’Allah’ın mescidlerinde o’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Başka türlü girmeye hakları yoktur. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır." (Bakara sûresi, 2/114.)
Niçin ve nasıl kapandığı uzun yıllardır tartışılan Ayasofya Camii, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ankara’daki Amerikan Elçiliği’nin aktif destek verdiği müzakereler sonucunda kapatılmıştır.
Amerika Bizans Enstitüsü’nün kurucusu Amerikalı arkeolog Thomas Whittemore ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk arasında, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ankara’daki Amerikan Elçiliği’nin aktif destek verdiği müzakereler yürütüldüğü ve söz konusu müzakerelerin sonucunda Ayasofya’nın cami olarak kapatıldığı ve müze olarak açıldığı bildirildi.
Bu bilgiler, Pera Müzesi tarafından yayınlanan, ’Bir Anıt, İki Anıtsal Kişilik Theodoros Methokites’den Thomas Whittemore’a Kariye’ adlı kitabında Natalia Teteriatnikov tarafından kaleme alınan ’Thomas Whittemore, Amerika Bizans Enstitüsü ve Kariye’ adlı makalede yer almaktadır. Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından işletiliyor ve Koç Holding tarafından destekleniyor.
Natalia Teteriatnikov, söz konusu makalede Ayasofya’nın kapatılma sürecini şöyle anlatıyor:
’Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da bilimsel çevrelerden destek gören Bizans Enstitüsü 1930’da özel bir vakıf olarak kurulmuştu. Bu sıfatla, İstanbul’daki Bizans anıtlarının restorasyon ve korunması için gerekli mali sorumlulukları üstlendi. Enstitünün ilk ve tek müdürü olan Thomas Whittemore, 1950’deki ölümüne kadar İstanbul’daki anıtların konservasyonundan sorumluydu.
Ayasofya, Bizans Enstitüsü’nün kanatları altına aldığı ilk anıttı. Gelgelelim, çalışmalara başlamadan önce Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk ile Thomas Whittemore arasında, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ankara’daki Amerikan Elçiliği’nin aktif destek verdiği müzakereler yürütüldü. Bu müzakerelerin sonucunda Ayasofya cami olarak kapatıldı ve müze olarak açıldı. Büyük bölümü 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce yürütülen konservasyon projesinin kendisi, savaş sırasında ve sonrasında devam ederek yirmi yıldan uzun süre devam etti.
1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir.
Ayasofya Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün emri üzerine ve İsmet İnönü hükümeti tarafından, Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935’te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 Şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir. (Tesla/Hagia Sophia; "Türkiye". Museums of the World 1: 690, 691, 692, 693, 694, 695. (2008). Ed. Nikolaus Himmler, Ruth Lochar, Hildegard Toma. 04 Mart 2010 tarihinde erişilmiştir; Ayasofya-Müzeler Rehberi, H. Veli Yenisoğancı, L. Suat Kongaz, Ali Kılıçkaya, Saadet Barutçu, Süleyman Eskalen, Müjgan Harmankaya, Nilay Yılmaz, Tahsin Aydoğmuş, Ozan Sağdıç, Ankara, ISBN 975-387-042-6; Hagia Sophia)
Şimdi Ayasofya’nın tarihi seyrine bakalım…
Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir.
Ayasofya 916 yıl kilise, İstanbul’un fethinden sonra İslâm âleminin en büyük câmilerinden birisi olarak 481 yıl cami olmuş ve İstanbul’un Ulu Câmii durumunda iken 1935 yılı başlarında müze hâline getirildi.
Ayasofya (Saint’e Sophie=kutsal bilgelik, ilahi bilgelik [http://tr.wikipedia.org/wiki/Ayasofya_Müzesi]) Camii, İstanbul’da Topkapı Sarayı yanındadır. Miladın 325. senesinde, Büyük Konstantin tarafından ahşap olarak yapıldı. Aryüs mezhebinde olup, 408’de vefat eden Arkadyus zamanında yandı. Bunun oğlu Teodosyus yeniden yaptırdı. Jüstinyanus zamanındaki ihtilalde yine yandı. Bunun tarafından şimdiki bina yaptırıldı. Jüstinyanus, 565’te ölmüştür. Bunun zamanında, zelzelede kubbesi yıkılmış, şimdiki kubbe 548’de yapılmıştır. Doğudan batıya 81, kuzeyden güneye 73, yüksekliği 57 metredir.
29 Mayıs 1453 (H. 857)te İstanbul fethedilince, Fatih Sultan Mehmed Han Ayasofya’nın camiye çevrilmesini emretmiş ve fethi takiben ilk Cuma namazı burada Akşemseddin hazretleri tarafından kıldırılmıştır. Fatih Sultan Mehmed Han, Ayasofya’yı hayratının ilk eseri olarak, kıyamete kadar cami kalmasını yazılı vasiyet ve vakfetti. Caminin yanına da bir medrese yaptırdı. Müslüman Türkler, Ayasofya’ya daima ilgi duymuşlar, yaptıkları ustaca tamiratlarla bugüne kadar gelmesini sağlamışlardır. (Yeni Rehber Ansiklopedisi)
İslâm dini her şeyde olduğu gibi, resimleri de faydalı ve zararlı olmak üzere ikiye ayırmış olduğundan canlılara tapılmasına alet olan resimleri yasaklaması sebebiyle, Ayasofya’nın camiye çevrilmesi esnasında, binadaki mozaikler alçıyla sıvanarak badanalanmıştır. Ayrıca güneydoğudaki istinat duvarı ile buradaki tuğla minare, Fatih devrinde inşa edilmiştir. Kuzeybatıdaki minare, Sultan İkinci Bayezid, diğer minareler Sultan İkinci Selim devrinde, Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. (Yeni Rehber Ansiklopedisi)
Sultan Üçüncü Murad devrinde de, Mimar Sinan İmparator Andronikos zamanında yapılan payandaları yeniden örmek ve yeni payandalar inşa etmek suretiyle, caminin çökme tehlikesinin önüne geçmiştir. Yine bu devirde Ayasofya’da bulunan iki büyük su küpü Bergama’dan getirilmiştir. Mihrabın iki yanındaki şamdanlar ise Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Budin’den getirilerek camiye vakfedilmiştir. Ayasofya Camii, 1809’da Sultan İkinci Mahmud Han, 1847 senesinde Abdülmecid Han ve 1894’te İkinci Abdülhamid Han devirlerinde tamir edildi.
Duvarlardaki âyetler, Sultan Dördüncü Murad zamanında, Bıçakçızade Mustafa Çelebi tarafından yazılmıştır. Bir şaheser olan mermer mimber ile vaaz kürsüsü de bu devre aittir. Caminin güneyinde, duvarları Kütahya ve İznik çinileriyle kaplı ve çok kıymetli yazma eserler bulunan kütüphane Sultan Birinci Mahmud Han tarafından inşa ettirilmiştir. Caminin büyük kubbesine asılı olan büyük top kandili Üçüncü Ahmed Han yaptırdı.
Bugün mevcut olup, duvarlarda asılı duran ve Mustafa İzzet Efendinin hattı olan 7,5 m çapındaki lafzatullah, Peygamber Efendimizin ve Dört Halifenin isimleri yazılı yuvarlak levhalar, Abdülmecid Han zamanında asılmıştır. (Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, İhlas Matbaacılık, İstanbul.)
Ayasofya’nın masrafları ve onarımları, Fatih tarafından kurulmuş olan vakıf gelirlerinden karşılanmıştır. Ayasofya’nın vakıfları şehir içindeki musakkafat, dükkânlar evler, menziller, değirmenler, hanlar, hamamlar ve özellikle Fatih tarafından yaptırılan bedestenlerden oluşmaktadır. 926 tarihli tahrir defterinde Ayasofya vakıflarının hâsılatı 1.426.288 akçedir. O tarihlerde 40 akçe 1 flori olmakla, bu miktar 36.500 altın flori, bugünki para ile 2.500.000 liradan fazla tutar (Kapalıçarşı Akçalı Kuyumcusundan alınan bilgiye göre 1973 yılında 1 gr. Altın 19 TL. idi, 09.01.2003 günü 1 gr. Altın 19.000.000.-TL.’dır. Bu hesaba göre kitabın basım tarihi olan 1973 yılının 2.500.000.- TL.’sı bugünün 2500000 x19000000: 19 = 2.500.000.000.000.- "ikibuçuktrilyon" TL.’dir.). Bu yüklü gelir sayesinde Ayasofya devamlı olarak imar edilip ayakta kalabilmiştir. Bugün de Kültür Bakanlığı tarafından Müze içinde onarım ve restorasyon çalışmaları aralıksız devam etmekte ve binanın korunması yolunda her türlü çalışma yapılmaktadır. (Ayasofya Medresesi, Yavuz ÖZDEMİR, Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat 2003, Sayı 36, s. 14-19.)
Fatih Sultan Mehmet’in Vakfiyesi:
’İşte bu benim Ayasofya vakfiyem dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisinin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camiilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi bâtıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar!
Bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.
Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır.
’Allah işitendir, bilendir.’ (Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesinden)
Ayasofya
Özlenen Rehber Dergisi 89. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.