Özlenen Rehber Dergisi

134.Sayı

Burası İslam Toprakları;zulüm, Zâlim ve Mazlum

Harun APAYDIN Özlenen Rehber Dergisi 134. Sayı
Zulüm, hakkı sahibine vermemek veya sahibinin elinden almaktır. Zulüm, insanların ırz ve namusuna, mal ve servetine, haysiyet ve şerefine, hak ve hürriyetlerine tecavüzde bulunmaktır. Allah Teâlâ, insanları bu gibi haksız davranışlarda bulunmaktan menetmiş ve: ’Sakın zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız).’ (Hûd, 11/113) buyurarak değil zulmetmeyi, zulme meyletmeyi dahi nehyetmiştir.
Âlimlerimiz, zulmü üç kısma ayırmışlardır:
Birincisi; insanın Allah’a karşı işlediği en büyük zulümdür ki; bu da şirk ve küfürdür. Zira Rabbimiz Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: ’...Şüphesiz şirk çok büyük bir zulümdür...’ (Lokmân, 31/13)
İmanın gereklerinden birini dahi hafife almak veya inkâr etmek; başlı başına küfür ve başlı başına zulümdür.
İkincisi; insanın, insana ve çevresine karşı işlediği zulümdür. Bu da, insanın insanlara, diğer canlılara ve tabiata karşı işlemiş olduğu, yanlış ve zararlı davranışlardır. Yalan söylemek, yalan yere şahitlik etmek, haksız yere adam öldürmek, hırsızlık etmek, zina yapmak, suçluları koruyup suçsuzları cezalandırmak, Allah’ın hükümleriyle hükmetmemek gibi ana maddeler âyet-i kerimelerde özellikle üzerinde durulan zulüm şekilleridir.
İnsanoğlu, zulümde hep başrolde yer almıştır. Kâinatta hiçbir varlık yaratılış gayesinin dışına çıkmazken, insanoğlu, şeytana dost olmuş, isyanı ve küfrü sebebiyle; kâinatın düzenini bozmaya yeltenmiştir.
Zulmün üçüncü çeşidi ise; insanın kendisine karşı işlediği zulümdür. Nitekim: ’Şüphesiz Allah insanlara hiç bir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.’ (Yûnus, 10/44) âyeti, insanın kendi nefsine zulmettiğini ifade etmektedir. Çünkü insan; ilâhi emirleri görmezlikten gelir, inkâr eder ve neticede kendi eliyle kendisini cehennem azabına sürükler.
İnsanoğludur, Allah’a isyan etme cüretini gösteren. İnsanoğludur, Allah’ın gönderdiği peygamberlere muhalefet eden. Yine insanoğludur, insanlığa kan kusturan. İnsandır, insanları kurşunlayan ve bombalayan.
Yeryüzünde meydana gelen olayları yakından izliyoruz. Müslümanlar dünyanın birçok yerinde eziyete ve zulme maruz kalıyor. Yıllar önce Bosna’da, Karabağ’da ve dün Arakan’da kâfir eliyle yapılan zulüm ve baskı, bugün kendisini Müslüman sayan kimseler tarafından icra ediliyor. Çoluk çocuk demeden, kadın ihtiyar demeden toplu katliamlar yapılıyor. İdareciler, geçici dünya metaı ve saltanatlarının bekası için kendi halklarını imha ediyor. Böylesine insanlık dışı muamelelere karşı insanlık âlemi, hürriyet ve adaletten dem vuranlar ise, her zaman olduğu gibi sessiz ve duyarsız kalıyor.
Zaten küfür ehlinden, Müslümana merhamet etmesi beklenmez. Onlar, mü’minlere karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısıran, Kur’ân’da bildirildiği üzere ’Mü’minlere bir iyilik dokununca üzülüp, başlarına bir kötülük gelince sevinen’ (Bkz., Âl-i İmrân, 3/119-120) kimselerdir.
Kur’ân’ın hükmüyle Müslümanlar kardeştir. (el-Hucurât, 49/10) Birbirlerine iman ve İslâm bağıyla bağlıdırlar. Bir Müslüman, başka bir müslümanın başına gelenlere seyirci kalamaz, duyarsız olamaz. Elinden gelen her türlü yardımı yapar, maddî manevî destek olur.
Bunun yanı sıra dualarında mazlum ve mağdur Müslümanları unutmaz. Rabbim acziyetimizi bağışlasın. Bugün duadan başka elimizden ne geliyor? Bari onu kardeşlerimizden esirgemeyelim. Peygamberimizin Taif dönüşünde yaptığı dua ile hutbemi sonlandırmak istiyorum:
"Allah’ım! Gücümün zayıflığını, tedbirimin azlığını, halk nazarında hakir görülüşümü, Sana arz ve şikâyet ediyorum!’
’Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sensin, zayıf düşenlerin Rabbi! Sensin, benim Rabbim!’
’Sen, beni kime; Senden uzak olan ve beni gördükçe suratını asan kimselere mi bırakıyorsun? İşimi eline verdiğim düşmana mı bırakıyorsun?’ (İbn-i Hişâm, es-Sîratu’n-Nebeviyye, c., s.)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.