Özlenen Rehber Dergisi

98.Sayı

Unutulmayanlar; Sultanü'l Vâizîn Tahir Büyükkörükçü Hakka Yürüdü

Tahir Türkmen Özlenen Rehber Dergisi 98. Sayı
Özelde Konyalıların genelde ise bütün ülke insanının sevdiği, değer verip sözüne itibar ettiği mümtaz şahsiyetlerden birisi idi Tahir Büyükkörükçü. Kürsüden Hakkı haykırışı, herkesin rahatlıkla anlayabileceği seviyede bir ilmîlikle ders anlatışı ile gönüllerde yer etmiş, ehl-i sünnet itikadına sahip ve her daim savunucusu bir vaiz, Sultanü’l Vâizîn idi.

Hayatı;
1925 yılında Konya’da doğdu. İlkokulu mahalle okulunda, ortaokulu ise Karma Ortaokulu’nda okudu. Üçüncü sınıfta okuduğu sıralarda Kapu Camii’ne giden ve burada Cuma namazı öncesi vaaz eden Hacı İsa Ruhi Bolay Hocaefendi’nin vaazından çok etkilenen Merhum Tahir Hoca, daha sonra okulunu bırakarak Bolay Hocaefendi’den ders almaya başladı.
Kendisini dini ilimler tahsil etmeye adayan Tahir Hoca, aynı zamanda Konya’nın Meşhur hocaefendilerinden Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Hocadan Hadis dersleri aldı. Ebû Said Muhammed Hâdimi Hazretlerinin Berika adlı eserini de, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’den okudu. Bu arada, o günün Konya’sında hafızlık merkezi olan Bulgur Tekkesinde hafızlık çalışmalarına devam etti. Fırsat buldukça da Hacı Hâki Efendi’den Farsça dersleri aldı. Dervişmeşrep hüvviyete sahip olan Tahir Hoca, Merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinden de manevi ders alarak zahiri ilimlerine batınî ilimleri de ekledi.
Tahir Büyükkörükçü Hoca, askerlik dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camiinde imamlığa başladı ve diğer yandan da askere gitmeden evvel yarım bıraktığı hafızlığını tamamladı. Bu esnada Konya’nın çeşitli camilerinde ilim yüklü vaazlar vermeye devam etti. Çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün arttı. Onun vaaz ettiği bir günde zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki bir vesile ile Konya’ya geldi ve Tahir Hoca’nın vaazını dinleyerek, çok beğendi. Prosedür gereği yapılan bir imtihanla Tahir Hoca 1951 yılında Konya merkez vaizliğine tayin edildi.
1960 İhtilaline kadar vaazlarına devam eden Tahir Hoca, İhtilalin sıkıntılı günlerinde dahi vaaz vermeye korkmadan devam etti. İki yıl sonra mahkemeye verilerek vaizlik vesikası elinden alındı ve 1964 yılında Burdur’a sürgün edildi. Burdur’a olan sürgün ile Hoca’ya ceza verdiğini sananlar Burdur halkına ödül vermişti aslında.
İhtilalin sıkıntıları bertaraf olunca 1965′te sürgün hayatı yaşadığı Burdur’dan Konya’ya müftü olarak döndü. Yedi yıla yakın devam eden müftülük döneminden sonra kendi arzusu ile tekrar kısa bir süre vaizlik yaptı ve 1973 yılında emekliye ayrıldı.
1977 yılı genel seçimlerinde kendisinin hiç istememesine ama sevip gönül verdiği büyüklerinin tavsiyelerine uyarak Konya milletvekili olarak Meclise girdi. 12 Eylül darbesinde tutuklandı; ’İslâmî esaslara dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istediği’ iddiasıyla Askeri Mahkemece yargılanarak, 11 ay cezaevinde kaldı. Beş yıl devam eden mahkemelerden sonra 1985′te berat etti. Cezaevinden çıkınca tekrar Kapu Camii’ne döndü ve vaazları 1999 yılına kadar devam etti.
Rahatsızlığı uzun zaman devam eden Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, tedavi gördüğü Konya Meram Araştırma Hastanesinde 5 Mart Cumartesi günü 86 yaşında iken sabaha karşı hakka yürüdü. Hastaneden Pazar günü sabaha karşı cenazesi alınan Tahir Hoca’nın naaşı sevenlerinin oluşturduğu büyük bir konvoy eşliğinde gözyaşları içinde evinin önüne getirildi. Büyükkörükçü Hoca’nın cenazesi evinde yıkandıktan sonra namazı kılınmak üzere yıllardır vaaz ettiği Kapu Camii’ne getirildi. Orada büyük bir kalabalığın katıldığı öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Üçler Mezarlığı’nda toprağa verildi.

O’na dair birkaç söz;
Merhum Tahir Büyükkörükçü Hoca, pek misafirperverdi. Başta Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri olmak üzere, Lâdikli Hacı Ahmed Efendi, Hacı Veyis Zade Mustafa Efendi, Muhammed Harrani Hazretleri, Musa Topbaş Hocaefendi, Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, Mekkeli Üstad Muhammed Alevi Maliki, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Ali Ulvi Kurucu, Havlucu Ahmed Efendi, Konyalı Dişçi Mehmed Efendi gibi nice büyükler, Necip Fazıl gibi nice üstadlar evlerine teşrif etmişlerdir. Hali hazırda yaşayan birçok ilim ve gönül ehli zevat da evlerinde misafir olmuştur.
Tahir Hoca Allah dostlarına dost, düşmanlarına karşı düşmandı. Hz. Mevlâna (k.s.) hayranıydı ve binlerce Mesnevi beytini vaazlarında ezbere okur. Mehmed Akif’i çok sever; Üstad Necip Fazıl’la çok muhkem dostlukları vardır. Ali Ulvi Kurucu ile sohbetlerine doyum olmazdı.
Fıkıh ve tasavvufta çok titizdi. İmam-ı A’zam Hazretlerini çok sever ve Hanefî fıkhı konusunda lakaydiliğe asla taviz vermezdi.
Tasavvufta ölçüsü Şeriat’tı. Tasavvufa asla dil uzattırmaz ama Şer-i Şerif’e uymayan hallere de asla itibar etmezdi. Hayır yapmada önde olmayı sever, yakınlarına ve çevresine devamlı suretle, ’Nerede bir hayır işi varsa, sizin de mutlaka payınız, katkınız olsun’ diye tavsiye eder. Hafızlığını tamamlayanları umreye göndererek ödüllendirirdi. Haftalık sohbetlerinde sohbete katılanlardan mutlaka para toplanır ve bir ihtiyaç sahibine yardım edilirdi.
Onun en büyük derdi İslam’ın ve Müslümanların yüzünün gülmesi idi. ’Çok çile çektik. Bir iyi gün görelim, İslâm adına bir ’oh, çok şükür’ diyelim de öyle ölelim’ derdi. Müslümanların yüzünün gülmesi için İmam Hatip Okullarına özel bir önem verir; ’ bin evladım olsa hepsini İmam-Hatip’ten geçirir hepsine Kur’an okuturdum’ derdi.

Eserleri;
Uzun yıllar kürsülerden İslâm’ı anlatan böyle kıymetli şahsiyetlerin en büyük eserleri hiç kuşkusuz Hakk’a itaat eden bir toplum oluşturmadaki gayretleri olsa gerektir. Tahir Hoca da 86 yıllık
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.