Özlenen Rehber Dergisi

134.Sayı

Kandil Sohbetleri;üç Aylar ve Regaib Kandili..

İçinde bulunduğumuz bu ay, mübarek Receb-i Şerif ayıdır. Tabi bununla ilgili hadisler okuyacağız ki bu ayda nasıl ibadetler yapacağımızı Peygamberimizin lisanıyla inşallah alışacağız ve ona göre hareket edeceğiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Receb-i Şerif hakkında şöyle buyurmuşlardır: "Receb Allah Teâlâ’nın ayı, Şaban benim ayım ve ramazan ümmetimin ayıdır." (Deylemî, el-Firdevs Bime’sûri’l-Hitâb, c.2, s.275, h.no:3276)
Musa bin İmran’ın Enes bin Malik’ten (r.a.) bildirdiği hadis-i şerifte: ’Cennette bir nehir vardır. Ona Receb denir. Sütten beyaz, baldan tatlıdır. Receb ayında bir gün oruç tutana Allah’u Teâlâ kıyamet günü o nehirden su verir.’ buyuruldu.
Enes bin Malik’in (r.a.) bildirdiği hadis-i şerifte: ’Cennette bir köşk vardır. Ona ancak Receb ayını oruç tutmakla geçirenler girer.’ buyuruldu.
Ebu Hureyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) ramazan-ı şeriften başka aylar içinde Receb ve Şâban aylarında oruçlu olduğu beyan olunmuştur.
Yine Enes’in (r.a.) bildirdiği hadis-i şerifte: ’Bir kimse haram aylarda üç gün yani perşembe, cuma ve cumartesi günleri oruç tutsa Allah’u Teâlâ ona, dokuz yüz senelik ibadet sevabı yazar.’ buyuruldu.
Bazıları dediler ki: ’Receb, cefayı terk içindir. Şâban amel ve vefa içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir. Receb tevbe ve inabet ayı, şâban muhabbet, ramazan ise karabet (yakınlık) ayıdır. Receb hürmet, şâban hizmet, ramazan ise nimet ayıdır. Receb ibadet, şâban zühd, ramazan ise bereket ayıdır. Receb öyle bir aydır ki, Allah’u Teâlâ onda kat kat sevap verir. Şaban öyle bir aydır ki onda günahlar mağfiret olur. Ramazan öyle bir aydır ki onda kerametler beklenir. Receb sâbıkların, Şâban muktesidlerin, Ramazan ise asilerin ayıdır.’
Recebin İlk Gün ve Gecesinin Fazileti:

Yani bu gün, Receb-i Şerifin ilk perşembe günü, yani cuma akşamının faziletini bildirir. Enes b. Mâlik (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.) Recep (ayı) girdiği zaman: ’Allah’ım! Recep ve Şa’ban (ayın)da bize bereket ver ve bizi Ramazan (ayın)a ulaştır.’ buyururdu. (Bezzâr, Müsned –el-Bahru’z-Zehhâr-, c.13, s.117, h.no:6496)
Şeyhü’l İslâm Hibbetullah’ın isnadı ile Meymun bin Mihran’dan, onun da isnad ile Ebu Zer’den (r.a.), onun da Rasûlullah’tan (s.a.v.) bildirdiği hadis-i şerifte:
’Receb’in ilk günü oruç tutanın orucu, bir yıllık oruca eşittir. Yedi gün oruç tutana, Cehennemin yedi kapısı kapanır. Sekiz gün oruç tutana Cennetin sekiz kapısı açılır. Dokuz gün oruç tutanın, Allah’u Teâlâ günahını sevaba çevirir. On gün oruç tutana gökyüzü tarafından bir ses: ’Senin geçmiş günahların mağfiret olundu’ buyuruldu.
Şeyhü’l-İslâm Hibbetullah’ın isnad ile Selâm bin Kays’dan merfuan bildirdiği hadis-i şerifte: ’Bir kimse recebin ilk günü oruç tutsa, Allah’u Teâlâ onun bu orucunu, yetmiş yıllık günahına kefaret eder. On beş gün oruç tutsa, Allah’u Teâlâ kıyamet gününde onun hesabını kolay görür. Receb ayından otuz gün oruç tutana, Allah’u Teâlâ rıza beratı ve hucceti ihsan eder. Onu azaptan korur’ buyuruldu.
Ömer bin Abdülaziz (r.a.) Basra valisi olan Haccac bin Ertad’a -bazıları Adî bin Ertad’a dediler- yazdığı mektupta: ’Senede dört geceye dikkat edip, ibadetle geçirmen lazımdır. Allah’u Teâlâ o gecelerde rahmetini saçar. Bu geceler, recebin ilk gecesi, şâbanın on beşinci gecesi yani Berat Gecesi, ramazanın yirmi yedinci gecesi ve Ramazan Bayramı gecesidir’ diye yazdığı bildirilmiştir. Halid bin Ma’dan’dan (r.a.) olunan rivayette: ’Senede beş gece vardır. Bir kimse Allah’u Teâlâ’nın vadini tasdik ederek, o beş geceyi ihyaya devam etse, Allah’u Teâlâ onu Cennete sokar. Bu geceler: Recebin ilk gecesidir; geceyi ibadetle, gündüzünü oruçla geçirir. Şabânın on beşinci gecesidir; geceyi ibadet, gündüzünü oruçla geçirir. İki bayram geceleridir; geceleri ibadetle geçirir, gündüzleri ise oruç tutmaz. Aşure gecesidir; geceyi ibadetle, gündüzü oruçla geçirir.’ buyurduğu beyan olunmuştur.’
Recebin İlk Perşembe Günündeki (Regâib Kandili) Oruç:

Yani bu gün, Enes bin Malik’ten (r.a.) Hamid Tavil, ondan Halef bin Abdullah Sayani… Hibbetullah Şeyh Sekatî’nin bize haber verdiği üzere, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: ’Receb, Allah’u Teâlâ’nın ayıdır, şâban Ben’im ayımdır, ramazan ümmetimin ayıdır.’ Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e: ’Yâ Rasûlallah! ’Receb Allah’u Teâlâ’nın ayıdır’ ne demektir?’ diye sorulan suale: ’Receb, Allah’u Teâlâ’nın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk’ın mağfiretine mahsus bir aydır. Yani Allah’ın azlettiği, mağfiretinin cûş-u hurûşa geldiği bir aydır’ demiştir. Bu ayda insanlar kan dökmekten, men olundu. Zaten çarpışmaya izin yoktur. Bu ayda Allah’u Teâlâ Peygamberlerin dualarını kabul etmiştir. Yine bu ayda Allah’u Teâlâ evliyasını düşmanların elinden kurtarmıştır. Bir kimse Receb ayında oruç tutsa, Allah’u Teâlâ tarafından üç türlü lütuf ve inayete mazhar olur. Bunlardan biri, Allah’u Teâlâ onun geçmiş günahlarının tümünü mağfiret eder. İkincisi, ondan sonraki hayatında da onu korur. Üçüncüsü, mahşer yerinde susuzluktan emin olur.’ buyurdu. Orada bulunanlardan yaşlı ve pir-i fâni birisi ayağa kalkıp: ’Yâ Rasûlallah! Ben Receb ayının hepsini oruç tutamam’ dediğinde, ’Sen Receb ayının birinci, on beşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş sevabına kavuşursun. Çünkü sevaplar on misli yazılır; fakat sen Receb-i Şerifin ilk cuma gecesinde gafil olma ki, melekler o geceye Regâib Gecesi demişlerdir. Zira o gece, gecenin üçte biri geçtikten sonra göklerde ve yerde bir melek kalmaz, hepsi Kâbe-i Muazzama ve etrafında toplanırlar. Allah’u Teâlâ onların bu toplanmalarına muttali oldukta onlara hitaben: ’Ey Meleklerim! Dilediğinizi Ben’den isteyiniz’ buyurur. Onlar: ’Ya Rabbi! İstediğimiz, Receb ayında oruç tutanları mağfiret etmendir’ deyip, isteklerini arz ederler Allah’u Teâlâ: ’Ben, Receb ayında oruç tutanları mağfiret ettim’ buyurmuşlardır.’
Recebin Yirmi Yedinci Günündeki (Miraç Kandili) Orucun Fazileti:

Ebû Hureyre (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den yine Hibbetullah Sekati’nin bize haber verdiği üzere Rasûlullah (s.a.v.): ’Bir kimse Receb-i Şerifin yirmi yedinci günü oruç tutsa, Allah’u Teâlâ o kimseye atmış ay oruç tutmuş sevabı yazar.’ O gün Cebrail-i Emin’in Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Allah’u Teâlâ’nın Rasûl’ü olduğunu bildirdiği gündür.
Hibbetullah’ın isnadı ile Hasan-ı Basrî’den (r.a.) bildirdiği haberinde recebin yirmi yedinci günü olunca, Abdullah bin Abbas (r.a.) sabaha kadar itikâf ederdi. Öğlene kadar namaz kılardı. Öğle namazını kılınca, bir parça istirahat edip, sonra her rekâtta bir Fatiha, üç kere Kadr, iki kere İhlâs ve bir defa da Muavizeteyn surelerini okuyarak dört rekât namaz kılardı. Rasûlullah’ın bu günde böyle yaptığını söylerdi.
Bu ayın fazileti çoktur. Bu ay Allah’ın ayıdır, Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerim’de: ’Beni hem gece hem de gündüz zikredin, sakın gafillerden olmayın’ (el-Enfal, 7/205) buyuruyor. İnşallah bu âyet-i kerimeye göre bizler de bin defa ’lâ ilâhe illallah’ zikrini, bu mübarek kelime-yi tevhidi söyleyeceğiz. Bin sefer de geceleyin ’Allah’ ismini zikredeceğiz inşallah. Mümkünse Kur’ân-ı Kerimler okuyacağız. Sadaka vereceğiz. Küs olduğumuz kardeşlerimizle barışacağız. Ümmet-i Muhammed’e ve bütün din kardeşlerimize hayırlı dualar edeceğiz. Mümkünse zekâtlarımızı çıkarıp, zekâtlarımızı şimdiden hesap edip fakirlere verirsek sevinirler ve Ramazan orucunu rahat rahat tutarlar. Komşularımızın fakirlerine, dul, yetim veyahut da çalışıp da iaşesini temin edemeyenler de var. Onlara da yardımcı olacağız. Allah hepinizden razı olsun inşallah.
Tabi Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) o güzel ahlâkını, birbirinden üstün edebini, yaptığı hareketlerini, Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk bize övüyor ve bir âyet-i kerimede, Bismillah… (Kalem sûresi 4. âyet-i kerimede) ’Ve inneke lealâ hulukil azim’ buyuruyor. Sadekallâhü’l-Azim. Cenâb-ı Hakk bu âyet-i kerimede: ’Ya Muhammed (s.a.v.)! Sen büyük bir ahlâk üzeresin’ buyuruyor. Tabi bu ahlâkı Peygamberimiz kimden almıştır? Yine Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: ’Beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi güzel eyledi.’ (Suyûtî, Câmiu’l-Ehâdîs, c.1, s.133, h.no:780, Sem’ânî, Edebu’l-İmlâ’sında İbn-i Mes’ûd (r.a)’dan rivayet etmiştir.)
Şimdi biz de inşallah Peygamberimiz (s.a.v.)’in o güzel ahlâklarıyla, misli bulunmaz ahlâklarıyla ahlâklanırsak hem insanlığa yani bütün Müslümanlara, hem de dünyanın insanlarına, herkese faydamız olur.
Şöyle küçük bir misal vermek istiyorum: Komşularımızda ne kadar iyi insanlar çoğalırsa o yörenin insanları rahat ederler; fakat o bulunduğumuz yerde birkaç tane muzır insan olursa orayı huzursuz ederler. Herkesi huzursuz ederler. İnşallah biz de Peygamber Efendimizin güzel ahlâklarını alışacağız, onları mümkün mertebe yaşayacağız. Yani halka lisanımızla değil hâlimizle anlatacağız inşallah. Ömer b. el-Hattâb (r.a.) şöyle dedi: ’Hiç kimsenin ne namazı ne de orucu sakın seni aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen de namaz kılar. Fakat güvenilir olmayan kimsenin (kâmil manada) dini de yoktur.’ (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, Bâb:35, c.4, s.326, h.no:5279)
Bir insanın muamelesi nasılsa dini odur. Namaz, oruç, hac yani bunlar ölçü değillerdir. Bunlar bizim vazifelerimizdir. Cenâb-ı Hakk’ın emirleridir ve yapacağız. İnsanın hareketleri, muamelesi ne yapar? İnsanı gösterir. Hz. Ömer (r.a.) ne güzel bir ölçü getirmiştir: ’Bir kimseye iyi diyebilmek için ya onunla yolculuk yapacaksınız, ya onunla bir alış veriş yapacaksınız ve yahut da komşuluk yapacaksınız. O zaman o insan ortaya çıkar. Ondan sonra görebilirsiniz.’
Cenâb-ı Hakk inşallah bu güzel ahlâkları, Güzel Efendimiz’in getirdiği kuralları yaymak için hepimize şuur versin, gayret versin inşallah.
Cenâb-ı Hakk (c.c.) ’Hep hayırlara koşun, yarışın.’ (el-Bakara, 1/148) buyuruyor. İnşallah biz de bundan böyle hayırda yarışacağız. Allah hepimizden razı olsun. Tabi bu büyük kentlerde oturuyoruz, tabiî ki kırsal yerlerde oturmamızdan daha fazla günah kazanıyoruz. Çünkü buralarda çok fazla açık kadınlar, faizli işler var ve kötü işler çok fazla. Bunlar kalbimizde ne yapıyor? Birer kara perde şeklinde kalbe kat kat böyle kalbimizi kaplıyor ve dolayısıyla bizdeki güzel duyguları, Peygamber ahlâklarını hepsini köreltiyor. Bunlar nasıl meydana çıkacak? Böyle, Allah’ı zikir meclislerine gideceğiz. Bir sefer dahi gelsek fayda vardır. İnşallah oralarda Allah’ımızı zikredeceğiz, zikredince de; Peygamber Efendimizin misaliyle, ’bir halka kurulup orada insanlar Allah’ı zikrederlerse Cenâb-ı Allah onların bütün günahlarını affeder’ inşallah. (Bkz., Buhârî, Deavât, 66)
-----------------
Not:
Bu sohbet, Rahmetli Üstadımız Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin 1993’te Regâib Kandili’nde tertip etmiş olduğu sohbetin sesli kayıtlarından, kısmen yazı diline uyarlanarak ve orijinaline sadık kalınmaya çalışılarak Rehber Yayın Ekibi tarafından kaleme alınmıştır. Üstadımız, sohbetine öncelikle Evliyaların Sultanı Abdulkadir Geylanî (k.s.) Hazretleri Efendimizin kıymetli eseri el-Ğünyetü’t-Talibîn adlı eserinin 267-272 sayfalarından seçerek okuyor, aralarda açıklamalarda bulunuyor ve sohbetine bu gün ve gecede ve de bundan sonraki hayatımızda dikkat etmemiz gereken Peygamberî ahlâklara işaret buyurmaktadır. Rabbim şefaatlerini nasip eylesin. Âmin.



Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.