Acziyetin Şiiri
Özlenen Rehber Dergisi 141. Sayı
Dua dua, eller karıncalanmış
Yıldızlar avuçta gök parçalanmış
Necip Fazıl KISAKÜREK
İslam dininin muhtelif halk kitleleri tarafından kabul edilmesiyle birlikte, İslami birçok unsur edebiyatın ilgi alanına girmiş, yazarlar ve şairler bu unsurlar etrafında yoğunlaşarak İslam dinine has, hacimli bir edebiyat oluşturmuşlardır. Günümüze kadar varlığını devam ettiren bu İslami edebiyat bünyesinde hemen her dönem güncelliğini koruyan bazı konular vardır. Bu konuların en başında gelenlerden biri de münacattır.
Kaynaklarda fısıldamak, kulağa bir şeyler söylemek olarak tanımlanan münacat; aslında bazen affa layık olmasak da af dilemek, bazen istemeye yüzümüz olmasa da istemek için en yüce kapıyı çalmak, bazen de gecenin bir yarısı uyanıp birkaç rekât namaz kılıp ardından bir iki damla gözyaşı dökmektir. Yani yaratılan insanın, kendisini yaratan ve yegâne penah olan Rabbine ilticası, aciz kalmışlığını O’na iletmesi ve her ne dileyecekse O’ndan dilemesidir.
Edebi bir kavram olarak ele alacak olursak münacat; bazen şiir yoluyla, bazen de düz bir metin vasıtasıyla Allah’a yalvarmak, O’ndan bağışlanmayı dilemek ve O’ndan istemektir. O yüce kapıyı edebi bir üslupla tıklatmaktır.
Münacat konulu edebi metinler geçmişten günümüze kadar edebiyatımızda çokça yer almıştır. Klasik dönem edebiyatımızda şiirlerin toplandığı ve adına Divan denilen büyük eserlerin olmazsa olmaz bölümlerinden biri de münacat konulu şiirlerdir. Bu divanların hemen başında yer alan tevhit, yani Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan bir şiirin ardından genellikle münacat konulu şiirler yer alırdı. O dönem edebiyatımız için bu, vazgeçilmez bir gelenek olmuştu.
Zulmet-i hicrinde bîdâr olmuşum yâ Râb meded
İntizâr-ı subh-ı dîdâr olmuşum yâ Rab meded
Her nere varsam yakar bu canımı aşk ateşi
Yana yana külli pür-nâr olmuşum yâ Rab meded
Yukarıdaki dörtlük Niyaz-ı Mısri’ye ait bir münacat örneğidir. Görüldüğü gibi şair yana yakıla Yaratan’dan medet dilemektedir.
İnsan, Devlet-i Âli Osmani gibi bir ülkenin padişahı da olsa sığınması gereken en güvenli limanı iyi bilmelidir. Nitekim Osmanlı padişahları bunun bilincindeydiler. İşte Muhibbi mahlasını kullanan Kanuni Sultan Süleyman’dan bir münacat örneği:
Derd-mendim derdime eyle devâ
Ki kamu hastalara sensin hakîm
Rûz-ı mahşerde Muhibbî bendeni
Irma (ayırma) rahmetinden yâ Rahîm
Klasik Edebiyatımızın en büyük şairlerinden Fuzuli’de münacat bir başkadır. Şimdiye kadar bildiğimiz manada münacatlarda şairler, Yaratandan af dilemekte, bela ve sıkıntıların kendilerinden uzak olmasını istemektedirler. Gariptir ki Fuzuli, beladan uzak olmak değil, belayla iç içe olmak ister. İşte o meşhur şiiri:
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
(Ya Rab aşk belasına kıl aşina beni,
Bir an bile ayırma aşk belasından beni.)
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
(Az eyleme yardımını dertlilerden,
Çok belalara kıl müptela beni)
Bu gün eski edebiyatımıza nazaran münacatlarda bir azalma görülse de hala modern bir üslupla Allah’a yalvaran şair ve yazarlarımız vardır. Günümüz edebiyatında münacatları müstakil bir başlık altında incelemek mümkün olmasa da bazı eserlerde münacat konulu şiirlere rastlanmaktadır. Örnek vermek gerekirse Cahit Zarifoğlu’nun en bilinen ve en güzel şiirlerinden olan ’Sultan’ı bir münacat olarak değerlendirebiliriz.
’Seçkin
Bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme’
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme
Zarifoğlu şiirinde ’ismimin baş harfleri acz’ tutuyor diye bir ifade kullanıyor. Normalde ismi Cahit Zarifoğlu iken daha sonra isminin başına Abdurrahman’ı da ekliyor, böylece isminin ve soy isminin baş harfleri ’acz’ oluyor ve Yaratan’a acziyetini bu şekilde ifade edip, O’ndan affını diliyor.
Ya Rab, belki ismimizin baş harfleri ’acz’ tutmuyor ama en az Cahit Zarifoğlu kadar senin huzurunda aciziz Allah’ım. Ve biliyoruz Allah’ım, sana zor değil biz acizlerin bütün günahlarını, hatalarını, ayıplarını bağışlamak. Acziyetimizi bildiriyor ve senden affımızı istiyoruz, Ey her şeye gücü yeten Allah’ım!
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.