Özlenen Rehber Dergisi

146.Sayı

Sus ve Dinle

İsmail TORAMAN Özlenen Rehber Dergisi 146. Sayı
Bazı insanlar vardır çevremizde. Susarak devleşir onlar. Asaletli ve heybetli görünümlerinin arkasında derin sessizlikleri vardır. İç âlemlerini çoğumuz bilmeyiz, belki de içlerinde ne fırtınalar kopuyordur ama o içlerinde kopan fırtınalar dışarıya bir esinti olarak bile yansımaz. Sadece susar ve susarak devleşir o insanlar.
Susmak ve susup sadece dinlemek her zaman için insanda olgun bir görüntüye vesile olur. Ama konuşmak için aynı durum her zaman için söz konusu değildir. Evet, konuştukça büyüyen insanlar da mutlaka vardır ama aynı zamanda konuştukça küçülen ve hatta yok olan insanlar da bir haylidir.
Evvela susmak gerekir dinleyebilmek için. Nasıl ki yeri gelince konuşmak fırsatını elinden kaçırmıyorsa aynı şekilde yeri geldiğinde diline kelepçe vurmasını, derin bir sessizliğe bürünmesini de bilmeli insan. Susmanın ne derece ehemmiyetli bir davranış olduğunu Peygamber Efendimiz şu hadisleriyle en güzel şekilde açıklıyor. ’Ve her kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa hayır söylesin ya da sussun.’ (Buhârî, Edeb, 31)
’Her kim (hayır sözler söylemek haricinde) susarsa kurtulur.’ (Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme Ve’r-Rekâik Ve’l-Vera’, 50)
Bir rivayette ise şöyle buyrulmuştur: ’(Hayırlı sözün dışında) susmak, ibadet(ler)in en yükseğidir.’ (Ebû Nuaym, Zikru Ahbâri Asbahân-Târîhu Asbahân, c.2, s.34, h.no:999, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 1990)
Susmayı öğrendikten sonra ikinci olarak dinlemeyi de öğrenmeli insan. Susmak ve ondan sonra bir kenara çekilip oturmak tek başına yeterli değildir. Dinlemesini de bilmeli insan. Mesela hikmet sahibi insanların hikmet dolu sözlerini dinlemeli, bazen eşini, çocuklarını, babasını, annesini dinlemeli. Dinleyerek insanları, kâinatı ve kendisini anlamalı.

Bişnev in ney çün hikâyet mîküned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
(Dinle, bu ney neler hikâyet ediyor,
Ayrılıklardan nasıl şikâyet ediyor?)

Mevlana Hazretlerinin büyük eseri Mesnevi’nin ilk iki beyti bu şekildedir. ’Dinle’, diye başlar Mevlana Mesnevisine ve gariptir ki kendisi için de ’Hamuş’ yani suskun mahlasını kullanır. Atalarımız; ’Göz iki, kulak iki, ağız tek; çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek’ demişler. Belki de bu sebepten Mesnevi ’Dinle’ diye başlar ve bu sebepten Mevlana Hazretleri kendisini ’Hamuş’ diye tarif eder. Bu büyük insanın en önemli eserine niçin dinle diye başladığını ve kendisini neden suskun diye tarif ettiğini bilmiyoruz ama bu durumlar da açıkça göstermektedir ki susmak ve dinlemek insanoğlunun sergileyebileceği en güzel davranışlardandır.
Elbette ki insanoğlu sosyal bir varlıktır, diğer insanlarla konuşmaya, ihtiyaçlarını konuşarak gidermeye gereksinim duymaktadır. Bu noktada kişiye düşen itidalli davranmak, ölçülü olmaktır.

Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.

Yunus’un bu şiirinin ilk dizesinde ’Sözünü bilen kişi’ ifadesi dikkat çekici, sözünü bilen yani konuşmadan önce söyleyeceklerini tartan, nerede nasıl konuşması gerektiğini bilen kişi. İşte konuşmaktaki ölçü de bu olmalı.
Dinlemek kişinin başına belki de hiçbir zaman bela açmamıştır, konuşmak ise insanın başına gelen bütün belaların en birinci kaynağıdır. Yani dil görünümüne aldanılmaması gereken oldukça tehlikeli bir organdır. Her ne kadar küçük bir organ olsa da yanlış kullanılmasından dolayı insanın başına açtığı felaketler de küçüklüğü nispetinde büyüktür. Yine Yunus Emre’nin yukarıdaki şiirinde de görüldüğü gibi ölçülüp tartılarak söylenen bir söz savaşı keserken, düşünülmeden söylenen bir söz ise başın kesilmesine neden olabilmektedir. Düşünmeden söylenen bir söz, insan için hayati öneme sahip sonuçlara neden olabilmektedir. Düşünmeden söylenen bir sözün sonuçları sadece bununla sınırlı değildir, kişi hemen hemen başına gelen felaketlerin hepsini düşünmeden, ölçüp tartmadan söylediği sözlerle açmaktadır. Düşünmeden söylenen bir söz insanın bu dünyasını olduğu gibi âhiretini de mahvedebilmektedir.
’Âdemoğlu sabaha erdiği zaman azaların tümü dile temenna eder (önünde eğilir) ve (zelilâne) şöyle der: Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Zira biz ancak sana tabiyiz. Şayet sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Şayet sen eğrilir (istikametten sapar)san biz de eğrilir (hidayetten sapar)ız.’ (Tirmizî, Zühd, 60)
Hadis-i Şerifte de açıkça görülmektedir ki dil, insanın başına gelen bütün felaketlerin birinci kaynağıdır. Eğer dil doğru hareket ederse insan da doğru hareket etmekte, yok yanlış ve tehlikeli yollara dalarsa insan da o yollara dalmaktadır.
Sosyal ilişkilerin bütün zamanlardan daha fazla öneme sahip olduğu bu dönemde insanların birbiriyle iletişim kurarken dikkat etmeleri gereken, ancak yeterince dikkat etmedikleri bir husustur dinlemek. Her türlü iletişimde hayati bir öneme sahiptir dinlemek. Yine bugün insanlar arasındaki çatışmaların en öncelikli kaynağıdır dinlemesini bilmemek.
Hayatın her alanında olduğu gibi aile içerisinde de dinlemesini bilmek çok önemli bir öneme sahiptir. Gerek eşler arasındaki gerekse de ebeveynler ve çocuklar arasındaki çatışmalar birbirlerini yeterince dinlememelerinden ve bunun neticesinde ortaya çıkan birbirlerini anlamamalarından kaynaklanmaktadır.
Konuşmayla bir kıyasa tabi tutulacak olursa görülecektir ki dinlemek daha az saygı gören, daha az özendirilen ve daha az tavsiye edilen bir davranıştır. Bunun temel sebebi de dinlemenin öneminin insanlarca yeterince bilinmemesi, dinlemenin kişiler arasındaki iletişimde hayati bir öneme sahip olduğunun gereği gibi kavranmamış olmasıdır.
Dinlemenin günlük hayattaki yerini daha iyi kavrayabilmek açısından şu istatistikî sonuca dikkat etmek gereklidir. Uyanık olduğumuz sürenin yaklaşık olarak % 70’i iletişimle geçmektedir. Bu sürenin ise % 10’u yazarak, % 15’i okuyarak, % 30’u konuşarak ve % 45’i dinleyerek geçmektedir. Bu sonuçlarda net bir şekilde göstermektedir ki günlük hayatta iletişime ayırdığımız zamanın önemli bir kısmını karşımızdaki insanları dinleyerek geçirmekteyiz ve yine edindiğimiz bilgilerin birçoğunu da başkalarını dinleyerek edinmekteyiz. Maalesef ki iletişimde bu denli bir öneme sahip olmasına rağmen dinlemeye gereken önem verilmemekte ve insanların birçoğu nasıl dinlemesi gerektiğini bilmemektedir.
Dinleme eğitimle geliştirilebilecek bir beceridir. Ailelerin çocuklarını yetiştirirken dikkat etmeleri gereken bir husus da, nasıl ki onlara konuşmayı ve yazmayı özenle öğretiyorlarsa, aynı şekilde onlara nasıl dinlemeleri gerektiğini öğretmektir.

Kaynaklar:
DOĞAN Yusuf, Dinleme Eğitimi, Pegem Akademi, Ankara 2012
Mevlana Celaleddin-i Rumi, Mesnevi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010
Yunus Emre, Yunus Emre Divanı, (Haz.: Selim Yağmur), Dergâh Yayınları, İstanbul 2008
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.