Sahabe-i Güzîn’den Ebû Ümame (r.a.)’ın hizmetçisi der ki:
’Ebu Ümame (r.a) sadaka vermeyi severdi ve sadaka için mal toplardı. Hiç bir dilenciyi bir şey vermeden bırakmazdı. Bir soğan veya bir hurma dahi olsa veya yenilen bir şeyi mutlaka verirdi. Bir gün bir dilenci geldi. Ebu Umame’nin bütün malı bitmişti. Yanında üç dinar vardı. Dilenci istedi, ona bir dinar verdi. İkinci bir dilenci geldi, ona da bir dinar verdi. Sonra bir dilenci daha geldi, son dinarı da ona verdi. Ben bu yaptığına kızdım.
’Bize bir şey bırakmadı’ dedim. O kaylule uykusu için yatağa girdi. Öğle ezanı okunduğunda onu uyandırdım. Abdest aldıktan sonra mescide girdi. Ona acıdım, çünkü oruçluydu. Gittim, borç ettim, ona bir akşam yemeği hazırladım. Ona bir çıra yaktım. Yatağını düzeltmek için geldiğimde baktım ki orada altın dolu. Saydım, tam üç yüz dinar vardı. Kendi kendime daha önce sadaka verdiği üç dinarın kesinlikle böyle bir şey getirdiğini anladım. O yatsıdan sonra geldi. Sofrayı, çırayı görünce tebessüm ederek;
’Bu, Allah katından gelen bir hayırdır’ dedi. Onun yanı başına gittim, serinlettim. O yemeğini yeyince;
’Ey Allah’ın rahmetine mazhar olan kişi! Sen şu altınları nasıl yatağının altında bırakıyorsun? Bu zayi olmaz mı? Bana da haber vermedin ki, onları kaldırıp saklayayım’ dedim. Bana;
’Hangi nafaka? Ben evde bir şey bırakmadım ki!’ dedi. Yatağı kaldırdım ve yatağın altında altınları görünce hayretler içine girdi. Bu olay karşısında kalktım, belimdeki zünnarı kesip parçaladım ve Müslüman oldum.’
Örnek Hayatlar...
Özlenen Rehber Dergisi 78. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.