Özlenen Rehber Dergisi

134.Sayı

Anne

Berda AKSOY ÇETİN Özlenen Rehber Dergisi 134. Sayı
21. yüzyılda değişen birçok faktörle birlikte değişen bir de ’anne’ faktörü var. Özellikle içinde bulunduğumuz Mayıs ayında ’anneler günü’ dolayısıyla annelerin -bir günlük(!) değeri bir hayli değişiyor. Anneler gününe özel aksesuarlar ve çeşitli birçok hediye nisan aynından itibaren başlıyor. Çocuklar babalarıyla birlikte annelerine güzel bir sürpriz yapabilmek için özveriyle çabalıyor. Aslında burada çocuklarca masum olan amaç, annelerini mutlu edebilmek! Ancak bu güzel amaçlarını sahte bir günün hengâmesinde telef ediyorlar. Çünkü anneler günü de tıpkı sevgililer günü, babalar günü ve Noel gibi aslında kar amacı güden batı türetmesi günlerdir. Avrupa ülkelerinde olan aile ilişkileriyle bizim ana, baba, kardeş akraba ilişkilerimiz arasında dağlar kadar fark var. Bunun en büyük farklı bizim dinimizin buyruklarıdır. Bizler anne babaya olan hürmeti, sadakati bir güne sığdıramayız ki formalite olan anneler gününe kıymet verelim. Dış ülkelerde çocuk belli bir yaştan sonra aileden ayrılıyor ve sadece özel gün diye tabir ettikleri anneler, babalar gününde atasını hatırlıyor. O halde bizim de bir günlük yaptığımız o saçma davranışın açıklaması nerde kalıyor?
Hızla değişim ve gelişim gösteren bir zaman çağında yaşıyoruz. Gelen yenilikler fayda da sağlıyor yeri geldiği zaman zararları da kaçınılmaz oluyor. Değişen zaman içerisinde şahıslar ve özellikleri de değişiyor. Mesela hanımların çalışma hayatına atılması geçmiş dönemlerle kıyaslandığı zaman bugünümüzde çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Hemen her alanda meslek sahibi hanımlara rastlamak mümkün. Hatta geçtiğimiz aylarda ülkemizde yerel seçim olmuştu, sonrasında beldenin, ilçenin yöneticisi seçilen hanım kardeşlerimizi de gördük. Peki, hanımlar çalışma hayatına atılıyor, ya annelik vasıfları ne oluyor? Sorumluluklarını aksatmadan her vazifeyi yerine getirebiliyorsa ne ala ama bi pürüz çıkıyorsa o zaman devamlı sıkıntıya sebep oluyor. Hanımlarımızın bilgi sahibi olması, faydalı ilimleri öğrenmesi ve etrafına fayda sağlaması elbette ki çok güzeldir. Sonuçta biz hanımların en önemli özelliği ve armağanı annelik tacıyla taçlandırılmamızdır. Bunlar güzel meslekte olamaz vasıfta olamaz.
Ancak son zamanlarda görüyoruz ki batılılaşma kadınlarımızın birçok vazifesinde de değişikliğe sebep olmuş durumda. Sosyal olmak, aktif olmak ve birikim kazanmak her insan için bir artıdır. Fakat dozajında birikim sağlamak en faydalı kazançtır. Bir şeyleri geri plana itip sosyalliği ön plana çıkartarak kendimizi bir adım önde hissediyor olsak bile zihin olarak aslında geriliyor olduğumuza işarettir bence bu durum. Hani klasik bir söz vardır, bir yerleri yaparken diğer yeri yıkmak diye, aynen öyle. Batılılaşmanın hemen her alanda açtığı yaralara rastlıyoruz. Ne yazık ki insanlar bu yaraları göremeyecek kadar albeniye bulanmış durumda. Yara diyorum çünkü bu öyle bir şey ki rengine çoğu insan dalıyor ondan sonra nice sorumluluklar yitiriliyor ve insanın ailesine, çevresine özellikle topluma mal olan sorunlara yol açıyor. Aslında bana sorarsanız ilki insanın kendisine oluyor ama bu son aşamada fark ediliyor bazen de edilemiyor. Yara diyoruz, sorumluluk yitirme diyoruz. Aslında bahsimiz kadının sorumluluklarının perdelenmesi. Bir takım güçlerin bizim toplumsal olan yargılarımızı, bağlarımızı elimizden alması. Çünkü bireyin önce kendi etrafında meydana gelen değişimler zamanla toplumsal olacaktır. Her birey toplumu oluşturan bir kilittir. Bizler batı dünyasında olan teknolojik, ekonomik gelişmeleri destekliyor ve uyguluyor olabiliriz. Bu doğrudur ve örnek almanın gerekliliği de budur. Mesela düşünün, bir kişiyi çocuğumuza örnek göstereceğiz. Onun hakikaten takdirlik olan doğru davranışlarını mı örnek gösteririz yoksa hiç tasvip etmediğimiz yanlış, saygısız davranışlarını mı? Hepimizin cevabı doğru olanlardır. Çünkü hiç kimse başkasının kötü alışkanlığını takdirde etmek istemez, yakınlarına uygulatmak da. Peki, bu durum böyleyse neden birey olarak gelişmiş diye nitelendirdiğimiz dış ülkelerin hakikaten gelişim gösteren yeniliklerini seçip almıyoruz da doğrusuyla yanlışıyla hepsini kabul ediyoruz? Hepimiz gördük, şahit olduk özel diye isimlendirdikleri günlerde ülkemizde olan hareketliliğe, özveriye. Herkesi kast etmiyorum, dışında olanları tenzih ederek konuşuyoruz fakat sonuçta toplumu bizler oluşturuyoruz. Bireysel gibi gözüken her davranış topluma da yansıyor.
Kadınların sosyal çevre kazanması, iş hayatına atılması maddi yönden katkı olup aileye gelir sağlasa da bence manevi yönden çok fazla kaybı oluyor. Kendimden pay biçerek örnek vermek istiyorum. Benim annem ev hanımı ancak öyle olmasına rağmen ilim yönünden çeşitli kaynaklarla kendini geliştirmiş ve bu gelişiminin çocukları üzerinde faydalı olarak kullanabilmiş bir insandır. Şahsen annemin iş üzerinde düşünüp de çocukluk zamanımda daha az bir ilgi, alakayla büyütmüş olmasını istemezdim. Şimdilerde anneler o kadar yoğun bir 24 saat geçiriyor ki çocuklarının gösterdiği gelişmelere bile şahit olamıyorlar, olsalar da az bir kısmına. Çünkü annenin yoğunluğundan dolayı çocuk bakıcılarla daha çok vakit geçiriyor. Ya da büyük annelerle. Düşünün anneanne-babaannelerimiz annelerimiz kadar genç değil ve büyüyor olan bir çocuğun gelişimine ne derece katkı sağlayabilir ki. Ya da yapılan haylazlıklara ne derece sabır gösterebilir? İşte ilgisiz annelerin çocukları da bugünkü neslin birer parçasıdır. Anne tarafından terbiye edilmemiş bir çocuk ortalıkta gezinen yeniliklere daha çok kapılma riski taşıyor. Hatta ilgisiz demeyelim de ilgi göstermeye vakit bulamayan anne diyelim.
Peki, çalışan bir kadın aynı zamanda ilgi sahibi bir anne de olabilir mi? Biraz zor da olsa tabii ki olabilir. Kadının en büyük vasfı anneliktir. Ancak anne olmak bir hanıma sosyal ve ekonomik açıdan engel değildir. İş ki denge kurulabilsin. Bir kadın eğer ki anneliğe talip olmayı göze alıyorsa o zaman önce yaşam şartlarını kontrol edecek daha sonra adımını atacak. Mesela, maddi sıkıntılardan dolayı ’uygun koşullarda’ çalışan bir hanım. Geliri kendisine yetmiyor ve çalışmak zorunda diyelim. O şartta bile anne olabilmeyi arzuluyorsa ve bir evlat ona nasip olduysa o zaman çalışma koşullarını, işini gelire göre değil çocuğuna göre ayarlayacak. Ancak o halde istediği gibi annelik vazifesini yerine getirebilir.
Anneler çocukları için her zaman örnektir. Çocuklar annelerine göre adım atarlar. Onların yönlendirmelerine göre hayatlarına yön vermeye çalışırlar. Yönlendirme olmadan sağa sola savrulurlar. Aslında konumuzun esası ’anne’. Annelerimizin kıymetini hayatımıza olan katkısını yazmakla bitiremeyiz. Annelerimiz çok özel, birçok bilgimizin asıl kaynağıdır. Değinmek istediğim ve saçma bulduğum da annelerimizi ecnebilerin günlerinde saymak, sevmek. Bence o günlerde annemize güzellik yaptığımızı zannederek üzüyoruz da. Ben anneler gününü kutlamadım, kutlamayı da gereksizlik buluyorum. Ana babanın kıymeti ömür yettikçe bilinir ve baş üzerinde taşınır. Böyle bir sevgi bir güne mahsus olamaz. Anneye olan sevginin devamlı olduğunu söyleyen ve sadece o günde hatırlayıp hediye alan zihniyete sahip insanlarımızda var. Bunlarında tamamen batının esintisiyle yön değiştirmiş olduğunu düşünüyorum. Oysaki bizler Müslümanız. Hediyeleşmenin sünnet olduğunu biliyorsak zaten sadece özel diye iddia edilen günlerde değil diğer günlerde de böyle güzellikleri yaparız. Bizler bunu alışkanlık edinirsek çocuklarımızda alışır. Böylece nesli güzel olan çocukların yetiştireceği nesillerde güzel olur. Şu an ne derece dış ülkelerin oyunlarıyla süslü olan yenilikleri kendimizden uzak tutarsak yarınımızı da uzak tutmuş sayılırız. Çünkü yarının temelleri bugünün inşasına dayanır. Biz mayayı sağlam atarsak eldemiz de bir o kadar sağlam olur. Mevzumuz anne ama çoğu kilidin anahtarı anne olduğu için, bir defa anne diyoruz binlerce dala ayrılıyor. Binlerce noktaya temas ediyor. Aslında anne bir ağacın gövdesi gibidir. Onun birikimleri ve idaresine göre ağaç dallanır, yeşillenir ve meyve verir.

Sonuç
Kadınlar günü, anneler, babalar, sevgililer günü diye birçok tarihe sözde anlam yüklenmiştir. Biz düşünmüyoruz bu günleri kim neden dolayı işaretlemiş. Düşünsek kolayca içinden çıkacağız ve kutlama gereksinimi duymayacağız ama aklımıza öyle şeyler empoze edilmiş ki düşünmüyoruz. Bizim için önemli olan günler geceler zaten belli değil mi?
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.