İslam dininin iki temel kaynağı vardır. Biri Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim, diğeri Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in hadis-i şerifleridir.
Biz, Kur’ân’ın, tek bir harfi bile değişmeden, hadislerin ise, beşer tarihinde bir benzeri daha görülmeyen sağlam sıyga ile güvenli bir şekilde günümüze kadar geldiğini biliyoruz. Fakat çoğu Yahudi ve Hıristiyan olan İslâm düşmanı müsteşrikler, öteden beri, hadislerin sadece şefevî (sözlü) yollarla gelip ilk dönemde hiç yazılmadığı gibi iddialar ileri sürmüş, müslümanları dinin ikinci kaynağı olan ’sünnet’ hakkında şüpheye düşürmek istemişlerdir.
Hadis ulemaları, hadis kitabetini (yazılmasını), Efendimiz (s.a.v.)’in hayatında uğradığı merhaleler olarak iki döneme ayırmışlardır:
Birinci devre, hadis yazmak için kendisine müracaat eden sahabîlere Efendimiz (s.a.v.)’in izin vermediği devredir.
İkinci devre ise, bu yasağın ruhsata inkılâp ettiği ve hadis yazmak isteyen Sahabe Efendilerimize izin verildiği devredir.
Hadislerin yazı ile tespitiyle alakalı bazı rivayetler, Efendimiz (s.a.v.)’in hadis yazmayı yasakladığını ifade ederken, diğer bazı rivayetler de, tam aksine yasaklamadığını ve hatta teşvik ettiğini ifade etmektedir. Ayrıca, bir kısım sahabîlerin hadisleri yazdığına dair ve hatta yazdığını Rasûlullah (s.a.v.)’e kontrol ettirdiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Bu farklı rivayetleri göz önüne alarak bu bahsi üç başlık altında incelemek istiyoruz:
1- Rasûlullah (s.a.v.)’in hadis yazmayı yasakladığını ifade eden rivayetler
2- Hadis yazmayı tecviz (ruhsat veren) ve teşvik eden rivayetler
3- Hadis yazma yasağının mahiyeti ve birbirine muhalif hadisler hakkında ulemanın görüşü
1- Hadislerin Yazılmasını Yasaklayan Rivayetler:
Hadis yazmayı yasaklayan rivayetlerin en meşhuru, Ebû Sa’îd el-Hudrî’den gelen şu hadistir: ’Benden (Kur’an dışında) bir şey yazmayın. Kim benden, Kur’ân’dan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin…’ (Müslim, Zühd, 72)
Diğer bir rivayet ise Muttalib b. Abdullah b. Hantab’tan rivayet olunduğuna göre şöyledir. (Bir gün) Zeyd b. Sâbit (r.a.), Muâviye’nin (r.a.) yanına girmişti. (Muâviye (r.a.) ona, Hz. Peygamber’den rivayet ettiği) bir hadisi sordu. (Zeyd (r.a.) ona bu hadisi rivayet edince Mûaviye (r.a.) orada bulunan) bir adama bu hadisi yazmasını emretti. Bunun üzerine Zeyd (r.a.) ona: ’Rasûlullah (s.a.v.) bize kendi sözlerinden hiçbirini yazmamamızı emretti.’ dedi. (O adam da yazmış olduğu) bu hadisi sildi. (Ebû Dâvûd, İlm, 3)
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.)’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur: ’Biz, (Rasûlullah zamanında) Kur’an ve şehadet kelimesinden başka bir şey yazmadık.’ (Ebû Dâvûd, İlm, 3)
2- Hadislerin Yazılmasına İzin Veren Rivayetler:
Hadislerin yazılmasına ruhsat veren ve yazıldığını gösteren rivayetlere gelince… Bunlardan biri, yazdığı hadisler, kitap halinde sonraki nesillere intikal eden Abdullah b. Amr (r.a.)’a aittir. Der ki: ’Ben, Rasûlullah (s.a.v.)’den işittiğim şeyleri ezberlemek arzusuyla yazıyordum. Kureyş beni menederek: ’Sen Rasûlullah (s.a.v.)’den her duyduğunu yazıyorsun, hâlbuki Rasûlullah (s.a.v.) bir insandır, öfke ve rıza, her iki hâlde de konuşur.’ dediler. Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim. Ancak durumu da Rasûlullah (s.a.v.)’e arz ettim. Rasûlullah (s.a.v.) parmağıyla mübarek ağızlarına işaret buyurarak: ’Yaz. Nefsimi elinde tutan Allah’a kasem ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz.’ buyurdu. (Ebû Dâvûd, İlm, 3)
Abdullah b. Amr, (r.a.)’ın sistemli şekilde hadis yazdığını teyit eden bir diğer rivayet de Ebû Hureyre (r.a.)’a aittir ve üstelik Buhârî’de kaydedilmiştir. Ebû Hureyre (r.a.) şöyle buyurur: ’Rasûlullah (s.a.v.)’den çok hadis (bilmede) Abdullah b. Amr hariç, bana yetişen yoktur. O, beni geçer, zira o yazardı, ben ise yazmazdım.’ (Buhârî, İlm, 3)
Hadisleri yazmaya ruhsat verildiğini ifade eden bir diğer rivayet de şöyledir: Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: Mekke fethedilince Peygamber (s.a.v.) ayağa kalkarak bir hutbe okudu. Yemen halkından Ebû Şâh denilen birisi ayağa kalkıp: ’Ey Allah’ın Rasûlü! (Bu hutbeyi) bana yazıverin!’ dedi. (Hz. Peygamber de orada bulunan kâtiplerine): ’(Bunu) Ebû Şâh’a yazıverin.’ buyurdu. (Bkz., Ebû Dâvûd, İlm, 3)
Hadislerin yazılmasına ruhsat verildiğini ifade eden rivayetlere;
- hafızasından şikâyet edenlere Rasûlullah (s.a.v.)’ın: ’Sağ elinizi yardıma çağırın’, ’İlmi yazı ile bağlayın’ (Tirmizi, İlm, 12) gibi tavsiyeler;
- bazı konuşmaların yazılı metnini isteyenlere yazılı verilmesi;
- hepsi de hadisten ibaret olan -uzunluğu birkaç satırdan bir kaç sayfaya ulaşan ve sayısı 300’ü bulan- pek çok "mektup (yani yazılı vesika)"ların varlığı ilave edilebilir.
Tüm bu zikredilenler, hadislerin yazılması hususunda verilen ruhsata yeterli delildir. Sadece mektuplar değerlendirilse bile Peygamberimiz (s.a.v.)’in, Kur’ân’dan başka bir şeyin yazılmasına sistematik, ısrarlı bir muhalefette bulunmadığı, tam tersine, medenî hayatta yazının geniş çapta kullanılmasına büyük ehemmiyet verdiği anlaşılır.
3- Hadis Yazma Yasağının Mahiyeti ve Birbirine Muhalif Hadisler Hakkında Ulemanın Görüşü:
İslâm âlimleri, hadislerin yazılmasını yasaklayan ve tecviz eden rivayetleri değerlendirerek şu hususları tespit etmişlerdir:
- Hadislerin Kur’ân’la karışma tehlikesi:
Hadislerin yazılmasının yasaklanması ilk yıllara aittir. Kur’an yazılmış sahifelerle hadis yazılmış sahifelerin bir arada bulunması ve Kur’ân’la hadisin birbirine karışma ihtimali vardı. Bundan dolayı ilk yıllarda Efendimiz (s.a.v.) hadislerinin yazılmasını yasaklamıştır.
Kur’ân’dan nazil olan âyetler, vahiy kâtipleri tarafından muntazaman kaydediliyor, bununla da yetinilmeyerek hafızlar tarafından ezberleniyordu. İlerleyen yıllarda Kur’ân’ın kaybolma ve hadislerle karışma tehlikesi, vahiy kâtipleri tarafından yazılması ve hafız sahâbîler tarafından ezberlenmesiyle ortadan kalkınca, artık hadislerin yazılmasında bir mahzur kalmamıştı.
- Ümmî insanların Kur’ân’ı bırakıp hadislerle meşgul olmalarını önlemek:
Bunların hadis yazmaya tevessül etmeleri, Kur’ân’a gösterilmesi gereken alakayı azaltacağından dolayı yasaklanmıştır. Ancak müslümanların, Kur’ân’a karşı marifet ve aşinalıkları artıp, okuma-yazma bilenlerin sayısı çoğalınca hadisleri yazma yasağı kaldırılmıştır. Nitekim Efendimiz (s.a.v.)’in hadis yazanlara mani olmadığını, yazmak isteyenlere izin verdiğini, hadisleri ezberleyemeyenlerin şikâyetleri karşısında yazmalarını tavsiye ettiğini görüyoruz.
- Yasak, hafızası kuvvetli olanlara hastır:
Maksat, onların yazıya güvenerek, hadisleri hıfza alma işini ihmal etmelerini önlemektir. Hafızası zayıf olanlar ise yazma hususunda izin isteyince kendilerine izin verildi. Rasûlullah (s.a.v.), Sahâbe’nin yazdıklarına güvenerek gevşemeleri, bu nedenle de en belirgin vasıfları ve fıtrî özellikleri olan ezberleme hassalarını ihmal etmeleri sonucunda bu melekelerin giderek zayıflaması endişesiyle sünnetin yazımını yasaklamıştır. Ebû Şah kıssasında değinildiği gibi hafızası zayıf olanlara izin verilmiştir. Aynı şekilde, kuvvetli bir hafızaya sahip olup da çok sayıda hadis topladığı için hepsini ezberlemekte güçlük çeken Abdullah b. Amr (r.a.) gibilerine de onları yazma müsaadesi verilmiştir.
- İslâm’ın ilk devirlerinde yazma bilenlerin oranı oldukça azdı:
Daha önemli olan Kur’an’ı yazma işi, hadis yazma işine tercih edilerek, yazı bilenlerin gayretleri Kur’ân yazımına yönlendirilmiştir. Yazma bilenler artınca ise Rasûlullah (s.a.v.), hadislerin yazılmasına izin vermiştir.
- Yazmayı yasaklayan hadislerin neshedilmesi:
Bazı âlimler, buradaki yasak ve tecviz hadiselerinin, sünnetin yine sünneti neshetmesi kabilinden bir olay olduğunu söylemişlerdir. Yani hadislerin yazılmasına verilen izin, yasağı ifade eden rivayetleri neshetmiştir.
Faydalanılan Eserler:
- İbrahim CANAN, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yay., Ankara 1988, c.1, s.23-27.
- Prof. Dr. Talât KOÇYİĞİT, Hadis Tarihi, TDV. Yay., s.26-27.
- Ekrem Ziya UMERİ, Hadis Tarihi, Esra Yay., s.11-14.
Rasulullah (s.a.v) Döneminde Hadis-i Şerifler Yazıldı mı?
Özlenen Rehber Dergisi 111. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.