Özlenen Rehber Dergisi

98.Sayı

İlim, Amel ve İhlas Sahibi Olmanın Yolları

Ömer Faruk EJDER Özlenen Rehber Dergisi 98. Sayı

لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ( فَاعْلَمْ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ) فَبَدَأَ بِالْعِلْمِ ، وَأَنَّ الْعُلَمَاءَ هُمْ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ - وَرَّثُوا الْعِلْمَ - مَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ ، وَمَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَطْلُبُ بِهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللّٰهُ لَهُ طَرِيقًا إِلَى الْجَنَّةِ . وَقَالَ جَلَّ ذِكْرُهُ (إِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ) وَقَالَ (وَمَا يَعْقِلُهَا إِلاَّ الْعَالِمُونَ) (وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِى أَصْحَابِ السَّعِيرِ). وَقَالَ (هَلْ يَسْتَوِى الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ).
وَقَالَ النَّبِىُّ (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) "مَنْ يُرِدِ اللّٰهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِى الدِّينِ ، وَإِنَّمَا الْعِلْمُ بِالتَّعَلُّمِ" . وَقَالَ أَبُو ذَرٍّ لَوْ وَضَعْتُمُ الصَّمْصَامَةَ عَلَى هَذِهِ وَأَشَارَ إِلَى قَفَاهُ - ثُمَّ ظَنَنْتُ أَنِّى أُنْفِذُ كَلِمَةً سَمِعْتُهَا مِنَ النَّبِىِّ (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) قَبْلَ أَنْ تُجِيزُوا عَلَىَّ لأَنْفَذْتُهَا. وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ (كُونُوا رَبَّانِـيِّينَ) حُكَمَاءَ فُقَهَاءَ. وَيُقَالُ الرَّبَّانِىُّ الَّذِى يُرَبِّى النَّاسَ بِصِغَارِ الْعِلْمِ قَبْلَ كِبَارِهِ

Çünkü yüce Allah: ’Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur hakîkatini bil...’ (Muhammed, 47/19) buyurup, bunda evvela bilmek emriyle başladı. ’Âlimler, ancak ilim mîrası bırakan peygamberlere varis olanlardır. Bu ilim mîrasını alan, bol ve kâmil bir nasîb almıştır.’ Ve ’Her kim ilim arayarak bir yola girerse Allah da ona, cennette ulaştıracak yolu kolaylaştırır.’ Ve zikri ulu olan Allah şöyle buyurdu: ’...Allah’tan kulları içinde, ancak âlimler korkar’ (Fatır, 35/28) ve keza: ’İşte misâller; biz onları insanlar için getiriyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz’ (Ankebût, 29/43); ’Eğer biz işitir yâhud düşünür insanlar olsaydık, şu çılgın cehennem yârânı içinde bulunmazdık, dediler’ (Mülk, 67/10) buyurdu. Ve keza: ’De ki: Bilenlerle bilmeyenler musâvi (eşit)olur mu?...’ (Zümer, 39/9) buyurdu.
Peygamber (s.a.v.) de: ’Allah her kimin hayrını isterse ona din hususunda büyük anlayış verir’, ’ İlim ancak öğrenmekledir’ buyurdu. Ebû Zerr de ensesini göstererek şöyle demiştir: ’(Beni öldürmek için) kılıcı şuraya koysanız, ben de Rasûlullah’tan işitmiş olacağım bir sözü siz işinizi tamamlayıncaya kadar infâz edebileceğimi, yâni i’lân edebileceğimi bilsem yine infâz ederdim.’
İbn Abbâs da: ’Rabbânîler olunuz.’ (Âli-İmran, 3/79) demek, hakîmler ve fakîhler olunuz demektir, dedi. Ve; Rabbânî, insanlar üzerinde ilim ile siyaset icrâ eden ve büyük ilimden evvel küçük bilgilerle terbiye eyleyen kimseye denilir.’ (Buhârî, İlim 11)

Sevgili okurlarımız, bu ayki yazımızı ilim konusuna ayıralım istedik. Çok geniş olan ilmin mevzularına çok derinlemesine girmeyeceğiz. Yukarıda bahsedilen hadîs-i şerif ışığında sizlerle ilim ile ilgili değişik mevzuları paylaşacağız. İlim ile ilgili yorumlara, analizlere girmeden, hadisleri, sahabe sözleri ve bazı tabiin imamlarının hikmetli sözlerini sunacağız. Neredeyse bütün hadis kitapları, ilim konusunu ayrı bir babda, yüzlerce sayfayı içeren hadisleri âyetlerle birlikte, tabiin imamlarına ait sözleri içermekte. Makalede seçilen hadis ve hikmetli sözler, ilim-amel-ihlâs ekseni etrafında yoğunlaşmıştır. Bu hadislere değinmemde ana sebep ise: İhlâslı olmayan bir ilmin mümin kula dünya menfaatlerinden başka hiçbir şeyi kazandırmayacağı, ahirette o kişiyi çetin bir hesabın beklediği, ilim öğrenenin topluma karşı büyük sorumluluk üstlendiği ve bu farkındalığı ona kazandırmaya yönelik bir hatırlatma vesilesi olacağı içindir ki, bu hususlar üzerinde durmayı münasip gördük.

İki kişiye ancak gıbta edilebilir.
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular: ’Yalnız şu iki kimseye gıpta edilir: Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı Hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.’ (Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ’tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268)

Bir hadis-i şerifi öğrenmek uğruna meşakkatli yollara çıkan hadis imamlarımız…

Kays bin Kesîr şöyle anlatır: ’Dımaşk’ta bulunan Ebu’d-Derdâ Hazretleri’ne Medîne-i Münevvere’den bir zât geldi. Ebu’d-Derdâ (r.a.): ’Ey kardeşim, seni buralara kadar getiren nedir?’ diye sordu. Medîne’den gelen kimse şu cevâbı verdi: ’Bir hadîs-i şerîf bana ulaştığına göre sen o hadîsi Rasûlullah (s.a.v.)’den rivayet ediyormuşsun. (İlk râvîden dinlemek için geldim.)’ ’Herhangi bir ihtiyaç için gelmedin mi?!’ ’Hayır.’ ’Ticâret için de mi gelmedin?!’ ’Hayır.’ ’Sadece o bir tek hadîs-i şerîfi öğrenmek için geldin, öyle mi?! Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitmiştim: ’Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona cennet yolunu kolaylaştırır. Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hattâ sudaki balıklar bile âlimlerin affedilmesi için Allah’a yalvarırlar. Bir âlimin, sadece ibâdetle meşgul olan bir kimseye üstünlüğü, on dördüncü gecesinde ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler, altın, gümüş değil, sadece ilmi miras bırakmışlardır. İşte bu ilim mirasına konan kimse, çok büyük bir kısmete ermiş olur.’ (Tirmizî, İlim, 19/2682; Ebû Dâvûd, İlim, 1/3641)

İlim ile amel etmek ve ihlâsı korumak.

Yine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuştur: ’Âlimlerin dışında bütün insanlar ölüdür, âlimler müstesnâ. Âmel edenlerin dışında âlimlerin de hepsi de ölüdürler, ihlâslıların dışında amel edenlerin de hepsi gurura kapıldılar. İhlâslılar da büyük bir tehlikenin üzerindedirler.’ (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân 45, hadis no: 6868)

Bu konuda İmam-ı Gazâli hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki: ’İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı kurtaramaz. Bunu sana bir misâl ile anlatayım: Bir kimse, dağda bir aslana rastlasa, yanında tüfeği ve kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesur olursa olsun, bu âletleri kullanmadıkça, aslandan kurtulabilir mi? Sen de bilirsin ki, kurtulamaz. İşte bunun gibi, bir kimse ne kadar ilim sahibi olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin faydası olmaz.
Diğer bir misâl, bir tabip hastalansa, hastalığını teşhis edip ilâcını da bilse ve bu ilaç hakikaten o hastalığa çok iyi gelse, ilâcı kullanmadıkça, yalnız bilgisinin onu iyi edemeyeceğini pekâlâ bilirsin. Bir insan ne kadar ilim edinse, ne kadar kitap okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası olmaz.

İlim öğrenmenin gayesi dünyada menfaat toplamak olmaması gerekir.

İlim öğrenmekten maksadın eğer dünya menfaatlerini toplamak, şöhret, mevki sahibi olmak ve Müslümanlara büyüklük göstermek idi ise, sana yazıklar olsun! Çok aldanmışsın, kendini azâba sürüklemişsin! Yok eğer maksadın İslamiyet’e ve Hz. Muhammed aleyhisselâmın dinine yardım etmek ve ahlâkını temizlemek ve nefsini kırmak idi ise, sana müjdeler olsun! Kendine ne güzel ve ebedi bir istikbâl hazırlamışsın.’
İbn-i Semmâk hazretlerine amelsiz ilimden sual edilince: ’Amelsiz ilim peşinde koşanın misâli şeytandır’ cevabını vermiştir. Çünkü iblis, çok şey biliyordu ama bildikleri ile amel etmediği ve kibre kapıldığı için, sonsuz felakete düştü. Ma’ruf-ı Kerhi hazretleri, sık sık; ’Amelsiz Cenneti istemek ve emir olunduğunu yapmadan rahmet ummak, cahillik ve ahmaklıktır’ buyururdu.
Amel etmeden Cennete gitmeyi ummak, cahillik ve ahmaklık olduğu gibi, sebeplere yapışmadan dua etmek de makbul değildir. Mümin, kendine lazım olan bilgileri öğrenir, bunlara uygun olarak amel eder, şartlarına riayet ederek duasını da yapar ve neticesinden de razı olur.

Öğrendiklerimizi hayatımızda tatbik etmek.
Tabiinin büyüklerinden olan Ebu Abdurrahman Sülemi hazretleri; ’Bizim Kur’ân-ı Kerim öğrendiğimiz sahabiler, okudukları on âyeti öğrenip bu âyet-i kerimelerde buyurulan hususlarla amel etmeden başka âyet okumazlardı. Bizden sonra gelenler, Kur’ân-ı Kerim okuyacaklar, onu su gibi içecekler fakat Kur’ân-ı Kerim boğazlarından aşağıya inmeyecek’ buyurmuştur.

Hakiki manada öğrenilen ilmin insana kazandırdıkları.
Hakiki ilim, insana aczini, kusurunu ve Rabbinin büyüklüğünü, üstünlüğünü bildirir. Hâlıkına, Yaratanına karşı korkusunu ve mahlûklara karşı tevâzuunu arttırır. Kul haklarına ehemmiyet verir. Böyle ilmi öğretmek ve öğrenmek farzdır. Buna İlm-i nâfi yani faydalı ilim denir. Böyle olan ilim, ihlâs ile ibadet etmeye sebep olur.
Netice olarak, amel ve ihlâs ile olmayan ilim zararlıdır. Kurtulmak için; İlim, Amel ve İhlâs şarttır. Ebu Abdullah Seczi hazretleri’nin: ’İlmini, din bilgisini doğru ve sağlam öğrenmeyenin ameli, doğru ve sağlam olmaz. Ameli doğru olmayanın bedeni temiz olmaz ve kalbi temizlenmez. Kalbi temiz olmayanın da, niyeti temiz ve doğru olmaz’ buyurdukları rivayet edilmiştir.
Rabbim öğrendiğimiz ve öğreneceğimiz ilimleri rızayı ilâhîye muvafık, amele vesile kâmil bir ihlâs sahibi olmada bize gayret ve azimet sahibi kılsın.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • Salih Tasdemir

    basima tac eyledim gönlüme sultan bitir hasretimi rasullaha bizi yaradan vaz gectik dünyadan ana babadan diyar diyar gezsemde bitmez dertlerim bilirsem nefsimi, bulursam mevlami diner kederim gözlerin sözüdür düsen damlalar yüregin sesi dir cikan sedalar hasret aci özlemdir asiga belalar dile gelmezki neyleyim nasil söyleyim özlem karanlikdir kimi nasil göreyim kavusanlar bilir yarab nasil bahtiyar gönül bülbül olur, nur basli ihtiyar meyveler dalinda eylemez karar hasret dirhem dirhem kavusmak isder yarab ilet bizi Rasullaha bize yol goster yanan asiklarin erlerin savrulur külü manevi hayatdalar mezara girmismi ölü ALLAH zai edermi hic sevdigi kulu yarab bilenler bilir seni bizlerede eyle nasib maksadimiz matlubumuz sen ol yarab gayrisini kesib kassel 9,6,11 salih tasdemir

1 kişi yorum yazdı.