çağı (18-20 yaş arası):
Bu döneme ’ikinci doğum? adı da verilmektedir. Tabi şunu da bilmemiz gerekir ki, her çocukta bu yaşların gerekleri meydana gelecektir diye bir kural yoktur. O nedenle, burada bizlerin ilgisi ve gözlemi çok önemlidir. Sorumluluk sahibi olan çocuklar, olgunluk devresine daha çabuk geçmektedir. Sorumluluktan kasıt, evin geçimini üstlenmiş çocuklardır.

Aileler açısından çocukların en zor dönemleri 15-20 yaş arasıdır. Bu dönem, kişilik oluşumu dönemi olduğu için hem ebeveyn, hem de çocuk için çok zor geçer ve evde sürekli huzursuzluk ve çatışma yaşanmasına sebep olur.

15-20 yaş grubu çocuklarda genelde şu davranış psikolojileri görülmektedir:
? Sakardırlar. Bedeni hızlı geliştiği için daha önce kavradıkları ve uzandıklarına daha çabuk ulaşır ve bu, onları sakar yapar.

? Otorite kabul etmezler. (Rica ile istekte bulunulmalı, aksi durum nefrete sebep olur.)

? Aileden kopar, ailesini beğenmez. (Kompleks değildir.)

? Bağımsızlığına düşkündür.

? Şairdirler, duygusaldırlar.

? Arkadaşlıkları çok kuvvetlidir. Arkadaşı için canını verir. Arkadaşına yaptığınız bir yanlışı kendilerine yapılmış kabul ederler.

? Bu yaş, toplumsal gelişim açısından en zayıf dönemdir. Büyüklerle bir arada olmaktan hoşlanmazlar.

? Yetişkinlere karşı isyandadırlar. Yetişkinlerde gördükleri olumsuzluklar onlarda yıkımlara sebep olur.

? Hayalperesttirler.

? Beden kimyasında ciddi değişiklikler olur. Fiziksel olarak gelişir.
? Giyim kuşama düşkündürler.

? Monotonluktan hoşlanmazlar.

? Korkuları vardır; gruptan dışlanma vs. gibi. Onun için bizim anlam veremeyeceğimiz kuvvette gruba bağlıdırlar.

Yukarıda bazılarını saymaya çalıştığımız davranış ve tutumlara sahip bu yaş grubundaki çocuklarla ilişkilerimizde şu hususlara dikkat etmemiz yerinde olacaktır:

? İyi arkadaş seçimine yardım etmeli, rehberlik bunaltmadan yapılmalı, atılımları engellenmemelidir.

? Yalancılıkla itham etmek (’Yalan söyleme, doğru söyle!’ sözcüğü dahi) bizden nefret etmelerine sebep olabilir. Hataları yüze vurmamalıdır, hayâsızlaşırlar.

? Güvenlerini, kendilerini sevmelerini sağlamalıyız. Kendisi, ailesi, çevresi ve en önemlisi de Yaratanıyla barışık olmasını sağlamalıyız. Toplumla iyi ilişkiler kurmasına yardımcı olmalıyız.

? Küçük görevlerle sorumluluk almaları sağlanmalı ve söz ile bile olsa takdir edilmelidirler. Toplantı, etkinlik, yarışma, gezi, piknik, küme çalışması, eğitici faaliyetler ile kendisine sorumluluk kazandırmalıyız.

? Onları kırmamalı, onlara öfkelenmemeliyiz. Onlarla dertleşelim, hoşlanırlar.

? Bu yaş grubunda yaşanması gerekenler yaşanmalı. Bu devirde yaşanması gerekenler yaşanmazsa 30’unda da çocuk gibi davranırlar.

? Birebir konuşma ve ilişkilerde onlara yetişkin muamelesi yapılmalıdır.
Ergenlik dönemine girmiş genç, adeta okyanusta yüzen amaçsız gemi gibidir. İşte burada bizler çok iyi birer kılavuz kaptanlık yaparak, nereye uğrayacağını bilemeyen o gemiyi en uygun limana çekmeliyiz.

Sizlere küçük bir misal vermek istiyorum: Gencin biri hiçbir iş yapmadan sürekli avare dolaşarak ve yatarak hayatını sürdürmekte imiş. Bir gün babası çocuğuna;

- ’Oğlum, böyle yatacağına gitsen bir iş bulsan, çalışsan!? demiş. Genç:

- ’Sonra?? diye sormuş. Baba:

- ’İşini büyütürsün, büyük bir iş adamı olursun, araban olur.? demiş. Genç:

- ’Sonra?? demiş. Baba devamında:

- ’O kadar servetin olduktan sonra yan gelir yatarsın!? demiş ve gençten şu cevabı almış:

- ’Baba, zaten ben şimdi yan gelip yatmıyor muyum? Ne gerek var o kadar uğraşmaya??

İşte bizlerin çıkmazı bu; doğru hedef tayin edemediğimiz ve hedefleri hep maddî değerler olarak gösterdiğimiz için çocuk bunlara ulaşmanın başka yollarını düşünüyor. Oysa; ’Veren el, alan elden üstündür. Onun için veren el olmaya çalış evladım!?, ’Kim bir Müslüman’ın bu dünyada sıkıntısını giderirse, Cenâb-ı Hakk da onun âhirette sıkıntısını giderir. Sen burada bu şekilde Müslümanlara yardımcı olamazsın, biraz gayret edersen Peygamberimiz’in bu müjdesine nail olabilirsin.? gibi sözleri denemekte fayda olacağını düşünüyorum.

Yeni eğitim-öğretim yılının tüm toplumumuza hayırlı olması dileğiyle!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • sueda

    ben 16 yasındayım cok hayal kuruom neden acaba ama hep muzıkle bende bu durumdan rahatsızım ama yardımcı olursanız sewınırım

  • emrah oktay

    14 yaşında bir kız çocuğu annesiyim...yazınızı okudum içinden bir kaç yalnışımı buldum..kızıma karşı bu eksiklerimi bir an önce tamamlıcam..teşekkür ederim...

2 kişi yorum yazdı.